2022’nin Büyük Kırılması ve Türkiye
Son iki gününde olduğumuz 2022’nin en belirleyici olayı tartışmasız 24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’yı işgalidir…
Prof. Dr. Burhanettin DURAN & SETA Genel Koordinatörü
Son iki gününde olduğumuz 2022’nin en belirleyici olayı tartışmasız 24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’yı işgalidir.
ABD ve AB’nin Ukrayna’ya açık desteğiyle Rusya’yı yıpratma savaşına dönen bu kriz uluslararası sisteme büyük bir jeopolitik kırılma getirdi.
10 ayı aşan sürede savaştan en fazla zarar edenler kuşkusuz Ukrayna ve Rusya.
Moskova beklediği gibi hızlı sonuç alamadı; Kiev ve Harkiv’den geri çekilmeler Rus ordusunun imajını zayıflattı.
Rusya, bunu nükleer silaha başvurma tehdidi ile dengelerken, Ukrayna zafer kazanabilirim hissi ile Batı’dan daha fazla destek almakta.
Zelenski’nin bu ay gerçekleşen ABD seyahati 2023 sonbaharına kadar savaşabilecek finansı Washington’dan alması ile sonuçlandı.
Savaş uzadıkça Batı ile Rusya arasındaki kutuplaşma enerjiden nükleer güvenliğe kadar birçok alanda yoğunlaşmakta.
2022’nin diğer bir olgusu ise ABD ve Çin arasındaki rekabetin sertleşmesiydi.
Çok kutuplu bir dünyanın belirsizliklerine adım attığımızı düşündüren bu rekabeti anlamak için aralık ayında Riyad’da (Çin-Arap Zirvesi) ve Washington’da (ABD-Afrika Liderler Zirvesi) gerçekleşen iki zirveye bakmak yeterliydi.
Pekin, Asya’daki güvenlik çıkarlarını ve Ortadoğu ve Afrika gibi bölgelerdeki ticaret imparatorluğunu korumakta kararlı görünüyor.
Washington ise Çin’i Avrupa başta olmak üzere birçok bölgede sınırlandırma adımlarına devam ediyor.
Rusya’ya yönelik yaptırılmalara katılmayan Asya, Afrika, Latin Amerika ve Ortadoğu ülkeleri ise ne Batı-Rusya çatışmasında ne de ABD-Çin çekişmesinde taraf olmak istiyor.
Çok sayıda orta büyüklükteki ülke gelen dünyanın risklerine hazır olmak ve fırsatlarını yakalamak için yeni bir “özerk politikanın” peşinde.
“Yeni soğuk savaş,” “yeni dünya savaşının ayak sesleri” ve “nükleer savaş” gibi tanımlamalarla anlatılan büyük güç rekabetine eşlik eden enerji, üretim, lojistik ve gıda krizleri uluslararası sistemin diğer aktörlerini harekete geçmeye mecbur bırakıyor.
Bu hareketlenmede “daha adil bir dünya mümkün” diyerek BM sistemini eleştiren Türkiye’nin inisiyatif alması hiç şaşırtıcı olmadı.
Geçen yıl Rusya ve Ukrayna arasındaki gerginliği iki lideri buluşturarak söndürmek isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, savaş çıkınca 2022 boyunca etkin bir diplomasi yürüttü.
Tahıl koridoru ve esir takası başarılarıyla dünya medyasının hep odağında oldu.
Bu başarıların arkasında Türkiye’nin son yıllarda izlediği “özerk politika” bulunuyor.
Ankara, Ukrayna savaşında bütün başkentlere parmak ısırtan, istisnai bir denge politikası yürüttü.
Boğazları kapattı ancak Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmadı.
Ukrayna’ya SİHA satışının yanı sıra cephane ve elektrik tedarikinde bulundu.
Karadeniz’deki doğal gaz keşifleri ile öne çıkan Türkiye, enerji dağıtım merkezi olma arayışında Rusya ile iş birliğini genişletiyor.
Türk Devletleri Teşkilatını güçlendiren Ankara, aynı zamanda Türkmen gazının Avrupa’ya ulaştırılması çabasına öncülük ediyor.
Ukrayna savaşının hem Ukrayna ve hem de Rusya’ya güvenlik teminatları verilerek sona erdirilmesi sürecinde Türkiye’nin de önemli katkılar vereceğinden kimsenin şüphesi yok.
Barış diplomasisi Türk diplomatlarının yeni uzmanlık alanına dönüyor.
Yine Rusya ve Ukrayna ile aynı anda görüşebilen Türkiye, daha şimdiden Avrupa’nın güvenliğine önemli desteklerde bulunmaktadır.
Türk dış politikasında yaşanan bu dönüşümün diğer bir düzlemi elbette normalleşme politikasında gösterilen kararlılıktır.
Bu yıl BAE, Suudi Arabistan ve İsrail ile ikili ilişkileri toparlayan Türkiye, Mısır ve Suriye ile de normalleşmeyi önemsemektedir.
Çarşamba günü Moskova’da gerçekleşen ilk üçlü zirve görüşmelerinde Savunma Bakanı Akar ve MİT Başkanı Fidan, Rus ve Suriyeli muhatapları ile bir araya geldi.
Henüz başında olunan bu normalleşme sürecinin Ukrayna krizi ile alakası açıktır.
Türkiye’nin Rusya politikasını “bağımlılık” diye eleştirenler Ukrayna krizinde Türk-Rus ilişkilerinin yepyeni bir forma girdiğini gözlemlemektedir.
2015’ten itibaren Ankara, Moskova ile ilişkisini “hem iş birliği ve hem rekabet” bağlamında sürdürmeyi başardı.
Önce Suriye, sonra Libya ve Karabağ’da rekabet eden Ankara ve Moskova, bir yanda enerji iş birliğini derinleştirirken diğer yanda şimdi yeniden Suriye’de bambaşka bir iş birliği düzlemine geçiyor.
Ukrayna savaşı baskısı altındaki Rusya, Esed yönetimini diplomasiye ikna edebilirse Suriye denkleminde yeni bir dönüşüme gidilebilir.
Bu dönüşüm, ABD’nin Suriye (YPG) politikasını değiştirmesine yol açabilecek etkide olabilir.
Özetle, Türkiye 2022’de üç alanda öne çıktı.
- Rusya-Ukrayna krizinde dengeli ve pro-aktif diplomasi (tahıl koridoru ve esir takası) ile küresel rolünü güçlendirdi.
- BAE, Suudi Arabistan ve İsrail ile normalleşme ile bölgesel etkisini pekiştirdi.
- Türk Devletleri Teşkilatı çerçevesinde Kafkaslar ve Orta Asya’da etkin aktör haline geldi.
Böylece Türkiye; Karadeniz, Kafkaslar, Balkanlar ve Kuzey Afrika’da istikrar ve güvenlik sağlayan bir ülke konumuna yerleşti.
[TÜHA Haber Ajansı, 01 Ocak 2023]