“Kıbrıs Sorunu’ndan Egemenliğe ve Tam Bağımsızlığa: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)”
Kıbrıs sorunun temelleri 19’uncu yüzyıla kadar dayanmaktadır, zira bu yüzyılda başlayan Yunan ayaklanması Batılı devletlerin desteğiyle Osmanlı’dan kopan Yunanistan’ın bağımsızlığına ilerlemiştir.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Kıbrıs Amerikan Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Öğretim Görevlisi ve Uluslararası Ekonomik Sosyal Siyasal ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (ULESAM) Güney Ferhat BATI, “Kıbrıs Sorunu’ndan Egemenliğe ve Tam Bağımsızlığa: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)” başlıklı bir makale kaleme aldı.
Tabii ki, bu bağımsızlık Yunanlıların ‘’Megali İdea’’ dedikleri Balkanlardan Yakın Doğu’ya kadar uzanan Büyük Yunanistan emelleri ve hayalleridir. Kıbrıslı Rum radikaller ve taraftarları tarafından konunun özüne bakıldığında ise Yunanlı Ortodoks Hıristiyanların bir araya geleceği planın ismi de Enosis, yani Yunanistan ile birleşmektir.
Bu hareket o kadar radikal bir oluşumdur ki, o tarihlerde Lefkoşa’daki İngiltere’ye ait sömürge (müstemleke) yönetiminin olduğu hükümet konağını yakarak eyleme dönüşmüştür. Ve böylelikle o tarihten 1950’lere geldiğimizde ise Kıbrıs’ta kiliselere konan seçim sandıklarının tümünde Rumlar oy kullanmıştır referandumda. Ve referandumdan da Enosis’e evet oyu çıkmıştır. Bu referandumun ardında uluslararası alanda Kıbrıs’ın ‘kanlı’ tarihinde ismi duyulan Kition Piskoposu Mihail Muskos vardır, gerçek isminden ziyade ‘Üçüncü Makarios’ unvanıyla bilinen Kıbrıs Başpiskoposu. İngilizlerin bile baş etmekte zorlandığı Makarios denilen ‘katil-militan’ İngilizleri bile bıktırmıştır, bir ara baş edilmesi zor olduğu için Kıbrıs’tan sürgün edilmiştir. Ne var ki, Makarios hedeflerine ulaşmak için çalışmalara devam etmiş ve Yunanlı emekli Albay George Grivas isimli ‘kafatasçı’ kişiyi Kıbrıs’ı kana bulayan Eoka denilen örgütü kurmasına ve başına geçmesini sağlamıştır.
Yunanistan tarafından Kıbrıs’ta yaşananlar Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kuruluna götürülmüş (1954) ve Makarios’un inkârcı ve ihtilalcı tezleri savunulmuş birebir taraf olmuştur. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve kardeşlerimizin haklarının savunulmasında birçok kişinin emekleri vardır, bunlardan birisi Enosis tezlerine katiyen karşı çıkan mücadele eden dönemin Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Fatin Rüştü Zorlu’dur.
‘Zorlu’nun Dışişleri bürokrasisi ve diplomatlarımızın argümanları haklı bulunarak Kıbrıs’ın adaletle, barışçıl ve demokratik bir düzlemde olması gerekliliği ifade edilmiştir. Ayrıca, 1958-1959 yıllarında Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasını hazırlayan Nihat Erim’inde (Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı) şunları demiştir: ‘’Kıbrıslı siyasetçiler neden tedirginler? Beni çok iyi tanırlar. Makarios ile karşı karşıya müzakereler yaptım. Türkiye Cumhuriyeti gibi bir devlet kendisine karşı girişilmiş olan taahhüdün çiğnenmesine seyirci kalmaz. Kıbrıs’taki vatandaşlarımızın haklarına karşı herhangi bir davranış tüm Türkiye Cumhuriyeti tarafından misliyle mukabele görecektir. Ve bu oldu-bitti şeklinde kabul edilemez.’’
Tarihsel anlamda Kıbrıs’ta yaşanlar muhakkak ki ‘’Türkiye Cumhuriyeti Devleti’’ tarafından izlenmekteydi, günümüzde olduğu gibi, Makarios ve Grivas denilen elleri kanlı teröristlerin yaptıklarına seyirci kalınamazdı. Bundan dolayıdır ki, Türkiye’nin -Ankara- öncülüğünde Kıbrıslı Türklerin de olduğu ‘’Türk Mukavemet Teşkilatı’’ (TMT) kurulmuştur.
Bu teşkilatın temelleri ‘Teşkilatı Mahsusa’da (Milli İstihbarat Teşkilatı) olduğu gibidir, elzemdi ve olmazsa olmazdı. TMT, radikal terörist Rumlarla mücadele etmiş ve nihayetinde başarıya ulaşmıştır, her zamanda gerekliliği ile var olacaktır!
Bu bağlamda, TMT’nin önemli kahramanlarından olan ‘’Toros’’ kod isimli Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan Sayın Rauf Raif Denktaş olmak üzere, tüm TMT’li mücahitleri ve şehitlerimizi rahmet, saygı ve minnetle anıyoruz. TMT, kendi vatan topraklarını ve soydaşlarını korumak içindi. Günümüzde ise, ‘Kıbrıs Davası’nın o günkü şartlar ile kıyası tabii ki yapılamaz, ancak o zamanki kıt kaynaklarla bu atılımlar TMT için büyük başarıdır. Şimdi ise, Kıbrıs, tüm dünyanın gözlerinin üzerinde olduğu bir toprak parçasıdır. Aslında, TMT’yi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin “Kurmay” aklıyla kurulduğu apaçık ortadadır, mesela Mağusa’ya Erzurum sancağı, Baf’a ise İzmir sancağı denilmiştir.
Sonuç olarak, Kıbrıs Sorunu’nda egemenlik mücadelesinin ‘’Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’’ (KKTC) açısından tam bağımsız olduğu gerçeğini Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi kabul etmeseler bile, onları kollayan/destekleyen Avrupa Birliği (AB), ABD/NATO, İngiltere ve diğer ülkeler ile uluslararası örgütlere rağmen budur ve haklı mücadelenin neticesidir. KKTC’nin ‘’Türk Devletleri Teşkilatı’’ tarafından uluslararası alanda kabul görmesi ve tanınması uluslararası sistemin aktörlerine anlamlı bir mesajın vurgusudur.
‘’Türkiye Cumhuriyeti Devleti’’ için Kıbrıs sadece bir ada ve toprak parçasından ibaret değildir! KKTC’nin jeopolitik ve stratejik önemini anlamak için Irak ile Suriye’nin kuzeyinde kurulmak istenen yapay terör devletçiğin uzantısını Kıbrıs ile tamamlanmak istenmesi ve projelendirilmesidir.
Türkiye’nin güneyin-doğusundan başlamakla beraber, Akdeniz’in en stratejik adası Kıbrıs’ın elde edilmesi için tek bir –bazılarına göre- engel vardır: KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti’dir.
ABD’nin Yunanistan’ın Dedeağaç kentinde büyük bir askeri üs kurması orayı yığınla silahlandırmasının arka planı da Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konuludur. Çin, Rusya, Hindistan, İngiltere ve AB/NATO gibi devletlerin ve uluslararası örgütlerin çoğu Kıbrıs ve Doğu Akdeniz üzerine odaklanmıştır.
Günümüz yüzyılında Kıbrıs’a sahip olan Ortadoğu’ya, Kuzey Afrika’ya, Güneydoğu Avrupa’ya da ve Güneybatı Asya’ya gücünü ispatlar. Bundan dolayıdır ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlü argümanları veyahut tezleri bu haklılığın neticesinde Kıbrıs’ın kollanması, korunması ve bütünlüğüdür. 20 Temmuz 1974’te ‘’Türkiye Cumhuriyet Devleti’’nin dinamikleri ve mekanizmaları tarafından karar verilen/gerçekleşen kod adı ‘’Atilla’’ olan Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 49’uncu yıl dönümü kutlu olsun. Rauf Raif Denktaş’ın dediği gibi: ‘’Onlara söyleyin burası bağımsız bir Cumhuriyet’tir.’’
***
Yazar hakkında
Öğretim Görevlisi Güney Ferhat BATI
Akademisyen – Yazar
2007 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi, İşletme Bölümü’nden mezun oldu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden onur derecesiyle 2014 yılında mezun oldu. 2015 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde (SBE) İşletme Tezsiz Yüksek Lisans Programını tamamladı. 2016 yılında İstanbul Arel Üniversitesi, SBE, İşletme Yönetimi programını ‘’Avrupa Birliği Genişleme Politikası ve Batı Balkanlar Perspektifi’’ başlıklı tezini başarıyla savunarak tamamladı. Milli Eğitim Bakanlığı’nda çeşitli branşlarda Öğretmenlik mesleğini icra etti.
Kıbrıs Amerikan Üniversitesi (KAÜ), Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünde Öğretim Görevlisi’dir. Birçok kitap bölümünde ve bilimsel dergide yayımlanan makalesi, bilim hakemliği ve yayın kurulu üyeliği bulunmaktadır. Bunlar dışında, ‘’AB’nin Doğu Sınırı Balkanlar’’ (2016, Derin Yayınları), ‘’Uluslararası Siyasi Ekonomik Askeri ve Sosyo-Kültürel Örgütler’’ (2017, Der Yayınları) ve ‘’Batı Uygarlığının Gelişimi ve Türkiye AB İlişkileri’’ (2018, Yeni Yüzyıl Yayınları) adlı eserlerin yazarıdır. Ayrıca, Uluslararası Politika Akademisi köşe yazarı, Yörünge Dergisi ve M5 Ulusal Güvenlik Savunma ve Strateji Dergisi yazarı, BDU – Uluslararası İş İnsanları ve Diplomatlar Birliği Yönetim Kurulundadır (kurucularından). ULESAM – Uluslararası Ekonomik, Sosyal, Siyasal ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Yönetim Kurulundadır (kurucularından). Akademik çalışmalarının yanında, doktora eğitimine devam etmektedir.
Uzmanlık alanları; Avrupa Birliği, Balkanlar, Küresel Siyaset, Uluslararası Örgütler, Kamu Politikası, Uluslararası İşletmecilik/Ticaret.
E-mail: guneyferhat26@gmail.com / f.bati@auc.edu.tr
Twitter: https://twitter.com/guneyferhat26