Türkiye-Azerbaycan Perspektifi Kafkaslarda Barış Getirir mi?
Güney Kafkasya’da kalıcı bir barışın sağlanması ve bölgeye istikrarın gelmesi adına ilerleyen günlerde taraf ülkeler ile yapılacak görüşmeler büyük önem arz ediyor. Ankara, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış anlaşmasının imzalanmasını Güney Kafkasya’da kalıcı barış ve istikrarı sağlayacak tek adım olarak görüyor. Bu yıl Bakü’nün sorunun çözümünün Batı’da değil bölgede olduğunu daha yüksek sesle dile getirmesi beklenebilir. Bu nedenle 2024’te Azerbaycan ve Ermenistan’ın bölgedeki politikaları, adalet ve karşılıklı toprak bütünlüğü ve egemenliği tanıma temelinde ilerleyeceği söylenebilir.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Mehmet Gökhan Özçubukçu, UDİAD Başkan Yardımcısı
Karabağ Zaferi ve ardından gelen uluslararası gelişmeler, tarihsel olarak İpek Yolu ve enerji geçiş güzergahları üzerinde bulunan Güney Kafkasya’nın yeni bir stratejik değişim sürecine girdiğine işaret ediyor.
Türkiye’nin dış politikasının en önemli ayaklarından birinin ‘‘Güney Kafkasya’da barış ve istikrarın sağlanması’’ olduğunun altını çizmek gerekir. Bu açıdan Karabağ Zaferi’nin bir dönüm noktası olduğunu ve yepyeni fırsat pencereleri açtığını görüyoruz. Karabağ’ın azadlığa kavuşması Azerbaycan’ın son 30 yıllık bağımsızlığının en önemli olayıdır. Bu zaferle Kafkasya’daki kanayan bir yara kapandı ve bölgede kalıcı barış ve huzur için büyük bir fırsat doğdu. Sadece Azerbaycan değil, Ermenistan da dahil bölgedeki tüm ülkeler ve hatta tüm dünya Kafkasya’daki barış ve huzurdan faydalanacak gibi duruyor. İkinci Karabağ Savaşı’nın ardından bölgede Ermenistan’la ilişkilerin normalleşme süreci çok kritik bir süreçtir. Peki bu süreçte Türkiye-Azerbaycan Perspektifi Kafkaslarda Barış Getirir mi?
KARABAĞ ZAFERİNDEN SONRA BÖLGEDE DEĞİŞEN DURUM
Türkiye’nin geniş Hazar bölgesindeki büyüyen jeopolitik etkisinin kökeni, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki 2020 tarihindeki İkinci Karabağ Savaşı’na kadar uzanıyor. Savaş sırasında Ankara’nın kapsamlı askeri desteği, Azerbaycan’ın tanınmayan ‘‘Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’’nin 1990’ların başından beri kontrol ettiği toprakların çoğunu geri almasını sağladı. Vladimir Putin ateşkes için arabuluculuk etmesine ve Rus barış güçlerinin çatışma bölgesine konuşlandırılmasını emretmesine rağmen bu savaşın Türkiye’nin müttefiki Azerbaycan için bir zafer ve Rusya’nın müttefiki Ermenistan için bir yenilgiyle sonuçlandığı gerçeğini değiştirmedi. Türkiye böylece Güney Kafkasya’da askeri olarak kendini kanıtladı ve Rusya’nın bölgedeki askeri tekelini kırdı.
Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki jeopolitik hamlesi Hazar Denizi’nin diğer tarafında da dikkatle takip edildi ve Orta Asya’daki Türk devletlerine Ankara ile iş birliğinin gerçek güvenlik faydaları sağlayabileceğini gösterdi. Kazakistan ve Özbekistan, eğitim, ortak askeri tatbikatlar ve istihbarat toplama gibi alanlarda iş birliğini artırmak için anlaşmalar imzalayarak Türkiye ile ikili ilişkilerini kapsamlı bir stratejik ortaklığa yükselttiler. Dahası, Türk savunma sanayisi büyüyen Orta Asya drone pazarında hızla hakimiyet kazandı ve böylece Moskova’nın bölgenin tek silah tedarikçisi olarak hakimiyetini zayıflattı.
BARIŞ İÇİN ÖNEMLİ BİR ADIM OLAN ZENGEZUR KORİDORU
Azerbaycan ile Ermenistan arasında nihai barış için atılması gereken önemli adımlardan biri de Nahçıvan ile Azerbaycan arasında kesintisiz iletişimi sağlayacak olan Zengezur Koridoru düğümünün 10 Kasım 2020 tarihinde Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan Ateşkes Anlaşması ile çözülmesidir.
Ermenistan, 2020 tarihinden beri koridorun açılmasına, onu destekleyen bazı uluslararası güçlerin desteğiyle, şiddetle karşı çıktı ve hala bu tavrından vazgeçmiş değil. Ermenistan’ın Zengezur Koridoru’nun açılmasına karşı inadı, iki ülke arasındaki yakın barış potansiyelini daha da uzaklaştırıyor. Çünkü Azerbaycan, Ermenistan’ın isteksizliğine rağmen, koridoru Ateşkes Anlaşması’na savaşın bir kazancı olarak ekledi. Bu nedenle, şimdi anlaşmanın diğer maddeleri gibi, bu maddenin uygulanmasını bekliyor.
Ermenistan, “koridor” ifadesine karşı çıkıyor ve iki ülke arasında ulaşım hatları ve yollar açılabileceğini söylüyor. Ermenistan’ın bu kavrama takıntılı olması boşuna değil. Zira anlaşmaya göre koridor açılırsa güvenliğini Rus askerleri üstlenecek. Ancak Rusya’ya karşı mesafeli duruşuyla dikkat çeken Erivan yönetimi buna karşı çıkıyor ve dahası Batılı güçlerden destek alarak açılacak yolda güvenliği kendisi sağlayacağını iddia ediyor. Bu konuda Ermenistan’a en büyük destek son dönemde ABD’den geldi. Rusya’yı Güney Kafkasya’dan sıkıştırmaya çalışan ABD’nin, Ermenistan üzerinden Zengezur Koridoru’nda etkili olmaya çalıştığı ve jeostratejik açıdan Orta Asya’ya ulaşmaya çalıştığı anlaşılıyor.
Azerbaycan, Zangezur Koridoru’nu bölgesel istikrar, refah, iş birliği ve barışın temellerinden biri olarak sunuyor. Ayrıca, Zengezur’u Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirmek ve sürdürmek ve İkinci Karabağ Savaşı’ndan elde ettiği kazanımları güvence altına almak için yararlı bir jeopolitik fırsata dönüştürmeyi amaçlıyor. Öte yandan Koridorun açılmasını Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesinin bir yolu olarak da gören Türkiye, Koridor açıldığında Ermenistan’ın Batı’ya açılan kapısı olacak. Bu, İran’ın Ermenistan pazarında ticaret yapma yeteneğini azaltacak ve Türkiye’nin Ermenistan pazarına hâkim olma olasılığını yaratacak. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi, Türkiye’nin Kafkasya’daki etkisini artırırken, İran’ın özellikle Azerbaycan üzerindeki etkisini de azaltacak. İran’ın Hazar Denizi’nden Basra Körfezi’ne kadar bir enerji koridoru olma yönündeki tüm çabalarını boşa çıkaracak. ABD ve İsrail ise bölgesel rekabette yenilecek ve bu da nükleer güç gibi konularda elini zayıflatacak.
YENİ DÖNEMDE KAFKASYA’YI BEKLEYEN BARIŞ
Azerbaycan ve Ermenistan arasında oluşan sınır, Aralık 1991’de Almatı’da tüm yeni bağımsız Sovyet Cumhuriyetleri tarafından kabul edilen ‘‘Federal Cumhuriyet’in sınırları, hiçbir değişiklik yapılmadan yeni bağımsız devletin sınırlarını oluşturacaktır’’ şeklindeki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ilkesine uygundur. Bu nedenle meşru bir yasal dayanağa sahiptir. Bu ilke, Gürcistan ve Ukrayna hariç tüm eski Sovyet Cumhuriyetleri için hala geçerlidir. Ermenistan’ın mevcut yönetimi de bu sınırları tanıyarak barışa hazır olduğunu ifade etti. İki ülke arasında geçtiğimiz aylarda sınırların yeniden belirlenmesi ile tarihlerinde hiçbir zaman barışa bu kadar yakın olmamıştı.
Kendisinden önce barışa en yakın olan Ermeni lider Der Petrosyan’ın aksine, Ermenistan Başbakanı Paşinyan Türkiye ve Azerbaycan’ı barış sürecinde tek muhatap olarak görüyor. Bu doğru bir yaklaşım. Çünkü bazıları onları ne kadar ayırmaya çalışsa da Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri yaklaşık 200 yıldır devam eden Türk-Ermeni sorununun ayrılmaz bir parçası olarak görülüyor. Türkiye’nin bu süreçten kendini soyutlaması mümkün değildir. Bu nedenle Türkiye’nin öncülük etmesi ve Azerbaycan ile Ermenistan arasında barışı sağlamak ve kalıcı kılmak için üzerine düşeni yapması gerekiyor.
İkinci Karabağ Savaşı sonrası özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlaması ile ortaya çıkan enerji koridoru konusu Kafkasya bölgesi için büyük önem arz ediyor. Bu bağlamda, İran’ın da dahil olduğu 3+3 formatıyla yeni dönemde Güney Kafkasya’ya barış, huzur ve istikrarın gelmesi uzak bir ihtimal değildir. Türkiye ve Azerbaycan’ın önerisiyle bölge ülkelerinin dış aktörler olmadan kendi aralarında Güney Kafkasya’da barış ve istikrarın oluşması için 3+3 formatında, Türkiye, Azerbaycan, Rusya, İran, Ermenistan ve Gürcistan’ın yer aldığı ‘‘Güney Kafkasya’da Kalıcı Barış ve İstikrarın Tesisine Yönelik Bölgesel İş Birliği Platformu’’ zirvesi düzenlenmişti. İlk zirve Aralık 2021 tarihinde Moskova’da ikinci zirve ise 23 Ekim 2023 tarihinde Tahran’da gerçekleşmiş, Gürcistan her iki zirveye de katılmamıştı.
Nikol Paşinyan’ın Azerbaycan ve Ermenistan’ın barış içinde hareket ettiği yönündeki açıklamalarına rağmen, bölge dışında bulunan Fransa’nın görüşmelere dahil etmek istemesi, Azerbaycan ve Ermenistan arasında kesin bir barışın tesisini sekteye uğratan bir nedendir. Nikol Paşinyan’ın barış anlaşması yapmaması ve ilişkileri kesmeme konusundaki samimiyetsizliği, görüşmelerin olumlu sonuçlanmasını ve bölgede barışın ayrılmasını 2020 tarihinden bu yana sürekli geciktirmektedir. Bir diğer önemli husus ise Türkiye’nin barış görüşmelerindeki tutumudur. Ermenistan, Türkiye ile de aralarındaki ilişkilerin normalleşmesini ve sınırların açılmasını dile getirmektedir. Türkiye, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü dile getiriyor ve Ermenistan ile normalleşmenin yolu olarak bölgede kalıcı bir barışın sağlanması ve Erivan hükümetinin bu konuda samimi olması gerektiğini vurguluyor.
Güney Kafkasya’da kalıcı bir barışın sağlanması ve bölgeye istikrarın gelmesi adına ilerleyen günlerde taraf ülkeler ile yapılacak görüşmeler büyük önem arz ediyor. Bu bağlamda 3+3 formatındaki ‘‘Güney Kafkasya Bölgesel İş Birliği Formu’’nun üçüncü zirvesinin 2024 yılının ilk çeyreğinde Türkiye’nin ev sahipliğinde yapılacak olması hem bölgenin geleceği açısından olumlu sonuçlar doğuracak hem de Gürcistan’ın Rusya ile 2008 tarihinden beri kopuk olan ilişkileri yüzünden daha önceki zirvelerde yer almamasına rağmen görüşmelerin üye devletler arasında ikili ve üçlü şeklinde devam etmesi bakımından bölgede istikrarın güçlenmesinin önünü açacaktır. Ankara, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış anlaşmasının imzalanmasını Güney Kafkasya’da kalıcı barış ve istikrarı sağlayacak tek adım olarak görüyor. Bu yıl Bakü’nün sorunun çözümünün Batı’da değil bölgede olduğunu daha yüksek sesle dile getirmesi beklenebilir. Bu nedenle 2024’te Azerbaycan ve Ermenistan’ın bölgedeki politikaları, adalet ve karşılıklı toprak bütünlüğü ve egemenliği tanıma temelinde ilerleyeceği söylenebilir. Ankara’nın 2024 yılında Azerbaycan-Ermenistan normalleşmesine destek vermeye devam edeceğini söyleyebiliriz. Ayrıca Azerbaycan ve Ermenistan arasında yapılacak barış Türkiye ve Ermenistan ilişkilerini de iyileştirmeye çalışacak ve bölgeye barış ve istikrar gelmesinin önünü açacak.