Cumhurbaşkanı Erdoğan: “CHP’nin Suriye tavrı utanç vesikasıdır”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Kongre Merkezi’nde “Dünya İnsan Hakları Günü Kardeşliğin Yüzü Programı”nda yaptığı konuşmada, “Şimdi CHP’nin ve bazı faşist grupların bu olumlu iklimi de sabote etmeye çalıştığını görüyoruz” dedi.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:
“Yaptıklarından dolayı biraz olsun mahcubiyet duyması gereken CHP’nin Şam’daki müttefiklerini kaybetmenin kuyruk acısıyla mülteci düşmanlığını köpürtmesi bu siyasi parti adına bir utanç vesikasıdır. Biliyorsunuz bunlar yıllarca şahsımıza diktatör iftirası attılar. Sadece bize değil Türk demokrasisine de gölge düşürmek istediler. Hatta ülke ülke dolaşarak Türkiye’yi yabancılara şikayet ettiler. Bize bühtan eden CHP ve yandaşlarına tavsiyem; diktatör kime denir görmek istiyorlarsa Suriye’den gelen hapishane görüntülerini seyretsinler. Diktatörün ne olduğunu gerçekten öğrenmek istiyorlarsa gitsinler yere göğe sığdıramadıkları Baas rejiminin günah galerisine bir baksınlar.
CHP ve ortakları ne yaparsa yapsın biz gönüllü geri dönüşleri de inşallah vakarla yürüteceğiz. Eminim siz de gururla takip ediyorsunuz. Televizyon ekranlarına, gazetelere, sosyal medya mecralarına yansıyan teşekkür mesajlarını izledikçe hepimiz mutlu oluyoruz. Az önce Suriyeli yetimleri gördünüz değil mi? Suriyeli öksüzlerin bütün kardeşlerini gördünüz. Onların hayır dualarına mazhar olmanın milliçe bahtiyarlığını yaşıyoruz. Bunun için Rabbimize ne kadar hamd etsek azdır. Hayattaki her şey gibi elbette yetime, öksüze, garibe kol kanat gerebilmek de nasip işidir. Şimdi bunu yaşıyoruz. Biz bu açıdan da nasipli bir milletiz. Yüce Allah milletimizden razı olsun diyorum. Rabbim Suriye’de açılan yeni sayfayı başarılarla doldurmayı Suriyeli kardeşlerimize nasip eylesin diye dua ediyoruz.
“Adil ve demokratik bir sistemi milletimizle birlikte biz hayata geçirdik”
Bölgemizde tüm bu insani adımları atarken iç siyasetimizde de hak ve özgürlükler alanında büyük bir dönüşüm gerçekleştirdik.
Temel hakların eşitlik ilkesinin, bireysel hak ve özgürlüklerin düşünce ve ifade hürriyetinin, din ve vicdan özgürlüğünün, ekonomik, sosyal ve kültürel hakların tam anlamıyla kullanılmasını biz temin ettik.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde zikredilen hak ve özgürlükleri daraltan, kısıtlayan, yok sayan uygulamaların önüne biz geçtik. Kültürel kimliği dolayısıyla kimsenin ayrımcılığa uğramayacağı adil ve demokratik bir sistemi milletimizle birlikte biz hayata geçirdik.
Başörtüsünün önündeki engelleri biz kaldırdık. Kılık kıyafetinden ötürü devlet ve kamusal alandan dışlanan kadınların hak ve hukukunu yine biz müdafaa ettik.
Kültür Bakanlığımız bünyesinde kurduğumuz Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile Alevi ve Bektaşi vatandaşlarımızın haklarını yeniden ele aldık. Bu hakların kullanımında pek çok iyileştirme yaptık. Kamu denetçiliği kurumu, insan hakları ve eşitlik kurumu gibi yeni birimlerimizle hak ve özgürlüklerin önünü daha da açtık.
Yargı reformu yasa paketleriyle, insan hakları eylem planlarıyla, yargı reformu strateji belgeleriyle, yargı ve adalet sistemimizi tahkim ettik, varsa eksiklerimizi giderdik, güç ve güven tazeledik. Türkiye’de işkenceye biz son verdik. Nefret suçları kavramını ceza mevzuatımıza biz ekledik. Burada tek tek saymaya kalksak saatlerimizi alacak çalışmaları, projeleri, yenilikleri, uygulamaları, reformları, düzenlemeleri tek tek hayata geçirdik. İnşallah bundan sonra da 85 milyonun tamamının özgürlük alanlarını genişletecek nice çalışmayı yine milletimizle birlikte gerçekleştireceğiz.
“İç cephemizi güçlendireceğiz”
Etrafımızda yaşanan gelişmeler, Cumhur İttifakı olarak bir süredir kamuoyuna ve siyasi kuruma yaptığımız çağrıların ne kadar isabetli olduğunu göstermiştir. İç cephemizi güçlendirmeyi amaçlayan hamlelerin özellikle arkasında Türkiye’yi bölgemizdeki tehdit ve tehlikelerden uzak tutma arzumuz vardır.
Gerilimlerin tırmandığı ve toplumsal fay hatlarının kaşındığı bir dönemde milletçe farklılıklara değil ortak noktalarımıza odaklanmalıyız. Görüş ayrılıklarını mezhep, meşrep ve köken farklılıklarımızı geri plana itip aynı hedef ve değerler etrafında kenetlenmeliyiz. Unutmayalım ki bir olursak iri oluruz, diri oluruz, saldırılar karşısında yıkılmaz bir kalbe oluruz. Ama birbirimize düşersek bu sefer de Allah korusun etrafımızda dolaşan çakallara av oluruz. “