* İsrail’in saldırıları, özellikle Şam, Hama, Humus, Halep gibi büyük şehirler ve çevresinde yoğunlaşmaktadır.
* İsrail, bu hedefleri vurarak Suriye ordusunun operasyonel kapasitesini zayıflatmayı ve askeri altyapısını etkisiz hale getirmeyi amaçlamaktadır.
* İsrail, Golan Tepeleri çevresindeki askeri faaliyetlerle, bölgedeki tehditlere karşı savunma pozisyonunu güçlendirmeyi hedeflemektedir.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) yazarı Prof. Dr. Murat ERCAN, kaleme aldığı, “Suriye’deki İsrail Operasyonlarının Stratejik Hesapları” başlıklı analizinde,
“Suriye rejimi, özellikle başkent Şam çevresinde hava savunma sistemlerini yoğunlaştırmıştır” diyor.
Prof. Dr. Murat ERCAN, İsrail’in, bu sistemleri etkisiz hale getirerek gelecekteki operasyonlarına yönelik olası engelleri ortadan kaldırmayı amaçladığını ve ayrıca Golan Tepeleri’nin, İsrail için önemli bir jeopolitik merkez olduğunu ve bu bölgedeki saldırıların, İsrail’in bölgedeki güvenlik endişelerini ve stratejik çıkarlarını yansıttığına dikkat çekiyor.
İsrail’in, Golan Tepeleri çevresindeki askeri faaliyetlerle, bölgedeki tehditlere karşı savunma pozisyonunu güçlendirmeyi hedeflediğinin altını çizen Prof. Dr. ERCAN, “Deyrizor ve Kamışlı’ya yönelik saldırılar ise İsrail’in sadece askeri hedefleri değil, aynı zamanda Suriye’nin doğusundaki enerji kaynakları ve lojistik hatlarını da hedef aldığını göstermektedir. Bu saldırılar, İsrail’in bu bölgedeki stratejik kaynakları kontrol altına alarak Suriye’nin ekonomik ve askeri kapasitesini zayıflatmayı amaçladığını ortaya koymaktadır” diyor.
Prof. Dr. Murat ERCAN, şunları söylüyor:
“İsrail, Tartus ve Laskiye limanlarına saldırarak Suriye’nin Akdeniz’e erişimini kısıtlayıp Şam’ın İsrail karşıtı herhangi bir durumda dış destek alma kapasitesini daraltmayı amaçlamıştır. Başka bir ifadeyle İsrail, Tartus ve Laskiye saldırılarıyla Suriye’nin dış yardımlardan yararlanmasını engelleyerek bölgedeki İsrail karşıtı güçlerin stratejik hareket alanını sınırlandırmayı planlamıştır. Böylece, Suriye ve müttefiklerinin dış yardımlarına olan bağımlılıklarını azaltarak bölgesel üstünlüğünü pekiştirmeye çalışmıştır.
İsrail’in Suriye’ye yönelik askeri operasyonları, yalnızca askeri-stratejik hamleler değil, aynı zamanda tarihsel, dini ve ideolojik temellere dayanmaktadır. “Vaadedilmiş Topraklar” kavramı, İsrail’in ulusal kimliği ve dış politika hedeflerini şekillendirirken, Golan Tepeleri’ne atfedilen stratejik ve dini anlam, bu bölgedeki politikalarını meşrulaştırma çabalarına zemin hazırlamaktadır. İsrail, Golan Tepeleri’nin Yahudi kutsal metinlerinde “Başan” olarak anıldığını ve Hz. Musa döneminden itibaren Yahudilere ait olduğunu iddia ederek, bölge üzerindeki hakimiyetini ideolojik gerekçelerle desteklemektedir. Bununla birlikte Golan Tepeleri’nin stratejik önemi, İsrail’in ulusal güvenlik politikaları açısından kritik bir rol oynamaktadır. İsrail’in bölgesel güvenlik kaygıları ve yayılmacı politikaları, Filistin’le sınırlı kalmayıp Suriye, Lübnan ve Türkiye’yi de içine alan daha geniş bir coğrafyada etkisini göstermektedir. Bu bağlamda İsrail’in Suriye’ye yönelik müdahaleleri, tarihsel, dini ve güvenlik odaklı bir stratejiyle şekillenmektedir”.
İsrail’in bölgedeki yayılmacı politikalarının arka planında sadece yüzyıllar önce kendisine “Vaadedilmiş Topraklar” stratejisi bulunduğuna dikkat çeken Prof. Dr. ERCAN, “Bunun yanında bir de İsrail’in bölgesel stratejik planları bulunmaktadır. Başka bir ifadeyle İsrail’in bölgesel yayılma stratejisinin bir diğer dayanağı bölgede bir “Davut Koridoru” planı, hayali ve idealini hayata geçirme düşüncesidir. Aslında İsrail, kuruluşundan bugüne kadar yaptığı bütün kanlı eylemlerini, planlarını ve stratejilerini bu plana dayandırmaktadır. Davut Koridoru veya planın hayata geçirilmesinin İsrail açısından stratejik öneme sahip olduğu ileri sürülebilir.[3] Bu çerçevede Golan Tepeleri hem İsrail’in hem de Suriye’nin paylaşamadığı bir yerdir. Golan Tepeleri, 1981 yılında İsrail tarafından ilhak edilmiş ancak bu ilhak uluslararası toplum tarafından kabul edilmemiş ve hâlâ Suriye’nin toprağı olarak tanınmaktadır. Davud Koridoru ise Golan Tepeleri’nden başlayıp Süveyda ve Deyrizor’dan geçip Irak’a kadar uzanmaktadır. Bu koridor, Irak, Suriye ve Ürdün’den geçerek Akdeniz’e kadar uzanmaktadır” değerlendirmesinde bulunuyor.
Prof. Dr. Murat ERCAN, bu planıın İsrail’in doğrudan kendi askerleriyle değil YPG/PYD ve PKK gibi terör örgütlerini kullanarak hayata geçirmeyi planlandığını ve bu konuda İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar’ın, 10 Kasım 2024 tarihinde yaptığı açıklamada; Kürtlerin İsrail için “doğal müttefik” olduğunu belirterek, İsrail’in Kürtlerle ilişkilerini güçlendirmesi gerektiğini ifade ettiğini hatırlatıyor.
ERCAN, Bölgesel politikalara ilişkin de açıklamalarda bulunan Saar’ın, “bölgedeki azınlıkların birleşmesi şart. Kürtler, İran ve Türkiye’nin baskıcı politikalarının mağduru konumundadır. İsrail’in bu gruplarla iletişimini artırarak ilişkilerini güçlendirmesi gerekiyor” dediğini ve ayrıca Lübnan ve Suriye’deki Dürziler hakkında da konuşan Saar’ın, “Bizler bölgede bir azınlık topluluğuyuz, bu sebeple diğer azınlıklarla doğal müttefiklik ilişkileri kurmamız kaçınılmaz.”[4] ifadelerini kullandığına vurgu yaptı.
“Burada İsrail Dışişleri Bakanı, “bizler Kürtler gibi zulme uğradık, biz onları çok iyi anlarız, dolayısıyla biz onlarla ilişkilerimizi geliştirerek ittifak kurmak zorundayız” demek istemektedir” diyen (ANKASAM) yazarı Prof. Dr. Murat ERCAN, “Aslında İsrail’in burada bahsettiği ve ittifak kurmaya çalıştığı Kürtler değil, PKK, PYD ve YPG gibi terör örgütleri” olduğunu dile getiriyor.
“Türkiye ve Suriye Milli Ordusu’nun ve muhaliflerin Suriye’yi terör örgütlerinden temizlemesi YPG ve PKK’yı panikletmiş ve ABD ve İsrail’den yardım talebinde bulunmalarına sebep olmuştur. Özellikle Suriye Milli Ordusu’nun ve muhaliflerin Deyrizor’u YPG ve PKK unsurlarından temizlemesi İsrail’i rahatsız etmiştir” diyen Prof. Dr. ERCAN, şöyle devam ediyor:
“Çünkü ABD ve İsrail, Deyrizor’un bulunduğu hat üzerinde Davut sapanı veya duvarı oluşturma çerçevesinde bir uydu devleti kurma hayali kurmaktadır. Türkiye’nin katkısıyla Suriye Milli Ordusu ve muhalif güçlerin terör örgütlerine karşı sağladığı başarılar, İsrail’in bölgedeki stratejik hesaplarına büyük bir darbe vurmuştur. Bu bağlamda İsrail ve ABD’deki etkili İsrail yanlısı lobiler, Türkiye’nin bölgedeki hamlelerine karşı ekonomik ve diplomatik yaptırımların devreye sokulması yönünde güçlü bir baskı oluşturmaktadır.
Görüldüğü gibi İsrail’in bölgedeki stratejileri, yalnızca İran’a yönelik tehditleri bertaraf etmek için değil, aynı zamanda Türkiye’nin artan bölgesel etkisini dengelemeyi amaçlayan çok boyutlu bir politika olarak öne çıkmaktadır. Davut Koridoru’nun tamamlanması, İsrail açısından hem askeri hem de ekonomik açıdan kritik bir avantaj sağlayacaktır. Golan Tepeleri’nden Irak’a kadar uzanan bu stratejik hat, İsrail’in güvenlik kaygılarını hafifletmekle kalmayacak; aynı zamanda Doğu Akdeniz’e erişimini kolaylaştırarak enerji ve ticaret yollarını kontrol etme potansiyelini de artıracaktır. Bu durum, İsrail’in bölgesel gücünü pekiştirmenin yanı sıra enerji kaynakları üzerindeki hâkimiyetini genişletmesine de olanak tanıyacaktır”.
(ANKASAM) yazarı Prof. Dr. Murat ERCAN, “Sonuç olarak söyleyebiliriz ki buradaki mesele sadece Suriye içinde oluşturulan sözde “Bashan Oku Bölgesi” değildir. Aynı zamanda Neocon Atlantikçilerin ve Siyonistlerin Irak Süleymaniye’den başlayıp Suriye’ye oradan da İsrail’e uzanan ve Akdeniz’e açılan Davut Koridoru çerçevesinde sürdürülebilir bir Coğrafya oluşturma meselesi” olduğunu söylüyor.
Prof. Dr. Murat ERCAN, bu hayali projenin oluşmasıyla birlikte; İsrail ve ABD’nin bölgedeki bütün enerji kaynaklarını, petrol ve doğalgaz boru hatlarını, ticaret rotalarını, Akdeniz’e çıkışı ve Akdeniz inisiyatifini ellerinde bulundurmak olduğunu ve aynı zamanda Türkiye’nin önüne jeopolitik bir duvar örerek Orta Doğu’yla bağının kesileceğini, ayrıca Türkiye ve İran’ın kuşatılarak etkisiz hale getirileceğinin altını çiziyor.
Suriye içi fay hatlarının kırılarak hem ülke içerisinde hem de bölge ülkeleri arasında büyük savaşların çıkartılacağını ifade eden Prof. Dr. Murat ERCAN analizini şöyle noktalıyor:
“Bu da ABD ve İsrail’in beslenmesi ve bölgede varlığını devam ettirmesi anlamına gelmektedir. Bu stratejinin merkezinde ise YPG/PKK terör örgütü yer almaktadır. Bundan dolayıdır ki YPG/PKK gibi terör örgütleri, bu senaryodan kesinlikle sökülüp atılmalıdır. Türkiye, 40 yıldır terörle mücadele etmektedir. Bu doğrultuda on binlerce Mehmetçik şehit olmuş ve terörle mücadele için trilyonlarca dolar harcanmıştır. Bugün Türkiye’nin bu mücadelesi ya sonuç verecek, zaferle sonuçlanacak ya da ABD ve İsrail’in ittifakı ile hüsrana uğrayacaktır. Burada artık her şey veya tüm inisiyatif Türkiye Cumhuriyeti devletinin alacağı kararlar ve kahraman Türk Ordusu’nun yapacaklarına bağlıdır.
Yolları açık olsun, ayaklarına taş değmesin…”
[3] Davut Koridaru Haritası; Haber Global, “Israil’in Suriye’ye Saldırısının Perde Arkası Ortaya Çıktı! Netanyahu’nun Hayali Suya Düştü” başlıklı videosundan alınmıştır. Bunun için bakınız; https://www.youtube.com/watch?v=eVyrrShAGcs, (Erişim Tarihi: 10.11.2024).
[4] “İsrail’den Kürtlere ittifak çağrısı: “Onlar bizim doğal müttefikimiz”, Medyascope, https://medyascope.tv/2024/11/11/israilden-kurtlere-ittifak-cagrisi-onlar-bizim-dogal-muttefikimiz/, (Erişim Tarihi: 11.11.2024).
TÜHA HABER / Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Teröristler için ne Kandil ne Sincar ne de Suriye’de bulundukları hiçbir yer artık güvenli değildir.” dedi. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Yenişehir Kapalı Spor Salonu’nda düzenlenecek Rize 7. Olağan İl Kongresi’nde konuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasının satır...
Firari FETÖ’cü Abdullah Bozkurt, yeni Ege Ordusu Komutanı Orgeneral İrfan Özsert’i hedef alarak ‘NATO yanlısı on binlerce subayın ordudan tasfiye edilmesinde kilit rol oynadı.’ dedi. TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bünyesinde NATO’dan bağımsız tek birim olan 4. Ordu ya da bilinen adıyla Ege Ordusu, kurulduğu...
TÜHA HABER / Milli Savunma Bakanlığı, Azerbaycan ve Türkiye’nin Nahçivan’da sürdürdüğü tatbikatın başarıyla devam ettiğini açıkladı. Türk ve Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin Nahçıvan’da gerçekleştirdiği ortak askeri tatbikatta temsili düşman hedefleri havadan vuruldu. Milli Savunma Bakanlığının Twitter adresi üzerinden yapılan açıklamada, “Azerbaycan-Türkiye Fiili Atışlı Ortak/Müşterek Tabur Görev Kuvveti Tatbikatı-2020 başarıyla devam ediyor....
Son yıllarda Türk savunma sanayiinin üzerinde en çok tartışılan konularından biri de üretilen platformlarda kullanılacak motorlar. İçinde bulunduğumuz dönemi ‘kritik yıllar’ olarak adlandıran sektör temsilcilerine göre işlerin yolunda gitmesi halinde Ankara’nın son derece stratejik bir alanda daha eli rahatlayacak… TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency Sertaç Aksan, Muhabir Türkiye’nin ilk savaş...
* ADANA-MERSİN: Tarih Boyunca Süregelen Bir Kardeşlik. * ÇUKUROVA ULUSLARARASI HAVALİMANI: Bölgeyi Birleştiren Proje olsun. * ŞAKİRPAŞA HAVALİMANI’NIN KAPANIŞI: Duygusal ve Ekonomik Etkiler. * BÖLGESEL KALKINMA VE DAYANIŞMA: Geleceği Birlikte İnşa Etmek. Yapımın Tarihçesi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası bülteni. Hepsi aşağıda… TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency Çukurova Uluslararası...
1953 yılında Brooklyn, New York’ta doğan Amerikalı bir finansçı ve milyarder Jeffrey Epstein, finans sektöründe önemli bir kariyere sahipti. Ancak, 2000’li yılların başında adı özellikle cinsel suçlarla anılmaya başlanmıştı. TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency Epstein’in en dikkat çeken olaylarından biri, 2005 ve 2008 yılları arasında Florida’da yürütülen bir soruşturmada ortaya...