Belçika’da Yüksekokul Eğitiminde Başörtüsü Yasağı

TÜHA HABER / SETA Brüksel’de araştırma asistanı Kevser Erol, “Haute École Francisco Ferrer yüksekokulunda (üniversite) okuyan bir grup Müslüman kadın uygulanan başörtüsü yasağı sebebiyle Anayasa Mahkemesine başvurarak hak arayışına girmişti” dedi.
Kevser Erol, kaleme aldığı ‘Belçika’da Yüksekokul Eğitiminde Başörtüsü Yasağı‘yla ilgili yazısını (UHA) Uluslararası Haber Ajansı‘na değerlendirdi.
Tarafsızlık Yasası
Alınan kararın daha iyi anlaşılması için Belçika’daki Tarafsızlık Yasası’na dair de bilgi vermek gerektiğini ifade eden Erol, “Belçika’da eğitim kapsamında Tarafsızlık Yasası Anayasa’nın 24. maddesinde ele alınıyor ve bu maddenin birinci paragrafında “Topluluk, tarafsız olan eğitim sistemini organize etmektedir. Tarafsızlık özellikle ebeveyn ve öğrencinin felsefi, ideolojik veya dini görüşüne karşı saygıyı kapsamaktadır” şeklinde yer alıyor” diye konuştu..
Kevser Erol, “burada belirtilen “topluluk” Belçika’daki Almanca konuşan, Fransız ve Flaman topluluklarını kapsıyor. (Bu arada Belçika’da Fransız ve Flaman toplulukların Tarafsızlık Yasası kapsamında farklı görüşlere sahip olduğu belirtilmelidir. Fransız topluluğu din ve devlet işlerinde tarafsızlığa Fransa gibi radikal bir laiklik anlayışı ile yaklaşırken Flaman topluluğu ise din ve devlet ilişkilerinde daha liberal bir yaklaşım sergiliyor.)
Ancak yasada “tarafsızlık” kavramı kullanılarak açıkça ayrımcılık yapılmayacağı belirtilmesine rağmen eğitimde kurumsal olarak uygulanan ayrımcı politikaların varlığı inkar edilemez. Öyle ki Şubat 2020 öncesinde IPES’te okuyan on beş yaşında bir öğrencinin okul iç yönergesinin değişmesi sonucu tarafsızlık argümanı kullanılarak başörtülü olması sebebiyle okula kabul edilmemesi ve dolayısıyla okulunu değiştirmek zorunda kalması hafızalarda halen tazeliğini koruyor.
Yasada “tarafsızlık” kavramı kullanılarak açıkça ayrımcılık yapılmayacağı belirtilmesine rağmen eğitimde kurumsal olarak uygulanan ayrımcı politikaların varlığı inkar edilemez.
Kararın Topluma Yansıması
Belçika’da yüksekokulları ve üniversiteleri kapsayan başörtüsü kararı Müslüman kadın öğrencileri dini inançları ve eğitimleri arasında tercih yapmaya mecbur bıraktığını söyleyen Araştırma Asistanı Kevser Erol, “Çoğunlukla göçmen kökenli Müslüman ailelere mensup öğrenciler maddi ve manevi zorluklar içinde okumaya çalışırken mahkemenin söz konusu kararı bu öğrencilerin mücadele etmesi için başka zorlukları da beraberinde getiriyor. Öyle ki söz konusu karar başörtülü öğrencilere baskı oluştururken Müslüman öğrencileri ötekileştirme konusunda üniversitelere hukuki yetki ve otorite sağlıyor. Bu şekilde ise eğitim haklarının kısıtlanmasıyla başörtülü öğrenciler uzun vadede toplumdan uzaklaştırılırken toplumda var olma ve topluma uyum sağlama çabalarına ket vurulmuş oluyor” diye konuştu.
Kevser Erol, “Bu bağlamda belirtilmesinde fayda olan bir başka gerçekse başörtülü öğrencilerin bu zamana kadar eğitim süreçlerinde –bazı yüksekokullar hariç– başörtüsü yasağına maruz kalmamalarıdır. Fakat üniversite eğitimi kapsamında yapılması gereken stajlarda veya iş hayatında öğrenciler tarafsızlık argümanı kullanılarak ayrımcılığa zaten uzun süredir maruz kalmaktadır. Yani aslında Anayasa Mahkemesinin Temmuz 2020’de aldığı kararla daha özgürlükçü olması gereken üniversitelerde de Müslüman kadın öğrencilerin hareket özgürlüğü ve alanı daha fazla kısıtlanmaya çalışılmaktadır” dedi.
“Uzun süredir gündemde olan söz konusu başörtüsü yasağı Belçika’da bazı okul ve yüksekokullarda uygulanmaktaydı” diyen Erol, bu uygulamadan dolayı birçok öğrencinin eğitimi ve dini inancı konusunda seçim yapmak zorunda bırakılıp ikileme sokulduğunu açıkladı.
Araştırma Asistanı Erol, Öğrencilerin yaşamış olduğu bu ikilem neticesinde başörtülü öğrencilerin birçoğunun istedikleri okula gidemeyerek hayalini kurdukları bölümü okuyamadığının altını çizerek, Söz konusu uygulamalar nedeniyle kişisel tercihlerinden vazgeçmeye zorlanan öğrencilerin ise vatandaşı oldukları ülkeye dair aidiyet ve uyum problemi ile karşılaştıklarını dile getirdi.
Özgüvenli, bağımsız ve eğitimli bir gençlik için çaba gösteren Belçika devletinin başörtüsü söz konusu olduğunda bu değerlerine taban tabana zıt hareket ettiğinin açıkça görüldüğünü ifade eden Kevser Erol, ayrıca alınan bu kararın öğrencileri daha büyük bir çıkmaza sürüklediğinin de açık olduğunu bildirdi.
Erol, “Ek olarak bu öğrencilerin eğitim haklarının ellerinden alınmasıyla özgür, toplumda kendi ayakları üzerinde durabilen ve ekonomik bağımsızlıklarına erişen bireyler olmaları da engellenmektedir. Konuya kurumsal ırkçılık açısından bakıldığında öğrencilerin statü açısından belirli kademelere ulaşamayacağı ve belirli sektörlerde meslekler edinemeyecekleri su götürmez bir gerçekliktir. Bu şekilde başörtülü öğrenciler toplumda “sessizleştirilerek” ayrımcı bir muameleye maruz kalıyor” dedi.
Ayrımcı kararlar son zamanlarda hem Avrupa’da hem de Belçika’da aşırı sağcı söylemleri meşrulaştırmakta ve aşırı sağ gruplara olan desteği artmaktadır.
SETA Brüksel’de araştırma asistanı Kevser Erol, değerlendirmesinin son bölümde, ayrıca bu kararın yetişkin öğrencilere uygulanmak istenmesinin de eğitim politikası ile ilgili birçok soru işaretini beraberinde getirdiğini, bu tür ayrımcı kararlarla son zamanlarda hem Avrupa’da hem de Belçika’da aşırı sağcı söylemlerin meşrulaştırıldığını ve aşırı sağ gruplara olan desteği de arttığına vurgu yaptı.
Kevser Erol, Çoğulculuğa önem veren bir ülkenin söz konusu yanlış kararında ısrar etmesinin, sadece belirli bir grubu marjinalleştirmeyeceğini, aynı zamanda aşırı sağın da hukuki düzlemde güçlenmesine ve toplumda daha görünür hale gelmesine sebep olacağını kaydetti.
***
Kevser Erol
[TÜHA Haber Ajansı, 15 Ekim 2020]