ABD’nin Suriye’yi ve Türkiye’yi ihmal eden uygulamaları büyük bir çelişki
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü yazarı emekli Albay Dr. Mehmet Alkanalka, ‘Türkiye’nin Uluslararası Terörizmle Mücadelesi ve Sığınmacı Sorunu: İzahtan Vareste’ adlı bir makale kaleme aldı.
Teori ve Metodoloji
Dr. Mehmet Alkanalka, TÜRKUAZ Uluslararası Haber Ajansı (TÜHA)’dan Ataner YÜCE’ye yaptığı değerlendirmede, Amerikalılar tarafından 21’inci yüzyılın başlarındaki Afganistan ve Irak askeri harekâtları sonucunda konvansiyonel askeri birliklerin yaşadığı bocalamanın nedenleri ve çözüm stratejileri üzerinde çalışırlarken uluslararası literatüre kazandırdıkları bir kavram da dördüncü nesil savaş kavramı olmuştur. Konuyla ilgili literatür taramalarında İngiliz casusu Lawrence’in Osmanlı İmparatorluğunu 1’inci Dünya Savaşının sonlarına doğru ortaya koymuş olduğu strateji de konunun konvansiyonel harp ile birlikte yürütüldüğünde bir devletin yıkılmasına da nasıl yol açtığını göstermesi açısından oldukça önemli ve incelenmeye değer bir konu olarak değerlendirilmektedir. Küçük ve tamamlayıcı savaşçıklar kapsamındaki başta gerilla harbi olmak üzere tanımlanan kavramlar muhasım silahlı kuvvetlerini ve hedef ülkeyi zayıflatmak maksatlarıyla yapılan faaliyetlerdi. Örneğin 1916-1918 Arap Ayaklanması Osmanlı Ordusu’nu zayıflatarak işgale hazır bir hâle getirmişti. Lawrence bu mücadeleyi bıçakla çorba içmeye benzetmişti.
Amerikan Deniz Piyadelerinin 1940 yılındaki bir talimnamesinde yer alan küçük savaşlar (small wars) tanımı Suriye’deki durumu anlama adına oldukça anlamlıdır. Küçük savaşlar, yaşamın ve ABD’nin dış politikası kapsamında belirlenmiş menfaatlerinin korunmasında hükümeti istikrarsız, yetersiz veya tatmin edici olmayan bir devletin iç veya dış işlerine askeri ve diplomatik baskı kapsamında yapılan operasyonlardır.[6] Tanımdaki hükümetlerin özelliği günümüzdeki başarısız devletlerin karakteristiğine oldukça benzemektedir.
“Small war” teriminin Fransızca karşılığı “la petite guerre” olarak karşımıza çıkmaktadır. 1800’lü yıllardaki İspanya Savaşları’nda “guerilla” olarak karşımıza çıkan kavram ile “la petite guerre” tam olarak aynı manaya gelmemektedir. Gerilla zayıfın güçlüyle mücadelesi ve sivil halk tarafından yürütülen bir harekât iken; küçük savaş, büyük orduların harekâtlarına yardımcı olmak maksadıyla düşman derinliklerinde yürütülen ve günümüzdeki komando ve özel kuvvetler harekâtının bütün özelliklerini taşıyan bir hüviyete sahiptir.[7]
Terörizm belirli bir siyasi hedefi elde etmeye yönelik şiddet içeren bir mücadeledir.[8] Siyasi hedeflere ulaşmak ve bu doğrultuda yandaşlarını motive ve mobilize etmek için de de bir ideoloji gereklidir. Bu kapsamda PKK’nın köklerinin dayandığı Soğuk Savaş güvenlik ortamı düşünüldüğünde; “Kürdistan İşçi Partisi”nin adından da anlaşılacağı üzere Marxist ve sol devrimci ideoloji ve söylemleri kullandığı açıktır. PKK/PYD her ne kadar devlet dışı bir terörist organizasyon olsa da Suriye’de ve Irak’ta Soğuk Savaş zamanı ‘düşman’ taraf olan ABD ile işbirliği uluslararası ilişkiler teorilerinden realizmin fırsatçı peşine takılma kavramına yakın durmaktadır.[9]
ABD’nin konuyla ilgili dokümanları analiz edildiğinde ise sorunun çözümü açık olarak yazılı olmasına rağmen sahadaki uygulamanın tam tersi olması oldukça ilginç ve açıklanması güç bir husustur. Öyle ki; Field Manual 3-24’deki; “İdeal olarak, ev sahibi ülke bir isyanı yenmede birincil aktördür. İşlevsiz bir merkezi hükümete sahip bir ülkede veya büyük bir çatışmadan sonra ortaya çıkan bir isyanda bile, ev sahibi ülke sonunda kendi toplumu için kültürel olarak kabul edilebilir ve ABD politika hedeflerini karşılayan bir çözüm sağlamalıdır. Herhangi bu tarz bir sorunun çözümü öncelikle ev sahibi ülkeye ve o ülkede yaşayan insanlara bağlıdır. Nihayetinde her toplum kendi sorunlarına çözüm üretmek zorundadır.”[10] ifadelerine rağmen ABD’nin Suriye’yi ve Türkiye’yi ihmal eden uygulamaları büyük bir çelişkidir.
Mao tarafından geliştirilen, zayıfın daha güçlü olan devlete karşı stratejik savunma, denge ve stratejik taarruz aşamalarından oluşan stratejideki sözde denge safhasını test etme gayretleri PKK tarafından uygulanmaya çalışılsa da, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından 1992’de Irak kuzeyine yapılan sınır ötesi harekâtı ve PKK’nın sabit mevzilerde savunma karşısında vermiş olduğu zayiat ile 2015 yılındaki hendek operasyonları bu kapsamdaki örneklerden anlaşıldığı gibi başarısızlıkla sonuçlanmıştır.[11] Türkiye Cumhuriyeti tarafından Kıbrıs Barış Harekâtından daha fazla sayıda şehit verilerek ağır bedeller ödenen çözüm süreci başarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen telafisi imkânsız zararlara neden olmuştur. Suriye’deki iç savaştan faydalanmasını bilen PKK/PYD’nin Suriye’de önemli bir alanı kontrol etmeleri birçok sözde barış süreçlerine rağmen hayallerinden vazgeçmediğini göstermektedir. Terör örgütü 2014’den beri DEAŞ ile mücadele fiiliyatı üzerinden pragmatik bir geçişle ABD ile ortaklık yoluna gitmiş, Suriye’de özerk/federe bir Kürt devleti kurmak adına organizasyonel kabiliyetini, silah kapasitesini, askeri eğitimini artırmıştır. [12] NATO’nun en güçlü aktörü olan ABD’nin desteğini arkasına terör örgütü 17 Mart 2016’da federasyon ilan ederek Suriye topraklarının üçte birini kontrol eder hale gelmiştir. [13]
Sonuç
Uluslararası ilişkilerde asıl aktörler devletler olmasına rağmen, özellikle Soğuk Savaş sonrası devlet dışı ve özellikle transnasyonel unsurlar dolaylı stratejiler kapsamında devletler için kullanışlı aparatlar haline gelmiştir. PKK/PYD, Irak ve Suriye’de yaşananları ve iç savaşları politik fırsatçılığa dönüştüren bir strateji izlemiştir. Terör örgütü, hem sözde “kahraman ve özgürlük savaşçısı” olarak uluslararası destek kazanmış, hem de Suriye’de ekonomik getirisi de olan kaynaklara sahip olmuştur.[14] PKK/PYD, Türkiye’yi önemli ölçüde ilgilendiren sığınmacı sorunu kapsamında bölge halkını da göçe zorlayarak bölgenin ve Türkiye’nin sosyal, ekonomik, kültürel ve demografik yapısını da bozmuştur.
Irak ve Suriye’de yaşananlar ve iç savaşlar sonucu Irak ve Suriye’nin zayıf devletler konumuna gelmesi Türkiye’nin terörle mücadelesinde devlet dışı aktörlerle tek başına yükünü hem ekonomik hem sosyal hem güvenlik bakımından oldukça ağırlaştırmıştır. Bu nedenle yakın bir gelecekte Suriye Devleti ile işbirliği gerekmektedir ve bunun için de Adana Mutabakatı önemli bir rol üstlenebilir.
2023 yılındaki Suriye, Irak, Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır Dışişleri Bakanları tarafından imzalanan Suriyelilerin ülkelerine dönüşü kapsamında Türkiye ve Suriye Dışişleri Bakanlarının da Suriyelilerin ülkelerine dönüşleri konusunda ivedi bir anlaşma yapılması elzemdir. Türkiye’nin diğer ülkelerden farklı olarak bir de PKK/PYD sorunu olduğu gibi aynı zamanda en çok Suriyelinin bulunduğu ülke olması itibarı ile bu konuda diğer ülkelerden daha fazla taraf ve hak sahibi olduğu izahtan varestedir.
Zafer Partisi Başkanı Prof. Ümit ÖZDAĞ’ın Suriye ziyareti bu manada oldukça yerinde, zamanında ve stratejiktir. Bu ziyaretin somut sonuçlara ve Türk Milleti ile mazlum Suriyelilere fayda getirmesi temennisiyle.
[6] FM FRP 12-15 Small Wars Manual.(1940) Department of Navy. S.1
https://www.marines.mil/Portals/1/Publications/FMFRP%2012-15%20%20Small%20Wars%20Manual.pdf
[7] Görüntüleme Tarihi 28 Nisan 2023, www.journal.forces.gc.va.
[8] Çağlar, Ali (1997). “Terör ve Örgütlenme”. Amme İdaresi Dergisi 30 ( 3): 119-133.
[9] Alkanalka, M. (2023). Türkiye’nin Uluslararası Terörizmle Mücadelesinde Bir Strateji Olarak Diplomatik Yumuşak Dengeleme. Terörizm ve Radikalleşme Araştırmaları Dergisi, 2(2), ss.216-237
[10] Department of the Army Washington, DC, 2 June 2014. FM 3-24/MCWP 3-33.5. Insurgencies and Countering Insurgencies. P.1-2
[11]Alkanalka, M. (2023). Türkiye’nin Uluslararası Terörizmle Mücadelesinde Bir Strateji Olarak Diplomatik Yumuşak Dengeleme. Terörizm ve Radikalleşme Araştırmaları Dergisi, 2(2), ss.216-237, s.229.
[12] Bulanık, Gönül. (2022). Ankara. Suriye İç Savaşında PKK/PYD Terör Örgütünün Değişen Vekâlet İlişkileri Altında Yatan Nedenler. Polis Akademisi Yüksek Lisans Tezi. S.86
[13]A.g.e. S.87
[14] Alkanalka, M. (2023). Türkiye’nin Uluslararası Terörizmle Mücadelesinde Bir Strateji Olarak Diplomatik Yumuşak Dengeleme. Terörizm ve Radikalleşme Araştırmaları Dergisi, 2(2), ss.216-237, s.230.
***
Dr. Mehmet Alkanalka
Yazar hakkında
İBB Dış İlişkiler Daire Başkanı Dr. Mehmet Alkanalka, yıllarca Doğu ve Güneydoğu”da PKK ile mücadele etmiş, ancak o dönem FETÖ”nün TSK”daki uzantıları tarafından yıldızı karartılarak generalliği engellenen kahraman bir kurmay albay…
Yaklaşık 5 yıl önce, emekli kurmay albay Mehmet Alkanaka”nın yazdığı “Karartılmış Yıldızlar” kitabı hakkında bir yazı kaleme almıştım. Alkanalka, TSK”ya sızmış FETÖ çetesi tarafından generallik rütbesi çalınan, hayatının en genç ve pırıl pırıl yıllarını bu ülkenin geleceği, aydınlığı, huzur ve güvenliği için harcamış, terörle mücadelede ülkenin en zorlu coğrafyasında, deyim yerindeyse, “kelle koltukta” görevler yapmış, kendi deyimiyle “çocuklarının çocukluklarını görememiş” Harbiye Devre Birincisi vatansever bir subaydı.
Mehmet Alkanalka 2020 yılı başlarından bu yana İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Dış İlişkiler Daire Başkanı olarak göreve yapmakta. Görevi esnasında İBB adına 3 milyon Euro tutarındaki SECAP Projesinin kazanılması dâhil, C40 (İklim Liderlik Grubu Şehirleri) başta olmak üzere, Brüksel,Vilnius,Lefkoşa, Balkan Şehirleri ve Türk Cumhuriyetleri ile olan ilişkilerin geliştirilmesine katkıda bulundu. National Gallery”nin “Daimi sergilenen sanat eserleri” arasında yer alan Fatih Sultan Mehmet”in orijinal portresinin Londra”da düzenlenen müzayedesine; İBB”yi temsilen Dış İlişkiler Daire Başkanı olarak katılıp, müzayedenin kazanılmasını sağladı. “Karartılmış Yıldızlar” kitabının yyanı sıra “100. Yılında İnönü Savaşları” kitabının da ortak yazarı. Arnavutluk Cumhurbaşkanlığı Madalyası, Bulgaristan Devlet Nişanı, ABD Airborne/Ranger Kurs Madalyası ve Bosna Hersek”teki görevi nedeniyle AB Hizmet Madalyası sahibi.
İBB”nin böyle eğitimli ve birikimli bir Türk subayını değerlendirip istihdam etmesi takdire şayan…