Almanya’nın koronayla 100 günü
TÜHA HABER / Almanya, koronavirüsle mücadelede düşük ölüm oranları, yüksek test kapasitesi, titiz planlama ve disipliniyle örnek gösterilen ülkeler arasında. Peki gerçekten öyle mi? Koronayla geçen yüz günün bilançosu:
(TÜHA) Türkuaz Haber Ajansı’nın Deutsche Welle Türkçe’ye (DW) dayandırdığı habere göre, Almanya’da resmi olarak ilk koronavirüs vakası 27 Ocak’ta tespit edildi. Koronavirüsle geçen 100 günün ardından 6 Mayıs itibarıyla toplam 164 bin 800 kişi virüse yakalandı, 137 bin 400 kişi iyileşti. Koronavirüs nedeniyle toplam 6 bin 943 kişi yaşamını yitirdi. Aradan geçen zamanda bulaştırma katsayısı 1’in altına düşürüldü ve son dönemde 0,7 ile 0,8 arasında seyrediyor.
Almanya, koronavirüsle mücadelede dünyada örnek gösterilen ülkeler arasında yer alıyor. Almanya’nın başarısında üç anahtar kelime; test, izolasyon ve takip kilit rol oynuyor.
Başlangıçtaki rahatlık pahalıya mal oldu
İlk koronavirüs vakasının tespit edilmesinin ardından Şubat ayında Almanya’da günlük hayat neredeyse hiçbir kısıtlama olmadan devam etti. Vakalar tek tük ortaya çıkıyor, tespit ve takibinde zorluk yaşanmıyordu. Çoğu yurt dışı kaynaklı vakalardı. Sınırlar da iş yerleri de açıktı. Dünyanın dörtbir yanından binlerce kişinin ziyaret ettiği Berlin Uluslararası Film Festivalinin iptal edilmesine bile gerek duyulmadı. Aynı şekilde Köln merkezli karnaval kutlamaları da planlandığı gibi yapıldı, yüz binlerce kişi meydan, cadde ve kapalı salonları doldurarak en yakın mesafeden kol kola karnaval kutladı.
Ancak bu rahatlığın büyük bir hata olduğu çok geçmeden ortaya çıkacaktı. Karnavalın en yoğun kutlandığı Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki Heinsberg kenti, virüsün tüm eyalete yayılmasına neden oldu. Çıkış yeri, karnavalın kutlandığı bir salondu.
RKI: Patlama yaşanmayacak
Kamu sağlığı ve salgın hastalıklar konusunda yetkili Robert Koch Enstitüsü’nün (RKI) resmi risk değerlendirmesi o dönem “düşük” seviyesindeydi. RKI Başkanı Lothar Wieler, tam da karnaval kutlamalarının sokaklara taştığı ve doruk noktasına ulaştığı 24 Şubat’ta yaptığı açıklamada “Koronavirüs Almanya’ya gelecek. Ama patlama yaşanmayacak. Daha ziyade yavaş seyredecek ve belirli bölgeleri etkileyecek” diyordu.
Yaşanan gelişmeler, bu görüşün hızla değişmesine neden oldu. Mart’a gelindiğinde RKI’nın risk değerlendirmesi “düşük”ten “ılımlı”ya yükseltildi. Berlin’deki Uluslararası Turizm Fuarı gibi ilk büyük etkinlikler iptal edilmeye başlandı.
Merkel’in yarattığı şok
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) koronavirüsü küresel pandemi ilan ettiği 11 Mart’ta Almanya Başbakanı Angela Merkel de sessizliğini bozarak bir basın toplantısı düzenledi. Merkel’in bilim insanı soğukkanlılığıyla, nüfusun yüzde 60-70’inin koronavirüse yakalanabileceğini söylemesi kamuoyunda soğuk duş etkisi yarattı.
Aslında Merkel’in sözleri bilimsel araştırmalara dayanıyor ve 2-3 yıllık bir süreci kapsıyordu. Başbakan bir yandan panik yaratmakla eleştirilirken diğer yandan açıksözlülüğüyle takdir topladı. Bonn Üniversite Hastanesinin kısa süre önce açıklanan araştırması da gerçek koronavirüs vaka sayısının resmi verilerden on kat daha fazla olabileceğini ortaya koyuyor.
Adım adım ilk önlemler
Merkel’in sarsıcı açıklamasının ardından önlemler birbiri ardına geldi. Sınırlar ve okullar kapatıldı, kamusal yaşama benzeri şimdiye kadar görülmemiş kısıtlamalar getirildi. Başbakan Merkel 18 Mart’ta televizyondan yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında Almanya’nın “İkinci Dünya Savaşı sonrasının en zorlu sınamasıyla karşı karşıya olduğunu” söyledi.
Sosyal mesafe ve sokağa çıkma kısıtlamaları yürürlüğe girdi ama sokağa çıkmak yasaklanmadı. Anketler, alınan önlemlere kamuoyunda büyük destek olduğunu ortaya koyuyor, hükümetin ve Merkel’in kriz yönetiminin puan topladığı gözleniyordu. Merkel’in popülaritesi yüzde 80’lere yükseldi.
Tırmanış dönemi
Yurt dışında, özellikle de ölüm oranlarının Almanya’nın dört katına ulaştığı ABD ve Britanya’da bir kesim Merkel’i kahraman ilan ederken bir kesim Almanya’nın başarısını iyi zamanlama ve şansın karışımı olarak yorumluyordu.
Ardından Almanya’da da koronavirüs vaka sayısı tırmanışa geçti. Tırmanış daha geç gelmiş ve gençlere daha çabuk ulaşmıştı. Ölü sayıları, koronavirüsün huzurevlerine ulaşmasıyla hafif artış gösterdi.
Mart boyunca çift haneli seviyelerde seyreden ölü sayısı Nisan başından itibaren yüzün üstüne çıktı. 315 vakanın kaydedildiği Nisan ortasından itibaren yeniden inişe geçti. Almanya’daki toplam ölümlerin üçte birinden fazlası huzurevleri kaynaklıydı. RKI verilerine göre 70 yaş üstündeki hastalar toplam koronavirüs vakalarının sadece yüzde 17’sini oluşturmasına rağmen ölenlerin yüzde 87’sine tekabül ediyordu.
Kapasiteye oranla sanıldığı kadar fazla test yapılmadı
Almanya, koronavirüs test kapasitesiyle de imrenilen ülkeler arasında yer aldı. Ancak buna rağmen ülkede sanıldığı kadar fazla test yapılmış değil. Kişi başına düşen test sayısında Almanya’da yaklaşık olarak İtalya’daki kadar test yapıldı. Ülke çapında haftalık test kapasitesi 860 bin olmasına rağmen kapasitenin yaklaşık yarısı kullanıldı. RKI verilerine göreyse yeterli test yapıldığından söz edebilmek için haftada en az bir milyon test yapılması gerekiyor.
Almanya’da koronavirüsle ilgili kısıtlamaların adım adım, zamana yayılarak getirilmesi, salgının sessizce yayılmasına imkan tanıdı. Ülkenin federal yapısının da etkisiyle önlemler her eyalette farklı hız ve yoğunlukta uygulandı. Önlemlerin gevşetilmesi sürecinde de aynı durum görülüyor.
İkinci dalga endişesi
Salgın konusunda Alman hükümetine de danışmanlık yapan Berlin Charite Hastanesinden virolog Christian Drosten, İngiliz Guardian gazetesine verdiği demeçte bu konudaki endişesini dile getirerek “Korkarım ki, yeniden açılma planının yorumlanmasında oldukça fazla yaratıcılığa tanık olacağız. Bulaştırma katsayısının yeniden tırmanışa geçmesinden ve ikinci bir dalgayla karşı karşıya kalmamızdan endişeleniyorum” dedi.
Koronavirüs salgınının kontrol altında tutulabilmesi için bulaştırma katsayısının 1’in altına sabitlenmesi, yani koronavirüslü bir kişinin virüsü bulaştırdığı kişi sayısının 1’in üstüne çıkmaması gerekiyor. Bu katsayıda yüzde 0,1’lik bir oynama bile sağlık sisteminin üzerindeki yükü önemli ölçüde artırabiliyor.
Nisan ayını büyük ölçüde evlerinde geçiren Almanların havaların ısındığı ve önlemlerin gevşetildiği şu günlerde fiziksel mesafe gibi kurallara ne titizlikle uyacağı, bir sonraki 100 günün bilançosunda belirleyici rol oynayacak.
[TÜHA Haber Ajansı, 7 Mayıs 2020]