Analiz: Milli İstihbaratın Dönüşümü
Güvenlik Bilimleri Analisti Onur Dikmeci geçtiğimiz günlerde bağımsız düşünce kuruluşu Türk Dış Politikası Araştırma merkezi-TUDPAM için kapsamlı bir rapor hazırlamış ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT)’in kurumsal, hukuksal, işlevsel dönüşümünü ortaya koymuştu.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Onur DİKMECİ, Güvenlik Bilimleri Analisti
Güvenlik Bilimleri Analisti Onur DİKMECİ, birçok araştırmacı ve akademisyen tarafından büyük ilgi gören çalışmasıyla ilgili istihbaratın dönüşen yapısını anlattı.
Özellikle uluslararası ilişkiler ve benzeri dallarda yetişen her araştırmacı ve akademisyen istihbarat çalışmalarına ilgi duymuştur. İstihbarat çalışmalarının Türkiye’de ki tek patronu olan MİT ise son yıllarda vizyonunu geliştirmiştir.
Türkiye’de bazı çevreler kasıtlı olarak istihbaratın özellikle Soğuk Savaş evresindeki konumunu küçümsedi ve o yıllarda istihbarat teşkilatı ABD ile ilişkilendirildi. Türkiye geçmiş yıllarda da kısıtlı imkânlarına rağmen verimli istihbarat çalışmalarında bulunmuştur.
MİT tarafından sanal olarak açılan ve Anadolu Ajansı tarafından haberleştirilen İstihbarat Müzesi incelendiğinde Türk İstihbaratının Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren yurtiçinde ve yurtdışında fiziki ve teknik takiplerini sürdürdüğü ve özellikle rapor yazımı konusunda uzman olduğu anlaşılmaktadır.
1990’lı yıllarla birlikte MİT’in sivilleşme çabası geliştirilmiş ve askeri yapının uzantısı olması yerine müstakil bir teşkilat olarak tasarlanmıştır. Aslında bunların hepsi bir ‘Devlet Aklı’ tarafından tasarlanmıştır.
MİT Müsteşarlığına getirilen Hakan Fidan akademik kariyerindeki tezlerinde istihbaratın diplomasiyle ilişkisini ve teknik istihbaratın temel istihbarat unsuru haline geldiğini işlemişti.
Onun Müsteşarlığında Genelkurmay Elektronik Sistemler, MİT’e devredildi ve tezindeki unsurlardan birisi fiiliyata dönüşmüş oldu. Fidan daha sonra ise Dışişleri Bakanı yapıldı ve istihbarat-dışişleri ilişkisi sağlıklı olarak kurulmuş oldu.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra MİT Müsteşarlığı, Başkanlık seviyesine getirildi ve Cumhurbaşkanlığına bağlanarak hukuki ve kurumsal yapısı güçlendirildi.
Fidan’dan sonra MİT Başkanı olan İbrahim Kalın ise devlet bürokrasisi içerisinden yetişmiş son görevinde Cumhurbaşkanı Sözcülüğü ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterlik Yardımcılığı yapmış Büyükelçi unvanlı bir şahsiyetti.
Göreve geldikten kısa bir süre sonra MİT bünyesinde İstihbarat Akademisi kurulmuş ve Akademi’nin sivil öğrencileri de kapsayacak biçimde lisansüstü eğitimleri sürdürmesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca Akademi periyodik aralıklarla raporlarda yayınlamakla birlikte düşünce merkezi gibi faaliyetini sürdürmektedir.
Bu durumda MİT için bir devrim niteliğindedir ve istihbaratın halkla ilişkiler faaliyetinin yanı sıra akademik misyonları da güçlenmiştir.
İbrahim Kalın, Şam Emevi Camii’nde namaz kılarak hem yeni rejimi desteklediklerini hem de bu ülkeye önem verdiklerini göstermiştir. Çünkü Suriye devriminden sonra bu ülkeye ilk ziyaret Türk İstihbarat Başkanı tarafından gerçekleştirilmiş olunmuştur.
İstihbaratın bir bütün olduğu değerlendirilirse bu aşamalara gelinmesi onlarca yıllık bir çabanın ürünüdür. Artık daha fazla göz önünde olan ve çok iyi halkla ilişkiler yürüten, teknik ve siber istihbarata özel önem veren ve askerleri bile kıta içerisinde ve dışarısında izleyebilen güçlendirilmiş bir MİT var.
Analistler ve araştırmacılar hem ülkesinin kurumlarını hem kurumsal faaliyetlerini analiz etmek, bu analizler neticesinde kurumlarla bağları tesis etmek durumundadırlar. Çünkü kurumların hayat damarları bu araştırmacılardır.