Atatürk’ün 1937 Trabzon ziyareti görüntüleri: Eski TBMM Başkanı Karaduman o günü anlatıyor
TRABZON-TÜHA HABER / Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Haziran 1937’de üç gün kalacağı Trabzon’a geldiğinde, şehrin dar ve dik yokuşlu sokaklarını doldurarak, Cumhuriyet’in kurucusu Gazi’yi büyük bir coşkuyla bekleyenler arasında, o gün Trabzon Cudi Bey İlkokulu’nda son sınıf öğrencisi olan, sonradan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirecek, 1983 ile 1987 yılları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) başkanlığı yapacak olan 17’nci ve 18’nci dönem Anavatan Partisi Trabzon milletvekili Necmettin Karaduman da vardı.
21 Temmuz 2017’de 90 yaşında hayatını kaybeden Karaduman, vefatından yıllar önce yaptığımız bir söyleşide, o gün şehirde şahit olduklarını, Atatürk’ün dönemin Trabzon valisi ve şehrin ileri gelenleri ile yaptığı konuşmalara büyük bir tesadüf eseri nasıl kulak misafiri olduğunu, orada neler konuşulduğunu anlatmıştı.
Bir masal kahramanı gibi önümüzden geçti, dert edindim, adım adım izledim, Trabzon’da kalacak, nerede görebilirim?
Necmettin Karaduman: 1937 yılında Cudi Bey İlkokulu’nda son sınıftaydım. Bütün öğrenciler, yol boyunca kümelenmişlerdi. Hiç unutmam, Uzun Sokak’ta Konak Camii’ne yakın bir yerde, bizim okula bir yer ayrılmıştı. Bir açık arabanın üzerinde, önümüzden geçti Mustafa Kemal Paşa. Pırıl pırıl bir çehre, bir masal kahramanı gibi bizim önümüzden geldi, geçti… Arkasından, doyamadık onu seyretmeye, donakaldık… Ama ben bununla kalmadım. Adım adım izledim.
Mustafa Kemal Paşa bu şehirde birkaç gün kalacağına göre, nerede görebilirim? Bunu dert edindim. Öğrendim ki öğleden sonra Belediye’yi ziyarete gelecek. Oradan da Kalepark’a geçecek.
İlk işim Kalepark’a gitmek oldu. Kalabalık. Halk, bütün Trabzon halkı da onun peşinde. Yer yerinden oynuyor Trabzon’da. Park’a gittiğim zaman Atatürk, Tahsin Uzer, Vali-yi Umumi ve devlet erkânı yanında, oralara koltuk koymuşlar, şehrin görevlilerinin verdiği bilgileri, talepleri diniliyor. Öylesine bir kalabalık oldu ki bir ara ben, küçük de bir çocuk olduğum için, izdihamdan dolayı ezildim.
Halk beni yerden yakaladı, kaldırdı, kurtarmak için fırlattı ileriye doğru!
Bir de ne göreyim! Öyle bir yere fırlatmışlar ki tam Atatürk’ün koltuğunun arkasına düştüm. Ve hemen orada olanı biteni dinlemeye başladım.
“Şu manzara ilginçti : Bir tek asker polis yoktu, Atatürk halkla, toplumla iç içeydi”
Şimdi orada şu manzara da çok ilginçti. Koca Atatürk, etrafında on, on beş devlet ileri geleni, Trabzon’un valisi, Vali-yi Umumi filan. Ama bir tek polis memuru yok. Bir asker yok. Resmi kıyafetli bir insan yok.
Bu kadar halkla iç içe, toplumla iç içe bir insan. O günkü çocuk kafamla bunları düşündüm. Halkla bu kadar iç içe… Bu dikkatimi çekti evvela. Benim çocuk kafamı bu meşgul etti ilk etapta.
Ardından, konuşmalar başladı. Konuşmaları can kulağıyla dinliyorum. Çünkü arkasındayım. Bana, hani, “Çekil çocuk arkaya biraz, o kadar yaklaşma!” diyen de yok.
“Tahsin Uzer 25 gün Trabzon’da misafir edeceğiz sizi deyince Atatürk espri yaptı”
İlk sözü Tahsin Uzer aldı, hiç unutmam bunu da, dedi ki:
-Paşam, sizi hemen bırakmayacağız, Trabzon’da 25 gün misafir etme kararındayız.
Bu sözü söyleyince, yine bir çocuk aklımla düşündüm, koca Atatürk, dedim, Trabzon gibi bir yerde 25 gün kalır mı? Niye bunu söylüyor Tahsin Uzer?
Meğer Tahsin Uzer de Selanik’ten hem hemşehrisiymiş Mustafa Kemal’in, hem de sınıf arkadaşıymış.Yakın da bir dostlukları var. Sonradan öyle değerlendirdim, tahlil ettim, Atatürk bir espri yapıyor :
“Yok!” diyor, “Tahsin, o kadar kalamam.” diyor, “Ama 10 gün kalırım, 10 gün kalacağım.” diyor. Yıllar sonra ben bunu şöyle yorumladım. Bir espri yapıyor. Atatürk gibi bir insan 10 gün bile kalabilir mi Trabzon’da.
Mustafa Kemal Atatürk: “Trabzon Limanı’nı yapacak paramız yok”
Arkadan deniyor ki, “En büyük ihtiyaçlarımızdan birisi Trabzon Limanı. Osmanlı’dan beri Trabzon Limanı yapılması gündemde.”
Atatürk hemen ciddi bir devlet adamı olarak cevabını veriyor : “Yok !” diyor. “Şu yıllarda Trabzon Limanı’nı yapacak kaynağa sahip değiliz.”
Yani popülizme katiyen kaçmıyor. Halk dalkavukluğu denilen popülizm var ya, yani “Halkın gönlü olsun da, aman canım bir yerden parasını buluruz.” şeklindeki bir düşünceye kesinlikle sahip değil. “Hayır” diyor, “Bunu yapmamız kesinlikle mümkün değil!..” Konu kapanıyor.
“Trabzon İçme Suyu Projesi için talimat verdi, Belediye projeye bugünkü ATASU ismini koydu”
Ardından ikinci talep geliyor. Bunları can kulağıyla ben dinliyorum. Diyorlar ki, “Efendim bir de bizim şehirde su sıkıntımız var. Değirmendere diye bir sudan şehrin suyunu alıyoruz. Ve meydan çeşmeleri vardır. O su, evlere de verilemiyor, meydan çeşmelerinden akar. Çoğu zaman da çamurlu, bulanık akar bu su. Şehirli, ihtiyacını bu meydan çeşmelerinden, bulanık sulardan karşılıyor. Onun için, şehir suyunu bir an evvel yapmak üzere, aman bize bir yardım.”
“Bu çok önemli.“diyor. “Hemen bu işe el atalım, projesini hazırlatalım.” Yanındaki ilgililere emir veriyor. Trabzon içme suyu projesi hemen hazırlansın ve derhal işe başlansın diye kesin talimat veriyor. Ve gerçekten 1937 yılında Atatürk döndükten sonra bu işe başlanıyor, 1939’un başında Trabzon İçme Suyu Projesi bitiriliyor.
Hiç unutmam bunu, Trabzon Belediye Meclisi tarafından o suya o zaman, bilmem bilginiz var mıdır, ATASU adı veriliyor. Trabzon, içme suyuna bu sayede kavuşuyor.
NOT: Bu haberin ilk yayımlanma tarihi Kasım 2019’dur.
HABER : Devrim HACISALİHOĞLU
[TÜHA Haber Ajansı, 16 Kasım 2021]