Avrupa’dan Mektup Var!
(TÜHA) TÜRKUAZ Uluslararası Haber Ajansı ve (UHA) Uluslararası Haber Ajansı’nın değerli okurları, Amerika’nın Sesi (VOA) ve Cem DALAMAN’ın katkılarıyla hazırlamış olduğumuz ‘Avrupa’dan Mektup Var’ köşesinde, bugün sizlere, Avrupa’da geçen hafta yaşanan iki önemli olayı sizlerle paylaşacağız. Evet bunlardan biri Almanya’nın yeni şansölyesi Olaf Scholz ve siyasete veda eden eski Başbakan şansölye Angela Merkel olacak.
‘Avrupa’dan Mektup Var‘ köşemizin ilk haberi Almanya’nın yeni şansölyesi Başbakan Scholz’un göreve başlamasıyla ilgili.
Almanya’nın yeni şansölyesi Başbakan Scholz
Olaf Scholz, Federal Meclis’te yapılan oylamada Almanya’nın başbakanlığı görevine seçildi. Sosyal demokrat siyasetçi 736 sandalyeli Federal Meclis’te yapılan gizli oylamaya katılan 707 milletvekilinden 395’inin oyunu aldı.
Yeni hükümeti oluşturan SPD, FDP ve Yeşiller’in toplam 416 oyu var. Meclis Başkanı Bärbel Bas, sonuçların belli olmasının ardından Almanya’nın yeni ve dokuzuncu başbakanına görevinde “başarı ve bol şans” temennisinde bulundu.
Scholz, oylamanın hemen ardından Bellevue Sarayı’na giderek Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’den mazbatasını aldı. Scholz’un öğleden sonra yeniden Federal Meclis’e gelerek, yemin edip resmen görevine başladı.
Scholz, yemin töreninden sonra atanan bakanlarla birlikte tekrar Bellevue Sarayı’na gittiler, Bakanların ardından tekrar Federal Meclis’e gelerek yemin edip resmen görevlerine başladılar..
Başbakan Olaf Scholz ve aralarında Tarım ve Gıda Bakanlığı’nı üstlenen Cem Özdemir’in de olduğu bakanlar, ertesi günü Federal Meclis’te ilk kez hükümet sıralarında yerlerini aldılar. Scholz’un burada bir konuşma yapması, daha sonra eyalet başbakanlarıyla biraraya gelerek ağırlıklı olarak salgına karşı mücadele ve yeni önlemleri görüştüler.
Almanya’da göreve seçilen Başbakan ve Bakanlar, Cuma günü ilk ziyaretlerini Paris’te Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a yaparak, iki ülke arasındaki sıkı bağı geleneksel olarak vurgulamak istediler.
Scholz, yine Cuma günü, ABD Başkanı Joe Biden öncülüğünde düzenlenen “Demokrasi Zirvesi“ne video konferans yöntemiyle katıldı.
Olaf Scholz’un başbakan seçilmesiyle birlikte 16 yıllık Angela Merkel dönemine parelel, SPD ve Birlik Partileri CDU/CSU’nun 8 yıldır sürdürdüğü “büyük koalisyon” dönemi de böylece kapandı. Partilerin renklerinden ötürü Alman kamuoyunda “trafik lambası koalisyonu” olarak tanımlanan yeni hükümet, Alman tarihinin ilk üçlü koalisyonu olarak görev yapacak.
Yeni hükümet, özellikle enerji politikalarında köklü bir değişim hedeflerken, yeşil teknoloji ve dijitalleşmeye yatırımların arttırılmasını hedefliyor.
Maden ve taş kömüründen enerji üretimine 2030 yılında son verilmesi karara bağlanırken asgari ücretin saatte 12 Euro 50 cente yükseltilmesi, oy kullanma yaşının 16’ya düşürülmesi, özellikle Berlin ve Münih gibi kentlerde astronomik kiralara karşı yılda 400 bin daire inşa edilmesi hedefi ve esrarın keyif amaçlı kullanımının yasallaştırılması da yeni hükümetin hedefleri arasında yer alıyor.
Göçmenler ve Türkiye yaklaşımı
Bu arada göçmenlerle ilgili olumlu planlar da koalisyonun ajandasında yer alıyor. Buna göre göçmenlerin beş yıl ikametten sonra vatandaşlık başvurusunda bulunmalarına izin verilecek. Çifte vatandaşlığa imkan sağlanacak.
Göçmenlere yönelik destek projeleri sürdürülecek ve ırkçı terör örgütü NSU kurbanları için dokümantasyon merkezi oluşturulacak.
Koalisyon hükümetinin vardığı anlaşmada, Türkiye Avrupa Birliği’nin ve NATO’nun önemli bir ortağı olarak değerlendiriliyor. İlgili bölümde şu sözler yer alıyor:
“Türkiye, endişe verici iç siyasi gelişmelere ve dış politik gerilimlere rağmen, bizim için, AB ve NATO‘nun önemli bir ortağı olarak kalacak. Alman toplumunun doğal bir parçası olarak gördüğümüz Türkiye kökenli kişilerin yüksek oranı, ülkelerimiz arasında özel bir yakınlık oluşturuyor. Türkiye’de demokrasi, insan, kadın ve azınlık hakları, yoğun bir şekilde kısıtlandı. Bu nedenle üyelik sürecinde yeni fasıl açılmayacak ve açılanlar da kapanmayacak. AB-Türkiye diyaloğunu sürdüreceğiz. Özellikle de sivil toplum ve gençlik örgütleriyle iletişim geliştirilecek”.
Yeni Başbakan Olaf Scholz kimdir?
Olaf Scholz, 14 Haziran 1958’de Osnabrück kentinde dünyaya geldi. Henüz lisedeyken 17 yaşında SPD’ye üye oldu. SPD’in o dönemde aşırı solcu gençlik teşkilatlı “Genç Sosyalistler”de aktif olarak politika yaptı.
Hamburg Üniversitesi’nde hukuk okuyan Scholz, eğitimini iş hukuku konusunda uzman avukat olarak tamamladı.
Federal Meclis’e ilk kez 1998’de seçilen Scholz, 2007-2009 yılları arasında Angela Merkel’in SPD’yle kurduğu hükümette, Federal Çalışma Bakanlığı yaptı. 2011-2018 arasında Hamburg Eyaleti Başbakanlığı görevini üstlenen Scholz, 2018’den beri Merkel kabinesinde Federal Maliye Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak çalıştı. Geçen yıl partisi tarafından SPD’nin başbakan adayı olarak Merkel’den boşalan koltuk için yarışa girdi. Konuşmalarına duygu katmadığı ve monoton açıklamalar yaptığı gerekçesiyle, ‘Scholz’ ile ‘Otomat’ kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulan ‘Scholzomat’ lakabıyla anılan Scholz, o dönemde oy oranı yüzde 15’lere düşen partisini sürpriz bir şekilde adeta ayağa kaldırdı, 26 Eylül’deki seçimde oyların yüzde 25,7’sini kazanarak, zafere taşıdı.
***
Almanya’da 16 Yıllık Merkel Dönemi nihayet sona erdi.
16 yıldır Almanya’yı ve genel kanıya göre Avrupa’yı yöneten, hatta dünyanın en güçlü kadınına dönüşen, bu süre boyunca sayısız siyasi ve ekonomik krizden yıkılmadan çıkan Angela Merkel’in, dönemi sona erdi.
Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve Hür Demokrat Parti’nin (FDP) ardından Yeşiller’in liderleri, koalisyon anlaşmasını imzalanması sonrasında ertesini günü 736 sandalyeli Federal Meclis özel oturumda bir araya gelerek Olaf Scholz’un başbakanlığını oyladı.
SPD, FDP ve Yeşiller’in 416 milletvekili bulunduğu için Scholz’un ilk turda Almanya’nın 9’uncu başbakanı seçildı.
Seçildikten sonra Bellevue Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’den mazbatasını alan Scholz’un, yeniden Federal Meclis’e gelerek yemin edip resmen görevine başladı.
Çarşamba günü öğleden sonra Başbakanlıkta devir teslim töreni gerçekleştirildi.
2000 yılında başına geçtiği Hristiyan Demokrat Parti (CDU) ile 2005 yılındaki seçimi kazanan Merkel iktidara geldiğinde, Alman kamuoyunun ve medyasının büyük bölümü onu deneyimsiz ancak karizmatik olarak niteleyerek görev süresinin uzun olmayacağına inandı. Ancak 16 yıllık iktidarı süresince Merkel, güçlü erkekler arasında çoğu zaman tek kadın olarak kendini defalarca kanıtladı.
Merkel iktidarına kadar ekonomisi çok cılız büyüyen, hatta o aralar “Avrupa’nın hasta adamı” olarak nitelenen Almanya, Merkel’le birlikte büyüme sürecine girdi. Almanya’nın kişi başına gayri safi milli geliri son 15 yılda yüzde 16 arttı. İşsizlik yüzde 11’lerden yüzde 3’lere geriledi.
Göreve başladıktan kısa bir süre sonra tüm Avrupa’yı sarsan 2008 mali depreminde Merkel, sadece yalnızca Almanya’yı yönlendirmekle kalmadı, aynı zamanda AB para birimi Euro’yu ayakta tutmayı başardı.
Euro Bölgesi’nin başta Fransa olmak üzere diğer ülkeleri bu süreçte Merkel’in pragmatik ve kararlı tutumuyla tanıştı.
Merkel’in karşısına çıkan belki de en büyük sorun, 2015 yılında yaşanan göçmen krizi oldu. Göçmen ve mültecilerin Avrupa’ya akın ettiği o dönemde Merkel, Almanya’nın sınırlarını açma kararı aldı ve sonuç olarak 1 milyondan fazla mülteci, Almanya’ya giriş yaptı. Almanlar’ın bir bölümü bu kararı pek olumlu karşılamadı.
Merkel’in mülteci politikası Almanya’da aşırı sağı güçlendirdi ve 2017 seçimlerinde yabancı ve İslam karşıtı AfD, sandıktan üçüncü parti çıktı.
Merkel, siyasi hayatının bir diğer derin krizini, 2020 Şubat ayında Avrupa’ya ulaşan Corona virüsüyle yaşadı. İspanya ve İtalya’yı iflasın, AB’yi de dağılmanın eşiğine getiren pandeminin ilk aylarında, Almanya’yı başka Avrupa ülkelerinin borçlarına ortak eden 750 milyar Euro tutarındaki yardım paketini onayladı.
Görev süresi boyunca 12 kez Türkiye’yi ziyaret etti
Angela Merkel, göreve başladığı 2005’ten sonra tam 12 kez ziyaret ettiği Türkiye’nin, Avrupa Birliği üyeliğine olumlu bakmadı ve destek olmadı, ama her zaman Türkiye’nin öneminin bilincinde olarak diplomasi kanallarını açık tuttu. 2016’da imzalanan ve göçmenlerin Ege üzerinden Yunanistan’a geçişlerini hedefleyen Mülteci Anlaşması’nın karşılığında verilen sözlerde, örneğin vize serbestisi ve Gümrük Birliği’nin genişletilmesi konularında, Ankara’nın beklentilerinden uzak kaldı.
Buna rağmen Türkiye’nin önemini takdir eden bir lider oldu. Özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la kurduğu diyaloğu gerilimli süreçlere rağmen her zaman devam ettirdi ve iki ülke arasındaki ticaret hacmi büyüdü, işbirliği güçlendi.
Merkel döneminin sonu, Almanya için yeni ve bilinmeyenlerle dolu bir dönemin de başlangıcı anlamına geliyor. Merkel’in vedasıyla Almanya’yı ekonomide, siyasette ve toplumsal konularda derin değişimler bekliyor.
Olaf Scholz, yeşil teknolojiyi ve dijitalleşmeyi en önemli hedefler olarak tanımlıyor, aynı zamanda Almanya’nın daha modern ve çok kültürlü bir toplum olmasını amaçlıyor.
67 yaşında emekli olan Merkel, bundan sonraki süreci başbakanlık yıllarında da oturmayı tercih ettiği, ünlü Bergam Müzesi’nin hemen karşısındaki kendi mütevazı apartman dairesinden izleyecek. Merkel, görevinden ayrılmadan verdiği son röportajlarından birinde, başbakanlıktan ayrıldıktan sonra, bol bol uyumayı, kitap okumayı, eşinin çok sevdiği patates çorbası pişirmeyi ve erikli kek yapmayı hayal ettiğini söyledi. “Şimdiye kadar yaptığım işleri artık başkasının yapacağı gerçeğini kavramam için zaman gerekecek” deyip, “Sanırım bu yeni durum sonuçta çok hoşuma gidecek” şeklinde konuştu.
***
Angela Merkel Veda Ediyor.
Almanya’da bir dönem sona erdi. 16 yıldan uzun süren başbakanlık görevi boyunca ülkesinin kaderini belirleyen kararlara imza atan, sadece Almanya’yı değiştirmekle kalmayıp, dünya siyasetinde ağırlığını hissettiren Angela Merkel, Berlin’de düzenlenen askeri törenle uğurlandı.
67 yaşındaki Merkel’in başbakanlığa vedası nedeniyle Alman ordusunun sivil bir kişi onuruna düzenlediği en yüksek düzeyli tören olan ‘Großer Zapfenstreich‘ töreni, Federal Savunma Bakanlığı bahçesinde gerçekleşti.
Askeri dilde, kışlaya dönüş saati olarak tanımlanan ‘Großer Zapfenstreich‘, Almanya’da Prusya İmparatorluğu zamanında 1838’den bu yana, yüksek rütbeli askerleri ve daha sonra siyasetçileri uğurlama törenlerinde yapılan bir uygulama.
Askeri bando, meşale ışıkları altında veda edilen kişinin en çok arzuladığı üç müzik parçasını seslendirdi. Bu akşamki törende, Başbakan Merkel’in arzuladığı parçalar Alman kamuoyunda merakla bekleniyordu. Merkel’in birbirinden çok değişik ekol ve anlamdaki üç parçayı istemesi dikkat çekti. Parçalardan ilki, 1771 yılında İgnaz Franz tarafından bestelenen kilise müziği ‘Büyük Tanrı Seni Övüyoruz’ oldu. Babası Protestan Kilisesi’nde papaz olan Merkel, inançlı bir Hristiyan olduğunu hep vurguladı.
Merkel’in seçtiği ikinci parçaysa, eski Doğu Almanya’nın en popüler Punk müziği sanatçılarından Nina Hagen’in ‘Renkli Filmi Unuttun’ adlı eseriydi. Kendisi de Doğu Alman kökenli olan Merkel’in, o dönemde Doğu Almanya’da yaşanan sorunlara ve kıtlığa gönderme olarak yorumlanan söz konusu parçayı kendi gençliğine bir selamlama olarak seçtiği tahmin ediliyor.
Merkel’in seçtiği son parçaysa, 1950’li yıllar sonrasında Almanya’nın dünyaca tanınan en ünlü sinema yıldızlarından biri olan Hildergard Knef’in çok popüler ‘Benim İçin Kırmızı Güller Yağsın’ adlı eseri oldu.
Pandemi nedeniyle davetli sayısının 200’le sınırlandırıldığı ve onur konuğu olarak Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinemeier’in davet edildiği törene, Merkel’in döneminde birlikte çalıştığı 52 bakan da katıladı.
Angela Merkel döneminin sonu, Almanya için yeni bir dönemin de başlangıcı anlamına geliyor. Merkel’le birlikte 16 yıldır Almanya’yı yönlendiren, ancak son seçimi kaybeden Hristiyan Birlik CDU/CSU partileri muhalefete dönerken, SPD, Yeşiller ve FDP’den oluşan üçlü koalisyon hükümete geçdi.
Sosyal demokrat Olaf Scholz, Salı günü Merkel’den boşalan koltuğa oturarak Almanya’nın yeni başbakanı olacak.
Tüm siyasi uzman ve gözlemciler, Merkel’in vedasıyla Almanya’yı ekonomide, siyasette ve toplumsal konularda derin değişimler beklediği görüşünde. 1970’li yıllardan bu yana Almanya’da gazetecilik yapan, Hürriyet gazetesinin Avrupa yayınları sorumlusu, Angela Merkel’i yakından izleyen ve tanıyan Ahmet Külahçı, Almanya‘da Merkel’den sonra siyasi bir boşluğa düşülmesi tehlikesi olduğunu ifade ediyor.
Külahçı, “Angela Merkel, kendi partisinin yanısıra diğer rakip partiler tarafından da saygı duyulan bir politikacı oldu. Partisinde kendisine rakip olabilecek çok sayıda güçlü erkek siyasetçiyi ekarte ederek, CDU’nun başına geçmekle kalmayı başbakanlık koltuğuna da oturmayı başardı. Angela Merkel’in başarısının sırrı, her şeyden önce dürüst bir politikacı olması. Kendisini Avrupa genelinde kabul ettiren bir siyaset izledi. Bırakın Avrupa’yı, dünya çapında saygınlığı olan bir siyasetçi oldu. Angela Merkel isteseydi, 26 Eylül’deki seçime de katılarak kazanırdı ve başbakan olarak kalabilirdi. Yapılan kamuoyu yoklamalarına baktığımızda halen Almanya’nın en çok sevilen ve güvenilen politikacısı. Ama o artık yeter diyerek kendi açısından doğru ve zamanlaması da iyi bir karar verdi. Almanya’nın Merkel’siz dönemde nasıl bir yol izleyeceğiniyse şimdiden kestirmek güç. Belki ileride Merkel’in ayrılmasının Almanya’nın bir nevi önünü açtığını, bu kararında da haklı çıktığını söyleyebileceğiz” değerlendirmesini yaptı.
Hazırlayan: Tuba Nur TÜRKELİ
[TÜHA Haber Ajansı, 12 Aralık 2021]