Bağımsız sinemanın son mevzileri
İSTANBUL – TÜHA HABER / Dijital platformlar, korsan izlemeler, pandemi… Sinema salonları pek çok etkenden dolayı zor günler geçiriyor. Yedinci sanatın en özel gücü bağımsız filmlerin ise pek az mevziisi kaldı.
Lars von Trier, Richard Kelly, Jim Jarmusch, Spike Jonze, Darren Aronofsky, Quentin Tarantino, Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz…
Sinema sanatına kıyısından köşesinden aşina izleyicinin kült filmleriyle hatırlayacakları pek çok yönetmenin yola çıkış hikâyesi bağımsız sinema ile başlıyor.
“Sinema sektöründe belirli bir alanı olmayan stüdyo, yapımcı ve dağıtımcılardan çıkan filmler” diye tanımlayabileceğimiz bağımsız sinema farklı disiplini ve öznel yapısıyla sinemanın büyük nehirlerini besleyen kılcal su kaynakları gibi. Ancak sinemanın pek çok etkenden mütevellit kan kaybetmesi, bağımsız sinemayı daha çok yaralıyor.
Milyonlarca dolarlık filmler gişede beklentilerin çok geresinde kalırken bağımsız filmler ise artık salon bulmakta dahi zorlanıyorlar. İstanbul’un kültür merkezlerinden Beyoğlu’nun bağımsız filmlere ayırabileceği sadece iki salonu kaldı. Diğerleri ya kapandı ya yenilendi ya da başka bir yüze büründü…
Sinema ve toplum birbirinin aynası
“Sinema üreticisi, sinema ürünü yani film ve seyirci, toplum ile dinamik bir ilişki içindedir. Toplumun durumundan etkilenen sinema, aynı şekilde toplumu da etkiler. Birbirine ayna olan bu yerde, bazen incelikli ve hassas konuların işlenmesi de gerekir.”
[Baha Serter, Sinemacı]
Sinemanın tam da bu işlevselliğinden bahseden Beyoğlu Sineması kurucularından Baha Serter, bir filmin, Amerika’daki bir evin buzdolabının içinde ne olduğunu anlatmaktan daha fazlası olması gerektiğini savunuyor.
“Tek tip film oynaması, sadece o filmin bütün Türkiye’de konuşulması hoş bir şey değil. Bağımsız sinema olunca farklı kültürler, farklı sesler, farklı bakış açılarıyla bir renklilik kazanıyor toplum. Yani sadece Amerika’daki evin buzdolabının içini bilmek değil de ne bileyim İran’daki insanların problemlerini de görmek. Ne bileyim Arjantin’deki insanların aşklarını nasıl yaşadıklarını da görmek hoş bir şey diye düşünüyorum. O anlamda önemli.”
“Günlük hayattaki problemler, mutlu sonla biten filmlerle karşılanmıyor.”
“Sinema, toplumda gerçekleşen olayların maddi ve manevi bir yansımasıdır ve aslında toplumla birlikte şekillenir.” Toplumdaki çeşitlilik ele alındığında ortaya çıkan birçok duygu olduğu düşünüldüğünde, Serter’in şu sözleri durumu özetliyor.
“İnsanlar günlük hayattaki problemlerini, kafalarındaki soruların cevabını bulmayı sadece korku filmleriyle ya da mutlu sonla biten filmlerle karşılayamıyorlar. Sadece bunun verilmesi isteniyor. Fakat diğerleri de var ve insanlar dolayısıyla onları da izlemek istiyorlar. Biraz iddialı olacak ama kültürel bir baskı oluşturma görevini görüyor sanki Hollywood. Farklı seslerin çıkmasını engellemek için de dağıtımını vesaire ele geçirmeye çalışıyor. Halbuki yani dünyada milyarlarca insan var, farklı yaşayan insan var, farklı istekleri olan insanlar var ve bunları da diğerlerinin öğrenmesi hoş bir şey. Bu anlamda önemli bence.”
[Derviş Zaim, Film Yönetmeni]
Hollywood filmlerinin global piyasada salonları tek tek ele geçirmesiyle yaşanan tekelleşme, çeşitliliğin doğal olarak kaybına sebep oluyor. Dolayısıyla da bağımsız sinemaların salonlara veda etmesine yol açıyor. Ödüllü film yönetmeni Derviş Zaim, tekelleşmenin yarattığı bazı zorunluluklar olduğunu söylüyor.
“Her tür tekelleşmede bir şeyler uçar gider. Çünkü tekelleşmede bir tane merkez vardır. Tekelleşmede o merkezin söylediği şeyleri biçim ve içerik olarak dikkate almak zorundasınız. Onun dışındaki şeyler ikincil olur. Bu neden dolayısıyla dezavantajlarının olacağından bahsedilebilir.”
“Gişe gelirleriyle bir sanat filminin kendini ikame etmesi zor”
Zincir veya bağımsız, sinema salonlarının karşısındaki ‘haksız’ sayılabilecek rakiplerden biri de dijital platformlar. Yönetmen Derviş Zaim, salonların durumuna rağmen sanat filmi üretmekten vazgeçmemek ve umutsuzluğa kapılmamak gerektiği görüşünde.
“Bir sanat filmini büyük ekranda izlemekle hatta her filmi büyük ekran izlemekle onu dijital platformda izlemek arasında seyir zevki anlamında fark olacağı açık. Ama geldiğimiz noktada, geçtiğimiz dönemde bir sanat filminin satılabileceği gelir kazabileceği ender yerlerden ana yerlerden biri de platformlar. Salondan gelecek olan gişe gelirleriyle bir sanat filminin kendini ikame etmesi oldukça zor. Bu durumda seyir zevki ile yola devam etmek, masrafların karşılanması arasında bir denge tutturmak gerekiyor. Yani bir paradoks var.”
[Beyoğlu Sineması ]
“İzleyici salonlara dönecek”
Derviş Zaim, sinemanın geldiği noktaya uyum sağlanabileceğini öngörüyor. Ayrıca seyircinin de salonlara döneceğine dair güveni tam.
“Şu anda bu pandemiden sonra zaten toz duman öyle birbirine girdi ki sinemayla ilgili neyin olup, neyin nereye gideceğini görebilmek için biraz daha zamana ihtiyaç var. Bu erken zamanda, erken zamanki yetersiz verilere dayanarak analiz yapmam gerekirse şunları söyleyebilirim; birlikte film izleme alışkanlıkları devam edecek. Çünkü insanlık tarihi boyunca bu var. İnsanlar karanlık bir yerde birinin anlattığı bir hikayeyi on bin sene önce de dinlemişler, dinlemek istemişler. Cep telefonları işte platformlar şunlar bunlar elbette bizi bireysel olarak bazı şeyleri izlemek konusunda daha özgür, daha kişisel tercihlere açık bırakıyorlar. Böyle bir olumlu tarafları var. Fakat pandemide çok tartışıldığı için tekrarlıyorum: Salonların geleceği ne olacak? Sinema seyircisi tekrar salonlara dönecek mi sorusuna vereceğim yanıt basittir: Evet gelecekler.”
Platformlarla birlikte daha ulaşılır hale gelen sanat filmlerine olan ilgi arttıysa da, sinemacı Baha Serter bunun sinema salonlarına olan yansımasının pek de iç açıcı olmadığından bahsediyor.
“Burada şöyle bir durum çıktı yalnız ortaya dijitalleşme olduktan sonra sinemada, seyir mecrası da sadece sinemaya bağlı olarak kalmadı. İnternetten seyrediliyor, televizyondan seyrediyor ve buluyor insanlar. Youtube’tan bile seyretmek mümkün yani. Ve bugün daha iyi ilgi ama bunun sinema salonlarına yansıması daha kötü. Sinemaya gelmek insanları hem zaman hem para anlamında etkiliyor. O filmleri izleme talebi olan insanlar da başka bir şekilde seyretmeye çalışıyorlar.”
Mevcut durum pek çok soruyu beraberinde getiriyor. Durum böyleyken yeni salonlar açılır mı, var olan salonlar yoluna devam edebilir mi, bağımsız sinema kendisine alan açabilir mi? Sorular muhtelif ancak yanıtlar şimdilik pek iç açıcı değil.
[TÜHA Haber Ajansı, 23 Ocak 2022]