Bakan Tunç: Sosyal medya şirketleri kural ve kanunlara uymak zorunda
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.
“BTK’nın durdurma yetkisi var”
Tunç, Instagram’a katalog suçları engeliyle ilgili şunları söyledi:
“Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) Ulaştırma Bakanlığımıza bağlı bir kuruluş, bağımsız bir kuruluş. BTK’nın yetkileri var. 5651 sayılı internet ortamındaki yayınların düzenlenmesine ilişkin kanunumuz var 2007 yılında bu kanun yürürlüğe girmişti. 2014 yılında bu kanunda önemli değişiklikler yapıldı. 2020’de de yine internet kanunumuzda önemli değişiklikler yapıldı. Bu kanunda çeşitli sorumluluklar var. Erişim sağlayıcıları, internet ile ilgilenen kuruluşlara yönelik herkesin görevleri, sorumlulukları söz konusu. Bilgi Teknolojileri Kurumu ve başkana verilen yetkiler var. Bu yetkiler çerçevesi içerisinde gerçekleştirilen bir durum söz konusu. Katalog suçlar dediğimiz; çocukların cinsel istismarına yönelik suçlar, terör suçları, Atatürk aleyhine işlenen suçlar, yasa dışı bahis gibi kanunda sayılan katalog suçlarla ilgili internet ortamında bir yayın söz konusu olduğunda bu yayının durdurulma yetkisi BTK başkanına verilmiş bir yetki. BTK hangi gerekçelerle hangi yayınlarla bu yayın durdurma kararını aldığını, erişimin engellenmesi kararını aldığını ilgili sosyal medya kuruluşuna bildiriyor. Ve öncelikle bu yayın çıkarılmasıyla ilgili bir bildirimde bulunuyor. Çıkarılmadığı takdirde yayını durdurma yetkisi var. Tabii bu yetki eğer suç teşkil eden bir yetkiyse zaten soruşturma makamlarının da bu anlamda devreye girmesi söz konusu.”
“Hiç kimsenin ayrıcalığı yok”
Sosyal medya kuruluşlarının Türkiye’nin kanunlarına uymak zorunda olduğunu belirten Tunç şöyle devam etti:
“BTK gerekçelerini ilgili sosyal medya şirketine tebliğ edilmiş durumda. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devleti. Herkes kurallara uyacak. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşları da kurallara uyacak. Türkiye’de yaşayan yabancılar da bu kanunlara uyacak. Türkiye’de yayın yapan sosyal medya kuruluşları da ülkemizin kanunlarına uyacak. Dolayısıyla hiç kimsenin ayrıcalığı yok. İnternette suç işlenmesinin önlenmesi konusunda devlete verilen bir görev varsa bu görevi devlet kurumlarıyla beraber elbette ki yapmak durumunda. O nedenle BTK’nın vermiş olduğu karar katalog suçlarla ilgili olduğu ifade edildi. Ve hangi yayınları içerdiğine ilişkin de zaten sosyal medya şirketine bildirimde bulunulmuştur.”
“Sosyal medya aracılığıyla suç işlenmesinin önlenmesi hukuk devletinin görevidir”
Bakan Tunç, toplumun suçtan korunmasının hukuk devletinin görevi olduğunun altını çizerek şunları vurguladı:
“Sosyal medya şirketi de eğer BTK’nın kapatmaya gerekçe gösterdiği yayınları erişimden çıkarırsa zaten sorun ortadan kalkar. Ulaştırma Bakanımızın da yaptığı açıklamaya göre henüz bu yayınların erişime açık olduğunu ve dolayısıyla Instagram’ın açılmasıyla ilgili birdurumun söz konusu olmadığını söyledi. Bu konuda tabii yargı makamlarına intikal eden hususlar var. Kapatma kararına karşı idari yargıda açılan davalar var. Bu davalar birleştirilerek idareden hangi gerekçeyle kapatma kararı verildiğine yönelik bir savunma alınacak. Ve sonrasında da yargımız bu konuda da kararı verecektir. O nedenle sosyal medya şirketleri de Türkiye Cumhuriyeti Devleti kanunlarına uymak durumundadırlar. 5651 sayılı kanun herkesi bağlar. Orada BTK’ya da erişim sağlayıcılarına da sosyal medya şirketlerine de verilen görevler var. Bu görevleri herkes yapmak durumunda. Katalog suçlarına baktığımız zaman özellikle toplumun suçtan korunması, gençlerimizin, çocuklarımızın özellikle suçtan korunmasıyla ilgili önemli katalog suçlar. Şimdi bu suçlar gerçek hayatta işlendiğinde nasıl yargı makamlarımız tarafından soruşturulup suçlular bir yaptırma tabi tutuluyorsa bu sosyal medya şirketleri üzerinde kimliği belirli ya da fake hesaplarla yapılan bu paylaşımlar nasıl gerçek hayatta suç teşkil ediyorsa bir şey sanal alemde de suçtur. O nedenle toplumu da suçtan korumak gerekir. Burada her şey hukuk çerçevesi içerisinde gerçekleşir. Basın özgürlüğü, yayın özgürlüğü konusunda sonuna kadar varız. Ama basın yayın yoluyla sosyal medya aracılığıyla suç işlenmesinin önlenmesi de hukuk devletinin görevidir. 5651 sayılı kanunda katalog suçlar bakımından bu tür durumlarda Bilgi Teknoloji Kurumu Başkanına verilen bir yetki var. Bu yetkinin kullanılması söz konusu. Bu süreç içerisinde tabii ki davalar yoluyla da yargıya intikal eden bir süreç söz konusu.”
“Uluslararası mahkeme ve kuruluşların etkisizliğini hep beraber görüyoruz”
Tunç, Türkiye’nin Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) İsrail’e karşı açtığı soykırım davasına müdahil olmasıyla ilgili de şu bilgileri verdi:
“Sayın Cumhurbaşkanımız da dün kabine toplantısı sonrasında açıkladı. 7 Ekim’de Uluslararası Adalet Divanı’nda Güney Afrika’nın başlatmış olduğu soykırım ile ilgili İsrail’in yargılandığı davaya müdahale dilekçemizi vereceğimizi Sayın Cumhurbaşkanımız açıklamıştı. Müdahale dilekçesi 7 Ekim’de Uluslararası Adalet Divanı’na sunulacak. Tabii 7 Ekim’den bu yana Filistin’de Gazze’de 40.000’den fazla insan şehit edildi. Bunun yüzde 80’i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Maalesef küvezdeki bebekler dünyanın gözü önünde katledildi. Orada bir toplum Müslüman oldukları gerekçesiyle soykırıma tabi tutuldu. Soykırım suçunun bütün unsurları İsrail’de Gazze’de maalesef gerçekleşti. Tabii Uluslararası Adalet Divanı’nda başlayan yargılama sürecinde ilk duruşmalarda zaten tedbir kararı alınmıştı. Aslında bu Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’in soykırım yaptığını ilişkin en önemli tespitti. Çünkü tedbir kararı soykırımın önlenmesine ilişkin bir tedbir kararıydı. Tabii bu tedbir kararını icra edecek makam hangisi? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Uluslararası Adalet Divanı’nın kararının icra edilmesi ile ilgili herhangi bir girişimde maalesef bugüne kadar bulunmadı. Bu da şunu gösteriyor. Uluslararası sistemin uluslararası kuruluşların uluslararası mahkemelerin etkisizliğini, Filistin konusunda, İsrail’in zulmü konusunda nasıl etkisiz davranıldığını hep beraber görüyoruz.”
Tunç konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcısının yürütmüş olduğu soruşturma var. Soruşturmalar bir türlü Uluslararası Ceza Mahkemesi nezdinde bir davaya dönüşmedi. Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcısı en son yakalamaya tutuklamaya yönelik Netanyahu hakkında bir yakalama kararı çıkardı. Hakkında yakalama kararı çıkarılmış birisi Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcısı tarafından. Yine Uluslararası Adalet Divanı’nca soykırım sözleşmesini ihlal ettiği için bir devletin yargılandığı ve hakkında tedbir kararı olan bir devletin başbakanı maalesef Amerikan Kongresi’nde ayakta alkışlanabiliyor. Ve bunlar da demokrasiyi insan haklarını savunduğunu söyleyen kişiler maalesef dünyanın özellikle uluslararası kuruluşların bu konuda etkisizliğini görüyoruz. Ama buna rağmen Türkiye her platformda hakkı, adaleti insan haklarını savunmaya Filistinli kardeşlerimizin, dünyadaki mazlumların hakkını Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde savunmaya güçlü bir şekilde devam edecek. Bu da Uluslararası Adalet Divanı’ndaki müdahale dilekçemiz de bunun bir göstergesi.”
‘Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarının hassasiyetlerine uygun yayın yapılmalı’
Instagram’ın katalog suçları olarak ifade edilen içerikleri kaldırması durumunda sorunun ortadan kalkacağını vurgulayan Tunç şu açıklamalarda bulundu:
“Hangi katalog suçtan orada Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği husus çok önemli. Özellikle Haniye’nin öldürülmesi konusunda başsağlığı dileyen vatandaşlarımızın ee paylaşımlarına engel konuldu. Bu basın özgürlüğüne sığar mı? Yani dolayısıyla eğer siz sosyal medya şirketi olarak bazı paylaşımlara izin verecek bazılarını izin vermeyecekseniz o zaman özgür bir ortam değilsiniz demektir. Dolayısıyla siz basın özgürlüğüne inanıyorsanız sansüre karşıyım diyorsanız o zaman o paylaşımların engellenmesine de karşı çıkmanız lazım. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarının hassasiyetlerine de uygun yapmak yayın yapmak durumundasınız. Siz bir sosyal medya şirketi olarak burada bir hizmet verirken burada bir kazanç sağlıyorsunuz. Bunun vergisini de vermek zorundasınız. Bu hizmeti verirken Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin size sağladığı imkanlardan yararlanıyorsunuz. Uydusundan yararlanıyorsunuz, kablosundan yararlanıyorsunuz. Ve burada verdiğiniz bir hizmet karşılığında benim kendi kurallarım geçerli derseniz orada o zaman herkesin kurallarının geçerli olduğu bir yerde hukuk devletinden bahsetmek mümkün olabilir mi? Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın da ee bahsettiği dikkat çektiği konu bu. Zaten Instagram da o konuda savunmalarını yapacaklardır. Eğer o içerikleri zaten çıkarırlarsa sorun ortadan kalkar. Yani bu kadar basit aslında.”