Biden’ın açıklamalarının ardından Yemen’i neler bekliyor?
TÜHA HABER / ABD Başkanı Joe Biden’ın Suudi Arabistan’a Yemen’de verilen desteği sonlandıracaklarını açıklamasının ardından, dünyanın en büyük insani krizlerinden birinin yaşandığı Yemen’i neler bekliyor?
Dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Yemen’de 6 yıldır devam eden çatışmalar, binlerce insanın ölmesine, 8 milyondan fazla insanın da kıtlığın pençesinde yaşamasına neden oldu.
İran yanlısı Husi milislerinin, Eylül 2014’te başkent Sana’yı kontrol altına alarak, yönetimi ele geçirmesinin ardından Suudi Arabistan, kurucusu olduğu Arap koalisyonuyla 26 Mart 2015’te Yemen’e askeri müdahale başlattı. Operasyon dört yılı geride bırakmasına rağmen Suudi Arabistan’ın desteklediği hükümet güçleri ülkenin tamamını ele geçirmekte başarısız oldu. Savaşın yol açtığı yıkıma uğrayan Yemen ise savaşan taraflar arasında parçalanmış bir hal aldı.
Peki, bundan sonra ne olacak?
ABD Başkanı Joe Biden’ın Suudi Arabistan’a Yemen savaşında verdiği desteği sonlandıracaklarını açıklamasının ardından ise gözler tekrar Yemen’e döndü. Biden’ın kararını ve Yemen’i bundan sonra nelerin beklediğini Orta Doğu Uzmanı Ali Semin ile konuştuk.
[Ortadoğu Uzmanı Ali Semin Fotoğraf: Twitter]
ABD, uzun süredir Suudi Arabistan’ın Yemen operasyonlarına hem askeri hem de siyasi destek veriyor. Özellikle lojistik ve hava operasyonlarında ABD desteği belirginleşiyor. Ancak ABD de tıpkı Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi uluslararası kamuoyunun baskı altında.
Yemen’de yaşanan insani dram insan hakları savunucusu kurumların, Avrupa ve ABD’de ciddi olarak tepkisini çekiyor.
Joe Biden göreve geldikten sonra ilk yaptığı işlerden biri Suudi Arabistan’a Yemen konusunda verdikleri desteği kestiklerini açıklamak oldu. Biden, Yemen’e Özel Temsilci atamasını da gerçekleştirdi.
Ali Semin, Biden’ın Yemen’de yaşananlara seyirci kalmayacağını ve özel temsilci atamasının da bunun en önemli göstergesi olduğunu düşünüyor. Semin, Yemen’in stratejik olarak çok önemli bir yerde olduğunu, Kızıldeniz ve Bab’ul Mendep gibi deniz ticaretinde oldukça önemli güzergahlara hâkim konumuyla ABD için önemini artırdığını vurguluyor.
Biden’ın Yemen’e Özel Temsilci atamasını ise “Ya ABD çözüm odaklı çalışmalar yapacak ya da yeni bir strateji geliştirecek” şeklinde yorumlayan Semin, Suriye benzeri bir plan olduğunu vurguluyor.
“Husilerin terör örgütleri listesine alınması birkaç ülke haricinde kimseyi memnun etmedi”
Semin, “Husilerin eski ABD Başkanı Trump tarafından terör örgütü listesine alınması bazı bölge ülkeleri hariç kimseyi memnun etmedi. Zira, ülke nüfusunun büyük bir kesiminin yaşadığı bölgeleri kontrol ediyorlar. Eğer diyalog kurmak istiyorsanız, masa kurulmasını istiyorsanız terör örgütü olarak ilan ederek bunu yapamazsınız. Bu, Yemen iç savaşının çözülmemesi anlamına geliyor. Bu nedenle, Biden yönetimi Husileri terör örgütleri listesinden çıkarmayı düşünüyor” diyor.
Peki, 6 yıldır Yemen iç savaşının içerisinde yer alan Suudi Arabistan ne düşünüyor? Geçtiğimiz yıllarda ülkenin en büyük petrol üreticisi Aramco’nun tesisleri Husiler tarafından vuruldu. Şimdilerde ise Husilerin balistik füzelerinin Riyad semalarında imha edildiğine dair açıklamalar ardı ardına geliyor.
Suudi Arabistan, yeni ABD yönetiminin politikası da göz önüne alındığında ne yapmak istiyor? Özellikle BAE Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Enver Gargaş’ın Yemen’den çekildiklerini teyit eden açıklamalarından sonra.
“BAE ve Suudi Arabistan savaşın maliyetinden kurtulmak istiyor”
Ali Semin’e göre, ne Suudi Arabistan ne de BAE Yemen’den çekiliyor.
Semin, “İki ülkenin de Yemen’den çekilmekten kast ettiği savaşın maliyetini azaltmaya olan istekleri. İki ülke de Yemen’de daha fazla para harcamak istemiyor. Zira kendi ekonomileri de savaşın maliyetleri nedeniyle zarar görüyor. Örnek olarak BAE, Yemen’deki hava ve kara operasyonlarında aylık 1 milyar 300 milyon dolar harcıyor. Bunun yıllık olarak BAE’ye maliyeti, 16 milyar dolardan fazla. Ayrıca BAE’nin Yemen’de daha önce 30 bine yakın olan asker sayısı şu an 15 bin” diyor.
Öte yandan yerel basında da çokça yazıldığı üzere, Yemen’deki, savaşın iki ortağı BAE ve Suudi Arabistan arasında bir rekabetin olduğu konuşuluyor.
Bu ilk önce BAE’nin geçtiğimiz yıl Yemen’den askeri güçlerini çekeceğini açıklaması ve akabinde ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyine destek vermesiyle ortaya çıkmıştı. Zira BAE destekli güçler, Suudi Arabistan destekli meşru hükümet güçleriyle ciddi bir bilek güreşine girişmişti.
Her ne kadar Suudi Arabistan’ın aracılığıyla sıcak çatışmalar durdurulmuş olsa da BAE destekli güçler, meşru hükümetten bağımsız adımlar atmaya devam ediyor.
Semin de bu konuya dikkat çekerek, “BAE, Yemen’de Husileri hedef olarak almaktan vazgeçip kendi çıkarlarına odaklanmış durumda. Halihazırda ülkede askeri üsler kuruyor. Limanları kontrol etmeye çalışıyor.
BAE çekilse bile yerel güçler üzerinden burada nüfuzunu korumaya devam edecektir. BAE’nin aksine Suudi Arabistan Yemen’de 7 farklı sektörde şu ana kadar 139 projeyi hayata geçirmiş. Esasen Suudi Arabistan projeler üzerinden Yemen halkına destek veriyor. Yemen operasyonunu Suudi Arabistan başlattığı için ön planda Suudi Arabistan var. Aslında BAE’nin askeri varlığı Suudi Arabistan’dan fazla.”
“Biden’ın kararının İranla bir ilgisi yok”
Öte yandan Joe Biden’ın Yemen çıkışının arkasında İran ile ilişkileri normalleştirme çabası olduğu da konuşuluyor. Her ne kadar yaptırımların kaldırılmayacağını söylese de Biden yönetiminin Trump’ın ayrıldığı nükleer anlaşmaya geri dönme isteği biliniyor.
Ali Semin, İran’ın doğrudan kendi bünyesinde bulunan Devrim Muhafızları’nın terör örgütü listesinde olduğuna dikkat çeken Semin, Husilerin terör örgütü listesine alınması ya da çıkarılması ile yeni Yemen politikasının İran’la doğrudan bir bağlantısının olduğunu düşünmüyor.
“İran, ABD ile masaya oturmayacaksa bunun için en büyük sebebi Kasım Süleymani’nin öldürülmesidir. Ancak İran pragmatik bir ülke. Ekonomik yaptırımları kaldır, masada birlikte oturalım diyorlar.”
“Yemen fiili olarak bölündü”
Yemen 2011’de Ali Abdullah Salih iktidarına karşı başlayan gösterilerin ardından fiili olarak 3’e bölünmüş durumda. Bir yanda Suudi Arabistan destekli meşru hükümetin desteklediği güçler, diğer yanda BAE destekli ayrılıkçı güçler, bir diğer yanda ise İran destekli Husiler. 1990’da Ali Abdullah Salih’in birleştirdiği Kuzey ve Güney Yemen, şimdi tekrar bölünmenin eşiğinde.
Ali Semin’e göre, Yemen’in 3’e hatta 4’e bölünme ihtimali var.
“Husilerle diyalog yollarının açılması ile birlikte ortak hükümet kurulabilir. Lübnan ya da Irak modellerinin uygulanabileceğini ancak ülkenin fiili olarak bölündüğünü söyleyebiliriz.”
Bölgenin yeni gerçekliği Husiler. Petrol zengini Körfez bölgesinin güvenliği ile Yemen’in ticaret yollarına hakimiyeti düşünülürse ticaret nasıl etkilenecek?
Ali Semin, “Yemen’de yaşanan insani kriz zaten uluslararası örgütlerin Husilerle çalışmasına neden olmuştu. Dolayısı ile Husileri meşru bir güç yapıyordu bu. ABD’nin terör örgütü ilan etmesini de başkent Sana’da 22 sivil toplum kuruluşu protesto etti. Husiler yerel bir güç. Ülkede kabile sistemi mevcut, Devlet bu kabileleri muhatap almak zorunda kalıyor.
ABD ise bu yeni süreçte şunu düşünüyor. İstikrarlı bir Yemen, ticaret yollarının kontrolü anlamına geliyor. ABD, Yemen üzerinden Çin ile de mücadele edecektir. Bana göre ABD, Husilere İran’la aranıza mesafe koyun, sizi terör örgütü listesinden çıkarıyorum diyecek. ABD, Husileri kaybetmek istemiyor” diyor.
Peki, Yemen’de kim nereyi kontrol ediyor?
Sıcak çatışma bölgeleri
Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçlerinin desteğini alan Yemen ordusu, başkent Sana’nın 40 kilometre doğusunda yer alan Nihm ilçesi Husilerden kurtarmış durumda. Taraflar, zaman zaman sıcak çatışmaların yaşandığı Sana cephesinde son aylarda birbirlerine karşı herhangi bir ilerleme katedemedi.
Yemen’deki iç savaşın sıcak çatışma bölgelerinden en önemlisi de stratejik liman kenti Hudeyde vilayeti. Husilerin, 5 yıldan beri hükmettiği sahil kentinin kurtarılması için geçen yıl haziran ayında koalisyon güçlerince başlatılan ve kısa sürede şehir merkezine yaklaşan çatışmalar, can kayıplarının artmasının ardından uluslararası toplumun devreye girmesiyle durduruldu.
[Grafik: TRT Haber/Hafize Yurt]
Hudeyde cephesindeki çatışmalar için Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde İsveç’in başkenti Stockholm’de geçen yılın son günlerinde gerçekleştirilen görüşmelerde ateşkes sağlandı.
Geçici başkent olarak hizmet veren Aden başta olmak üzere güneydeki Taiz, Ebyen, Lahic, Hadramevt, Mahra vilayetlerini denetiminde tutan hükümet güçleri, ayrıca ülkenin petrol zengini Marib kentinin yanı sıra Cevf, Dali, Şebve illerini kontrol ediyor.
Bu arada BAE’nin Yemen hükümet güçlerine paralel olarak farklı isimler altında eğittiği silahlı oluşumlar, batı kesimindeki liman kenti Hudeyde sınırlarına dayanan Taiz’in sahil ilçelerinden başlayan ve güneydeki Aden, Ebyen, Şebve ve Hadramevt’in kıyı bölgelerinde aktif olarak öne çıkıyor.
Husilerin kontrolündeki bölgeler
İran’dan silah ve eğitim desteği almakla suçlanan Husi güçleri, Yemen’de Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi yönetimindeki meşru hükümete karşı harekete geçtiği 2014 yılından bu yana özellikle ülkenin kuzeyi ve kuzeybatısındaki dağlık Amran, Mahvit, Reyme ve Zemar kentlerinde konuşlanmaya özen gösteriyor.
Husiler, 21 Eylül 2014’te ele geçirdikleri başkent Sana ve çevre vilayetleri Zemar, İbb, Reyme, Mahvit ve Amran’ı kontrolünde tutmaya devam ediyor.
Saada ve Hacce kentlerinin de büyük bir kesimini ellerinde tutan Husiler, ülkenin batısındaki Kızıldeniz kıyısında yer alan Hudeyde vilayetinin merkezini de kontrol ediyor.
Husiler ayrıca, başkent Sana’nın güneydoğusundaki Beyda vilayetinin de bir bölümüne hükmediyor.
Yemen’deki krizin bilançosu
Ülkede yaklaşık 6 yıldır süren çatışmalarda binlerce kişi yaşamını yitirdi. Dünyanın en fakir ülkeleri arasında yer alan Yemen’de iç savaş nedeniyle büyüyen insani kriz de korkunç boyutlara ulaştı.
Yemen genelinde BM’nin rakamlarına göre savaş nedeniyle 8,4 milyon kişi şiddetli kıtlık yaşarken, ülke genelinde nüfusun yaklaşık yüzde 75’i yani 22 milyon kişi insani yardıma muhtaç şekilde hayatlarını sürdürüyor.
Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) göre ise Yemen’de kolera salgınının başladığı Nisan 2017’den bu yana 2 bin 515 kişi hayatını kaybetti.
BM, Yemen’de açlık ve hastalıklar nedeniyle yaşanan dramı, “dünyanın en büyük insani felaketi” olarak adlandırıyor.
Her 12 dakikada bir çocuk ölüyor
BM’nin açıkladığı, “Savaşın Yemen’deki Kalkınmaya Etkisine İlişkin Değerlendirme” başlığı taşıyan nisan ayındaki raporda, savaşın yanı sıra yan etkiler sonucunda bu yıl sonuna kadar ölü sayısının 131 bine yükselebileceği uyarısında bulunuldu.
Raporda, “Yaklaşık her 12 dakikada bir çocuğun savaştan ya da onun yan etkilerinden öldüğü” aktarıldı.
[TÜHA Haber Ajansı, 11 Şubat 2021]