Biden’ın İsrail Ziyaretinin Anlattıkları
Başkan Biden’ın İsrail ziyareti, Batı dışı dünyada Gazze’deki ağır bombardıman ve ablukanın kayıtsız şartsız desteklenmesi olarak değerlendirildi. El Ehli Baptist Hastanesi’nde 500’ü aşkın Filistinlinin öldürülmesini “diğer takıma” (Hamas) yıkan Biden ne somut delil paylaştı ne de olayın soruşturulması için uluslararası bir komite kurulmasından bahsetti. “Kendini savunma hakkı” argümanıyla Batı başkentlerinin İsrail’e verdiği…
Prof. Dr. Burhanettin Duran, SETA Genel Koordinatörü
Başkan Biden’ın İsrail ziyareti, Batı dışı dünyada Gazze’deki ağır bombardıman ve ablukanın kayıtsız şartsız desteklenmesi olarak değerlendirildi. El Ehli Baptist Hastanesi’nde 500’ü aşkın Filistinlinin öldürülmesini “diğer takıma” (Hamas) yıkan Biden ne somut delil paylaştı ne de olayın soruşturulması için uluslararası bir komite kurulmasından bahsetti.
Biden, “Kendini savunma hakkı” argümanıyla Batı başkentlerinin İsrail’e verdiği açık çeki, İsrail ordusu öylesine acımasızca ve hukuk dışı yöntemlerle sürdürüyor ki, Arap ve Müslüman dünyasında Gazze’de işlenen katliamın artık “etnik temizlik, tehcir ve soykırım” seviyesine ulaştığı algısı pekişti. Biden’ın yanısıra Almanya Şansölyesi Scholz ve İngiltere Başbakanı Sunak’ın İsrail ziyaretlerinden de Gazze ablukasına destekten başka bir şey çıkmadı. Halbuki hastanenin bombalanması tüm dünyada insanlığın vicdanını derinden yaraladı. Birçok ülkedeki kitlesel gösterilerin anlamı Gazze’deki katliamın büyük bir öfkeyi tetiklediğidir. BM Güvenlik Konseyi’ndeki ateşkes önerisini ABD’nin veto etmesi Washington’un sadece her koşulda İsrail’i desteklediği anlamına gelmedi. Ayrıca, Tel Aviv’in Gazze’yi Filistinsizleştirme ve imha operasyonunun Washington tarafından onaylandığı şeklinde anlaşıldı.
Avrupa başkentlerinden çıkan cılız sesler de 2.3 milyon Filistinli sivilin “ya bombardımanda ölmek ya da sürülmek” arasında bırakılmasını itiraz etmiyor. Dünya kamuoyunda yerleşen algı şudur: İsrail’in Batılı destekçileri Gazze’nin güneyine geçen sivil konvoyların vurulmasını, fosfor bombası kullanılmasını, hastane, fırın ve okulların vurulmasını, yani “büyük bir toplama kampında yaşayan Filistinlilerin” öldürülmesini seyrediyor. Yani bu ülkeler İsrail’in “işgal, katliam ve etnik temizlik” eylemlerini durdurmadığı gibi aksine onaylıyorlar. Zira BM yetkililerinin “Ortadoğu uçurumun kenarında” ya da “Gazze boğuluyor” feryatlarını Batı başkentleri duymuyor. Gazze yok edilirken Biden ve diğer Batılı liderlerin dudak ucuyla bahsettiği “Filistin devletinin” nasıl mümkün olacağını sorgulayan da yok. Türkiye’nin her platformda ifade ettiği üzere Gazze’ye acil olarak insani yardım ve koşulsuz ateşkes sağlanmalı. Filistin devletine giden diplomatik yol kararlılıkla açılmalı. Bu yolun ABD’nin liderliği olmadan açılamayacağı kesin. Katliamın durması için önerilen ateşkesi bile veto eden ABD’nin İsrail’in orantılılık ve hukuka göre davranmasını sağlamadığı bir ortamda Washington’dan bunları beklemek mümkün değil. Gazze’deki katliam ABD’nin sorumlu bir liderlik sergilemediğini bir kez daha teyit etti. Biden yönetiminin işine geldiğinde demokrasi ve insan hakları gibi söylemleri bile kullanma ihtiyacı hissetmediği ortada.
***
18 Ekim 2023 | ABD Başkanı Joe Biden (sol 3), resmi ziyaret kapsamında İsrail’e geldi. Başkan Biden, Başbakan Binyamin Netanyahu (sağ 3 ile Tel Aviv’de bir araya geldi. Görüşmeye ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken de (sol 2) katıldı. ( GPO/ Handout – Anadolu Ajansı )
Biden’ın Netanyahu’nun amansız planlarına destek verdiği 18 Ekim günü Çin devlet başkanı Şi, Rus lider Putin’i ve küresel güney ve gelişmekte olan ülkelerin temsilcilerinden oluşan 140 heyeti 3. “Kuşak ve Yol” Uluslararası İş Birliği Forumu’nda ağırlıyordu. Bir yanda İsrail, Gazze ablukası ile ABD’yi yeniden Ortadoğu’ya geri çekiyor. Diğer tarafta Çin ve Rusya, Hint-Pasifik başta olmak üzere küresel siyasette başka bir güç denklemini hayata geçiriyor. Ukrayna’daki savaştan sonra belirginleşen büyük güç rekabeti Ortadoğu’da yeni krizleri üretecek bir yöne gidiyor. Biden yönetiminin İsrail politikası bölgedeki müttefikleri olan Mısır ve Suudi Arabistan’ı bile zorda bırakıyor. İsrail’i durdurmayan ABD, Batı merkezli dünya düzeninin tabutuna son çiviyi çakmakla meşgul.
***
Yazar hakkında