CDU’nun 33. Olağan Kongre sonuçları ve öne çıkan hususlar
TÜHA HABER / SETA Berlin Siyaset Araştırmacı M. Erkut Ayvaz, CDU’nun 33. Olağan Kongre sonuçlarını ve öne çıkan hususları analizde değerlendiriyor.
Araştırmacı M. Erkut Ayvaz, (UHA) Uluslararası Haber Ajansı’nın Avrupa Temsilcisi Tuba Nur TÜRKELİ’ne değerlendirdiği Kongre sonuçları ve öne çıkan hususlar konusundaki analizinde,
15-16 Ocak’ta gerçekleşen CDU’nun 33. Olağan Kongresinde Laschet ikinci turda Merz’ten ellibeş oy fazla alarak CDU’nun yeni genel başkanı seçilmiştir. İlk turda 1001 delegenin 992’si oy kullanırken Merz 385, Laschet 380 ve Röttgen ise 224 oy almıştır. Üç delege ise çekimser oy kullanmıştır. Böylelikle Merz ve Laschet’in tekrar karşı karşıya geldiği ikinci turda Laschet kullanılan 991 oydan 521 ve Merz ise 466 oy kazanmıştır.
Bu sonuçla birlikte Armin Laschet CDU’nun yeni genel başkanı seçilmişse de sonuçlar 22 Ocak’ta delegelerin bu defa posta yoluyla da oy kullanmaları neticesinde resmileşmiştir. Posta yoluyla yapılan oylama işlemlerinde ise –dijital seçimdeki sonuçlardan sonra– Laschet’in karşısında aday bulunmadığı (Merz ve Röttgen posta yoluyla gerçekleşecek seçimlere katılmadığı için) CDU genel sekreteri tarafından duyurulmuştur.
Hatta Merz dijital kongre sonrası yaptığı bir açıklamada kendisini destekleyen delegelere posta yoluyla yapılacak oylamada Laschet’e oy verme çağrısında bulunmuştur.35 Posta yoluyla kullanılan oylarda ise Laschet 796 oy almış (yüzde 83,35) ve CDU genel başkanlığı onaylanmıştır.
Bazı yorumcular Merkel’in kongredeki konuşmasında AKK’ye değinmemesinin altını çizmiştir. Diğer yandan AKK’nin yaptığı konuşmasında partiyi birleştirme konusunda yaşadığı zorluklara işaret etmesi parti liderliğini bırakacağına yönelik kararını daha da anlaşılır kılmıştır.
Adayların konuşmasına yönelik yapılan değerlendirmelerde ise öne çıkan husus Merz’in aslında iyi bir hatip olmasına rağmen tıpkı AKK ile karşı karşıya geldiği 2018 kongresindeki gibi yine iyi bir konuşma yapamadığıdır. Burada genelde Merz ile irtibatlandırılarak ifade edilen husus partiyi birleştirici bir söylemden ziyade Merz’in kendisinin odak noktası olarak konumlandırıldığı söylemlerdir.
Diğer favori aday Laschet’in ise partideki tüm kesimleri birleştirme amacını ortaya koyan konuşmasının daha başarılı olduğu görüşleri öne çıkmıştır. Bu bağlamda daha duygusal ve hatta kişisel bir konuşmayı tercih eden Laschet hem aşırı sağa yönelik keskin bir ayrımda ısrarcı olunacağını hem de CDU’daki fikir ayrılıklarını körüklemek yerine daha birleştirici ve kutuplaşmadan uzak bir liderlik tavrı içerisinde olacağının sinyallerini vermiştir.
Bir değerlendirmeye göre bu yaklaşımla partinin “ruhunu okşayan” Laschet şimdilik bu yöntemle seçimi kazanarak başarılı olabilmiştir. Laschet’i destekleyen Federal Sağlık Bakanı
Jens Spahn da ilginç bir şekilde oldukça düşük bir oy alsa da Laschet’in genel başkan yardımcısı seçilmiş ve partinin fiilen iki numarası haline gelmiştir.
Spahn ile birlikte Hessen Eyaleti Başbakanı Volker Bouffier, CDU Oldenburg Başkanı Silvia Breher, Federal Tarım Bakanı Julia Klöckner ve Baden-Württemberg Eyaleti İçişleri Bakanı Thomas Strobl da CDU genel başkan yardımcıları olarak seçilmişlerdir. İlk turda elenen Röttgen ise daha sonra CDU Başkanlık Divanı’na (Parteipräsidium) seçilmiş ve bu adımını ilginç bir şekilde gerekçelendirmiştir.
Röttgen’e göre kendisinin CDU Başkanlık Divanı’na seçilme adımı CDU içerisinde rekabetin ve genel başkanlık yarışı sonrası rakiplerin bir arada çalışabileceklerinin mümkün olduğunu göstermektedir. CDU Başkanlık Divanı partinin en önemli yönetim birimidir ve bünyesinde parti genel başkanı, parti genel sekreteri, genel başkan yardımcıları, partinin federal mali sorumlusu ve ayrıca yedi üye yer almaktadır.
Yaklaşık iki yıl arayla ikinci kez bir kongrede adaylık yarışından mağlup ayrılan Merz ise öncelikle şaşkınlık oluşturan bir değerlendirmede bulunmuştur. Her ne kadar Laschet –partinin muhafazakar kanadının partiye olan bağlılığını da kuvvetlendirmek hedefiyle– Merz’e de CDU Başkanlık Divanı’na aday olma teklifinde bulunsa da Merz daha fazla kadının CDU Başkanlık Divanı’nda yer alması için aday olmayacağını açıklamıştır.
Ancak Merz bu ilginç açıklama ile yetinmemiş daha sonra sosyal medya hesabından da duyurduğu üzere Laschet’e mevcut hükümette federal ekonomi bakanlığı görevini yürütmesini teklif etmiştir. Merz destekçileri arasında dahi şaşkınlık oluşturan ancak Merz’in siyasi hedef ve stratejisini bir kez daha belirginleştiren bu talep Şansölye Merkel’in sözcüsü Seibert tarafından “Merkel’in kabine değişikliği planlamadığı” açıklamasıyla geri çevrilmiştir.
Halihazırda Merkel’in son kabinesinde federal ekonomi bakanlığı görevinde bulunan Peter Altmaier, Merkel’in uzun yıllardır güven duyduğu bir isim olmakla birlikte mevcut aşamada kabinedeki konumunun sorgulanması da söz konusu olmamıştır. Ayrıca Merz’in CDU genel başkanından böyle bir talepte bulunması esasen Alman siyasi sistemiyle –en azından mevcut durumda CDU genel başkanı ve şansölyenin iki ayrı kişi olması sebebiyle– uyuşmazlık arz etmektedir.
Merz’in tüm bunları bilmesine ve kongredeki genel başkanlık seçimini de ikinci kez kaybetmesine rağmen böyle bir çıkışta bulunmasının sebebi şüphesiz kendisini desteklediğini düşündüğü ve daha muhafazakar eğilimli CDU tabanına vermek istediği bir mesajdan ibaret değildir.
Merz’in bu adımla ayrıca Laschet’in CDU genel başkanı seçilmesine rağmen güçlü bir pozisyonda olmadığını göstermeye çalıştığı ileri sürülmüştür.44 Merz’in mevcut federal ekonomi bakanlığına atanmayacak olması gerçeği bir yana bu taleple birlikte önümüzdeki süreçte muhtemelen sürdüreceği parti içi mücadeleye yönelik pazarlığı da yüksek başlattığı söylenebilir.
Bu bağlamda önümüzdeki günlerde Laschet’in Thüringen ve Saksonya-Anhalt gibi eyaletlerdeki eyalet meclis seçimlerinde tabanın isteklerine ne ölçüde karşılık vereceği de şimdiden üzerinde durulması ve bu bağlamda Merz faktörünün dikkate alınması gereken bir konudur. Ancak her halükarda Merz’in uzun vadede tekrar (üçüncü kez) CDU’nun liderlik konumuna gelme girişimlerinin karşılık bulması düşük bir ihtimaldir.
Diğer Partilerin Kongre Sonucuna İlişkin Yaklaşımları
Laschet’in CDU’nun yeni genel başkanı seçilmesi hem federal hükümet ortağı hem de muhalefet partilerinin gündeminde yer almıştır. 26 Eylül’de yeni bir federal hükümetin seçilecek olması sebebiyle diğer partilerin Laschet’e yönelik tutumları şimdiden dikkate değerdir.
CDU’nun kardeş partisi CSU’nun Genel Başkanı Markus Söder (ki kendisinin adı da uzun bir süredir CDU/CSU’nun şansölye adayı olarak geçmektedir) Laschet ile birlikte çalışacak olmaktan sevinç duyduğunu ve CDU/CSU’nun başarı hikayesini birlikte sürdüreceklerini belirtmiştir.
Federal hükümetteki koalisyon ortağı sosyal demokrat SPD’nin eş genel başkanı ve partinin sol kanadını temsil eden Saskia Esken ise CDU’nun içerisinde bulunduğu kimlik krizinin genel başkanlık kongresi sonrası dahi ortadan kalkmadığını belirtmiştir.
Muhalefetteki Yeşillerin eş başkanları ise Laschet’in CDU’nun Merkel sonrası ne tür içeriklerden yana olacağını yeniden tanımlaması gerektiğini ifade etmişlerdir. Laschet’in muhtemel bir federal koalisyon ortağı olarak –anketlerin ve medyanın aksine– FDP’yi favori olarak görmesi ve bu vesileyle Yeşiller ile CDU arasındaki fikir ayrılıklarının altını çizmesi FDP’nin Laschet’in genel başkan seçilmesine ilişkin görüşlerini de anlamlı kılmıştır.
FDP’den gelen açıklamalar olası bir koalisyonun arzulandığını belirginleştirirken Laschet’in şansölyelik adaylığını da netleştirmesi ve CSU lideri Söder’e bırakmaması istenmektedir.
Sol Parti’den gelen açıklamalarda ise öne çıkan söylem Laschet’in Almanya’nın sorunları karşısında KRV eyaletindeki gibi hatalar yapacağı ve somut yanıtları olmadığı yönündedir.
Sol Parti’ye göre Laschet Almanya’nın sorunlarına yönelik gelecek vadetmeyen muhafazakar bir siyaset modelinde devam edecektir. Ayrıca Laschet’in örneğin aşırı sağ ile mücadele gibi hususlarda dahi somut bir yol haritasının olmadığına işaret edilmektedir. Ana muhalefet partisi konumundaki aşırı sağcı AfD ise Laschet’in genel başkanlığına yönelik CDU ve Yeşiller arasındaki koalisyonun temelinin atıldığını ileri sürmüştür. AfD’nin Federal Meclis Grup Başkanı Alice Weidel partinin farklı bir yöne dönme şansının kati bir şekilde ıskalandığını belirtirken AfD Genel Başkanı Jörg Meuthen ise Laschet’in Şansölye Merkel çizgisini devam ettireceğini ve bunun Almanya için kötü haber demek olduğunu belirtmiştir. (son)
***
M. Erkut Ayvaz
[TÜHA Haber Ajansı, 15 Şubat 2021]