Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Bölgede her başları sıkıştığında DEAŞ bahanesine sarılanların oyunları artık ifşa olmuştur”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurul Salonu’nda BM’nin 78’inci Genel Kurulu görüşmelerinde katılımcılara hitap ettiği konuşmada,”Bölgede her başları sıkıştığında DEAŞ bahanesine sarılanların oyunları artık ifşa olmuştur” dedi.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti;
Bir diğer komşumuz Irak’ta karşı karşıya olduğu iç ve dış sınamaları aşmak için samimi bir çaba içindedir. Biz Irak’ın siyasi birliğini, toprak bütünlüğünü yeniden imar çalışmalarını tahkim eden ülkeyi oluşturan unsurlar arasında ayrım gözetmeyen bir anlayışla hareket ediyoruz. Bölge ülkeleri olarak hayata geçireceğimiz kalkınma yolu projesi ile inşallah bölgesel entegrasyonu daha da güçlendireceğiz. Bölgede her başları sıkıştığında DEAŞ bahanesine sarılanların oyunları artık ifşa olmuştur. DEAŞ ile fiilen en büyük mücadeleyi vermiş bu örgüte en büyük kayıpları yaşatmış ve sorunun önündeki arkasındaki gerçekleri çok iyi bilen bir ülke lideri olarak açık konuşmak istiyorum.
Suriye ve Irak başta olmak üzere Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Sahel’de kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için DEAŞ ve benzeri örgütleri paravan olarak kullananların riyakarlıklarından bıktık usandık. Bu bölgelerdeki tehdit sadece DEAŞ değildir. Asıl tehdit vekalet savaşlarının aracı olarak kullanılmak üzere beslenen, palazlandırılan terör örgütleridir. Paramiliter guruplardır, paralı askerlerdir ve kim daha fazla para verirse onlara çalışan kimi yerel unsurlardır. Karşımızdaki bu gerçeğe rağmen sırf kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için terör örgütleri ile çalışmaya devam eden ülkelerin terörden ve bununla bağlantılı sorunlardan şikayet etmeye hakkı yoktur.
Böyle bir dünyada ister çatışma bölgesinin hemen yanında yer alsın ister çok uzakta okyanuslarla çevrilmiş bir karada yaşasın hiç kimse güvende değildir. İşte bunun için diyoruz ki Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız. Coğrafyası ile ve demografisi ile dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz. Netice olarak tüm kalbimizle bir kez daha diyoruz ki dünya 5’ten büyüktür daha adil bir dünya mümkündür.
Kıymetli delegeler şimdi de kendi bölgemizden başlayarak çeşitli sorun alanlarına ilişkin ülkemin yaklaşımlarını sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum.
Doğu Akdeniz’in barış, refah ve istikrarın egemen olduğu coğrafyaya dönüşebilmesi ancak tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesiyle mümkündür. Bizim kimsenin hakkında gözümüz yoktur. Kimsenin de haklarımızı yok saymasına müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz. Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının 60. yıl dönümündeyiz. Kıbrıs Türk tarafı Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması için daima samimi gayret göstermiştir.
Bu çözümün artık federasyon modeli temelinde gerçekleşemeyeceği herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Uluslararası toplumu bunu kabullenerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını tanımaya bu ülke ile diplomatik, siyasi ve ekonomik bağlar kurmaya davet ediyoruz. Adadaki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nden de sergilemekle mükellef olduğu tarafsızlığa titizlikle riyaet etmesini bekliyoruz. Zaten itibarı zedelenen bu gücün Kıbrıs’ta yeni bir itibar kaybıyla karşı karşıya kalmasını istemeyiz.
Köklü tarihi ve gönül bağlarına sahip bulunduğumuz Yemen’deki durum bizi derinden yaralamaktadır. Bu sorunun en kısa sürede Yemen’in milli birliği ve toprak bütünlüğü içerisinde çözüme kavuşturulması en büyük temennimizdir. Mısır ile bir müddet durağan seyreden ilişkilerimizi her alanda geliştirmeye başladığımız bir döneme girdik. Bu yeni dönemde iş birliklerimizi karşılıklı fayda temelinde ilerletmeye kararlıyız.
Orta Doğu’ya kalıcı barışın gelebilmesi ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulmasıyla mümkündür. Filistin halkını ve devletini uluslararası hukuk temelinde meşru haklarına kavuşması yolunda verdikleri mücadelede desteklemeyi sürdüreceğiz. Bir kez daha tekrarlayacak olursak 1967 sınırları temelinde bağımsız ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti hayata geçirilmeden İsrail’in de aradığı huzuru ve güveni bulabilmesi zordur. Bu çerçevede Kudüs’ün özellikle de Harem-i Şerif’in tarihi konumuna saygı gösterilmesinin takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Balkanlar’la kökleri tarihe dayanan güçlü siyasi, ekonomik ve insani bağlarımız var. Avrupa’nın bu kritik bölgesinde istikrarın sağlanması, anlaşmazlıkların diyalog yoluyla çözülmesi için ikili, bölgesel ve uluslararası platformlarda yoğun çaba gösteriyoruz. Son dönemde gerginleşen Kosova ve Sırbistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için yürütülen süreçleri aktif şekilde destekliyoruz.
Bölgesel ve küresel sınamaların giderek grifleşen yapısı Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde ilerletilmesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğuna işaret ediyor. Avrupa Birliği’nden beklentimiz uzun süredir ihmal ettiği ülkemize yönelik yükümlülüklerini süratle yerine getirmeye başlamasıdır. Özellikle Türkiye’ye yönelik sergilenen ikircikli tavırların artık bir son bulması gerekiyor. Latin Amerika ve Karayipler coğrafyası insani dış politikamızın tüm unsurlarını harekete geçirdiğimiz dostluk bağlarımızın her geçen gün güçlendiği bir diğer bölgedir. Önümüzdeki dönemde bu ilişkilerin Türkiye-Latin Amerika ve Karayipler ortaklık politikasına dönüştürmeyi hedefliyoruz.