Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çok kritik bir dönemde Irak’ı ziyaret etmeye hazırlanıyor. 22 Nisan’da önce Bağdat, ardından ise Erbil’e geçerek muhataplarıyla görüşmeler gerçekleştirecek. Geniş bir heyetle yapılacak bu ziyaretlerde önemli anlaşmaların imzalanması bekleniyor. Özellikle son dönemde Türkiye-Irak arasında büyük ölçekte Dışişleri Hakan Fidan’ın dizayn ettiği stratejik bir yakınlaşma söz konusu. Bölgesel…
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Can ACUN, SETA Dış politika Araştırmacı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çok kritik bir dönemde Irak’ı ziyaret etmeye hazırlanıyor. 22 Nisan’da önce Bağdat, ardından ise Erbil’e geçerek muhataplarıyla görüşmeler gerçekleştirecek. Geniş bir heyetle yapılacak bu ziyaretlerde önemli anlaşmaların imzalanması bekleniyor. Özellikle son dönemde Türkiye-Irak arasında büyük ölçekte Dışişleri Hakan Fidan’ın dizayn ettiği stratejik bir yakınlaşma söz konusu. Bölgesel meydan okumalara paralel olarak tezahür eden ortak çıkarlar iki ülkeyi birlikte hareket etmeye teşvik ediyor. Ortadoğu jeopolitiğinde yaşanan çatışma ve eskalasyonlar ile bölgesel savaş ihtimali iki ülke açısından da engellenmesi gereken ciddi tehditler barındırıyor. Dolayısıyla birlikte hareket edebilmek eskiye nazaran çok daha önemli.
Ortak Çıkarlar ve Terörle Mücadele
İkili ticaret hacminin artırılması, Irak’ın su sorunun yönetilmesi ve Türkiye’nin olası katkıları gibi önemli başlıkların yanı sıra özellikle Türkiye tarafından çerçevesi oluşturulup sunulan Kalkınma Yolu Projesi iki ülkenin işbirliği açısından önem arz ediyor. Bölgede gerek Rusya-Ukrayna gerekse İsrail-İran ve vekil unsurları arasında yaşanan çatışmalar mevcut küresel ticaret ve lojistik hatları tehdit ederken, Basra’dan Türkiye sınır hattına ulaşacak şekilde inşa edilecek tren ve kara yolu ağı büyük bir potansiyele sahip görünüyor. Yine Irak’taki petrolün Türkiye üzerinden dünyaya ihraç edilebilmesinin önündeki engellerin kalkmasında da Irak açısından ihtiyaç duyulan ciddi bir ekonomik kazanç söz konusu olacak.
Son dönemde Türkiye ve Irak açısından birçok hususta ortak çıkarlar tezahür ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ana gündemlerinden birisini elbette terörle mücadele teşkil ediyor. Burada bir süredir Irak nezdinde yürütülen ve saha gerçekliği ile birlikte inşa edilmiş diplomatik aktivizm sonuçlarını vermeye başlamış görünüyor. Irak’ın PKK’yi yasaklı bir örgüt olarak tanıması ve Türkiye ile ortak önlemler konusunda uzlaşması Ankara tarafından olumlu gelişmeler olarak değerlendirilmişti. Ardından gerçekleştirilen güvenlik zirveleri de bu bağlamda tamamlayıcı bir süreç oldu. Şimdi iki ülkenin PKK terör örgütüne karşı daha somut adımlar atma noktasında stratejik bir anlaşmaya imza atmaları bekleniyor. Nihayetinde Türkiye mevsimsel şartların olgunlaşmasıyla birlikte Irak’ın içerisinde PKK’ya karşı yeni kara harekâtları başlatarak ve güvenli alanları daha genişleterek Türkiye sınır hattına paralel, 30 km derinlikte bir alan hâkimiyeti oluşturma niyetinde.
Yine Irak-Suriye hattındaki güvenliğin sağlanarak PKK unsurlarının iki ülke arasındaki geçişlerinin engelleneceği, Mahmur, Asos, Gara ve Kandil’e yönelik yeni adımların atılabileceği bir süreç bizi bekliyor olacak. Burada İran’ın ve ona nüfuzu altında olan Haşdi Şaabi unsurlarının pozisyonu da önemli. Ancak Türkiye yakın geçmişe nazaran bu gruplarla da daha iyi bir angajmana sahip durumda. PKK’nın hali hazırda konuşlandığı bazı noktaların Kalkınma Yolu projesinin ana güzergahı üzerinde olduğunu değerlendirdiğimizde, Irak’ın da Türkiye ile oluşturulacak yeni stratejik ortaklık ve kendi çıkarları bağlamında PKK’ya karşı harekete geçmesinin anlamı daha iyi anlaşılacaktır.
Erbil Durağının Anlamı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bağdat ziyaretinin yanı sıra dönüşte Erbil’e de uğrayacak. Erdoğan’ın Erbil’de Neçirvan Barzani ve KDP’nin ileri gelen aktörleriyle ile görüşecek olmasının, Türkiye’nin PKK terör örgütüne karşı atacağı adımlar bağlanımında sonuçları olacaktır. Ankara-Erbil ilişkileri iyi bir zeminde devam ederken, Erbil’in PKK ile mücadelede Ankara’ya verdiği desteğin daha da artırılması arzu edilmekte.
Yine IKBY bağlamında özellikle KYB’nin PKK ile kurduğu ilişki ise düşmanca görülmekte. Bafel Talabani ve KYB bu bağlamda net şekilde Türkiye tarafından uyarırken, mevcut angajmanlarının devam etmesi durumda askeri olarak da Türkiye’nin hedefi haline gelebilirler. Burada özellikle Süleymaniye, Kerkük ve Asos dağı etrafında örgütlenen PKK unsurlarına KYB tarafından verilen destek Türkiye için kabul edilebilecek bir husus değil. Ayrıca KYB’nin PKK’nın Suriye örgütlenmesi PYD/YPG ile geliştirdiği ilişki de Türkiye’nin radarında. Erdoğan’ın Erbil ziyaretinde bu mesele de gündeme gelecektir.
Çanlar PKK İçin Çalıyor
PKK’nın Türkiye’nin Irak ile geliştirdiği yeni stratejik ortaklıktan ciddi bir şekilde endişe ettiği görülüyor. Nihayetinde Türkiye, Irak’ta büyük askeri harekatlara hazırlanırken örgüt de büyük bir beka tehdidi içerisinde. KCK/PKK sözde Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, terör örgütüne bağlı ANF sitesinde yazdığı makalede Irak ile Türkiye arasındaki görüşmelere değinerek; “Irak Ulusal Güvenlik Konseyi’nin PKK’ye ilişkin verdiği karar doğruysa, bu PKK kadar Irak’ın çıkarlarına da zarar verecektir” şeklinde söylemelerde bulunuyor. Dolayısıyla PKK, üstü kapalı Irak’ı da tehdit ediyor. Türkiye’nin sınır ötesi askeri harekatlar ile devam ettirdiği tam saha baskısı örgütü ciddi anlamda zor bir duruma sokuyor. PKK, Türkiye’den neredeyse tamamen temizlenmişken, Irak ve Suriye’deki sözde güvenli alanlarını da adım adım kaybediyor. Türkiye’nin Irak’ta Bağdat ve Erbil ile birlikte PKK’ya karşı atabileceği olası adımlar örgütü korkutuyor.
Nihayetinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bir süredir dizayn edilen yeni Irak siyasetini stratejik bir ortaklığa dönüştürecek şekilde önemli bir ziyaret gerçekleştirecek. Bu bağlamda Türkiye’nin saha gerçekliği üzerinden inşa ettiği yeni Irak siyaseti sonuç verecek olursa, Ankara-Bağdat ve Erbil’in ortak çıkarlarının tahkim olmasının yanı sıra, PKK’nın Irak’taki varlığı da büyük bir darbe yiyecek. Örgüt ayrıca Sincar-Fiş Habur hattı üzerinden sağladıkları Suriye geçişkenliğini de kaybetmiş olacak. Bu olası adımlar Türkiye’nin terörle mücadele strateji bağlamında yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır.
TÜHA HABER / Seçilmiş ABD Başkanı Joe Biden’ın izleyeceği dış politika ve bu politikanın başarı olasılığı üzerinde düşünürken, ABD’nin Soğuk Savaş bittikten sonra dış politika alanında Kissinger’ın deyimiyle karşılaştığı “paradigma krizini” de göz önüne almak gerekiyor. ABD dış politikasında iki paradigma Soğuk Savaş döneminde iki kutuplu dünyanın “Batı Bloku” ABD...
* Geçen hafta Cumhuriyetçi aday adaylarının Milwaukee’deki tartışmasında Fox TV moderatörlerinin sorduğu bir soru hararetli tartışma anlarının yaşanmasına neden oldu. * Moderatör eğer eski Başkan Trump, mahkum olmuş olsa bile partinin adayı seçilirse onu destekleyip desteklemeyeceklerini sordu. * Sekiz adaydan altısının ellerini kaldırarak Cumhuriyetçi seçmenin tercihine ne olursa olsun saygı...
İsviçre, yaklaşık 6 milyar dolarlık bir alım ile, envanterine 36 F-35A savaş uçağı katacak. Doç. Dr. Can Kasapoğlu EDAM Güvenlik Savunma Programı Direktörü İsviçre neden F-35’i Tercih Etti? Bunun birkaç nedeni var. F-35, İsviçre’nin yeni savaş uçağı alım ihalesine katılan diğer seçeneklere göre jenerasyonel bir avantaj sundu. Zira, diğer üç...
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet KAVAS, kaleme aldığı “Afrika’nın siyah altını manganez” başlıklı yazısında, zemini madenlerle dolu olduğu her geçen gün daha fazla anlaşılan Afrika’da diğer madenler gibi manganezin de ne miktarda bulunduğunun henüz tam bilinmediğini belirterek, ancak önümüzdeki yıllarda manganez denildiğinde kuvvetle muhtemel...
BIDEN’IN İKLİM POLITIKALARI ABD 1980’den bu yana ekonomiye zararı 1,8 trilyon doları aşan 279 iklim ve hava şartlarına bağlı felaket yaşadı.21 Uzmanlara göre artan küresel ısınmayla beraber yaşanacak hidrometeorolojik olayların zararının giderek artması beklenmektedir. Koronavirüs salgının yanı sıra son zamanlarda yaşanan şiddetli kasırga ve orman yangınlarının Amerikan halkının tercih ve...
Küresel bazda yaşanan çok boyutlu krizler, tüm dünya açısından çok boyutlu yeni tehdit ve riskleri de beraberinde getirmeye başlamış durumda. Doğrudan savaşın yanında dolaylı savaş yöntemleri ve uygulamaları (daha somut ifadeyle vekaleten ve hibrid savaşlar), ülkeler açısından sosyo-iktisadi sorunların ötesinde, bunların yol açacağı siyasi depremlerle birlikte uluslararası sistemde büyük bir...