Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Seçimler İçin Kampanya Stratejimizi 21 Yıl Önce Hazırlamaya Başladık”
* Cumhur Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin en saygın bağımsız, tarafsız düşünce ve yayın kuruluşu SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’n bünyesinde Prof. Dr. Burhanettin DURAN’ın genel yayın yönetmenliğinde aylık periyotta hazırlanan Kriter Dergisi’ne röportaj verdi.
* Hızla seçime yaklaşan Türkiye’de siyaset gibi siyasilerin de gündemi yoğun. Bir yandan da asrın felaketinin izleri silinmeye, yaralar sarılmaya çalışılıyor.
* Sayın Cumhurbaşkanımız ile yaklaşan seçimleri, depremler sonrası inşa ve ihya faaliyetlerini, dünya gündemindeki başlıkları ve buna Türkiye’nin verdiği ve vereceği katkıları konuştuk.
* Bu yoğun tempo içinde Kriter ailesine vakit ayıran Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyoruz.
SÖYLEŞİ: Prof. Dr. Burhanettin DURAN
Sayın Cumhurbaşkanım, öncelikle tüm Türkiye’ye bir kez daha geçmiş olsun diyelim. Çok büyük bir afet yaşadık. Yaraları hızla sarmaya, yeniden ayağa kalkmaya çalışıyoruz. Bu süreçle ilgili son durum nedir? Neler yapıldığından bahsedebilir misiniz?
6 Şubat’ta “asrın felaketi” olarak nitelenen büyük depremler yaşadık. Ebedi aleme uğurladığımız elli bini aşkın vatandaşımız var. Öncelikle vefat eden kardeşlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Deprem felaketinin yaşandığı andan itibaren devletimiz bütün imkanlarıyla çalışıyor ve çalışmaya devam edecek. Ben de sürekli olarak depremden etkilenen şehirlerimizi ziyaret ediyorum. Tabii buralarda hem yeni inşa edeceğimiz konutlarımızın temel atma törenlerini gerçekleştiriyoruz hem de vatandaşlarımızla iftar sofrasında buluşuyoruz. Ramazan boyunca da daha sonra da depremzedelerimizi asla yalnız bırakmayacağız. Bundan sonraki süreçte birinci önceliğimiz deprem bölgesinin bir an önce ayağa kaldırılması. Bunun için gayret ediyoruz. Vatandaşlarımızın bütün ihtiyaçlarında yanlarında oluyoruz.
Deprem bölgesinde yeni konutların temellerini attık, atmaya devam ediyoruz. Yeni yerleşimleri planlarken, depremden etkilenen şehirlerimizin yönünü mümkün olduğu kadar ovalardan dağlara, zemini sağlam yerlere döndürüyoruz. Kadim şehir yerleşimlerimizi ise tarihi ve kültürel varlıklarımızı da yaşatacak, aynı zamanda afetlere karşı güçlendirecek bir anlayışla ihya ediyoruz. Bu çerçevede Adıyaman’da 4 bin 431, Kahramanmaraş’ta 7 bin 353, Gaziantep’te 6 bin 815, Hatay’da 3 bin 122, Malatya’da 6 bin 238 konutun temellerini attık. Toplam 27 bin 949 konutun inşasına fiilen başlamış durumdayız hatta bazıları şu anda bitme aşamasına geldi. Yaz mevsimine kadar da bunları bitireceğiz. Hedefimiz 319 bini ilk bir yıl içinde olmak üzere toplam 650 bin konutu tamamlayarak, deprem bölgesindeki vatandaşlarımıza teslim etmek.
BİLİM İNSANLARIYLA ÇALIŞMALARIMIZI DEVAM ETTİRECEĞİZ
Yaşanan acılar unutulmadı ve yenisi olmaması için de deprem gerçeğine göre yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini her zaman vurguluyorsunuz. Türkiye deprem bölgesi, başta İstanbul olmak üzere birçok şehrimizde bu risk artık yakından hissediliyor. Şehirlerimiz depreme hazır mı? Bu konularla ilgili ne gibi hazırlıklar var?
Bu durumu, kentsel dönüşümün önemini ben defaatle dile getirdim. Şimdi imarla ilgili zaten yasal düzenlemelerimiz var. Ama bu olaylardan sonra mesela Ulusal Risk Kalkanı Toplantısı gerçekleştirdik. Burada Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu afet riski altında toplanabilecek tüm tehlike ve tehditleri birlikte değerlendiriyoruz. Deprem bunlardan biridir. Aynı şekilde sel, yangın, heyelan, kuraklık gibi diğer doğal afetleri de buna eklemeliyiz. Yetmez, ayrıca salgın hastalıktan teröre, sığınmacı akınlarından ekonomik krizlere, diğer unsurları da buna ilave etmeliyiz. Hiç şüphesiz yaşadığımız jeopolitiğin dayattığı her ihtimali hesaba katmalıyız. Özetle, ülkemizin ve milletimizin varlığını, hayatını, geleceğini tehdit eden her krizi bir afet olarak görmek, öncesi ve sonrasıyla tedbirlerimizi buna göre düşünmek gerektiği kanaatindeyim.
İstanbul’da yaptığımız bu toplantıda yüzden fazla mühendisle, mimarla, jeofizikçiyle, jeoloji mühendisiyle, farklı alanlardan bilim insanlarımızla, hocalarımızla görüştük. Gaziantep’te Çevre Şehircilik Bakanım kendileriyle toplantılar yaptı. Ve bütün bunlardan sonra da tabii yeni bir adımı, düzenlemeyi yapmak mukadderdir diye düşünüyorum. Bunun için de tabii Allah lütfeder, vatandaşımız görevi bize tekrar verirse biz bilim insanlarımızla çalışmalarımızı da aynen devam ettireceğiz. Yeni dönemde kendileriyle bunu daha teferruatlı bir şekilde ele alıp yasal düzenlemeleri de yapmak suretiyle bir adım atacağız.
14 Mayıs seçimleri dünyanın en önemli seçimlerinden birisi olarak gösteriliyor. Sizin açınızdan bu seçimi daha önceki seçimlerden ayrı kılan özellikler nelerdir?
Bir kere şunu kabul etmek gerekiyor, bugün “Türkiye” adının geçtiği ve geçeceği her durum dünya gündeminin gözden kaçıramayacağı bir konu başlığıdır. Denizin 2 bin 500 metre altından uzaya ulaşmış bir Türkiye’den bahsediyoruz. Muharip düzeyde kendi uçağını yapmış 5 ülkeden biriyiz. Biz bilimi Antarktika’da dahi arayan nadir ülkelerin başında geliyoruz. Yerlilik ve millilik şiarıyla gemimizden otomobilimize, İHA ve SİHA’larımızdan tanklarımıza, elektrikli trenlerimizden uydularımıza 20 yılda dünyaya, göz kamaştırıcı ve ilham veren bir milli paradigma örneği sunduk.
SADECE 2,5 YILDA DOĞAL GAZI SÖKÜP ALDIK
İşte bu seçim, özellikle 20 yıl boyunca atılmış onca doğru adımın varacağı istikamet açısından hayati bir önem arz ediyor. Şu an bırakın yol ayrımını, bir an bile durmayı göze alamayacağımız bir mevkide ilerliyoruz. Size bu konuda çarpıcı bir örnek vermek istiyorum. Milletimizle bir müjde paylaşmıştık. Mavi vatan sınırlarımız dahilinde hidrokarbon kaynaklarına yönelik yaptığımız devasa büyüklükteki yatırımların ilk meyvesini, Batı Karadeniz’de karadan 170 kilometre uzaklıktaki bir bölgeden aldık. 2020’de milletimize duyurduğumuz bu müjdeyi en geç 2023’te sisteme kazandıracağımızı iddia ettiğimizde bunun mesnetsiz bir siyasi argüman olduğunu iddia edenler, inşallah 20 Nisan’da karada bir istiklal nişanesi olarak göğe yükselecek milli doğal gazımızın alevine ne kulp takacaklar merak ediyorum.
Karadeniz’de doğal gaz ilk olarak 1975’te keşfedildi. 1995’te bu keşfin kurumsal prosedürleri tamamlandı ve 2005’te keşfedilen bu gaz kara ile buluştu. Şimdi bu kronoloji üzerinden 14 Mayıs seçimlerinin ne denli önemli olduğuna dair bir görüşümü paylaşmak isterim. Keşiften karaya 30 yıl süren bu doğal gaz macerasında rezerv ve kara arasındaki mesafenin kaç kilometre olduğunu biliyor musunuz? Sadece 2,5 kilometre. Bizim, milletimizle paylaştığımız rezerv müjdesinin karaya olan mesafesi neydi? Tam 170 kilometre. Peki biz, denizin 2 bin metre altından tabiri caizse söküp aldığımız doğal gazı 170 kilometre öteye ne kadar sürede karaya ulaştırdık? Sadece 975 günde. Koalisyonlarla yönetilen bir Türkiye’de rezervden karaya 30 yılda sadece 2.5 kilometre ilerleyen doğal gaz iletimi, Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin dinamizminde neredeyse 2,5 yılda gerçekleşti. 14 Mayıs seçimlerinin sadece bu örnek üzerinden bile ne kadar öneme haiz olduğu ortada. Biz, parlamenter sistem illüzyonu üzerinden bir iktidar paylaşımına karşı, milletimizin hayrına dokunacak müjdeleri paylaştığımız, bu müjdeleri mucize denilecek süreçlerle hayata geçirdiğimiz siyasi bir anlayışın temsilcileriyiz. Cumhuriyetimiz açısından bir demokrasi menkıbesi sayılan 14 Mayıs tarihinde milletimiz kanımca yine gelişimin ve kalkınmanın tarafında olacaktır. (devam edecek-BUGÜNE KADAR MİLLETİMİZE NE SÖZ VERDİYSEK YERİNE GETİRDİK)