Tam 22 yıldır aralıksız iktidarda olan AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın 23. bütçesiyle çiftçiden sanayiciye, işçiden öğrenciye, yaşlısından gencine toplumun tüm kesimlerine hizmet etmeyi amaçladığını belirten Yılmaz, 23. bütçeyi hazırlıyor olmanın başlı başına istikrar göstergesi olduğunu, ülkenin aslında uzun dönemli bir yönetimle son derece büyük, önemli dönüşümleri yaşamasının da zeminini oluşturduğunu söyledi.
Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sağladığı hız ve dinamizmle, istikrarla Türkiye Yüzyılı hedeflerine kararlılıkla ilerlemeye devam edeceklerini vurguladı.
Bugün üzerinde en fazla durulan konulardan birinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olduğunu belirten Yılmaz, sistemin demokratik olmasının önem taşıdığının altını çizdi. Demokratik sistemlerde farklı yönetim biçimlerinin her zaman mümkün olduğunu dile getiren Yılmaz, parlamenter sistem ne kadar demokratikse başkanlık sisteminin de en az o kadar demokratik olduğunu ifade etti.
Bu sistemlerin ülkelere, bölgelere göre değişiklik gösterdiğini anlatan Yılmaz, şöyle konuştu:
“Türkiye’de de halkın oyuyla, halkın onayıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmiştir. Önceki sistemi yaşamasak, bilmesek neredeyse ideal bir sistemden çıkmışız da bozmuşuz gibi yönetim sistemimizi… Buna neredeyse ben de inanacağım buradaki ifadelerden. O çok şey yaptığınız eski sistem diyeceğim ben ona – tam ideal parlamenter sistem miydi, değil miydi o da tartışılır – 12 Eylül sonrası oluşturulmuş, vesayetçi bir anlayışla kurgulanmış, birçok ekonomik krizin, siyasal krizin oluştuğu, yaşandığı bir dönemden bahsediyoruz. Sanki böyle çok ideal bir şeyden çıkmışız da kötüye gitmişiz gibi bir atmosferin oluşturulmasını hiçbir şekilde doğru bulmuyorum.”
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin içinden geçilen konjonktürde ülkenin istikrarına, bekasına katkıda bulunan bir sistem olduğunu, yönetimde istikrarı sağladığını, salgın gibi, uluslararası meseleler gibi bazı krizlere, sıkıntılara karşı hızlı karar alınmasında etkili olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Halkımız başka bir karar vermediği sürece demokratik bir ortamda, bu sistemi devam ettireceğiz.” diye konuştu.
– “Her sistem gibi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de iyileştirilmeye açıktır”
Her sistem gibi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin de iyileştirilmeye açık olduğunu dile getiren Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu yönetim sisteminde tecrübeyle ortaya çıkan bazı eksiklikler varsa veya daha iyi yapılabilecek bazı şeyler varsa neden olmasın, burada bir tabu söz konusu değil. Öyle bir zihniyetimiz yok. Tam aksine ilk tartışmaları hatırlarsanız Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dinamik bir sistem olarak toplumun karşısına konulmuştur. İdarede yeri geldiğinde kanun bile gerektirmeden bazı tedbirler alabileceği şekilde tasarlanmıştır. Dolayısıyla geliştirilmeye, daha iyiye götürülmeye de her zaman açık bir sistemdir.”
Bir ülkede parti sayısını belirleyenin daha çok ülkelerin seçim sistemleri olduğunu ifade eden Yılmaz, örneğin başkanlıkla yönetilen ABD ile parlamenter sistemle yönetilen İngiltere’de az sayıda siyasi parti olduğunu, çünkü ikisinin yönetim sistemleri farklı olsa da dar bölge seçim sistemine sahip olduğunu belirtti. Yılmaz, şunları söyledi:
“Parti sayısı fazla mı Türkiye’de derseniz, bence de fazla parti var, 158 parti var. Bir kısmı neredeyse dernek diyebileceğimiz nitelikte ama parti. Parti kurmak bizde oldukça kolay, dernek kurmak gibi. Tabii seçime girebilen partinin belli şartları var. Onlar da her zaman tartışmaya açık hususlar. Malum yönetimde istikrar ve temsilde adalet, seçim sistemlerinin de özünü oluşturan hadisedir. İkisini de bir arada sağlayacak bir sistem elbette en ideal sistem. Bunu da bütün ülkeler tartışıyorlar biz de tartışmaya devam edeceğiz. Ama Siyasi Partiler Kanunu’nda da Seçim Kanunu’nda da mutlaka çalışmalar yapılması gerektiğine inanıyorum ülkemizin daha istikrarlı ve temsil gücünün de daha iyi noktaya gelmesi için. Bu tabii tek başına bir partinin değil birçok partinin birlikte tartışması, konuşması gereken meseleler.”
Bakanlarla ilgili tartışmalar yapıldığını da belirten Yılmaz, kendisinin parlamenter sistemde bakanlık, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak görev yaptığını, her iki dönemde de halk tarafından seçilmediğini dile getirdi.
Geçmiş sistemde seçilmiş milletvekilleri arasından Başbakan tarafından atama yapıldığını, bugün de seçilmiş veya seçilmemiş kişilerden atama yapıldığını anlatan Yılmaz, geçmişte de bakanların doğrudan seçildiği bir sistem olmadığını belirtti. Yılmaz, şöyle devam etti:
“Geçmiş sistemde ağırlıklı olarak seçilmiş kişiler arasından atanırdı, bakın yine atanırdı, onu ayırt etmeniz lazım. İnsanlar milletvekili olarak seçiliyor, bakan olarak kimse seçilmiyor. Milletvekilleri arasından bir kısmı, çoğunluğu geçmiş sistemde bakan olarak atanırdı, istisnai de olsa milletvekili olmayanlardan da bakan atamak mümkündü. Bakan atananlar da oldu geçmişte. Yeni sistemde de yine seçilmiş milletvekilleri arasından da atamak mümkün, olmayanlar arasından da bakan atamak mümkün. Bakanlar her zaman atanarak gelmişlerdir. Doğrudan bakanın seçildiği bir sistemi ben hatırlamıyorum, öyle bir sistemimiz hiçbir zaman olmadı. Ama elbette meşruiyetini seçilmiş başkandan ve meclisten alır yönetimler. Dolayısıyla bakanlar siyasi midir, değil midir? Elbette siyasidir ben öyle görüyorum. Bakanlarla meclisle daha yoğun bir ilişki olsun her zaman tartışılabilir bu. Hesap verme yöntemleri geliştirilsin, tabii ki bu tartışılabilir.”
– “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim merkezi”
Bütçede tartışılan konulardan birinin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olduğunu belirten Yılmaz, şunları ifade etti:
“Cumhurbaşkanlığı Sarayı dediğiniz yer, biz külliye diyoruz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, 85 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim merkezi. Elbette buranın belli altyapısı olacak, belli bir personeli olacak, elbette korunacak, elbette birtakım hizmetleri olacak. 85 milyonluk bir ülkenin yönetim merkezinden bahsediyoruz. Burada yanlış bir şey varsa da hep birlikte tabii ki bunları düzelteceğiz ama şunu rakam olarak söylemek isterim; Cumhurbaşkanlığı bütçesinin çok fazla olduğuna dair eleştiriler yapıldı. 2007 öncesinde biliyorsunuz başbakanlık vardı, kapandı başbakanlık, yeni sistemle başbakanlık bürokrasisiyle cumhurbaşkanlığı bürokrasisi birleşti. Buradan baktığınız zaman 2018 yılı bütçesinde başbakanlığın ve cumhurbaşkanlığının bütçesinin toplam bütçe içindeki oranı yüzde 0,32 imiş. 2025’te Cumhurbaşkanlığı için ki bu başbakanlık ve eski cumhurbaşkanlığının birleştiği hali, toplam bütçe içindeki payı yüzde 0,11. Bütün bu tartıştığımız bütçenin içindeki payı bu ve geçmişle de mukayesesi bu. Takdiri size bırakıyorum. Bu ödeneğin de önemli bir kısmı, barışı koruma hizmetleri gibi veya başka kurumların çalışmaları gibi, kütüphane gibi başka şeyler için kullanılıyor.”
Taşıt konusunun da çok tartışıldığını dile getiren Yılmaz, “2023 yılında 20 adet taşıt alımı öngörülmüş ama 3 adet Togg marka araç alınmış, 3 adet minibüs alınmış, toplam 6 adet taşıt alınmış. Herhangi bir artışa gidilmemiş. 2025’te yine Togg olmak üzere 20 taşıt alımı planlanmış.” dedi.
Bazı araçlardaki rakamsal artıştan bahsedildiğini ifade eden Yılmaz, bunun enflasyon muhasebesinden kaynaklanan değer artışı olduğunu, yani yeni bir araç alımından değil mevcut araçların yeniden değerlenmesiyle oluşan kaydi bir artıştan kaynaklandığını anlattı.