Dağlık Karabağ Masasında Kimler Olur?

TÜHA HABER / SETA Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin DURAN, Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın “savaşı yayarak” büyük güçlerin bir an önce Dağlık Karabağ çatışmasına müdahalesini sağlama hamlesinin boşa çıktığını, ne Gence’ye attığı füzelerin ne de “Türkler geliyor” yaygarasının beklediği desteği getirmediğini açıkladı.
Prof. Dr. Burhanettin DURAN, ‘Dağlık Karabağ Masasında Kimler Olur?’ başlıklı makalesini (UHA) Uluslararası Haber Ajansı‘na değerlendirerek şunları söyledi:
“Aksine Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, hem operasyon sahasında hem de diplomatik hamlelerinde giderek elini güçlendiriyor. En son Rus lider Putin’in, savaşın Ermenistan topraklarında gerçekleşmediğini söylemesi Dağlık Karabağ’ın geleceği açısından çok kritik idi. Putin, telefonlarına çıkmadığı Paşinyan’a Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün bu çatışmada henüz bir sorumluluğu olmadığını netleştirdi”.
Aliyev ise, işgal altındaki köyleri kurtarırken Paşinyan’ın provokasyonlarına rağmen topyekûn bir savaşa sürüklenmediğini ifade eden Prof. Dr. Burhanettin DURAN, “Rusya, ABD, Türkiye, İsrail ve İran denklemindeki güç dengesini de gayet iyi yönetiyor” dedi.
Prof. Dr. Burhanettin DURAN, Minsk üçlüsünün Ermeni işgali konusunda 28 yıldır başarısız olmasının, Aliyev’in “ateşkes için işgal sona ersin” argümanını meşrulaştırdığını hatırlarak, BM’nin Azerbaycan’ın toprağı olarak gördüğü Dağlık Karabağ’ın kaderinin uzun yıllar daha ertelenemez görüşünün öne çıktığını ve Paşinyan’ın Ermeni kontrolündeki bölgenin “bağımsızlığının tanınması” yönündeki çağrısının ise çaresiz bir öneri olmaya mahkûm olduğunu kaydetti.
Bu savaşın Ermenistan’ın işgal ettiği 5 ya da 7 reyondan çekilmesi ile sonuçlanması ihtimalinin giderek daha baskın hale geleceğini söyleyen Prof. Dr. Burhanettin DURAN, “Dağlık Karabağ’ın geleceği üzerine kurulacak masada Minsk üçlüsünün hepsi olur mu bilemem ancak Rusya ve Türkiye’nin aktif olacağı açık. Bu masanın kompozisyonu Kafkaslardaki yeni nüfuz sahibi güçlerin kimler olduğunu gösterecek” dedi.
“Batı yanlısı Paşinyan’ı teslim almak isteyen Putin, Aliyev ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki eşgüdüm sebebiyle bölgede yeni bir denge kurulmasına razı olmak durumunda” olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Burhanettin DURAN, Belarus, Dağlık Karabağ ve Kırgızistan gibi Rusya’nın nüfuz iddiasındaki bölgelerde oluşan istikrarsızlıkların Moskova’nın çatışmalara (Suriye ve Libya’da olduğu gibi) doğru zamanda müdahale ederek kendini güçlendirme politikasının sınırlarını ve yeni zorluklarını gösterdiğinin altını çizdi.
Prof. Dr. Burhanettin DURAN,Türkiye’nin etrafındaki güç boşluklarında aktif rol üstlenmesinin Ankara- Moskova ilişkilerini yeni bir zemine taşıdığına vurgu yaparak, rekabet ve iş birliği sarkacındaki bu ilişkinin 2015’teki uçak düşürülmesinden sonra Suriye’de başladığını ve giderek Ankara’nın kapasite geliştirerek daha etkili olabildiği bir seyre evrildiğini belirtti.
Suriye’ye kıyasla, Libya’da ve Ermenistan- Azerbaycan çatışmasında Ankara’nın eli daha güçlü bulunduğuna değinen Prof. Dr. Burhanettin DURAN, her yeni rekabet alanında Moskova ve Ankara arasındaki ilişkinin test edildiğinin açık olduğunu, ancak beklenenin aksine gerilimler kopuşla değil, çatışmaların farklı bir şekilde yönetilmesiyle sonuçlandığını, Moskova’nın aşırı yayılmadan yorulduğu gözlenirken ve Ankara etrafındaki türbülansa pro-aktif müdahale konusunda ısrarcıolduğuna işaret etti.
Prof. Dr. Burhanettin DURAN, Dağlık Karabağ’daki çatışmaya komşu İran’ın ise güvenlik kaygılarının hayli yüksek olduğunu hatırlatarak, Trump Yönetiminin maksimum baskı politikası ile nefesi kesilen Tahran’ın, sadece sınır köylerine füze düşmesinden kaygılı olmadını ifade etti.
“İsrail başta olmak üzere diğer güçlerin etkisiyle çatışmanın içeri taşınması ihtimalinden çekiniyor” diyen Prof. Dr. Burhanettin DURAN, “Tahran, bir yandan Dağlık Karabağ’ın “Azerbaycan toprağı” olduğunu vurguluyor, diğer yandan hızla ateşkes ilan edilmesini istiyor. Zira Tahran, uzun sürecek bir savaşın Dağlık Karabağ’a gelebilecek yabancı savaşçılarla İran’ı istikrarsızlaştırmasından çekiniyor. Bakü ve Tel Aviv arasındaki iyi ilişkilerin çeşitli manevralarla “Güney Azerbaycan” temelli bir toprak bütünlüğü krizi oluşturmasından korkuyor. Ankara’nın Bakü’ye aktif desteğinden de tedirgin” olduğunu açıkladı.
Prof. Dr. Burhanettin DURAN, Türkiye’nin Dağlık Karabağ çatışmasındaki aktif pozisyonunun İran’ı istikrarsızlaştırmakla uzaktan yakından ilgili olmadığının altını çizerek, Tahran’ın Suriye iç savaşında Şii milisler marifetiyle yaptığı hatayı Ankara’nın tekrarlamayacağını, bölge ülkeleri için toprak bütünlüğünü ve istikrarı destekleyeceğini; ayrılıkçılık ve terörle mücadele edeceğini ifade etti.
“Ancak İran elitlerinin “direniş” adı altında bölgeyi (başta Suriye) ne kadar istikrarsızlaştırdıkları ve İsrail’in güçlenmesine katkı sağladıkları da hatırlanmalı” diyen Prof. Dr. Burhanettin DURAN,.”Ankara-Moskova-Tahran hattında yeni bir denklem oluşuyor. ABD seçimlerinin sonucu, her hâlükârda, bu süreci hızlandıracak” dedi.
HABER : Ataner YÜCE
[TÜHA Haber Ajansı, 11 Ekim 2020]