Doğanın çağrısı!
Güneş solgun. Deniz bile kararmış, hırçın dalgaları vuruyor kıyıya. Her yıl yaşanan orman yangınlarıyla birlikte, ciğerlerimiz yanıyor. Birçok canlının dünyada cehennemi yaşayarak hayatını kaybettiği yangınlarda, yine hayatta kalmayı başaran birçok canlı da yaşam alanlarından mahrum kalıyor.
İnsanoğlu ne zaman insan olmayı öğrenecek ya da zaten insanlığın doğası mı zalim olmak. Bizi hayvanlardan ayıran özelliğimiz düşünmek, ancak dünyanın ekolojik dengesini bozmanın bugünümüze ve yarınımıza olacak olumsuz etkilerini düşünmeden hareket ediyor olmak kabul edilemez.
Bu dünyada yalnız değiliz. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinin ilk basamağı olan fizyolojik ihtiyaçlarda, nefes alma en temel ortak ihtiyaçlarımızdandır. Kimsenin bir başkasının nefes alma özgürlüğünü tehdit etmesi kabul edilebilecek bir durum değildir. O ağaçların her biri, hepimizin nefesi iken, birçok canlının da yuvasıdır.
Son yıllarda özellikle Ege kıyılarını hedef alan orman yangınları, doğanın sırtına saplanmış bir hançerden farksızdır. Çünkü yanan alanların tekrar ağaçlandırılması yerine beton yığınlarına dönüştürülmesi, akıllara kasıt ihtimalini getirmektedir. İnsanoğlu bunu kendine nasıl yapar.
Kıt kaynakların azaldığı, üretimin durağanlaştığı günümüzde doğaya, tarıma yatırım yapmamız gerekirken, belli bir kesimin gelir düzeyini hızla yükselten inşaat sektörünün ön plana çıkması insanlığa yapılan en büyük haksızlık.
İklim dengesinin bozulması, ekonomik koşullar tarımı aşağı çekmektedir. Birbirine bağlı zincir halkalarından oluşan döngü yangınlarla bozulmaktadır.
Doğanın dengesinin bozulması, iklime etki etmekte, yağmurların azalması, mevsim anormaline, böylelikle tarımda verimsizliğe neden olmaktadır. Ekonomik koşullar nedeniyle ekili tarım alanlarının da azaldığı günümüzde, bu alanların da çıkan yangınlar nedeniyle telef olması bizler için tehlike çanlarını çalmaktadır.
Kıt kaynakların azalması, yakın zamanda arz talep dengesizliğine de neden olarak ekonomik kriz olarak karşımıza çıkacaktır.
Görüldüğü üzere yaşam döngüsü birbirine bağlıdır. Bir halkada meydana gelen olumsuzluk, domino etkisi ile diğer halkalara da etki etmektedir. Bu nedenle; kimsenin bir başkasının yaşam özgürlüğünü olumsuz etkileyecek davranışlarda bulunması kabul edilemez.
Bir kibrit, doğanın sırtına saplanan bir hançerken, öte yandan tüm canlıların yaşamına kast eden bir cinayet, bir insanlık suçudur. Bir izmarit, bir çöp ya da yangına sebep olacak hiçbir davranışın bahanesi olamaz.
Yanan ormanların yerini betonların alması kabul edilemez. Geleceğimiz için doğanın dengesinin korunması şarttır. Aksi takdirde afetlerle doğa intikamı aldığında, kimsenin söyleyecek tek bir sözü olamaz.
Eski uygarlıklarda doğa ile savaşmak yerine doğa ile bir bütün olarak hareket edilmekteydi. Doğa ile savaşmaya başlanıldığında tarih uygarlıkların yok olduğuna şahit olmuştur. Bu sebeple, doğaya saygı duymalıyız. Doğayı koruduğumuzda, doğa bize meyvesini verecektir.
Saygılarımla!
Yazar* Gül Kabacaoğlu