TÜHA HABER / Türkiye 2020’de yüzde 1,8 büyümeyi başardı. Ancak kredi muslukları açılarak sağlanan büyüme, vatandaşın gelirine yansımadı. Kişi başına düşen gelir dolar bazında yüzde 6,7 azaldı ve son 14 yılın en düşüğüne geriledi.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2020 yılına ilişkin açıkladığı büyüme ve milli gelir verilerine göre Türkiye ekonomisi, Covid-19 salgınının gölgesinde geçen 2020 yılında yüzde 1.8 büyüdü. Hükümet pek çok ülke ekonomisinin küçüldüğü 2020 yılında, Türkiye ekonomisindeki büyümeden memnun. Ancak ekonomi 2020 yılında büyüse de, kişi
Ekonomistlere göre, büyük oranda krediler yoluyla gerçekleşen bu büyüme işsizlik, yoksulluk ve gelir dağılımı gibi sorunları çözmekten çok uzak.
Türkiye 2020’nin ilk çeyreğinde yüzde 4,5 büyümüş, pandeminin hem sosyal hayatı hem de ekonomiyi felç ettiği ikinci çeyrekte ise yüzde 9,9 küçülmüştü. Ekonomi yönetiminin açıkladığı kredi paketlerinin devreye alınmasıyla üçüncü çeyrekte yeniden yükselişe geçen ekonomide son çeyrek büyümesi ise yüzde 5,9 olarak gerçekleşti.
Yüzde 1,8 olarak gerçekleşen büyüme beklentilerin altında kalsa da, Türkiye salgın yılı olan 2020’de G-20 ülkeleri arasında Çin’den sonra büyüyen tek ülke oldu. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan da Twitter hesabından ‘büyüme’ açıklaması yaptı. Bakan Elvan, “Küresel sağlık krizinin damga vurduğu 2020’yi büyümeyle kapatan nadir ülkelerden olduk” ifadesini kullandı.
“Maliyetli bir büyüme oldu”
Peki Türkiye’nin büyüme performansı, ekonomiyi iyileştirmek için yeterli mi?
DW Türkçe’ye konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı, “Bu pozitif büyümeyi ‘maliyetli’ bir büyüme olarak değerlendirmek lazım” diyor. Özellikle Merkez Bankası’nın 2020 yılında eriyen ve muhalefet ile hükümet arasında polemik konusu olan 128 milyar dolarlık rezerve dikkat çeken Prof. Günçavdı, ekonomi alanında 2020’nin en çarpıcı olayının büyüme değil, rezerv erimesi olduğunu savunuyor.
Kişi başında düşen gelir 14 yılın en düşüğü
2020’de ekonomide büyüme gerçekleşse de, vatandaşın yıllık geliri dolar bazında son 14 yılın en düşük seviyesine gerilemiş durumda. 2007 yılında 9 bin 735 dolar olan kişi başına yıllık gelir, 2013 yılında 12 bin 582 dolara kadar çıkmıştı. Dolar bazında kişi başına gelir miktarı, 2013 yılından itibaren düşüşe geçmişti. TÜİK verilerine göre, kişi başına yıllık gelir 2020 yılında Türk Lirası (TL) bazında yüzde 15 artmış gözükse de, dolar bazında gelirler yüzde 6,7 azalma ile 8 bin 599 dolara kadar indi.
“Düşük büyümenin dramatik sonuçları var”
Ekonomide yüzde 1,8’lik büyümenin topluma eşit şekilde dağıtılması halinde, kişi başına gelir ortalamasının 2019’a göre çok da değişmeyeceğini dile getiren Prof. Günçavdı, “Ama bir de bunun eşitsiz dağıtıldığını düşünürseniz, ki göstergeler bunu işaret ediyor, bu çok düşük büyüme oranı en azından toplum içindeki bir takım kesimlerde dramatik sonuçlar ortaya çıkarmıştır, çıkarmaktadır diye düşünebiliriz” diye konuşuyor.
“Kredi bazlı bir büyüme oldu”
Türkiye ekonomisinin 2020 yılını büyüme ile kapatmasının en önemli nedeni, ekonomi yönetiminin kredi musluklarını açması oldu. DW Türkçe’ye konuşan Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz, pandeminin başlangıç döneminde Türkiye’nin 2020 yılında ciddi bir küçülme yaşayacağına dair öngörülerin olduğunu ancak bunun gerçekleşmediğini söylüyor. Prof. Yılmaz, “Bunun en önemli nedeni, çok güçlü bir kredi politikası uygulanması oldu” diyor.
Başta kamu bankaları eliyle olmak üzere kredi arzında büyük bir sıçrama yaşandığını vurgulayan Kamil Yılmaz, “Dolayısıyla kredi bazlı bir büyüme yaşandı diyebiliriz. Kredi aracıyla talep canlandırıldı. Bu da ekonomide yüzde 3-5 küçülme beklenirken, tam tersi büyümeye yol açtı” diye konuşuyor.
“İnşaat sektörü artık Türkiye’yi taşıyamıyor”
Ekonominin kredi yoluyla büyütülmesinin işsizlik ve gelir dağılımı açısından doğru olmayan bir yol olduğunu kaydeden Prof. Yılmaz, “İşsiz sayısı reel olarak baktığımızda 10 milyonu geçiyor. Bu kesimler, hane halkları pandemi döneminden çok kötü etkilendi. Türkiye’de ekonomi yavaşlamaya başladığında reçete her zaman kredi hacmini artırmak oldu. Bu bir politika tercihi. Ancak devreye sokulan kredilere zengin kesimler ulaştı ama yoksul kesimler aynı oranda ulaşamadı” şeklinde konuşuyor.
Prof. Yılmaz, uzun yıllardır ülke ekonomisinin itici gücü olarak konumlandırılan inşaat sektörünün son 3 yıldır küçüldüğüne işaret ederek, “İnşaat sektörü artık Türkiye’nin büyümesini taşıyamıyor. 2020 verilerinde de bunu görmüş olduk” diyor.
2020 yılında Türkiye’de sanayi sektörü 2020’de yüzde 2, tarım ise yüzde 4,8 büyüdü. Pandeminin en çok vurduğu hizmetler sektörü yüzde 4,3 küçülürken, inşaat sektöründeki küçülme ise yüzde 3,5 oldu.
Makine yatırımları yüzde 21 büyüdü
Büyüme verisinde olumlu bir tablo ise yeni yatırımlarda gözlendi. Yılın son çeyreğinde yatırımlar yıllık olarak yüzde 10,3 büyüdü. Özellikle makine ve teçhizat yatırımlarındaki artışın inşaat yatırımlarının önüne çıktığı görüldü. Makine ve teçhizat yatırımlarında 2020’de yıllık büyüme yüzde 21’i aştı.
“İşsizliğin azalması için en az yüzde 4 büyüme şart”
DW Türkçe’ye konuşan Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Murat Sağman’a göre, her şeye rağmen Türkiye’nin 2020 yılında büyümeyi başarmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendirmek gerekiyor.
Bununla birlikte elde edilen büyümenin işsizliği azaltmak için yeterli olmadığını vurgulayan Sağman, “Türkiye’nin işsizliği azaltması için en az yüzde 4 büyümesi gerekiyor” diyor.
2020’de elde edilen büyümenin ‘sürdürülebilir’ olmadığını öne süren Sağman, “Sürdürülebilir büyüme olması için enflasyonda istikrar olması, faizlerin düşmesi ve yatırım gelmesi lazım” değerlendirmesinde bulunuyor.
İhracatta şaşırtan düşüş
TÜİK verilerine göre, 2020 yılında ithalat yüzde 7,4 artarken, Türk Lirası’ndaki değer kaybına rağmen ihracatın yüzde 15,4 gerilemesi dikkat çekiyor.
Peki 2021 yılına ilişkin büyüme tahminleri nasıl şekilleniyor?
Eylül ayının sonunda açıklanan 2021-2023 orta vadeli programında 2020 büyümesi yüzde 0,3 olarak öngörülmüştü. Ekonomi yönetiminin 2021 büyüme tahmini ise yüzde 5,8 olarak belirlenmiş durumda.
“2021 büyümesi yüzde 5’i bulamayabilir”
DW Türkçe’ye konuşan Işık Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Evren Bolgün, özellikle inşaat ve hizmet sektörlerinin büyüme üzerindeki olumsuz etkisinin sürdüğüne işaret ediyor. Bu durumun sanayi sektöründeki büyümeyi de yavaşlatan bir etki yarattığını ifade eden Bolgün, “Dolayısıyla tüm bu unsurlara bakıldığında, görünen 2021 yılında büyümenin yüzde 4,5-5 seviyelerine çıkma ihtimalinin bir miktar zorlaşmakta olduğunu söylememiz mümkün” diyor.
2021 yılının ilk çeyreğinde de hizmet sektörünün kapalı kalmaya devam ettiğine dikkat çeken Bolgün’e göre, hizmet sektörünün büyüme üzerindeki negatif etkisinin yıl boyunca sürmesi büyük bir olasılık.
HABER : Aram Ekin Duran & İstanbul
[TÜHA Haber Ajansı, 02 Mart 2021]