Eurofighter satışı yeni bir dönemin başlangıcı mı?
Rusya ile gerilimin tırmandığı, Ortadoğu’nun türbülansa sürüklendiği, Trump’ın ABD Başkanı seçildiği bir dönemde Türkiye’ye yapılacak Eurofighter satışı önemli bir dönüm noktası olabilir. Peki fırsatlar ve riskler neler?
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Deutsche Welle’den Değer AKAL’ın haberine göre, Sınırlarına dayanan jeopolitik gerilim ve çatışmalardaki tırmanış, Türkiye’yi askeri ve savunma yetkinliklerini artırmaya, özellikle de Türk Hava Kuvvetleri’nin eskiyen savaş uçakları filosunu acilen modernleştirmeye, yeni nesil jetlerle güçlendirmeye zorluyor.
Ankara’nın satın almak istediği 40 adet Eurofighter Typoon savaş uçağının tedariği bu nedenle kilit önem taşıyor.
Bu talebe uzun süre yeşil ışık yakmayan Almanya, geçen ay sürpriz bir hamleyle tutum değiştirdi.
Başbakan Olaf Scholz, 19 Ekim’de gerçekleştirdiği İstanbul ziyaretinde Eurofighter satış sürecinin başlatılması için ilk onayı verdiklerini resmen açıkladı. Scholz, İngiltere’nin öncülüğünde yürütülen sürecin başında olunduğunu, müzakerelerle sürecin ileriye taşınacağını söyledi.
Uzmanlar, Türkiye’ye Eurofighter satışının yeni bir döneme kapı aralayan önemli bir dönüm noktası olabileceğine işaret ediyor.
Eurofighter kararı neyi sembolize ediyor?
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) AB Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp’a göre bu jetlerin Türkiye’ye satışı aynı zamanda daha kapsamlı bir savunma iş birliğinin habercisi olabilir.
Eralp DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, “Rusya’dan S-400 alımı nedeniyle ABD’den F-35’leri alamamak Türkiye’ye büyük bir darbe vurdu, Eurofighter’ları almak yaşlanan savunma sistemine büyük katkı sağlayacaktır. Ama bunun aynı zamanda bir jet satışının ötesine geçen sembolik bir önemi olduğunu da düşünüyorum. Bu süreç, savunma alanında iş birliği yönünde atılacak somut adımların bir başlangıcı olabilir” dedi.
Berlin merkezli Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi (CATS) uzmanı Dr. Yaşar Aydın da Eurofighter’lara yeşil ışık yakılmasını, “Bu yeni bir döneme işaret ediyor. Önümüzdeki dönemde Türk-Alman ilişkilerinin daha güvenlik ağırlıklı bir çerçevede ilerleyebileceğini söyleyebiliriz. Güvenliğin, zaten güçlü olan ticari ilişkilerinin yanına, ikinci bir güçlü sütun olarak eklendiğini düşünüyorum” sözleriyle değerlendiriyor.
Avrupalı müttefiklerinden Ankara’ya kritik mesajlar
Almanya ve İngiltere’den, uzmanların bu değerlendirmeleri doğrultusunda mesajlar verildi.
Eurofighter satışı, İngiliz Savunma Bakanı John Healey’in 14 Kasım’da Ankara’da bir araya geldiği Savunma Bakanı Yaşar Güler ile görüşmesinde ele alındı. Healey’in ziyareti ile ilgili olarak İngiltere Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada aslında daha kapsamlı bir savunma iş birliğine işaret edildi.
Açıklamada, ziyaret sırasında İngiltere’nin “Türkiye ile ortak savunma sanayi öncelikleri konusunda iş birliğini genişletmeyi taahhüt edeceği” belirtildi. NATO müttefiki iki ülkenin “savunma sanayi alanında ortak bir strateji izleme planları” olduğuna dikkat çekilen, bu alandaki iş birliğinin derinleştirileceğine vurgu yapılan açıklamada, savunma alanında tedarik fırsatları ve ortak ihracat girişimleri için yapısal bir diyalog sürecinin başlatılması hedefinin de altı çizildi.
Almanya Başbakanı Scholz da İstanbul’daki açıklamasında yeni bir dönemin ipuçlarını vermişti.
Scholz, Türkiye ile ikili ilişkilerin çok olumlu yönde gelişmekte olduğunu, daha da geliştirileceğini söyledi. İki ülke arasında ekonomi, dış politika ve savunma sanayi iş birliği alanında diyalog kanalları oluşturulduğunu, hatta iki ülke arasında “Hükümetlerarası İstişare” formatının yeniden canlandırılabileceğini, bunun da ilişkilerde gelinen noktayı gözler önüne serebileceğini duyurdu.
Alman-Türk Hükümetlerarası İstişare toplantısının ilki Ocak 2016’da dönemin başbakanları Angela Merkel ile Ahmet Davutoğlu başkanlığında yapılmış, ancak iki ülke arasında yaşanan gerilimler nedeniyle daha sonra askıya alınmıştı.
Savaş endişesi, safların sıkılaştırılmasına yol açıyor
Son günlerde Ukrayna’nın Washington’un onayıyla Rusya topraklarını ABD füzeleriyle hedef alması, bunun hemen ardından ABD Başkanı Joe Biden’ın Kiev’e tedarik ettikleri anti-personel kara mayınlarını kullanmasına yeşil ışık yakması, Kremlin’in bu hamlelere nükleer doktrin hamlesiyle yanıt vermesi, Rusya ile nükleer savaş endişesinin artmasına yol açtı.
Uzmanlar henüz bu eşikte olunmadığına ilişkin değerlendirmelerle endişeleri azaltmaya çalışırken, Avrupa hükümetleri Rusya ile olası bir savaş durumunda ne yapılması gerektiği konusunda kamuoylarını bilinçlendirme çalışmaları yürütüyor. Gerilim gün geçtikçe tırmanıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brezilya’daki G20 zirvesi dönüşünde gazetecilere yaptığı açıklamada, gelişmelerin “bölgeyi ve dünyayı yeni ve büyük bir savaşın eşiğine getirebileceği” endişesini dile getirdi.
Ortadoğu’da tırmanan gerilim de bölgesel savaş kaygılarını artırıyor. ABD başkanlık seçimlerini kazanan Donald Trump’ın Ocak ayında başkanlığı devralmasıyla birlikte bu bölgede gerilimin daha da tırmanabileceği, Washington’un İran’a karşı tutumunu daha da sertleştirebileceği öngörüleri yapılıyor.
Avrupa ve Ortadoğu’da daha geniş bir alana yayılacak savaş endişesi ve Trump’ın “Önce ABD” politikası, Türkiye’nin olduğu kadar Avrupa ülkelerinin de güvenliğini, ekonomilerini zorlu sınamalarla karşı karşıya getiriyor, bu ülkeleri safları sıkılaştırmaya zorluyor.
Bu sınamalar, Almanya’yı da stratejik çıkarlarını önceliklendiren bir bakış açısını benimsemeye, jeostratejik konumu nedeniyle Türkiye’ye silah satışları konusundaki tutumun değiştirmeye yöneltti.
İki tarafın da birbirine ihtiyacı var
CATS uzmanı Yaşar Aydın, bunda Türkiye’nin son yıllarda artan öneminin rol oynadığı görüşünde.
Aydın, “Almanya için Türkiye’nin önemi, Ukrayna savaşı ve türbülanslı bir döneme giren Ortadoğu nedeniyle arttı. Ayrıca Türkiye tabii ki savunma alanında hâlâ yüksek oranda ithalata bağımlı, Batı’ya ihtiyacı var. Ancak teknoloji transferine sadece Türkiye ilgi duymuyor. Avrupa, Almanya, Alman savunma şirketleri de SİHA’lar üreten Türkiye’ye, Türk savunma sanayisine, teknoloji transferine ilgi duyuyor” dedi.
Nilgün Arısan Eralp’e göre gelişmeler Türkiye’yi de NATO’ya yakınlaşmaya zorluyor.
Eralp, “Farkındaysanız Türkiye ile Rusya arasındaki o eski yakınlık yok artık. Türkiye de Karadeniz’de Rusya’nın varlığından tedirgin… Son gelişmeler neticesinde NATO içinde de Avrupa kanadı güçlenecek, Türkiye de onun içinde yer almak istiyor. Avrupa ülkeleri safları sıkılaştırıyor bu nedenle aslında bir ara hasım gibi gördükleri Türkiye’ye önem atfetmeye başladılar” diye konuştu.
Eralp, Avrupa ülkelerinin Türkiye ile savunma alanındaki iş birliğinin AB ekseninde değil daha çok ikili iş birlikleri ekseninde ilerleyeceği değerlendirmesini paylaşırken, “Çünkü aslında Türkiye’yi güvenilmez ortak olarak görüyorlar. ‘Ne yapacağı belli olmaz, bugün bizle yakınlaşıyor ama yarın yine tutum değiştirebilir’ diyorlar. Türkiye daha yeni BRICS’e üyelik başvurusu yaptı. Ankara’nın ‘denge politikası’ olarak nitelendirdiği, belirli ülkeleri birbirine kullanma hamleleri artık geri tepiyor. BRICS başvurusu AB’ye gözdağıydı, bu başvuru kabul edilmedi, Türkiye kendisi mahcup oldu. Sorun şu ki Türkiye’ye iki cephede de sıcak bakılmıyor, Truva atı olarak algılanıyor” dedi.
TEPAV uzmanı bu nedenle Eurofighter satışının savunma alanındaki Avrupa ülkeleri ile ikili bazda da olsa yeni bir iş birliği dönemi için bir başlangıç olabileceğine, bu sürecin iki taraf arasında en büyük sorunu oluşturan karşılıklı güvensizliğin giderilmesine de zemin sağlayabileceğine vurgu yaparak, “Türkiye’nin de Avrupa ülkelerinin de buna ihtiyacı var” sözlerini kaydetti.
Bununla birlikte Eralp, Ankara’nın da atması gereken adımlar olduğunu söyleyerek bunları şöyle sıraladı:
“Türkiye, AB, Avrupa, Batı ile ciddi bir ilişki istiyorsa tekrar güvenilir olmak zorunda. Bu güven de Eurofighter gibi iş birlikleri yoluyla kazanılabilir. Kanımca Türkiye de bunu yapmaya çalışıyor. Ama Türkiye’nin hem iç hem dış politikada bilgi ve deneyime dayalı kurumsal bir politika geliştirmek zorunda. Birkaç kişinin verdiği kararlarla ne yazık ki savruluyoruz.”
Almanya’da hükümet değişikliği Eurofighter satışını sekteye uğratır mı?
Koalisyon hükümetinin dağıldığı Almanya’nın 23 Şubat’ta erken seçime gitmesi bekleniyor. Türkiye ile Hükümetlerarası İstişare toplantısının seçimlerden önce yapılması çok da mümkün görünmüyor.
Peki hükümet değişikliği Türkiye ile savunma alanındaki iş birliğini, Eurofighter satışını sekteye uğratır mı? CATS uzmanı Yaşar Aydın buna ihtimal vermediğini söylüyor.
Son seçim anketleri, seçimlerden Hristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU) birinci parti çıkacağına işaret ediyor.
Aydın ise henüz seçimlerden kimin birinci parti çıkacağının belirsiz olduğuna, erken seçimlerin yapılması planlanan Şubat ayına daha üç ay bulunduğuna, bu anketlerin değişebileceğine, SPD’nin de birinci parti çıkabileceğine dikkat çekiyor.
Bununla birlikte Aydın, muhafazakarların da yer alması muhtemel yeni koalisyon hükümetinin Türkiye ile bu yeni süreci sekteye uğratmak istemeyeceğini, “Almanya’nın Türkiye’ye yönelik değişen tutumu sadece Scholz’un tutumuyla sınırlı değil” sözleriyle aktarıyor.
Ancak Aydın, önümüzdeki dönemde Ankara’nın dış politika hamlelerinin de belirleyici olacağı görüşünde.
Yunanistan ile ilişkilerini normalleştirmesi, Doğu Akdeniz politikalarını gözden geçirmesi ve Rusya’ya uygulanan yaptırımlara uyum göstermeye başlaması, Türkiye’nin Batı İttifakı’na yakınlaşmaya dönük attığı adımlar olarak değerlendiriliyor.
Yaşar Aydın, Ankara’nın yakın geçmişte olduğu gibi Avrupa başkentleri ile ilişkilerinde aslında hiçbir kazanım elde edemediği gerilimlere yol açacak hamlelerden kaçınması gerektiğine vurgu yaparken, AB ve ABD’nin terör örgütü olarak sınıflandırdığı Hamas konusundaki tutumunun da önem taşıyacağını söylüyor.
Aydın, “Türkiye Hamas’ı bırakmaz diye bir şey yok bence. Müslüman Kardeşler meselesinde de artık Ankara bildiğiniz gibi çok farklı bir noktada. Hamas konusunda benzer bir tutum değişikliğine tanık olmamız mümkün. Dikkat ettiyseniz Erdoğan Scholz’un İstanbul ziyaretinde İsrail’i eleştirdi ama Berlin ziyareti esnasındaki söyleminden daha ılımlı bir söylem kullandı. Ayrıca Türkiye Hamas konusunda belirli açıklamalar yapıyor olsa da İsrail ile ticareti devam ettiriyor, bunu da zaten Avrupalılar görüyor” diye konuştu.
Eurofighter görüşmelerinde neye odaklanılıyor?
Bu arada Almanya’nın yanı sıra İtalya, İspanya ve İngiltere’nin yer aldığı Eurofighter konsorsiyumu ile Türkiye arasında süren teknik görüşmelerin hızla tamamlanması hedefleniyor.
Türk Savunma Bakanlığı kaynakları bu sürecin başladığını Almanya’nın “geçici satış otoritesini” onayladığı bilgisini paylaşarak duyurdu. Bu, Almanya’nın savunma sanayi ihracatı kapsamına giren satışlar için görüşmelerin başlatılmasına imkan sağlayan bir izin, bir tür yetkilendirme. Satışın gerçekleşmesi için tüm onay süreçleri tamamlanmış değil. Henüz mutabakat zaptı imzalanmadı. Berlin, teknik görüşmeler tamamlandığında daha nihai onayını verecek.
Türkiye ile müzakerelere İngiltere öncülük ederken, süren teknik görüşmelerde jetlerin teslimatından bakımlarına, Türk pilot ve personellerin eğitiminden Eurofighter’ların Türk hava savunma sistemine entegre edilmesine uzanan pek çok önemli başlık yer alıyor.
DW Türkçe’nin edindiği bilgilere şu anda üretim hattında Katar için üretilen Eurofighter’lar var. Türkiye’nin acil ihtiyaçlarını karşılaması için bunların Türkiye’ye satışının söz konusu olabileceği belirtiliyor. Alman kaynaklar ayrıca ilk aşamada talep edilen jetlerin bir kısmının ikinci el olarak tedarik edilebileceği daha ileri aşamalarda yeni jetlerin verilebileceğine de dikkat çekiyor.
Eurofighter üreticisi Airbus’un Türkiye Başkanı Simon Ward, havacılık ve savunma uzmanı gazeteci Tolga Özbek’e Ekim ayında verdiği röportajda “Eurofighter’ı kısa süre içinde Türkiye’de görebiliriz” açıklamasını yapmıştı.
Özbek ayrıca Eurofighter görüşmelerine ilişkin kaleme aldığı bir diğer haberinde Türkiye’nin son yıllarda savunma alt yapısını yerli ve milli imkanlarla geliştirdiğini ve bu sistemlerin Eurofighter’lara entegre edilmesini istediğine dikkat çekti. Özbek bu nedenle Türk savunma şirketlerinin de masada olduğu, ASELSAN, Roketsan, HAVELSAN gibi Türk savunma şirketlerinin ekiplerinin Eurofighter ekipleri ile toplantılar yaptıkları bilgisini paylaştı.
Geride bırakılan “Üstü kapalı ambargo” dönemi
Alman savunma şirketlerinin, geliştirdikleri silah ve askeri malzemeleri yurtdışına satabilmek için hükümetten onay almaları gerekiyor. Alman hükümeti bu onay konusunda, uluslararası hukuk ve siyasi gelişmeler temelinde değerlendirmelerde bulunuyor. Onay konusunda, NATO ülkelerine yapılacak silah satışları ayrı bir kategoride değerlendiriliyor ve genelde daha hızlı olur veriliyor.
Ancak Almanya, 2016 yılındaki 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Türkiye’ye silah ihracatını belirli kalemlerde sınırlandırmaya başladı. Almanya, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde düzenlediği sınır ötesi operasyonlar sonrasında ise bir NATO üyesi olmasına rağmen Türkiye’yi diğer müttefiklerinden farklı bir değerlendirmeye tabi tutmaya, neredeyse hiçbir savunma ihracatı talebine onay vermemeye başladı. Bu kısıtlamalarda Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikaları ve Yunanistan’a yönelik “bir gece ansızın gelebiliriz” söylemleri de etkili oldu.
DW Türkçe’nin savunma kaynaklarından edindiği bilgilere göre son yıllarda, Türkiye’nin Alman firmalarından temin etmek istediği 500’ün üzerinde silah ve askeri malzeme kalemi, Alman hükümetinden onay alamadı.
Silah satışına uyguladığı kısıtlamalar nedeniyle Türk hükümeti, uzun süredir Almanya’yı “üstü kapalı ambargo” uygulamakla eleştiriyordu.
Berlin, Ekim ayında bu kısıtlamaları kaldırmaya başladı. NATO kapsamında da görevler icra edebilecek Türk denizaltılarının ihtiyacı olan teknik malzemeler ve silahlar, yıllar sonra satışına onay verilen ilk savunma sanayi ürünleri arasında yer aldı. Türkiye’ye füze, torpido ve deniz platformu yedek parçalarından oluşan yaklaşık 400 milyon euro değerinde silah ihracatına onay verildi.
Şimdi dikkatler Eurofighter’ları verilecek nihai onaya çevrildi.
Gazeteci* Değer AKAL, DW