“Filistin-Kadınlar Yazdı” ve “Kadın Oradaydı” kitaplarının yazarı da Halime Kökçe, Star Gazetesi yazarları arasında yer alan Gazeteci-Yazar Halime GÖKÇE, “Fransız okulları ve içimizdeki Fransızlar” başlıklı yazısında, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, müfredatlarını kendileri oluşturan Charles de Gaulle ve Pierre Loti Fransız okullarına Türk sistemine uyum sağlamadıkları gerekçesiyle uyarı içeren bir yazı gönderdiğini dile getirdi.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Halime GÖKÇE
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in müsteşar olduğu dönemde gündeme aldığı bir konu olduğunu hatırlatan Halime GÖKÇE, “Müsteşarlık ömrü konuyu nihayete erdirmeye yetmemişti. Mevcut bakanlar da konuyu öncelemediler. Yusuf Tekin bakanlık görevine gelince konunun Milli Eğitim açısından bir sıkıntı yarattığına dikkat çekerek söz konusu okullara uyarı yazısı gönderdi. Ve tabii ki Fransız makamlarından çok içimizdeki Fransızların sesi yüksek çıktı” dedi.
Ne oldu, kısaca hatırlayalım.
Fransa’nın Ankara Büyükelçiliği, “2 Temmuz 2024 tarihinde Türk yetkililerden, bu anlaşmanın imzalanmaması halinde iki okulun 2024-2025 eğitim-öğretim yılından itibaren Türk vatandaşı öğrenci kabul edemeyeceğini, okullarımızda kayıtlı Türk öğrencilerin Türk okullarına nakledilmesi gerektiğini bildiren bir nota aldık.” şeklinde yazılı bir açıklama yaptı.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ise “Bizim koşullarımıza gelirlerse hayatlarına devam ederler. Gelmezlerse biz de gerekli hukuki prosedürü takip ederiz.” dedi.
Bu açıklamalardan sonra içimizdeki Fransızlar da “Fransız tarafı” olarak konuya dahil oldu.
Bir kere sanki tüm Fransız okulları kapatılmak isteniyormuş gibi bir hava estirildi. Oysa halihazırda eğitimine devam eden Saint’li çok sayıda Fransız okulu bu tartışmanın dışındaydı. Çünkü onlar hukuki çerçevede Türk Milli Eğitimi içinde hareket ediyordu.
Neden onlar değil de sadece Charles de Gaulle ve Pierre Loti okulları diye sormak bu zevatın aklına gelmedi.
Ve tabii ki her şeye gerici-laik gözlüğüyle bakan içimizdeki Fransızların hazırdaki gerekçesi piyasaya sürüldü. “Dinci bakan Fransız okullarına zorla din dersi koymak istiyor.”
İnsan özeniyor bu kafaya. Hazır kalıplarla çalışıyor çünkü. Detaya girmeye, “acaba mı?” demeye ihtiyaç duymuyor. Hemen her sorunu bu şablonlarla çözüveriyor ve tarafını seçiyor. Celal Şengör ve Yılmaz Özdil seviyesinde aydınlarının yönettiği bir trol güruhu da tam tam çalıyor.
Bakan Tekin’in konuyla ilgili yaptığı açıklama konuyu hem özetliyor hem de Celal Şengör gibi İslam düşmanlığı dinine mensupların iddialarını da cevaplıyor. Konu neydi diye merak edenler Bakan’ın açıklamasına bakabilir:
“12 tane yabancı okul var, Fransız, Alman, İtalyan okulu var. Bunlara biz Lozan’da taahhüt ettiğimiz için hiçbir problem çıkartmıyoruz. Onlarla ilgili hiçbir sıkıntımız yok fakat enteresan bir biçimde Fransa bu mektuplarda da olmayan sadece müstemleke ülkelerine yakışan şekilde davranarak, Türkiye’de iki tane daha okul açmış. Bu okulu açarken de ‘Biz buraya Fransızları alacağız sadece’ demiş olmalarına rağmen şu an öğrenci sayısı yüzde doksan oranında Türk vatandaşı. Şimdi bu çocuklar bizim sistemimizde legal ya, ben 12 yıllık zorunlu eğitimi uygulamakla mükellef bir bakanım. Dolayısıyla o okula giden bir Türk vatandaşının eğer bende kaydı yoksa, ben o çocuğu okullaştırmadığım için görevimi yapmıyorum demektir. Ben şimdi diyorum, çocuklar nerede? Okulda. Hangi okulda? Bizim kaydımızda yok, nereye gidiyorlar. O iki Fransız okuluna. O benim literatürümde resmi olmadığı için bu çocuklar okullaşmamış gözüküyorlar. Türk öğrenci var mı bakalım diye okula müfettiş gönderiyoruz, almıyorlar. Şimdi ‘Siz bizi denetleyemezsiniz’ diyorlar. Sonra çocuklar mezun oluyor, bize geliyor diplomamın denkliğini ver. Yetmedi bu çocuklar ayrıcalıklı bir pozisyonda, yabancı öğrenciler için yaptığımız yüksek öğretim kurumu sınavlarına giriyorlar. Yani bir kere de adaletsizlik var orada. Büyükelçiyi davet ettik, geldi, ‘İlk fırsatta çözeceğiz’ dedi. 7-8 ay geçti. Ondan sonra resmi yazı gönderdik. Şimdi de köşe yazarlarına saçma sapan yazılar yazdırıyorlar. Bir gazeteci diyor ki ‘Milli Eğitim bu okullarda din kültürü dersi veremediği için okulları kapatıyor.’ Gerçekten ahlaksızca bir yalan bu.”
Türkiye’nin de dış ülkelerde okulları var. Maarif Vakfı aracılığıyla 52 ülkede 467 okul işletiyor. Ama tamamında, bulunduğu ülkenin eğitim sistemi içinde kalarak veriyor bu hizmeti. Hiçbir egemen devlet farklı bir muameleyi kabul etmez. Sömürge olmayı içselleştirmemişse şayet… Bu konuyla ilgili asıl sorulması gereken soru, buna bugüne kadar bu okullara neden göz yumulduğu olmalıdır.