Gazeteci KARAÇAY’dan, “Hollanda’nın yeni hükümeti ve Bakanına çağrımdır: Lale ve futbolunuza kan damlatmayın!”
* Daha önce Azınlıklar Bakanlığı yapmış olan Rita Verdonk’a ‘Vicdansız Sabuha’ lakabını takarak baş belalısı olmuştum.
* Daha sonra bizi umutlandırarak aynı Bakanlığa gelen Ela Vogelaar’a da, ‘Siz Verdonk’un klonlaşmış halisiniz’ demiştim.
* Şimdi de, İltica ve Göç Bakanı olarak gelen, sabıkalı Marjolein Faber’e sesleniyorum:’Lale ve futbolunuza kan damlatmayın’.
* Hollanda, tarih boyunca hoşgörünün ve çok kültürlülüğün simgesi olmuş bir ülkedir. Bu değerlerin korunması ve geliştirilmesi, sadece yabancı kökenliler için değil, Hollanda’nın tamamı için gereklidir.
* Irkçı politikaların ve söylemlerin Hollanda’nın geleceğine zarar vermesine izin vermemeliyiz. Tüm toplumu, bu tehlikeye karşı bilinçli ve duyarlı olmaya davet ediyorum.
* Hollanda-İngiltere maçı için kısa bir analiz.
İlhan KARAÇAY yazdı:
Hollanda’nın son yıllarda göç ve entegrasyon politikaları
konusunda yaşadığı değişiklikler, ülkenin çok kültürlü yapısını ciddi şekilde tehdit eden bir süreci işaret ediyor.
Geçmişte, Rita Verdonk’un Azınlıklar Bakanı olarak sert politikalarıyla, ırkçılık hafızalara kazınmıştı. Onun katı ve vicdansız tavırları yüzünden kendisine, “Vicdansız Sabuha” lakabını takmıştım.
Verdonk’un ardından gelen İşçi Partili Ela Vogelaar’dan daha insaflı ve kapsayıcı bir yönetim beklerken, o da ne yazık ki ‘Uyum Yasası’nı daha sert bir hale getirdi.
Bir basın toplantısında bu sert tavrından geri adım atmayan Vogelaar’a, “Biz Rita Verdonk’tan kurtulduğumuz için sevinmiştik ama görüyorum ki siz de Verdonk’un klonlanmış halisiniz,” diyerek tepkimi dile getirmiştim.
Şimdi ise, Wilders’in Partisi PVV’den Marjolein Faber’in İltica ve Göç Bakanı olarak atanması, Hollanda’daki yabancı kökenliler için yeni ve daha büyük bir tehdit oluşturuyor. Faber, geçmişte İslam ve yabancı düşmanlığı ile bilinen, nüfus değişimini ima eden ‘Omvolking’ kelimesini kullanarak bu görüşlerini açıkça ortaya koymuştu. Bakan olduktan sonra bu sözleri hatırlatılan Faber, sadece “sözümü geri alıyorum” demekle yetindi ve özür bile dilemedi.
Bu gelişmeler ışığında, Hollanda’da yaşayan yabancı kökenli bireylerin büyük bir olumsuzlukla karşı karşıya olduğunu söylemek abartı olmaz. Faber’in muhtemel yasaları, ırkçıları cesaretlendirecek ve cami baskınları gibi saldırıların artmasına neden olacaktır. Hollanda’nın çokkültürlü yapısı ve hoşgörü değerleri bu tür politikalarla büyük bir zarar görebilir. (Faber’in geçmişini de altlarda bulacaksınız)
Son günlerde yaşadığımız bazı olaylar da bu gerginliğin üzerine tuz biber ekmiş durumda. UEFA’nın Merih Demiral’a 2 maç ceza vermesi sonucunda Hollanda’ya 2-1 mağlup olmamız, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da gerilmesine neden oldu. Maç öncesinde sarf edilen sözler ve yaşanan gerginlikler, zaten kırılgan olan Hollanda-Türkiye ilişkilerini daha da zedeledi. Sporun birleştirici gücü, ne yazık ki bu olayda çatışma ve ayrışmanın bir unsuru haline geldi.
Hollanda’daki Türkler ve Türk kökenliler, saygı ve minnet hissi besledikleri Hollanda milli takımının başarılı olmasını açık bir dille ifade ettikleri halde, Hollandalılardan buna karşı hoş bir söz gelmedi.
“Lale ve futbolunuza Kan Damlatmayın” başlıklı bu yazı ile, bu tehlikeye dikkat çekiyor ve toplumun her kesiminden insanları birlik ve dayanışma içinde olmaya çağırıyorum. Hollanda’nın temel değerleri olan hoşgörü ve eşitlik ilkelerinin korunması için, tüm toplumsal kesimlerin birlikte hareket etmesi, bu ayrımcı ve yabancı düşmanı politikaların karşısında durması gerekmektedir. Yabancı düşmanlığı ve İslamofobiye karşı daha güçlü bir direnç göstermek, bu ülkenin geleceği için hayati önem taşımaktadır.
Birkaç münferit olayı hesaba katmazsak, Hollanda, tarih boyunca hoşgörünün ve çok kültürlülüğün simgesi olmuş bir ülkedir. Bu değerlerin korunması ve geliştirilmesi, sadece yabancı kökenliler için değil, Hollanda’nın tamamı için gereklidir.
Irkçı politikaların ve söylemlerin Hollanda’nın geleceğine zarar vermesine izin vermemeliyiz. Tüm toplumu, bu tehlikeye karşı bilinçli ve duyarlı olmaya davet ediyorum.
“Lale ve futbolunuza Kan Damlatmayın” başlığı altında, Hollanda’nın bu zor döneminde bir kez daha hoşgörüyü, eşitliği ve insan haklarını savunma çağrısında bulunuyorum. Gelin, birlikte bu tehlikeli gidişatı durduralım ve Hollanda’yı yeniden barış, hoşgörü ve çokkültürlülüğün simgesi haline getirelim.
HOLLANDA (ORANJE)-İNGİLTERE MAÇI
Hollanda milli takımının (Portakallar) İngiltere’ye yenilmesi hepimizi üzdü. Kim bilir, Türk milli takımı İngiltere ile oynasaydı belki de kazanırdı.
Hollanda milli takımını çalıştıran Ronald Koeman’ın son dönemde aldığı kararlar büyük tartışmalara yol açtı. Atletico Madrid’te bu sezon hiç forma şansı bulamayan Memphis Depay’ı ısrarla ilk onbirde oynatması, aynı zamanda formda olan golcü Wout Weghorst’u sürekli yedek kulübesinde tutması büyük eleştirilere neden oldu.
Weghorst, son dakikalarda oyuna dahil edildiğinde dahi etkili performans sergileyerek takımını birçok kez kurtarmış bir oyuncu. Özellikle Türkiye maçında ikinci yarının başında oyuna girip galibiyeti getiren golü attırması, onun ne kadar önemli bir futbolcu olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Buna rağmen Koeman, Weghorst’u ilk onbirde başlatma konusunda ısrarla direniyor ve bu da hem taraftarlar hem de futbol otoriteleri tarafından anlaşılır bulunmuyor.
Dün akşam İngiltere karşısında alınan yenilgi ise bardağı taşıran son damla oldu.
İlk yarıda etkisiz bir oyun sergileyen Hollanda, Weghorst’un ikinci yarının başında oyuna girmesiyle bir nebze toparlandı ancak bu kez Weghorst’un çabaları takımını kurtarmaya yetmedi. Bu mağlubiyet sonrası Koeman’ın milli takımın başındaki geleceği ciddi şekilde tartışılmaya başlandı.
Koeman’ın Memphis Depay ısrarı ve Weghorst’u yedek kulübesinde tutma kararı, takımın performansını olumsuz etkiliyor. Weghorst gibi formda bir golcünün sürekli olarak yedekte beklemesi, onun performansını da olumsuz etkileyebilir ve moral bozukluğuna yol açabilir. Koeman’ın bu inadını kırması ve takımın en formda oyuncularını sahaya sürmesi gerekiyor.
Artık Hollanda Futbol Federasyonu’nun ve Koeman’ın bu durumu gözden geçirerek doğru kararlar alması gerektiği açıkça ortada. Aksi takdirde, milli takımın performansı daha da düşebilir ve bu da Hollanda futbolu için büyük bir kayıp olur.
(devam edecek-Yeni Bakan Marjolein Faber’i tanıyalım)
Yorumlar