Gecekondu mahallelerinde salgın: Devletten umut yok
TÜHA HABER / Dünya genelinde 1 milyar insanın yaşadığı ve el yıkamanın lüks sayıldığı gecekondu mahalleleri, çoğu ülkede koronavirüs salgınına karşı devlet desteğinden yoksun halde. Mücadeleyi yardım dernekleri üstleniyor.
Koronavirüs salgınının en çok, nüfus yoğunluğu fazla olan yoksul ülkelerdeki gecekondu yerleşimlerini etkilemesinden endişe ediliyor. Temel altyapı ve temizlik koşullarından yoksun halde dünya genelinde 1 milyar kişinin yaşadığı bu yerleşimler, hükümetlerden çok yardım örgütlerinin desteğiyle salgına karşı tedbir almaya çalışıyor.
Özellikle tuvalet ve banyo gibi temel altyapı eksikliğinin yaşandığı ve hangi ülkede olursa olsun genellikle yoğun nüfusa sahip olan gecekondu bölgeleri, koronavirüs gibi salgınlara karşı en korunmasız yerleşimler olarak görülüyor.
Çoğunlukla iç içe inşa edilmiş ev ya da kulübelerin olduğu bu bölgelerde yetersiz beslenme ve hava kirliliği gibi faktörler de insanları enfeksiyona daha duyarlı hale getiriyor. Ayrıca gecekondu mahallelerinde yaşayanların ekonomik durumu da işlerine ara vermeyi sağlayacak yeterliliğe sahip değil.
“50 kişi aynı tuvaleti kullanıyor”
Kenya’daki gecekondu mahallelerinde faaliyet gösteren “Halk için Işıldayan Umut” (SHOFCO) isimli bir yardım derneğinin kurucusu olan Kennedy Odede, çok küçük yerlerde kalabalık halde yaşayan insanları evde tutmanın zorluğuna dikkat çekiyor. Odede, “50 kişinin bir tuvaleti paylaştığı yerde sosyal mesafeyi nasıl koruyabilirsiniz?” diyor.
Kaliforniya Üniversitesi’nde şehir ve bölge planlama uzmanı olan Prof. Jason Corburn, “Gecekondu bölgeleri her zaman neden korunmasız haldeyse, salgın sırasında da o nedenle korunmasız haldeler: Ayrımcılığa uğradıkları, marjinalleştirildikleri ve kentin geri kalanından ayrıştırıldıkları için” değerlendirmesinde bulundu.
Dernekler el uzatıyor
Gecekondu mahallelerinde salgına karşı mücadelede çoğu ülkede dernekler ve yerel yardım örgütleri başı çekiyor. Nijerya Gecekondu Federasyonu isimli oluşumda çalışan Muhammed Zanna isimli gönüllü, yoksul mahallelerde COVID-19’a karşı halkı bilinçlendirmek için farklı yerel dillerde broşürler dağıtarak insanları evlerinden çıkmamaları konusunda uyarıyor. Şu ana kadar 373 vakanın ve 11 ölümün kayıtlara geçtiği Nijerya’da büyük şehirlerde karantina tedbirleri uygulanıyor. Ancak Zanna’ya göre bu tedbirler ülkenin en büyük kenti olan, insanların gündelik kazançlarla geçinebildiği Lagos’taki gecekondu mahalleleri için çözüm değil. Zanna, “Korona insanların umurunda değil, tek düşündükleri şey açlık. Bu nedenle sokağa çıkma tedbirlerini dikkate almıyorlar. Dolayısıyla kaçınılmaz olarak salgının arttığını göreceğiz” diyor.
Zanna yardım dağıttıkları sırada daha önce hiç tanık olmadığı görüntüler gördüğünü, insanların gıda yardımlarını alabilmek için birbirini ezdiğini, kamyonun üzerine tırmandığını anlatıyor.
Zanna hükümetin bu bölgelere yardım eli uzatacağından şüpheli. Onun isteği uluslararası yardım örgütleri aracılığıyla gecekondu bölgelerindeki halka testler yapılması ve kendilerini koruyabilmeleri için destek olunması. “Her türlü yardıma ihtiyacımız var ve çok acil. Bizim gösterdiğimiz dayanışma yeterli değil” diyor.
Hükümetle gecekondu sakinleri arasında elçilik görevi
Nüfusun yüzde 60’ının yaşadığı ve Afrika’nın en büyük gecekondu mahallesini barındıran Kenya’nın başkenti Nairobi de sosyal mesafe kavramına uzak. SHOFCO derneği burada hükümet ile, kendilerine sırt çevrildiğini düşündükleri için devlete karşı pek fazla inanç beslemeyen bölge halkı arasında köprü olmaya çalışıyor. Kenya’da hükümet salgını önlemek adına geceleri sokağa çıkma yasağı uyguladı, ayrıca sosyal mesafenin genişletilmesi için halka uyarıda bulundu. Ancak yoksul bölgelerdeki halka göre bu tedbirler gerçeklikten uzak; ayrıca durumu sadece üst sınıfların başa çıkabileceği bir sorun olarak görüyorlar.
Ancak SHOFCO derneğinin bölgeye ulaştırdığı temiz su, sabun ve gıda yardımlarıyla ayrıca gönüllülerin halkın sorunlarını dinlemeye başlamasıyla insanların bakış açısı değişmiş. Derneğin kurucusu Odede, insanların yardımlar karşısında “Vay canına, bu gerçek mi? Televizyonda gördüğümüz bir şey değil mi?” dediğini anlatıyor.
Sao Paulo’daki mahalle kendi sağlık ekibini kurdu
Dünyanın başka bölgelerindeki gecekondu mahallelerinde de benzer kaygılar yaşanıyor. Sao Paulo’daki Paraisopolis bölgesinde vaka sayısı hızla artıyor. Sağlık ekipleri günde 30 civarında COVID-19 şüphesi taşıyan hastaya bakabiliyor. Yedi personel ve üç ambulansa sahip söz konusu sağlık ekibi, bölge sakinlerinin oluşturduğu bir dernek tarafından günlük 1000 euro karşılığında görevlendirilmiş; devlet tarafından değil. Ambulanslardan biri yoğun bakım cihazlarıyla donatılmış, durumu ağır olan hastalara müdahale ediyor.
Ekipte yer alan hemşirelerden Enderson Marcos, “Görev yapmaya başladığımızdan beri evimizde yatma veya yemek yeme şansımız olmadı” diyor. Ona göre Brezilya’nın acil tıp servisi olan SAMU gecekondu mahallelerindeki insanlara kentin geri kalanında yaşayanlara davrandıkları gibi davranmıyor. Marcos, “Bir hastamız vardı SAMU müdahale etmeyi reddetmiş, üstelik oksijen seviyesi düşük ve ateşi 38,5 dereceydi. Dernek bizi çağırdı, hastaya biz yardım ettik. Hayatını kurtardığımız için bize teşekkür etti” sözleriyle yaşadıkları bir vakayı anlatıyor. Ekipte yer alan doktor Luiz Carlos Barbosa ise “Eğer ertesi gün gelseydik, artık aramızda olmazdı” diye konuşuyor.
Yerel düzeyde çözüm
Prof. Corburn ile beraber bir grup halk sağlığı uzmanı gecekondu mahallelerinde virüsün yayılmasının yavaşlatılması için yapılması gerekenler konusunda bir dizi öneri hazırlamış durumdalar. Listenin en üst sırasında orada yaşayan topluluğu herkesten daha iyi tanıyan bölge sakinlerinden yararlanmak var. Corburn’a göre Dünya Sağlık Örgütü ya da Sağlık Bakanlığı değil, çözümün odağında bölge sakinleri olmalı.
Gecekondu mahallelerindeki evlerle ilgili mahkemelerin verdiği tahliye kararlarının durdurulması ile bölgede yaşayanlara para ve gıda yardımı yapılması, ayrıca sağlık ekibi sağlanması da salgına karşı mücadelede ortaya koyulan öneriler arasında.
Gustavo Basso
[UHA Haber Ajansı, 19 Nisan 2020]