enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Güney Kıbrıs ‘NATO’ üyesi mi oluyor?

Güney Kıbrıs ‘NATO’ üyesi mi oluyor?
10.12.2024
A+
A-

Resmi diplomatik ilişkilerinin olmadığı ülkemiz Türkiye’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi veya Güney Kıbrıs Rum Kesimi adıyla bilinen, ancak önceden alınmış tek taraflı Birleşmiş Milletler (BM) kararları doğrultusunda uluslararası platformlarda Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) varlığı görmezden gelinerek bütün adanın meşru egemenlik sahibi olarak görülen eski Osmanlı toprağı olan Kıbrıs merkezli Rum devleti, şimdilerde NATO üyeliği sürecine dair çeşitli haber ve yorumlarla uluslararası siyasetin gündemindedir. 

TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency

Uluslararası Politika Akademisi’nin (UPA) Kurucu Genel Koordinatörü ve UPA Strategic Affairs akademik dergisinin imtiyaz sahibi Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ, kaleme aldığı “Güney Kıbrıs ‘NATO’ üyesi mi oluyor?” başlıklı yazısında,  Güney Kıbrıs’ın olası NATO üyeliğine dair haberlerin derlenerek, bu konudaki jeopolitik yorumları aktarıyor.

Güney Kıbrıs, NATO'ya katılmayı planlıyor
Kıbrıs’taki Yeşil Hat ve egemen İngiliz askeri üsleri

Osmanlı hâkimiyeti sonrasında 80 yıl kadar İngiltere’nin kolonyal yönetimi altında kalan Kıbrıs, Londra ve Zürih Anlaşmaları sonrasında ise 1960-1963 döneminde Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla Kıbrıslı Türklerin de yönetime ortak olduğu kötü bir fiili federal yönetim deneyimi yaşamış; ancak bu kısa deneyim sürecinde Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasındaki etnik çatışmaların şiddetlenmesi neticesinde 1963’ten sonra Kıbrıslı Türkler yönetimden çekilmiş, 1974’e kadar artarak devam eden etnik gerginlikler sonrasında da Yunanistan ve Birleşik Krallık ile birlikte Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üç garantör devletinden birisi olan Türkiye’nin uluslararası hukuka uygun olarak ve başarıyla icra ettiği askeri operasyon (Kıbrıs Barış Harekâtı) sonrasında 1974’ten itibaren ada fiilen ikiye bölünmüştür.

Türkiye’nin her açıdan desteklediği Kıbrıs Türk tarafı, Rauf Denktaş önderliğinde, 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti, 1983 yılında da KKTC’yi ilan ederek, bir yandan müzakerelere devam ederken, bir yandan da iki devletli çözümün parametrelerini oluşturmaya başlamıştır.

İngiliz hâkimiyeti döneminde NATO üyesi Birleşik Krallık’ın egemen toprak statüsündeki ve Ağrotur ve Dikelya’daki askeri üsleri nedeniyle Batı’nın askeri ittifakı açısından önemli bir konumda olan ve İngiliz askeri üslerinin korunması nedeniyle bu özelliğini sürdüren ada devleti, 1960’tan itibaren ise Devlet Başkanı Başpiskopos III. Makarios ile birlikte üçüncü dünyacı yeni bir dış politikaya yönelmiş ve Sovyet Rusya ile yakın ilişkilerini sürdürerek, Bağlantısızlar Hareketi’nin önemli bir üyesi haline gelmiştir.

Makaryos - Biyografya

Makarios

Güney Kıbrıs, Soğuk Savaş döneminde Ortodoksluk ve Batı emperyalizmi karşıtlığı gibi temalarla Sovyetler Birliği, Doğu Bloku ve Üçüncü Dünya çizgisini savunan Bağlantısızlar Hareketi içerisinde önemli bir devlet olurken, İngiliz askeri üsleri nedeniyle NATO açısından da önemini korumayı bilmiş ve bazı NATO operasyonlarında İngiliz üsleri bilfiil kullanılmıştır. Ayrıca Türkiye’nin adaya askeri müdahalesi ve fiili olarak yerleşmesi neticesinde, NATO’nun en önemli ordularından ve Soğuk Savaş döneminde sadık bir ABD müttefiki olan Türkiye’nin ordusu da (Türk Silahlı Kuvvetleri-TSK) adanın kuzeyinde hâkimiyetini sağlamış ve bu sayede ada üzerindeki NATO etkisi artmıştır.

Uluslararası Politika Akademisi – (UPA) – GÜNEY KIBRIS NATO ÜYESİ Mİ OLUYOR?

NATO’nun yayılımı ve olası genişlemesi

Lacivert: NATO üyeleri

Açık mavi: NATO’ya üyelik süreci devam eden Bosna Hersek

Yeşil: NATO’ya üyelik için davet alan Ukrayna ve Gürcistan

Gri: NATO’ya üyelik niyetlerinin olmadığını beyan eden ülkeler (Moldova ve Azerbaycan – Kosova ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üyelik niyetleri ise bulunuyor)

Ancak Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte Sovyetler Birliği’nin olmadığı bir ortamda birçok eski Doğu Bloku ve Varşova Paktı üyesi devlet, yeni kurumsallaşmaya başlayan Avrupa Birliği (AB) ve yıllardır gücünü koruyan NATO’ya üyelik süreçlerini başlatmış ve bunu gerçekleştirmişlerdir.

Nitekim Güney Kıbrıs da 2004 yılı itibariyle AB’ye tam üye olarak katılım sağlamış; ancak bu katılım öncesinde adadaki bölünmüşlüğe son vermek için düzenlenen Annan Planı referandumuna ilginç bir şekilde Rumlar “hayır” oyu vererek adanın bölünmüş statüsünü kalıcı hale getirmişlerdir.

Bu dönemde Türkiye’nin de AB’ye üyelik süreci hız kazanmışken, ilerleyen yıllarda Türkiye’nin üyelik sürecindeki durumunu bir siyasal avantaj unsuruna çevirmek isteyen Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın etik dışı uygulamaları nedeniyle, Türkiye-AB ilişkileri ve genel olarak Türkiye-Batı dünyası ilişkileri de bozulmuş ve Türkiye yönünü giderek Rusya, Çin, İslam dünyası ve Türk dünyası gibi Doğu ülkeleri ve coğrafyalarına çevirmeye başlamıştır.

2017 yılında İsviçre’de Crans-Montana’da yapılan son ciddi barış görüşmeleri de, Kıbrıs Türk tarafının başında Mustafa Akıncı gibi alenen federalizm yanlısı ve Türkiye’ye çok sert eleştiriler yönelten bir lider olmasına ve Türkiye’deki AB yanlısı AK Parti hükümetinin de sürece karşı çıkmamasına karşın Kıbrıslı Rumların Türk ve İslam düşmanlığına dayanan fanatizmleri ve Rum lider Nikos Anastasiades’in de çözüm için inisiyatif olmaya yanaşmaması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Bu tarihten itibaren ise, Türkiye, Rumların iflah olmayacağına ve asla çözüme yanaşmayacaklarına kanaat getirerek, çok ciddi ve kararlı bir şekilde “iki devletlilik” tezini her platformda savunmaya başlamıştır.

İşte bu ortamda, Doğu Akdeniz’de keşfedilen doğalgaz kaynaklarını değerlendirmek ve Türkiye’nin ABD, AB ve İsrail ile bozulan ilişkilerinden faydalanmak isteyen Güney Lefkoşa yönetimi, ABD ile yakınlaşma ve Kıbrıs Sorunu’na giderek artan ölçüde Washington (ABD) ve Brüksel’i (AB) dahil etme stratejisini uygulama sokmuş ve bu yönde bazı kazanımlar da elde etmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Doğu Akdeniz’deki doğalgaz keşfedilen bölgeler

Nitekim Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nu Mısır, İsrail, Yunanistan, İtalya ve Ürdün gibi ülkelerle hayata geçiren Güney Kıbrıs, Türkiye’yi ise bu platforma dahil etmeyerek Doğu Akdeniz’in en uzun kıyı şeridine sahip ülkesini bu süreçten dışlamaya çalışmıştır. Ancak Rum tarafının EastMed (Doğu Akdeniz) projesi olarak adlandırılan İsrail-Kıbrıs-Yunanistan rotalı doğalgaz boru hattı projesi, ekonomik zorluklar nedeniyle hayata geçirilememiş ve geçirilmesi de beklenmemektedir. Güney Kıbrıs’ın Fransa-Türkiye hattında Doğu Akdeniz’de yarattığı gerilimler de, zaman içerisinde iki ülke Cumhurbaşkanları Recep Tayyip Erdoğan ve Emmanuel Macron arasında kurulan diyalog kanalları neticesinde çözümlenmiştir. Ancak Rum tarafı, Türkiye ile ilişkileri Suriye iç savaşı, Kürt Sorunu ve Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle bozulan ABD ile de yakınlaşma siyaseti güderek, bu ülkeyle kısa süre önce bir savunma anlaşması imzalamıştır.

(devam edecek-Güney Kıbrıs’ın NATO üyeliğinin gündeme gelmesi)

***

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ

Yazar hakkında

29 Mart 1981 İzmir-Bornova doğumlu, baba tarafından Senirkent-Ispartalı. İlköğretimini İzmir Türk Koleji’nde, ortaokul ve lise eğitimi İzmir Saint-Joseph Fransız Lisesi’nde tamamladı. 1999 yılında girdiği Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden 2004 yılında “yüksek şeref” öğrencisi olarak dereceyle mezun oldu. 2004 yılında girdiği Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümü bütünleşik doktora programından ise, 2011 yılında, Dr. Berrak Burçak danışmanlığında hazırladığı ve Prof. Metin Heper, Prof. Ergun Özbudun, Prof. Ayşe Güneş Ayata ve Dr. Nur Bilge Criss gibi çok değerli isimlerin yer aldığı seçkin bir jüriden geçen “Portrait of a Turkish Social Democrat: Ismail Cem” (Bir Türk Sosyal Demokratının Portresi: İsmail Cem) adlı teziyle mezun olarak Siyaset Bilimi doktoru oldu. 2009-2012 yılları arasında Uşak Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünde Öğretim Görevlisi olarak çalıştı. 2012 Ekim-2016 Ocak tarihleri arasında KKTC’de Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi (İngilizce) bölümünde Öğretim Üyesi (Yardımcı Doçent) ve Bölüm Başkanı olarak görev yaptı. 2016 Mart-2018 Eylül döneminde İstanbul’da Beykent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi (İngilizce) bölümünde Öğretim Üyesi (Yardımcı Doçent) olarak çalıştı. 2018 yılı Haziran ayında Doçent olmuştur. 2018 yılı Eylül ayında İstanbul Gedik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler (İngilizce) bölümünde Öğretim Üyesi (Doçent Doktor) olarak görev yapmaya başlamıştır. 2019 yılı Haziran ayında Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümüne Doçent olarak atanmış ve bir süre Bölüm Başkanlığı yapmıştır. Ekim 2020-Haziran 2023 tarihleri ​​arasında İstanbul Kent Üniversitesi’nde Doçent olarak görev yaptı ve Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi (Türkçe ve İngilizce) bölümlerinin Başkanlığını yaptı. Temmuz 2023-Mayıs 2024 döneminde İstanbul Aydın Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İngilizce) bölümünde Doçent olarak çalıştı. 2024 yılı Mayıs ayından beri yeniden İstanbul Kent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi (İngilizce) bölümünde Bölüm Başkanı olarak görev yapmaktadır. 2024 yılı Ağustos ayında Profesör olmuştur. Yurt dışında ve yurt içinde yayınlanmış birçok bilimsel kitap ve makalesi bulunmaktadır. Aynı zamanda, Turkish Foreign Policy in the New Millennium (Peter Lang, 2015), Mavi Elma: Türkiye-Avrupa İlişkileri (Gazi Kitabevi, 2016), Historical Examinations and Current Issues in Turkish-American Relations (Peter Lang, 2020), Turkish-French Relations: History, Present, and the Future (Springer, 2022), Cumhuriyet’in 100. Yılında Nasıl Bir Dış Politika? (Nobel Akademik Yayıncılık, 2023), Turkish-American Relations in the 21st Century (Lexington Books, 2024) ve Türkiye-Britain Relations: Two Hundred Years of an Intertwined Conflict and Cooperation (Lexington Books, 2024) gibi Türk Dış Politikası temalı akademik kitapların editörlüğünü ve Türk-Amerikan İlişkileri (Urzeni Yayıncılık, 2021), Türkiye-Fransa İlişkileri (Urzeni Yayıncılık, 2022) ve 2023 Turkish Elections in All Aspects (Peter Lang, 2023) kitaplarının yazarlığını yapmıştır. Bunun yanı sıra, Amerika Birleşik Devletleri, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Fransa, Birleşik Krallık (İngiltere) ve Almanya gibi ülkelerin siyasal sistemleri ve dış politikalarını inceleyen Türkçe kitaplar yazmıştır. İyi derecede İngilizce ve Fransızca bilmektedir. Örmeci, ayrıca, Ankara merkezli Politik Psikoloji Derneği’nin (PPD) Siyaset Bilimi Çalışmaları sorumlusu, Uluslararası Politika Akademisi’nin (UPA) Kurucu Genel Koordinatörü ve UPA Strategic Affairs akademik dergisinin imtiyaz sahibidir. Dr. Ozan Örmeci’nin ana çalışma alanları; Uluslararası Siyaset, Karşılaştırmalı Politika, Büyük Güç Rekabeti, Politik Psikoloji, Türk Siyasal Tarihi, Türkiye’deki Sol Hareketler ve Türk Dış Politikası’dır. Dr. Ozan Örmeci, 30 Eylül 2011 tarihinden beri Cansu Örmeci (Karakoç) ile evli ve eşinden iki çocuk sahibidir. Örmeci, ayrıca Karşıyaka Spor Kulübü Kongre üyesidir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.