“Her şeyimi mahvettiler. Bütün emeğimi, kazancımı, hayallerimi, her şeyi oradaki 5,5 ayda bitirdiler” -III-
Türkiye, Ortadoğu ve dünya siyasetiyle ilgili tercümeler yapan, Blok yazarı ve Araştırmacı – Gazeteci Zahide Tuba Kor’un yazı ve röportajlarına yeni yayın döneminde, TÜRKUAZ Uluslararası Haber Ajansı (TÜHA)‘nın röportaj bölümünde zevkle okuyabilirsiniz.
Blok yazarı ve Araştırmacı – Gazeteci Zahide Tuba Kor’un ilk röportajı:
Yüksek lisans yapma hayaliyle 2015’te turist vizesiyle Türkiye’ye gelip çalışmaya başlayan Beyrut Amerikan Üniversitesi İnşaat Mühendisliği mezunu 30 yaşında Lübnanlı Filistinli bir genç, geçerli ikamet izni olmadığından 2023 yılı başında iş çıkışı yakalanmış ve 2 ay evvel Suriye’ye sınır dışı edilmiş. 3 yaşındayken anne-babası geçirdiği bir kaza sonucu hayatını kaybetmiş; bu hayatta tek bir kız kardeşi var. Şimdi İdlib’de işsiz güçsüz ayakta kalmaya çalışıyor. Lübnan’da başlayan, Türkiye’de devam eden ve Suriye’de biten hayat hikâyesini, Suriyeli olmadığı halde nasıl bu ülkeye sınır dışı edilebildiğini kendisinden dinledim. Bu arada ilk kez yaptığım bir röportajı sansürleme gereği duydum. 5,5 ay kaldığı Şanlıurfa’daki geri gönderme merkezinde yaşadığı ve şahit olduğu şok edici olayları ayrıntısıyla öğrensem de yayınlamıyorum.
Bu bir hafta içinde ne yaptın? Ne yedin, ne içtin? Nerede yaşadın?
Allah biliyor halimi. Ben elhamdülillah sabırlı bir insanım, zorluklara dayanabilir bir yapıdayım. Bir-iki gün yemek yemedim diye şikâyetçi olmam. Açlığa bir hafta da dayanırım. Sorun şu ki Afrin’de bütün param bitti. Ne yapacağım? Mecburen yürüye yürüye devam ettim. Yolda otostop çekiyordum, şoför nereye gidiyorsa beni de oraya götürüyordu. Ondan sonra yeniden yola çıkıyordum; başka bir adamın aracına biniyor, onun gittiği yeri deniyordum. Böyle böyle İdlib’e geldim.
İdlib, Heyet Tahriru’ş-Şam (HTŞ) adlı örgütün kontrolünde. Belki orada yapacak bir şeyler bulurum veya onlar bizim için bir şey yapar diye düşündüm. Ama zerre kadar durumdan anlayan insanlar değillermiş. Tel Abyad’a yollandığımızı, oradan Türkiye’ye geri girip Azez’e getirildiğimizi anlattığımda buna bile inanmadılar. “Vali seni neden dinlesin? Türklerin seni dinlemeye niyetleri olsaydı zaten Türkiye’deyken dinlerlerdi” dediler. Neyse İdlib’de ortada kaldım. Yaşayacak bir evim yok. Camiler birkaç gün misafir eder de sonrası olmaz. Sokakta kaldım. Bir gün Ahmet Bey’le yolda karşılaştık. [Ahmed Bey, daha evvel kendisiyle röportaj yaptığım, enkaz altında kalan kimliklerini yeniden çıkartmak için gittiği Antakya’daki Göç İdaresinde gözaltına alınıp GGM’ye yollanan, eşi ve 2 küçük çocuğu Türkiye’de kalırken kendisi sınır dışı edilen yaralı depremzede Suriyelidir. Bu Filistinliye de onun vesilesiyle ulaştım. Röportaj için bkz. http://ortadogugunlugu.blogspot.com/2023/07/suriyeli-bir-ailenin-hikayesi-en-zoru.html] Bana “Neden yolda oturuyorsun?” diye sordu. “Gidebileceğim hiçbir yerim yok” dedim. Beni tek başına yaşayan bir akrabasının evine götürdü. Yaklaşık bir aydır akrabasının evindeyim.
İdlib’de iş bulabildin mi?
İnşaat mühendisliği mezunu ve dil bilen biri İdlib’de ne iş yapabilir ki? Buranın kendi insanı iş bulamazken ben nasıl iş bulayım?
Kaç yaşındasın?
30’uma girmek üzereyim.
30 yıllık ömründe hayatının en zor dönemi ne zamandı?
Urfa’ydı. Her şeyimi mahvettiler. Bütün emeğimi, kazancımı, hayallerimi, her şeyi oradaki 5,5 ayda bitirdiler. Bakın, 5,5 ayın sonunda beni Suriye’ye yollamayıp da serbest bıraksalardı ne olacaktı? Zaten çalıştığım işyeri İngilizce öğrettiğim öğrencilerime başka bir hoca bulmuştur. Kazandığım para Urfa’da iyice azaldı. İnsan sanıyor ki gözaltında fazla bir harcama olmaz. Ama ne yiyip ne içeceksin?
Nasıl yani, GGM’de parayla mı yemek yediniz?
Verilen yemekle yetinirsen yaşayamazsın ki. Hem çok azdı hem de kötüydü. Yemekler kokuyordu. Her gün bakliyat. Haftada bir sabah poğaça-simit geliyordu, o kadar. Sonrası hep aynı sırayla verilen bakliyatlar. Mecburen satın alıyorduk.
Türkiye’de maaşın ne kadardı?
Şirketlerde çalıştığım için iyiydi. Mesela 2016’da Türk şirkette 3200 TL maaş aldım. Askere giden bir Türk gencin yerine geçici olarak beni işe almışlardı. Gelince çıkardılar. İtalyan şirketi iyiydi, 7500 TL kazanıyordum. Arap şirketinde 5500 TL idi. 2016-2020 arasındaki maaşlarım böyleydi. 2020’de koronavirüs çıkınca 2021’de kendi parfüm işimi kurmaya çalıştım. 2022’de İngilizce öğretmenliği yaptım. 2023 yılım da Urfa’da geçti, sonra buraya yollandım.
Yıllardır Türkiye’de kazandığın parayı nerede bitirdin?
Birincisi kız kardeşimin evlenmesi sırasında, ikincisi de Urfa’da.
Kız kardeşinin düğün masraflarına katkıda mı bulundun?
Tabii ki ben onu asla bırakmam. O benim bu hayattaki her şeyim.
Peki, kız kardeşin başına gelenleri, Suriye’de olduğunu biliyor mu?
Yok, bilmiyor. Daha doğrusu, bir şeyler olduğunun farkında, ama ne oldu tam bilmiyor. Durumumu kız kardeşime bile söylemedim.
Tavsiyem, şu sıralar Türkiye’ye girmeye çalışma. 2024 Mart’ındaki belediye seçimlerine kadar çok sıkı kontroller devam edecek ve sınır dışılar daha da artacak. Yine yakalanırsın.
Bana 6 ay İdlib’de kal diyorsunuz. Bu, benim için ne demek biliyor musunuz? Aç susuz yaşa yaşayabilirsen. Dayanama gücüm kalmadı. Başıma ne gelecekse gelsin artık.
Türkiye’de kalmayı düşünmüyorsun artık, değil mi?
Allah’ın izniyle dönebilirsem, kendi durumumu bir şekilde düzeltmeye çalışırım. Düzelirse Lübnan’a veya Filistin’e geri gideceğim. Eğer durumumu düzeltemezsem yapacak bir şey yok, Avrupa’ya gideriz.
Filistin’in neresindensin?
Ramle’denim.
O zaman Filistin’e de giremezsin ki sen.
Yok olmaz. Bir kere çıkıp gitmişiz. İsrail şöyle diyor: Ya çıkarsın bir daha dönemezsin ya da kalırsın bir daha çıkamazsın.
İdlib’de hayat nasıl? Ne gördün?
İdlib’de insanlar birbirinden korkuyor. Burada bir şeyler yapmaya çalışsan, bir iş kursan HTŞ gelip kazancının yarısını alır. İnsanlar HTŞ adını söylemekten bile korkuyor. Telefonla konuşurken bana aman sessiz konuş veya bunu bir daha söyleme falan diyorlar. Telefonlar dinleniyormuş. Burada hayat namına bir şey yok. Sadece marketler var, o kadar. İdlibliler, HTŞ nasıl emrediyorsa öyle yaşıyor; mesela sakalsız yaşayamazsın. İmama ve bir aydır tanıştığım insanlara söyledim, burada ücretsiz İngilizce kurs açmak istiyorum diye. Buna bile korkuyorlar. Diyecek ki insanlar bu yabancı kim, nereden geldi, niye ücretsiz ders veriyor, bir şeyler karşılığında mı, yoksa bunu aramıza Türkiye istihbaratı mı gönderdi falan… Burada bin tane ithamda bulunurlar…
Peki, insanların hayatı nasıl?
Gerçekten kötü. Burada çalışan adam en fazla 50-100 dolar kazanıyor. Herkes borçla yaşıyor. Bütün marketlerde borçların yazıldığı koskoca defter var. İnsanlar maaşını aldığında yarısı hemen market borcuna gidiyor; ay sonuna kadar kalan 50-25 dolarla yaşamaya çalışıyorlar. Tabii ki eğer ev kirası derdi yoksa. Ev kiran varsa iki işte çalışmak zorundasın. İlk iş ya HTŞ ya da askerlerle oluyor. İkinci iş de ya tarla işleri yapacaksın -ki o da mevsime göre oluyor- ya da hırsızlık, kaçakçılık falan. Sadece İdlib değil, kuzeyin her yeri böyle. Hayat yok buralarda.
Hele şu an yaşadığım sınıra yakın köyde hiçbir şey yok. Oturacaksın, bekleyeceksin. Canın mı sıkıldı? Git, sabahtan akşama kadar sınırda otur, etrafı seyret, sonra geri gel. Burada hayat öyle işte.
***
Yazar hakkında
Zahide Tuba Kor, Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde lisansını (2003) ve Türkiye-Suriye ilişkileri üzerine yazdığı teziyle yüksek lisansını (2007) tamamladı. Anlayış dergisinde yazar ve editör olarak çalıştı (2004-2010). Bilim ve Sanat Vakfı Küresel Araştırmalar Merkezinde koordinatör yardımcılığı görevini yürüttü (2010-2014). Yabancı basından ve düşünce kuruluşlarından Türkiye, Ortadoğu ve dünya siyasetiyle ilgili tercümeler yaptı (2015-2018). Halen çeşitli STK’larda Ortadoğu’yla ilgili seminerler vermektedir.
Araştırma konuları arasında Ortadoğu, dinler ve mezhepler tarihi bulunan Kor’un yayınlanmış çok sayıda yazısı, infografiği ve tercümesi bulunmaktadır (http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/).
Yayınlanmış kitapları: Ortadoğu Konuşmaları: Bölgesel ve Küresel Perspektiften “Arap Baharı”; Küresel Vicdanın Dilinden Özgürlük Filosu: Yolcularla Söyleşiler; Witnesses of the Freedom Flotilla: Interviews with Passengers; Ortadoğu’nun Aynası Lübnan; Siyonizm Düşünden İşgal Gerçeğine Filistin (Fatma Tunç Yaşar ve Sevinç Alkan Özcan ile birlikte).