Hilafet mi dediniz?
TÜHA HABER / AKŞAM Gazetesi Yazarı Ahmet KEKEÇ, kaleme aldığı ‘Hilafet mi dediniz?’ başlıklı yazısında, “Bir taraftan “Millî/ulusalcı” çizgiden (kendi geleneğinden) koparılmış yeni bir Atatürk inşa etmeye çalışıyorlar, diğer taraftan Hilafet gibi suni gündemler oluşturarak toplumsal fay hatlarını derinleştiriyorlar” diyor.
“İnşa etmeye çalıştıkları Atatürk’e her türlü saygısızlığı yapabiliyorsunuz” diyen Ahmet KEKEÇ, “Örneğin, heykellerini kaidelerinden söküp benzinle yakabiliyorsunuz. Tam-tamlar ve PKK marşları eşliğinde etrafında dönüp dans edebiliyorsunuz. Bir şey olmuyor ifadesini kullanıyor.
Ahmet KEKEÇ, Savcıların kolay kolay yakalarına yapışmadığına dikkat çekiyor ve en fazla Barış Yarkadaş’ın bazı görüntüleri paylaşıp mırın kırın ettiğine dikkat çekiyor.
AKŞAM Gazetesi Yazarı Ahmet KEKEÇ, yazısına şöyle devam ediyor:
“O kadar.
Sonra yazdıklarını siliyor.
Çünkü Meral Akşener ürkütülebilir.
CHP-HDP anlaşması suya düşebilir.
Barış Yarkadaş böyle bir adam.
Milletvekilliği suya düşmesin diye sitesinde yayınladığı “Soros ajanı Kemal Kılıçdaroğlu” haberlerini silmişti.
Sadece Barış değil, neredeyse bütün CHP’liler böyle.
Hep aynı tarifeyi uyguluyorlar.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş’ın okuduğu Ayasofya hutbesinden sonra estirdikleri “terör”ü biliyorsunuz.
Evet, terör…
Güya Ali Erbaş hutbede Atatürk’e hakaret etmiş…
Bunu bir “terör fırtınası”na dönüştürdüler.
Kimse Atatürk’e küfretmemişti oysa…
Hutbedeki sözler, 550 yıl önceki vakfiyede yazıyordu, Atatürk’e yönelik değildi.
Nerden bilsin adamlar 500 sene sonra bir Atatürk’ün geleceğini.
Keşke muhalefetlerini doğru bilgiler ve argümanlar üzerinden yapsalar.
Kaldı ki, Ayasofya’nın müze yapılmasını sağlayan “sahte imzalı” bakanlar kurulu kararında (çünkü oradaki imza Atatürk’e ait değildi) vakfiyeden hiç söz edilmiyor.
Yani, Atatürk Ayasofya vakfiyesine hiç dokunmamış.
Ki, günün birinde açılışta bir engelle karşılaşılmasın.
Hilafet’e gelince… (Sağdan soldan “Hilafet ihya” tavsiyeleri yükseliyor çünkü.)
Bu tamamen “bambaşka” bir konu…
Daha doğrusu, Ayasofya’nın akıbetine (olumlu-olumsuz) bakarak karar vereceğimiz bir konu değil.
Kendi bağlamı içinde konuşabiliriz.
Hilafet gerekli midir?
Bence değildir.
Hilafet kurumunu Vatikan’la ya da başka “merkezlerle” karıştırmamak lazım…
Evet, Vatikan aynı zamanda bir dini merkezdir, bir “din devleti”dir ama Ayasofya bir camidir.
Statüsü de bellidir:
Kim ki şehre hakimse, Sezar odur. Dolayısıyla tasarruf yetkisi Sezar’a aittir.
Kısacası, şu an şehre kim hakimse (Türkiye Cumhuriyeti devleti hakimdir) Sezar odur ve her türlü “tasarruf yetkisine” sahiptir.
Hadi CHP’liler, tartışın:
Hangi Atatürk?
Fatih’in vasiyeti bozulmasın diye ilgili vakfiyede herhangi bir tasarrufa gitmeyen Gazi Mustafa Kemal mi, yoksa PKK’lıların ensesine vurup lokmasını ağzından aldıkları “liberal kırması” dirençsiz Atatürk mü? ”
[TÜHA Haber Ajansı, 29 Temmuz 2020]