Hollanda’dan Songül’ün hayvan sevgisi, deprem bölgesine kadar uzadı…
* Anadolu Ajansı’nın haber yaptığı Songül, bir süre önce yayınladığım göz yaşı döktüren ‘O adam benim babam’ başlıklı haberimin kahramanıydı.
* Yaşadığı kentteki faaliyetleri ile ‘temizlikçi bir gurbetçinin kızı’ intibağını yok eden ve sevgi kazanan Songül, Hollanda’dan götürdüğü araç gereçler ile hayvanların da yaratık olduklarını hatırlattı.
İlhan KARAÇAY’ın haberi:
Adı, Songül Mıhçı van Brakel. Avrupa’ya ilk göç eden gurbetçilerimizden birinin kızı…
Şarkılara konu olan ‘O adam benim babam’ başlıklı haberimde ele almıştım.
Babası temizlik işçisiydi ama, kendisi, yaşadığı kentteki faaliyetleri ile gönüllerde taht kurmuştu.
İşlerinde çok başarılı olan Songül, fakir insanlar için kurulan ‘Gıda Bankası’nı örnek alarak, sokakta dolaşan hayvanlar için ‘Hayvan Gıda Bankası’ kurmuştu. Bir vakıf altında kurduğu bu oluşum için çeşitli yerlerden yardım alma başarısını gösteren Songül, medyada yer alan haberler nedeniyle Rotterdam ve çevresinde çok tanınır ve sevilir olmuştu.
Verdiği demeçlerde, evlerinde hayvan barındıranlar arasında çok fakirler olduğunu ve hayvanlarına yeterli yiyecek veremediklerini belirten Songül, kendilerine başvuran herkese, sorgusuz sualsiz hayvanları için yiyecek verdiklerini söylemişti.
Konuyla ilgili olarak Belediye Başkanı ile görüştüklerini belirten Songül, ‘Belediyenin desteğini de aldığımız zaman, hizmetimiz daha da gelişecek ve hayvanların yemi evlerine kadar götürülecek’ demişti.
[Songül’ün açmış olduğu Hayvan Gıda Bankası, diğer yardım kuruluşlarından da destek görüyor. Fotoğrafta, Songül (solda) Rijmond Sokak kedileri Vakfı’ndan Marjorie van Katwijk (ortada), Ineke Jochem (sağda) görülüyor.]
Yukarıda anlatmaya çalıştıklarımı, aşağıda sizlere yeniden sunacağım haberlerden anlayacaksınız.
Şimdi gelelim Songül’ün deprem sonrası faaliyetlerine.
Deprem sonrasında beni arayan Songül, depremin sadece insanları değil, hayvanları da telef ettiğini belirttikten sonra, “Kurtarılan insanlar nasıl ki yardıma muhtaç iseler, hayvanlar da yardıma muhtaçtır. Kendimi hayvanlara adamış biri olarak deprem bölgesine gideceğim ve hayvanlara yardım edeceğim” dedi.
Ben de kendisine, “Önce git, sonra da bana çalışmalarını anlat” demiştim.
Songül deprem bölgesine gitti ve faaliyetlerini bana anlatmadan Anadolu Ajansı muhabirine anlattı.
Ben de sizlere Anadolu Ajansı’nın haberini aynen sunayım.
Hollanda’daki Türklerden depremden etkilenen “patili dostlar”a tedavi ve mama desteği
Hollanda’da yaşayan bir grup Türk vatandaşı, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen hayvanlara mama ve sağlık desteğiyle yardım elini uzattı.
Ozan Efeoğlu, Koray Kılıç
Fotoğraf: Ozan Efeoğlu/AA
Türk asıllı Songül van Brakel, 2 yıl önce başkent Hollanda’daki sahipsiz hayvanlara yardım etmek için Stichting Unique organizasyonunu kurdu.
Depremlerden etkilenen illere yardım toplandığını öğrenen Brakel, gönüllülerden oluşturduğu ekiple eldiven, battaniye, mont, çadır, ayakkabı gibi yardımları Türkiye’ye ulaştırmaya başladı.
İnsani yardımları tamamladıktan sonra depremden etkilenen “patili dostlar” için mama ve ilaç temin eden Brakel, 2 gönüllü arkadaşıyla bölgeye geldi.
Adana’da çalışmalarını sürdüren Songül van Brakel, AA muhabirine, ilk depremi öğrendiklerinde hemen organize olup bölgeye insani yardım ulaştırmak için gayret ettiklerini söyledi.
Geceyi gündüze katarak yiyecek, giysi ve nakit yardımlarını yaklaşık 10 gün önce bölgeye ulaştırdıklarını belirten Brakel, şöyle devam etti:
“İnsani yardımları yaptıktan sonra hayvanlar için ilaç ve mama temin ettik. Şu an bizim Hollanda’da 4 ton mamamız var. Az önce 500 kilogramını AFAD’a teslim ettik. Biz de 3 gündür burada arkadaşlarla 150 kilosunu dağıttık. İnsanların bağışladığı paralarla mama alıp ihtiyaç sahiplerine veriyoruz. Bu bir başlangıç, ilk adım. Bitmedi, daha yeni başlıyoruz. Bu hayvanların tedavisi de uzun sürecek. Uzun süreçli bir proje. Veterinerlerle sağlık anlaşması yaptık. Enkaz altından çıkan sahipsiz ya da sahibi vefat eden hayvanların tedavisini biz üstleniyoruz. Bağışta bulunan insanlar para değil, ilaç ve mama vermemizi istiyorlar. Biz de bunu yapıyoruz.”
“Yardım toplamaya devam etmek zorundayız”
Hollanda’da hemşirelik öğrencisi olan gönüllü Ayşegül Dönmez de yardımları ulaştırabilmek için gece gündüz demeden çalıştıklarını dile getirdi.
Hollanda’daki birçok Türk’ün kendileri aracılığıyla yardım gönderdiklerini bildiren Dönmez, “İnsanlarımıza yardımlarımızı tamamladıktan sonra ‘Başka elimizden ne gelir?’ diye düşündük çünkü bunları yapmak vatani görevimiz, ‘Boş durmaktansa hayvanlara yardım edelim.’ dedik. Aşağı yukarı 10 bin avro olarak bağış topladık. Ayrıca 5 ton mama topladık.” ifadesini kullandı.
Dönmez, Hollanda’da kalan mamaların hızla bölgeye getirilmesi için konsolosluk yetkilileriyle görüşeceklerini belirtti.
Okulundaki öğretmenlerinin de bu çalışmalara destek olduğu bilgisini veren Dönmez, şunları aktardı:
“Benim aslında buraya gelmek gibi bir planım yoktu, okula da gitmem gerekiyor. Hollandalı öğretmenlerim ‘Ayşegül, bu senin vatani görevin biz senin arkandayız, her şeyini ayarlayacağız. Gitmen lazım, git. Ne yapabilirsen yap. Hayvanlara, insanlara ne yapabilirsen yap.’ dediler. Her şekilde yardımda bulunuyoruz ve devam edeceğiz. Bunun bir haftası, iki haftası yok. Bunun ayları, seneleri var. Bunun için yardım toplamaya devam etmek zorundayız. Türkiye’deki insanlar da Hollanda’daki Türkler de aynı şekilde bunu yapmak zorundayız. Bu bir başlangıç oldu. 4 günlüğüne Adana’ya geldik. Buradaki hayvanlara, kliniklere yardım ettik. İnşallah daha fazlası da gelir.”
Hollandalı yardımsever Carola van Tiel ise Türkiye’deki depremlerin ülkesinde de büyük üzüntüye neden olduğunu kaydetti.
Az da olsa yardımlarının dokunmasının kendilerini çok mutlu edeceğini vurgulayan Tiel, “Hollanda’dan insani yardım için çok para toplandı. Hollanda’da yaşayan kim varsa bağışta bulundu. Hayvanlar için de belirli bağışlar oldu.” dedi.
Songül hakkında daha önce yayınlamış olduğum haber:
Gurbetin çocukları temizlikçi kalmadılar…
HERKESİ AĞLATAN İLK GÖÇMEN TÜRK’ÜN KIZI SONGÜL ŞİMDİ TOPLUMA ÖNDERLİK YAPIYOR.
Babasının gazetelerdeki görüntüsü, bir şairi dile getirmiş ve sonra da şarkılara konu olmuştu.
‘Gurbetçiliğin, milyonlar üzerinde yarattığı travma’ başlıklı ve hazin fotoğrafların yer aldığı haberdeki ilk gurbetçi Şemsettin Mıhçı, arkasında temizlikçi çocuklar değil, topluma önderlik yapan çocuklar bıraktı.
İlhan KARAÇAY yazdı:
Avrupa’ya temizlik ve ağır işler için getirilen Türkler’in geride bıraktıkları çocukları, babaları gibi pis ve ağır işler değil, topluma önderlik edecek kadar başarılı işlere el atıyorlar.
Bu durumu ortaya serecek çok sayıda iş adamımız oldu.
Eğitim görerek, ünlü firmalarda ve devlet kurumlarında yüksek görevler üstlenenler oldu.
İçtimai durumları el verdiği için siyasete girip milletvekili, Belediye Meclis Üyesi ve senator olanlar da oldu.
Hollanda’da müzisyenlik yapan Hüsnü Uysal, Hürriyet Gazetesi’nde birlikte çalıştığım Murat Çulcu’nun bir seri röportajında gördüğü fotoğraftan esinlenerek, elindeki kâğıda birkaç not düşmüştü. Hüsnü Uysal, 1982 yılında yazdığı o notları, 1984 yılında meydana gelen ırkçı olaylar nedeniyle sandığından çıkardı ve üzerinde bir çalışma yaparak ‘Özlem’ adlı bir şiir yazdı. Daha sonra bu şiiri şarkı yaptı.
Uysal’ın bu anısını 40 yıl sonra haber yaptım. Haberimin yayınlanmasından sonra, Sogül adlı bir bayandan mesaj geldi: ‘O fotoğraftaki adam benim babam’.
(En alttaki klibe bakınız)
Songül, “Gördüğüm fotoğrafta, önde olan ve oturan sarı çizmeli adamı hemen tanıdım. Ama onu kaybettiğim zaman 4 yaşındaydım ve babamı hayal meyal hatırlıyordum. Fotoğrafı anne ve ağabeyime gösterdiğim zaman, onlar da fotoğraftakinin babam olduğunu söylediler. Rahmetli olan babamın adı Şemsettin Mıhçı. Babamın omuz arkasında duranın da Hacı Tarhan amcaymış.’ diye yazdıktan sonra, babasına ait fotoğraflar ile ‘Bu adam benim babam’ şarkısının klibini göndermiş. ( Göz yaşartacak olan bu klibi de aşağıdaki haberlerin sonunda bulacaksınız.)
Şimdi gelelim, bir temizlik işçisi veya ağır işçi olarak gurbete ilk çıkan yurttaşlarımızdan Şemsettin Mıhçı’nın, geride bıraktığı kızı Songül’ün başarı hikâyesine.
Babasının kaldığı Rotterdam’ın banliyösü olan Maasluis’te yaşayan Songül, herkesin beklediği gibi temizlikçi olmadı. Babasının yarattığı imkânlarla eğitim gördü ve kendisine toplumda üst düzey zemin hazırlayacak diplomalar aldı.
Songül, haberimin başında gördüğünüz, hayvanlara yönelik faaliyetleri ile gönüllerde taht kurmuştu.
MÜSLÜMAN MEZARLIĞI
Songül’ün açmak istediği müslümanlar için özel mezarlık, Maasluis’te bir göl kenarından yeni açılan şehir mezarlığının içinde yer alacak.
Bulunduğu bölgede yaptığı bu başarılı faaliyet sayesinde çok sevilen Songül, şimdi de müslümanlar için özel bir mezarlık açılması için harekete geçti.
Maasluis’te bir göl kenarında kurulan yeni şehir mezarlığı içinde, müslümanlar için ayrı bir bölüm isteyen Songül’ün, bu isteğini de elde edeceğine inanılıyor.
İşte, Songül’ü harekete geçiren Hüsnü Uysal haberi:
HÜSNÜ UYSAL’DAN EZİLMİŞLİĞİN VE HORLANMANIN ŞARKISI: ÖZLEM
Ünlü sanatçımız Hüsnü Uysal, gazetede gördüğü bir fotoğraftan etkilenerek yazdığı şiiri besteleyerek,
gurbetçilerin tercümanı olmuştu.
Zengin bir kariyere sahip olan Hüsnü Uysal, Hollanda’da sürdürdüğü çalışmalar ile dikkatleri çekmeye devam ediyor.
Müzik çalışmalarının yanı sıra, öykü, hikâye, masal anlatıcılığı yapan sanatçımız, kitap yazıyor ve film çekimleri yapıyor.
İlhan KARAÇAY yazdı:
Yıllardır gurbette yaşayan yurttaşlarımızın maruz kaldıkları ayrımcılığı, aşağılanmayı ve horlanmayı dile getirir dururuz…
Hüsnü Uysal, tam 40 yıl önce gördüğü bir fotoğraftan etkilenerek, duygularını şiir olarak karalamaya başlamıştı.
Hürriyet gazetesinde yıllarca birlikte çalıştığım ve hatta ırkçılık konusunda ortak çalışma yaptığım sevgili Murat Çulcu, bu konuda bir seri röportaj yayınlamıştı. Hüsnü Uysal, işte o röportajın tanıtım fotoğrafını görmüştü. Bakınız neler diyor Hüsnü Uysal:
‘Yıl 1982, gazetelere bakarken gözüme takılan bir fotoğraf ilgimi çekmişti. Bu fotoğrafla ilgili yazıyı da okuyunca bayağı duygulanmıştım. O resme tekrar tekrar bakıp resimdeki kişiye: ‘Sana söz veriyorum. Bir gün senin için bir beste yapacağım.’ diye seslenmiştim.
Seslenmiştim ama, aradan iki yıl geçtikten sonra bana bu konuda ilham gelmişti.
Yıl 1984, yabancı işçilere yapılan bir takım aşağılamar, olumsuz davranışlar beni oldukça etkilemeye ve üzmeye başlamıştı.
Bir gün yolda yürürken kaldırım taşları ve benim yürüyüşümün ritmi sanki bana bir ilham veriyordu. Mırıldanmaya başlamıştım. Böylece bestemin ilk dörtlüsü ortaya çıkmış oldu.
Evde kalemimi elime alıp o anda gelen duygularımı kağıda işledim. Yazdığım bu sözlerin melodisini de zaman içerisinde geliştirmeye çalıştım. Sözleri daha sonra kendi kişiliğimin üzerine çevirip başlığını da ‘Özlem’ olarak değiştirdim.
Bugün de benim için hala yabancılar konusunda geçerliliğini koruyor bu sözler.
ÖZLEM
Dağları taşları dereyi tepeyi aştım
Çoluğu çocuğu kadınımı geride bıraktım
Ocağımdan ayrılınca düştüm eller arasına
Onlar mı ben mi yabancı anlayamadım hala
Evim ocağım taşım toprağım sıla hasretiyle yanarım
Hiçbir zaman tükenmeyecek benim özlem duygularım
Ağır işler verildi bana yılmadan çalıştım altında
Çocuklarımın lokmasını topladım ter damlalarımda
Bu toprağın insanı olsam da sevmediler sevemediler
Alın terimde Boğulsam da görmediler göremediler
Söz ve Müzik: Hüsnü Uysal
18 Ekim 1984 – 31 Ağustos 2003 16
Mayıs 2006 İstanbul 11. Noteri tarafından tescil edilmiştir/
Telif hakları Hüsnü Uysal’a aittir. İzinsiz kullanılamaz.
Klibi izlemek için alttaki fotoğrafa tıklayınız:
Söz ve Müzik: Hüsnü Uysal
18 Ekim 1984 – 31 Ağustos 2003 16
Mayıs 2006 İstanbul 11. Noteri tarafından tescil edilmiştir/
Telif hakları Hüsnü Uysal’a aittir. İzinsiz kullanılamaz.
Klibi izlemek için alttaki fotoğrafa tıklayınız:
Yorumlar