Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın çizdiği ‘şarlatan’ portresi
TÜHA HABER / AKŞAM Gazetesi yazarı Mustafa Kartoğlu, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın çizdiği ‘şarlatan’ portresi başlıklı köşe yazısında yazara yer veriyor.
AKŞAM Gazetesi yazarı Mustafa Kartoğlu
Mustafa Kartoğlu, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın (17 Ağustos 1864-8 Mart 1944, İstanbul) kitaplarının, günümüz Türkçesiyle (Bilgi Yayınevi) yeniden yayınlandığını hatırlatarak, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın varlıklı bir Osmanlı bürokratının çocuğu olduğunu,ama hicivli, kinayeli yazıları nedeniyle ‘Abdülhamid kızar’ korkusuyla kitaplarının yasaklandığını ifade ediyor.
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Takıntılı bir adamdı olduğuna vurgu yapan Mustafa Kartoğlu, “Ünlü ‘Monk’ dizisinden veya Türkçe uyarlaması Engin Günaydın’ın oyunuyla belleğimize yer eden Galip Derviş’ten gözünüzde canlandırabileceğiniz türden, mikrop kapma korkusuyla eldivensiz sokağa çıkmayan biriydi. Yüz yıllık hayatında hiç evlenmedi. Kadınlara dair görüşleri, bugün yaşasa, başına iş açardı” diyor.
Enteresan karakter analizleri bulunduğunu belirten Yazar Mustafa Kartoğlu, bir tanesinin, siyasette veya tv tartışmalarında izlediğimiz karakterlere çok benzediğinin altını çiziyor:
“Şarlatanlık da bir çeşit bilgidir. Bu bilgi öğrenimden çok yetenekle genişler. Şarlatanın en açık işareti; hiçbir hakikate karşı susmak istememek, seksen dereden su getirmeye uğraşmak; sözle, yazıyla her bahse atılmak; bilmediği şeylerden bilir gibi bahsetmek; cehaletini saklamakta büyük başarı göstermek; bazı konularını ömründe bir defa okuduğu veyahut hiç okumadığı bilimde, teknikte uzmanlık iddia etmek; ‘iki kere iki dört’ keskinliğiyle iddialarının çürüklüğü ispat edildiği halde asla kanaat getirmeyerek ‘Hasmıma anlatamadım ki’ sözünden ayrılmamak; kısacası Nuh deyip de durmak; kaleminden çıkanların doğru olduğuna herkesi inandırmak yolunda sıkılma duygusundan sıyrılarak her ikna biçimini mubah saymak; tartıştığı kişinin söylediği ne kadar açık, düzgün, kanıtlanmış olsa yine anlamaz görünerek meseleyi safsatalara, karışıklığa boğmak; nihayet hasmını usandırarak, nefret ettirerek, iğrendirerek tartışma meydanından püskürtmek… Sonra dönüp muzaffer bir tavırla, ’gördünüz mü, şiddetli bir ispat ile hasmımın ağzına ot tıkadım. Konuşmaya dayanamadı, kaçtı’ demek.” (Şıpsevdi’den)
Mustafa Kartoğlu, yazısında, “Size de tanıdık gelmiştir…” diyor.
AKŞAM Gazetesi yazarı Mustafa Kartoğlu, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın çizdiği ‘şarlatan’ portresi başlıklı köşe yazısına şöyle devam ediyor:
“KOCA OSMANLI DELİKLİ DEMİR ÜRETEMEMİŞ HA!..
27 Aralık 2016 Salı günü Star’da konu etmiştim.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu o günlerde “Koca Osmanlı diyorlar. Koca Osmanlı bir tüfek üretemedi” demişti de…
Ben de odamdaki kitaplığa bakıp iki kitap almış, birkaç dakikalık internet taramasıyla bulduğum makalelerden birini yazmıştım.
Kitaplardan biri İstanbul Fuar Merkezi’nin yayınladığı ‘Türkiye Fuar Albümü/Osmanlı Dönemi’ydi.
Diğeri de İstanbul Ticaret Odası’nın yayınladığı, reklamlar üzerinden Osmanlı dönemi sanayisini inceleyen ‘İlan-ı Ticaret’…
Bir de Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Mehmet Seyitdanlıoğlu’nun ‘Tanzimat Dönemi Osmanlı Sanayii’ makalesi.”
Mustafa Kartoğlu, Osmanlı’nın Avrupa fuarlarında sergilenen ‘sanayi’ ürünlerini, makinelerini; Marmara kıyısı boyunca Zeytinburnu’dan Bakırköy’e uzanan ‘organize sanayi bölgesi’ni; buradaki fabrikalarda demir, boru, çelik ray, yivli top, havan, piyade tüfekleri, tabanca üretildiğini; kalifiye eleman yetiştiren matematik, kimya, jeoloji, madencilik eğitimi verilen özel bir okulun bulunduğunu; Bakırköy sanayi ünitesinin ilk buharlı gemiyi 1848’de denize indirdiğini bir çırpıda okuduğunu hatırlatıyor.
İstanbul Ticaret Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Şefik Memiş
Bu kaynaklardan bir yenisinin de, “Osmanlı’nın Ticaret Seferleri” kitabı olduğunu söyleyen Mustafa Kartoğlu, İstanbul Ticaret Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Şefik Memiş’in, Osmanlı’nın katıldığı ve Osmanlı’da düzenlenen fuarları araştırdığı aktarıyor.
Dr. Şefik Memiş’in, Dünyanın ilk ‘evrensel fuarı’ (expo) olan 1851’deki Londra Dünya Fuarı’ndan, I. Dünya Savaşı’nın çıktığı 1914’te yapılan Panama Pasifik Dünya Fuarı’na kadar tüm fuarları incelediğini belirten Mustafa Kartoğlu, şöyle devam ediyor:
“Osmanlı’nın, fuarlarda 15 bin metrekareye kadar varan en büyük alanları kiraladığını; mimarisi ve tarihini yansıtacak sergi alanları inşa ettiğini; on binlerce ‘yerli’ ürün sergilediğini, fuarın yapıldığı ülke ve potansiyel alıcı ülkelerin dillerinde yüzlerce sayfalık kataloglar dağıttığını; bazı fuarlara ‘matbaa harfleri’ götürüp ‘fuara özel gazete’ yayınladığını; 1867 Paris Sergisi’ne bizzat Sultan Abdülaziz’in gittiğini; fuarlarda sadece sanayi ve ticaret ürünlerinin değil ‘moda’ tasarımlarının da sergilendiğini ortaya koymuş”.
Mustafa Kartoğlu, ‘Köhne Osmanlı’ ile ‘uyumuş da büyümüş’lerin uyanması için bunların, daha çok basılıp daha çok okunması gereken yayınlar olduğunu söylüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘yerli milli sanayi’ için çabaları ve talimatlarının ortada olduğunu ifade eden Mustafa Kartoğlu, bu ve benzeri kitapların, kitaplaşmamış makalelerin toplanarak, sanayi ve ticaret bürokrasisine, sanayi ve ticaret odalarına, okullara, üniversitelere ulaştırılması gerektiğinin altını çiziyor.
AKŞAM Gazetesi yazarı Mustafa Kartoğlu, yazısını şöyle tamamlıyor:
“Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na, Milli Eğitim Bakanlığı’na, YÖK’e, Savunma Sanayi Başkanlığı’na, TOBB’a, çağrımız olsun bu.
Zira Türkiye’nin ‘insan sermayesi’nin en önemli gücü ‘özgüven’dir.
ETİMOLOJİ / KELİME KÖKENİ
Şarlatan: İtalyanca ‘ciarlare/gürültülü gevezelik’ fiilinden türetilen ‘ciarlatano’dan Fransızcada ‘charlatan/lafa boğarak sahtekarlık yapan’ anlamına dönüşmüş; Türkçede 1800’lerin sonunda Ahmet Rasim tarafından kullanılmıştır. ”
HABER : Ataner YÜCE
[TÜHA Haber Ajansı, 05 Aralık 2020]