enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
18:25 “Ben Benim” adı ile Sanatçı Yücel Kale’nin sergisi BonVivant İzmir’de açıldı
12:39 Bazı CHP milletvekillerinin Meclis’te İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı engellemeye yönelik provokasyonuna tepkiler sürüyor
12:14 Bakan Yerlikaya: Yasa dışı bahisle ilgili 9 bin 780 tutuklama yaptık
12:05 Türkiye, yağışlı sistemin etkisine giriyor
11:55 ‘Yenidoğan çetesi’ davasında savunmalar sürüyor
00:07 Zeynep Sönmez: ‘Kupayı kaldırırken yaptıklarımın mutluluğu kadar vazgeçtiklerimin duygusallığını da yaşıyorum’
00:06 ABD Temsilcisi Hochstein Hizbullah’la ateşkes sağlamak üzere İsrail’e gidiyor
00:05 ABD’ye iş ve yeni hayat hayaliyle gelen Türkler arasında kayıp vakaları dikkat çekiyor
00:05 Yunanistan’da hayat pahalılığını protesto için işçiler 24 saatlik genel greve gitti, halk sokağa indi
00:04 ABD Ukrayna’ya 275 milyon dolarlık yeni askeri yardım açıkladı
00:03 AB’nin 5 büyük üyesinden Ukrayna’ya destek: “ABD yardımı azaltırsa mali ve askeri yardıma hazırız”
00:03 Suriye: “İsrail’in Palmira kentine düzenlediği saldırıda 36 kişi öldü”
00:01 Erdoğan: “Trump’ın savaşları bitirme söylemine inanmak istiyor, adımlar atmasını bekliyoruz”
00:01 Kongo’nun İstanbul Fahri Konsolosu İlyas Keskin
12:42 Nizip Ticaret Odası, Gaziantep Oda/Borsaları ortak meclis ve istişare toplantısına katıldı
12:01 Nizip TOBB Ortaokulu ile eğitimde yeni bir adım atıyor
11:45 TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’ndan Nizip Ticaret Odası’na ziyaret 
11:24 Sosyal medya platformları karşılıklı küfür ve hakaret arenası olmamalıdır
00:06 Irak’ın kuzeyinde 3 terörist etkisiz hale getirildi
00:05 Birleşmiş Milletler’in (BM) Gıda İsraf Endeksi Raporu’na göre, dünyada her yıl 1,05 milyar ton gıda israf ediliyor
TÜMÜNÜ GÖSTER →

İki Dereceli Seçim Sistemi Amerikan Başkanlık Seçimlerini Nasıl Etkiliyor?

İki Dereceli Seçim Sistemi Amerikan Başkanlık Seçimlerini Nasıl Etkiliyor?
24.09.2024
A+
A-

ABD Başkanlık seçimlerine bir buçuk ay kaldı. Mutat olduğu üzere seçimler 5 Kasım’da (her dört yılda bir kasım ayının ilk pazartesi gününü takip eden ilk salı günü) tamamlanacak.

TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency 

Türkiye’nin saygın, güvenilir Ankara merkezli bir Akademik Kadro | İç Güvenlik Fakültesi Dekanlığıdüşünce kuruluşu olan SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’ndan  Araştırmacı-Yazar Mert Hüseyin AKGÜN,  “İki Dereceli Seçim Sistemi Amerikan Başkanlık Seçimlerini Nasıl Etkiliyor?” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

 Anketler Harris ve Trump arasında başa baş bir yarışın geçtiğini gösteriyor. Birleşik Devletlerin uluslararası siyaset, ekonomi ve güvenlikteki belirleyici ağırlığı ve başkan adaylarının birbirinden farklı yaklaşımları sebebiyle seçim, ABD dışında da yakından takip ediliyor. Zira Güneydoğu Asya’dan Ortadoğu’ya, Latin Amerika’dan Doğu Avrupa’ya kadar neredeyse her ülkenin ABD ile öyle ya da böyle bir etkileşimi söz konusu.

Seçim sürecini takip ederken ABD’nin kendine has başkanlık seçimi usulünü de gözden kaçırmamak gerekiyor. ABD’de seçim sistemi tıpkı siyasal yapının diğer bileşenlerinde olduğu gibi oldukça özgün niteliklere sahip. Dikey ve yatay kuvvetler ayrılığı mekanizmalarıyla örülü bir hükümet sistemine sahip olan ABD’de anayasal mimaride federalizmin bariz etkisi görülür.

Her eyaletten eşit sayıda seçilen senatörden müteşekkil ve federal başkana karşı önemli silahlara sahip Senato’nun, eyaletler fark etmeksizin Amerikan halkının bütününün temsil edildiği Temsilciler Meclisine karşı ikinci planda bırakılmaması federe devletlerin varlığının federal devlete karşı korunduğunun açık bir göstergesidir. Öte yandan iki partili sistem ve disiplinsiz parti yapısı da Amerikan başkanlık sistemini Avrupa’daki demokratik rejimlerden ayrıştıran çok önemli diğer iki unsurdur.

Kendine Özgü Bir Seçim Usulü

Monist yürütme organını oluşturan başkanın seçiminde de ABD’ye has özellikler öne çıkıyor. Amerikan Başkanlık seçimlerinde göze çarpan ilk farklılık iki dereceli bir seçim sisteminin uygulanmasıdır. Kaynağını anayasadan alan bu sistemde seçmenler önce “seçiciler kurulunu” (electoral collage) oluşturacak delegeleri, delegeler de başkanı seçiyor.

Seçiciler Kurulu, ABD Kongresinin kompozisyonuna uygun şekilde oluşturulur. Delege sayısı öncelikle (temsilciler meclisinde olduğu gibi) nüfusa nispetle belirlense de daha sonra her eyalete (senatör sayısı gibi) ikişer delege daha eklenir. Dolayısıyla 538 delegenin 435’i nüfusa oranla, 100’ü eşit oranda, üçü de DC’yi temsilen seçilir. Bu usul Amerikan Anayasasında şu şekilde açıklanır: “Her eyalet, kendi eyalet yasama meclisinin tayin edeceği şekilde, o eyaletin Kongre’ye gönderme hakkına sahip olduğu Senato ve Temsilciler Meclisi üyesi toplam sayısına eşit sayıda seçici (elector) tayin edecektir” (1961’de yapılan 23. Değişiklik ile Washinghton DC’ye de seçme hakkı tanınmıştır).

Bu 538 delegenin çoğunluğunu yani 270 delegenin oyunu alan aday başkanlığa seçilmiş olur. Şayet bir başkan adayı seçiciler kurulunun çoğunluğunun desteğini elde edemezse başkan anayasa gereğince temsilciler meclisince belirlenecektir. Fakat burada da her eyaletin bir oy hakkı olacaktır ve çoğunluğu alan aday başkan seçilecektir. Başkan yardımcısı ise Senato tarafından seçilecektir (12. Değişiklik, ABD Anayasası).

Federalizm ve Demokrasi Gerilimi

Dolayısıyla nüfusun delege sayısına doğrudan yansımaması küçük eyaletlerin önemini artırıyor. Örnek vermek gerekirse nüfusu 650 bin olan Vermont ile nüfusu 576 bin olan Wyoming 3’er delegeye sahipken sırasıyla 30 ve 40 milyon nüfusa sahip Texas 40 ve California 54 delege seçiyor. Sistem federalizmin etkisiyle bireysel seçmenden çok eyaletlerin belirleyiciliğini gözetiyor.

Seçiciler tek turlu basit çoğunluk sistemine göre seçildiğinden iki partili sistem ciddi anlamda teşvik edilmiş oluyor. Üçüncü bir partinin ortaya çıkışı güçleştiğinden siyasal parti sistemindeki parçalanma engelleniyor. Bu durumun yasama organının karar alma istikrarına olumlu etki ettiğini söylemek mümkün. Ancak bütün ülkeyi tek bir seçim çevresi olarak görmeyip eyalet bazlı iki dereceli bir delege sistemiyle (Maine ve Nebraska hariç) “kazanan hepsini alır” (winner-takes-all) prensibinin kombinasyonu, temsilde adalete zarar veren sonuçların da ortaya çıkmasına yol açmıştır. Nitekim son iki yüzyıldaki beş başkanlık seçiminde seçimi daha az seçmenin (fakat daha fazla delegenin) oyunu alan aday kazanmıştır:

-1824’te dört adaylı seçimde hiçbir aday seçiciler kurulunda oyların çoğunluğunu kazanamayınca seçim Temsilciler Meclisine gitmiş ve daha az oy almasına rağmen John Adams başkan olarak seçilmiştir.

-1876 seçiminde Demokrat Samuel J. Tilden rakibinden 264.292 oy fazla almasına rağmen, başkanlığa Cumhuriyetçi Rutherford Hayes seçilmiştir.

-1888 seçimlerinde rakibi Demokrat Grover Cleveland 100.456 oy fazla almasına rağmen, başkanlığa Cumhuriyetçi Benjamin Harrison seçilmiştir.

-2000’de Demokrat aday Al Gore rakibinden 540.520 oy fazla almışsa da başkanlığa George W. Bush seçilmiştir.

-2016’da ise Cumhuriyetçi Donald Trump rakibi Demokrat Clinton’dan neredeyse 3 milyon (2.864.903) daha az oy almasına rağmen başkanlığı kazanmıştır[1].

Peki iki dereceli sistemin getirdiği önemli bir risk olan seçmen iradesiyle seçicilerin tercihleri arasında bir farklılaşma yaşanması mümkün müdür? Bunu engelleyecek herhangi bir anayasal hüküm bulunmuyor. Ancak eyalet yasaları ya da partiler bu konuda delegeleri bağlayıcı kurallar getirebiliyor.

Bugüne değin delegeler çok büyük bir oranda eyaletlerindeki sonuçlara paralel şekilde oy kullanmıştır. Dolayısıyla farklı yönde bir adayı desteklemeleri oldukça istisnai bir durumdur[2]. Yapılan 58 başkanlık seçiminde oy kullanan 23.507 delegeden yalnızca 90’ı seçmenlerinden farklı yönde tercihte bulundu[3]. “Sadakatsiz delege” (faithless elector) olarak nitelendirilen bu seçicilerin sayısı 2016 seçimlerinde yedi olmuştu. Washington ve Colarado’dan iki delegenin Clinton’ı desteklemesi gerekirken Trump’a oy vermişti.[4]. Bu durum bugüne kadar sonuçlar üzerinde etkili olmasa da potansiyel bir risk olarak masada duruyor.

Neticede anayasal dayanağı ve federalizmi gözeten yönleriyle desteklenen ABD’deki başkanlık seçimi usulünün, içerdiği belirsizlikler, komplike yapısı ve temsilde adalet ilkesine aykırı sonuç üretme potansiyeliyle eleştirildiğini ve Amerikan siyasal sisteminin kendi özgünlüğü içinde değerlendirilmesi gerektiğini söyleyebiliriz.

***
Yazar hakkında
Mert Hüseyin AKGÜN, Lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde almıştır. Yüksek lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi Kamu Hukuku Bölümü’nde “2017 Anayasa Değişiklikleri Sonrası TBMM’nin Yürütmeyi Denetim Araçları” başlıklı tez çalışmasıyla tamamlamıştır. Doktora çalışmalarına Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Kamu Hukuku Bölümünde devam etmektedir. Araştırma alanları arasında hükümet sistemleri, yeni anayasa çalışmaları, demokratikleşme, yasama faaliyetleri, yargı reformu ve insan hakları yer almaktadır.
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.