İletişim Başkanı Altun, Magdeburg saldırısyla ilgili Alman halkına ve hükümetine baş sağlığı diledi
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Avrupa’da aşırı sağın yükselişi ve Almanya’nın Magdeburg kentinde bir İslam karşıtı tarafından gerçekleştirilen saldırıya ilişkin sorulan soru üzerine Altun, bu saldırıyı en şiddetli şekilde kınadığını belirterek, hayatını kaybedenlerin ailelerine, Alman halkına ve hükümetine baş sağlığı diledi.
Magdeburg’da gerçekleşen saldırının bir İslam karşıtı tarafından düzenlenmiş olmasının, Avrupa’da yükselen aşırı sağın ve İslam düşmanlığının ulaştığı endişe verici boyutları bir kez daha gözler önüne serdiğini ifade eden Altun, bu tür saldırıların yalnızca Müslüman toplulukları değil aynı zamanda Avrupa’nın birlikte yaşama kültürünü ve toplumsal barışını da derinden sarstığını söyledi.
Altun, son yıllarda Avrupa’da aşırı sağın “yeni normal” olarak algılanmaya başlaması ve İslam karşıtı söylemlerin sıradan bir retoriğe dönüşmesinin, nefret suçlarının artmasına ve toplumsal kutuplaşmanın derinleşmesine zemin hazırladığına dikkati çekti.
Müslümanların Avrupa’da sosyal hayatlarında ayrımcılıkla, iş hayatlarında dışlanmayla ve giderek artan şekilde fiziksel saldırılarla karşı karşıya kaldığını dile getiren Altun, şunları kaydetti:
“Ancak bu mesele yalnızca İslamofobi olarak değerlendirilmemelidir; bu, aynı zamanda Avrupa’nın toplumsal uyumunu tehdit eden ciddi bir güvenlik ve insan hakları krizidir. Bu tür hadiseler, Müslümanların sistematik olarak ötekileştirilmesinin ve ayrımcılıkla yüz yüze bırakılmasının yalnızca bu topluluklara zarar vermediğini aynı zamanda Avrupa’nın demokrasi, insan hakları ve toplumsal dayanışma gibi temel değerlerini aşındırdığını açıkça ortaya koymaktadır.
Avrupa’nın barış ve bir arada yaşama ideali, bu sorun karşısında sessiz kalınarak değil aksine güçlü bir iradeyle köklerine inilip çözüm üretilerek korunabilir. Bu nedenle, İslam karşıtlığıyla mücadele etmek için net bir duruş sergilenmeli ve somut adımlar atılmalıdır. Nefret suçlarını caydıracak hukuki düzenlemeler hayata geçirilmeli, toplumsal hoşgörü ve kapsayıcılığı artıran eğitim ve politika çalışmaları önceliklendirilmelidir.
Tüm Avrupa ülkeleri olarak, farklılıklarımızın zenginlik olduğu bilinciyle hareket etmeli ve toplumsal dayanışmayı güçlendiren politikaları uygulamaya koymalıyız. Aksi halde, huzur ve istikrarın korunması mümkün olmayacaktır.”