İlhan Karaçay soruyor: Ne yapıyor bu Sosyal Demokrat (!) Bolu Beyi özentisi?
* Yurt dışındaki tüm Türk Sivil Toplum Kuruluşlarını, yeni tip ayırımcılığı protestoya davet ediyorum.
* Biz, dükkânlardan Türkçe tabelaları kaldırmak isteyen Brüksel Belediye Başkanı’nı yerden yere vurmuştuk.
* Bolu Belediye Başkanı, Suriyeliler’e su ve elektriği 10 katın fiyatla satacakmış. Maksat, Bolu’yu terketmeye zorlamakmış.
* Böyle bir dahiyane buluşu (!) Berlin veya Amsterdam Belediyesi uygulamaya kalkışabilir mi? Kalkışırsa sonuç ne olur?
İlhan KARAÇAY yazdı:
Yurt dışındaki tüm Türk Sivil Toplum Kuruluşlarına sesleniyorum: İçinde yaşadığımız ülkelerde, azınlıklar için söylenen acı sözlere ne kadar üzüldüğümüzü biliyor ve hatırlıyoruz.
Bir zamanlar, Brüksel Belediye Başkanı, dükkânlardan Türk isimlerini kaldırmaya yeltendiği için kıyameti koparmıştık. Ama şimdi Türkiye’de, Suriyeliler’in tabelaları rahatça değiştirilebiliyor.
Türkiye’dekiler, ‘Burası Arabistan mı?’ diye tepki koyduğu zaman alkış toplarken, Brüksel’de biz Türkçe tabelaları değiştiren Belediye Başkanı’nı ‘ırkçı’ diye topa tuttuğumuzu hatırlamayacak mıyız?
‘Yabancılar geldi ve Hollandalılar’ın işlerini ellerinden aldı’ diyenleri bizler ‘ırkçı’ diye damgalamışken, şimdi aynı sözleri Türkiye’de Suriyeliler için söyleyenleri alkışlıyorlar… Açık bir çifte standart yok mu ortada, yadırgamayacak mıyız?
Tabii ki, bizlerin yurt dışına gelişimizle, Suriyeliler ve diğerlerinin Türkiye’ye gelişleri arasındaki fark çok, ama çok büyük ve değişik. Bizleri buralara özel olarak, çalışmamız için getirdiler. Bize ihtiyaçları vardı. Suriyeliler ise Türkiye’ye getirilmediler, sığındılar. ‘Şimdi sığınma ihtiyaçları kalmadı ve ülkelerine geri dönebilirler’ diyebilirsiniz ama, önceden hiç itiraz etmediğiniz ve onların bakımı için Avrupa Birliği’nden para aldığınız bu insanları zorlayıcı yöntemlerle geri göndermek, uluslararası anlaşmalar nedeniyle çok zor gibi…
Toplumda yabancı karşıtlığını alevlendirme tehlikesi de cabası.
Nasıl ki, şimdi Hollandalılar, ‘Türkler’e ihtiyacımız kalmadı, onları geri gönderelim’ diye bir yasa çıkarmaya kalkışabilirse, evet Türkiye de Suriyeliler için böyle bir yasa çıkarabilir. Ama sonra ne olur düşünebiliyor musunu? Her iki durumda da tüm dünya ayağa kalkar ve uluslararası anlaşmalar nedeniyle iki ülkenin de başı ağırır.
ESKİ YAYIN YÖNETMENİM İLE YAZIŞMA
Dün gece yazıyı yazmaya başlamadan biraz önce, Hürriyet’te Genel Yayın Müdürlüğü’mü yapmış olan eski dostum Ertuğ Karakullukçu’dan bu konuda bir klip gelmişti. Bir de bu klibi gördükten sonra, zaten bütün akşam Türk TV’lerinde izlediğim tartışma programlarından doymuşluğum başıma vurdu. Hemen bu yazıyı yazmaya başladım. Ama bir yandan da eski yönetmenim ile whatsapplaşıyordum.
Bu yazışma sırasında, yeni ‘Bolu Beyi’mize atıfta bulunup ironi yaparak, ‘Wilders’e sesleneceğim,.. Türkler’in hepsini geri göndermek için bir yasa taslağı hazırla diyeceğim’ dedim.
Bakın ondan sonra neler oldu?
Whatsapp’ta eski yönetmenime, ‘Hatırlarsın, Brüksel Belediye Başkanı, Türkçe tabelaları kaldırmak isteyince, Hürriyet’teki yayınlarımızla kıyameti koparmıştık. Oraya özel olarak gitmiş, Belediye Başkanı ile de görüşmüş ve adamı rezil etmiştik.’ diye hatırlatmada bulundum.
Karakullukçu’dan aldığım yanıt şöyle oldu:
‘Yaa evet, gazetecilik açısından ne güzel günlerdi… O zaman ırkçılık oralarda hortlamıştı. Türkiye’de ise yabancı düşmanlığı diye bir şey hiç olmadı. Ama şimdi Suriyeliydi, Afrikalıydı, Afgandı derken yabancı düşmanlığı tohumları buralarda da ekilmeye başlandı. Bu durum çok tehlikeli. Allah korusun, yer yer iç çatışmalara kadar gidebilir. Bolu Başkanı’nı evet bugün millet alkışlıyor. Ama aynı şeyi mesela Berlin veya Amsterdam belediyeleri yapsa ne olur? Popülist söylemle yabancı karşıtlığına çanak tutmaktan kaçınmak lazım, Tabii, sağduyulu önlemlere de ihtiyaç var. Türkiye’nin bu kadar işsiz güçsüz ve ne önemli kısmının ne olduğu belirsiz yabancıyı taşıması çok zor. İnsanlar tedirgin ve haklı olarak ürküyor. Bu da madalyonun öbür yanı”.
Bu aşamadan sonra ben yazmayı bıraktım ve eski yayın müdürüm Ertuğ Karakullukçu, whatsapp’ta şunları yazmaya devam etti: “Bugün hiç düşünmeden alkışlayanlar, iyi düşünmeliler. Popülist söylemlerle yabancı düşmanlığına benzin dökülmesin; bu bizim ülkemize hiç yakışmaz, bu hususu ısrarla vurgulamakta fayda var. Diğer yandan, bu yabancı akımı karşısında iktidarın da büyük sorumluluğu var. Bizim toplum, hele şu çok zor koşullarda, bu kadar işsiz güçsüz yabancıyı hakikaten kolay kolay besleyemez. Yarın bu işsizler Ordu’su geniş çapta kriminalize olursa, olay kontroldan çıkabilir… İnsanlar, toplumsal huzur ve çocuklarının geleceği açısından endişeli”.
‘İyi de, Bolu Beyi’nin söyledikleri ne olacak’ şeklindeki soruma, eski yayın müdürüm şöyle cevap verdi: ‘Bolu Başkan’ı, kolayca tahmin edilebilecek nedenlerle çok alkış aldı. Çünkü evet, toplum dolmuş durumda. İnsanlar oldukça gergin.’
DÜNYADAN GELECEK TEPKİLER
‘İyi de yarın tüm dünyadan gelecek tepkiler ne olacak biliyor musun?’ şeklindeki sorum da şöyle yanıt buldu: ‘Bu da meselenin bir diğer yanı. Ama insanlar şu aşamada bunu düşünmekten oldukça uzak. Günlük yaşamdaki olumsuzluklar belirleyici oluyor. Ötesini, bekleyip göreceğiz. Çok yönlü bir konu bu. Maalesef büyümeye aday bir sorun. Yabancı düşmanlığının Türkiye’de zemin bulabilmesi, her durumda çok kötü olur. Ama, özellikle ipsiz sapsız bazı yabancıların kadınlarımıza sarkıntılık etmesi, sahillerde elbiseleriyle denize girmeleri, yiyip içip ortalığı pislik içinde bırakmaları gibi gündelik durumlar çok tepki çekiyor. İnsanlar, kendi ülkelerinde ortalıkta rahat dolaşamamaktan yakınıyor.
Bu hassas konunun, politik kaygılara alet edilmeden, ülke çıkarları ve evrensel değerler çerçevesinde değerlendirilmesi yerinde olur’
YABANCI DÜŞMANLIĞINA AMAN DİKKAT
Bunun üzerine, ‘Tamam ama burada bir kısım bizimkiler için de, çamaşır suyunu sokağa döküyorlar, evlerinde kurban kesiyorlar, etrafı pisletiyorlar şeklinde şikayetler oluyordu”dediğim eski yayın müdürüm şöyle yazdı: ‘Tabii ki provokasyon da var. Yalan haberlerle kışkırtma lar da yapılıyor, dikkatli olmak gerekir. İnsanlar kendi karınlarını doyuramıyorken bir de bu işsiz güçsüzlerin yükünü kaldıramıyorlar ve onları istemiyorlar. Bu ortada… Fakat, toplumdaki bu hassasiyeti kanatırcasına kaşıyan böyle bir ayrımcılık, sosyal demokrat ideallerle bağdaşır mı, diye de sormak lazım. Bu popülist fikir, bazılarımıza ilk planda dahiyane gibi görünebilir. Toplumun da pek hoşuna gidebilir. Fakat ardında çok tehlikeli, yabancı düşmanlığına kapı aralayan tuzaklar var. Böyle bir söyleme, Türkiye’de ilk kez tanıklık yapıyoruz. Bunun üzerinde etraflıca düşünmek lâzım. Önlemlerin zorlayıcı olmaktan çok özendirici olmasına dikkat edilmeli”.
Eski yayın müdürüm Karakullukçu’nun işaret ettiği husus enteresandı… Ve aslında, ‘Suriyeliler’i geri göndereceğim’ diyen CHP lideri Kemal Kılıçtaroğlu’na da sormak lâzımdı:
Evet hakikaten, bu tür söylemler, sosyal demokrat kültür ile bağdaşıyor mu?
Öyle zannediyorum ki, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, bu cesareti Kılıçtaroğlu’nun o söyleminden aldı. Biz gene iyi niyetli düşünelim ve Kılıçdaroğlu’nun ‘zorlayıcı’ önlemleri kastetmediğini düşünelim…. Bakalım, Bolulu Başkan’ın çıkışı karşısında tavrı ne olacak?
Suriyeliler’e devletimiz tarafından verilen haklar çoktu. Bu haklardan birini de ben şahsen kıskanmış ve Türkiye’ye otomobil sokma konusunda, ‘Suriyeli’ye ehlen sehlen, gurbetçiye tu kaka’ diye yazmıştım. Öyle ya, ülkemize yarım asırı aşkın bir zamandır döviz yağdıran biz gurbetçilere verilmeyen bir hak, ülkemizin kasasını boşaltan Suriyelilere verilmişti. Böyle adalet mi olur?
TEHLİKE ÇOK BÜYÜK
Dün facebook’a bir görüntü düşmüştü. Bir Suriyeli konuşuyordu. ‘Ne istiyorsunuz bizden, çalışıyoruz, vergimizi veriyoruz, hiç kimseyi rahatsız etmemeye çalışıyoruz. Bizi neden geri gönderecekmişsiniz ki?’ diye seslenen bu Suriyeli, açıkçası bize sempatik gelmiyordu.
Peki, yarın bir gün, Hollanda’daki Türkler’in koruyuculuğuna soyunan İlhan Karaçay gibi bir Suriyeli çıkarsa ve Karaçayvari bir tavır alırsa ne olur biliyor musunuz?
İlhan Karaçay, ne Hollanda devletinden ve ne de Hollanda halkından çok korkunç bir tavır gelmeyeceğini bildiği için böylesine cesur davranabiliyor.
Peki ya Türkiye’deki Suriyeli? İşte orada durun. Türkiye’de ne bir Suriyeli ve ne de bir başka yabancı, Hollanda’daki Karaçay gibi davranamaz. Zira başına çok tehlikeli hallerin gelebileceğini biliyordur.
Baksanıza, ‘Suriyeliler protesto gösterisi yapacakmış’ diye bir söylenti bile ülkeyi neredeyse ayağa kaldırıyordu. Allah korusun böyle bir durumda olabilecekleri düşünmek bile felaket.
Doğrudur, 1972 ve 1976 yıllarında Rotterdam ve Schiedam’da Türk evlerine ve işyerlerine saldırılmıştı. Yaralılarımız olmuştu ama ne mutlu ki ölümüz yoktu. Almanya’da Türk düşmanlığı kaynaklı Mölln ve Solingen saldırılarını unutmadık. Maazallah, Türkiye’de, 6-7 Eylül benzeri bir hareket, belki de felaketlerin en büyüğünü doğurur.
Bu henüz başlangıç. Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın ırkçılık kokan söylemleri, Hollanda medyasına şimdilik böyle yansıdı.
TAVSİYEM
Türkiyemizi yönetenlere ve yöneticilere değişik istikamet verdirmeye çalışan muhalif siyasetçilere sesleniyorum: Söylemlerinizin, ırkçı ve faşist damgası yememesi için, kullanacağınız kelimeleri daha özenli seçin. Yapacağınız uygulamada haklılığınızı ortaya serecek objektif veriler ile destekleyin.
Uluslararası tepkilerden ve anlaşmalardan kurtulmak için geniş izahatlarda bulunun. Yurt dışında yaşayan10 milyona yakın Türk’ün göçü ile Suriyeliler’in göçü arasındaki farkı iyi anlatın.
Göç ile sığınma (iltica) arasındaki farkı belirtin. Göç eden Türkler’in, ikili sözleşmeler ile güvence altına alınmış olduğunu, ama savaştan kaçan Suriyeliler için böyle bir güvence verilmediğini iyi izah edin.
Bir önemli tavsiyem de şu olacak: Türkiye’de yabancılar için bir şey söylemeden ve bir uygulama yapmadan önce, yurt dışında yaşayan 10 milyona yakın yurttaşınızı düşünün ve ona göre hareket edin.
Şimdi, yurt dışındaki tüm Türk Sivil Toplum Kuruluşları’na sesleniyorum: Irkçı söylemlerini sürdüren Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’a protesto mektubu yağdırın.
tanju.ozcan@bolu.bel.tr; asuman.tekin@bolu.bel.tr; rasim.ozdemir@bolu.bel.tr; gulden.ozaydin@bolu.bel.tr; isa.ozcan@bolu.bel.tr; ahmet.yilmaz@bolu.bel.tr; bolubelediyesiyaziisleri@hs01.kep.tr; tr; info@boludabolu.com; ergin.yonet@bolu.bel.tr; tahsin.arslan@bolu.bel.tr; naim.ayhan@bolu.bel.tr; songul.akman@bolu.bel.tr; fikret.er@bolu.bel.tr; sinan.pekcan@bolu.bel.tr; funda.bulut@bolu.bel.tr; guler.mert@bolu.bel.tr; mehmet.duman@bolu.bel.tr; sedat.gulener@bolu.bel.tr; adnan.demirel@bolu.bel.tr; figen.varlik@bolu.bel.tr; basri.baytekin@bolu.bel.tr; ozcan.gungoren@bolu.bel.tr; aylin.aydin@bolu.bel.tr; leyla.beykoz@bolu.bel.tr; burhan.aktas@bolu.bel.tr; candas.aydar@bolu.bel.tr; adnan.demirel@bolu.bel.tr; mehmet.celebi@bolu.bel.tr;
[TÜHA Haber Ajansı, 03 Ağustos 2021]