Irak’ta İstikrar PKK’nın Yok Edilmesinden Geçiyor
Türkiye’nin gündemi Aralık ayından bu yana üç kulvarı takip etti: seçim, ekonomi ve terör. Seçim ve ekonomi vatandaşlar arasında farklı görüşlerin seslendirilmesini teşvik etmiş olsa da üzerinde uzlaşı olan konu terörün başının ezilmesi. Bu konuda vatanı ve devleti benliğinde hissedenler arasında bir tereddüt yok. Nitekim “güvenlikte maliyetin önemsiz olduğu” gerçeği dikkate alınırsa terör ve diğer güvenlik tehditlerinin ihmal…
Doç. Dr. Murat ASLAN, Hasan Kalyoncu Üniversitesi öğretim üyesi
Türkiye’nin gündemi Aralık ayından bu yana üç kulvarı takip etti: seçim, ekonomi ve terör. Seçim ve ekonomi vatandaşlar arasında farklı görüşlerin seslendirilmesini teşvik etmiş olsa da üzerinde uzlaşı olan konu terörün başının ezilmesi. Bu konuda vatanı ve devleti benliğinde hissedenler arasında bir tereddüt yok. Nitekim “güvenlikte maliyetin önemsiz olduğu” gerçeği dikkate alınırsa terör ve diğer güvenlik tehditlerinin ihmal edilmesi söz konusu olamaz.
Teröre karşı geçmişte sarf edilen çabalar bir yana, geçtiğimiz Aralık ve Ocak aylarında Gazze’deki olaylar nedeniyle İsrail ilintisi olabilecek saldırılar hatıralarda. PKK’nın taşeron sıfatıyla uyumlu bu bağlantı Türkiye’nin bam teline dokundu. Terörün “başının ezilmesi” için diplomatik, ekonomik, sosyal veya askerî birçok boyutu olan tedbirler dizisi elden geçirildi. Bu meyanda ABD ile sıklaşan temaslar, Suriye’de alınan tedbirler ve Irak ile yürütülen görüşmeler kısa zamanda bir hareketlenme olacağına emare verdi.
Türkiye için Suriye ve Irak “tek” harekât alanı. Yani bir cenahtaki gelişme diğer tarafı da alevlendiriyor. Irak ve Suriye’de, isimleri farklı servis edilse de aynı çatı örgütün faal olması böyle bir algıyı zorunlu kılıyor. Ancak diplomatik ve askerî hareketlilik dikkate alındığında ön plana çıkan husus halen Irak’taki gelişmeler.
Irak çok karmaşık iç dinamiklere sahip. Bu kapsamda demografi odaklı değerlendirmede üç konu ön plana çıkıyor. İlk konu Şii gruplar arasındaki bölünmüşlük. Irak’tan tüm yabancı varlığını uzaklaştırmak isteyenler Şii eğilimler geçmişte PKK konusuna fazla dokunmuyorlardı. Ancak DAEŞ tehdidi sonrasında bir yandan PKK’ya göz yuman diğer yandan Irak kuzeyindeki Kürt gruplar arasındaki rekabeti hoş karşılayan bir kurgu Şii’leri memnun etti. Ancak gelinen aşamada Basra’dan Anadolu’ya uzanacak Kalkınma Yolu ile halkın hizmet ve refah beklentisi Şii’leri tedirgin etmekte. PKK’nın Kalkınma Yolu’na tehdit oluşturması ve Irak’ın can damarını kesmesi önemli bir girdi.
Bu senaryo geçtiğimiz yıllarda Bağdat ve Basra’da ortaya çıkan halk hareketlerini daha da kışkırtabilecek nitelikte. Bu nedenle Anadolu istikametinin açık tutulması ve refah projelerinin hayata geçirilmesi gerekiyor.
Sünni aşiretlerin federatif bir yapıyı tartışmaya başlaması ise diğer konu başlığı. Sünni Aşiretler Birliği’nin liderlerinden olan Şeyh Tahir El Bayati, 2018 yılında da gündeme gelen bir federatif yapı talebinde bulundu.
Böyle bir durum Irak’ta Kürt Bölgesel Yönetimi ile Şiilerin yaşadığı güney arasında ilave bir federe yapının ortaya çıkması anlamına geliyor. Bu nedenle Irak yönetimi şu sıralar gergin ve bu talebin yatıştırılması beklentisi var. Doğal olarak burada Türkiye’nin oynayabileceği “yatıştırıcı” rol önemli. ABD’nin Irak’ta düşük profilli askerî varlığı sonrasında Sünniler açısında da İran’a ve Şii hakimiyetine ancak Türkiye denge getirebilir.
Üçüncü konu ise Kürtlerin kendi iç çekişmeleri ve merkezi hükûmetle yaşanan sorunlar. Bağdat yönetiminin Kürtlerle hiyerarşik bir siyasi düzlem arayışı son yıllarda bütçe paylaşımı ve petrol satışı alanında yaşandı. Ancak Irak Federal Yüksek Mahkemesi’nin geçtiğimiz hafta almış olduğu bir karar Bağdat ile Erbil’i karşı karşıya getirdi.
Talabanilerin KYB’si tarafından Kürt Bölgesel Yönetimi (KBY) Seçim Yasası’na yönelik açılan davayı görüşen Yüksek Mahkeme iki önemli karara imza attı. İlk karar KBY bünyesindeki memurların maaşlarının Bağdat tarafından ödenmesini ve bu meyanda KBY’nin gelir kaynaklarının merkezi hükûmete devredilmesini kapsıyor.
İkinci karar ise KBY Meclisi’nde azınlık iddiasıyla bazı toplumlar için 11 sandalye sınırlamasının olması. Karar doğal olarak Barzani KDP’si ile Bağdat’ı karşı karşıya getirdi. Yüksek Mahkeme’nin Kürt yargıcı istifa etti. Öte yandan Başbakan Sudani’ye desteği ile bilinen Talabaniler fazla ses çıkartmadı.
Kürtleri merkeze alan siyasi gelişmeleri merkezi hükûmet ile yaşanan gerilim yanında kendi iç dinamikleri dahilinde de ele almak gerekmekte. KDP ile KYB arasındaki rekabet artık yönetilemez halde. Psikolojik iniş çıkışları ve kişilik sorunları yaşayan Bafel Talabani’yi kendi kardeşi frenlemeye çalışıyor.
Öte yandan Bafel’in İran, ABD ve PKK üçlüsünü arkasına alma çabası güvenlik sorunlarının karmaşıklığı bağlamında dikkat çekiyor. PKK’nın havadan taşımacılığına ve Süleymaniye’de PKK için drone üretimine kalkışan Bafel Talabani, PKK’nın Peşmergelere saldırılarında sessiz kalıyor ve adeta onaylıyor.
Bu resim doğal olarak Türkiye’nin Irak kuzeyindeki dinamiklere müdahil olmasını gerektiriyor. Türkiye’nin Süleymaniye’ye uçuşları kısıtlaması ve Barzani Yönetimi ile ilişkilerini geliştirmesi sonrasında Talabani ailesine net bir uyarıda bulunuldu. Bafel Talabani ise bu uyarıya karşı PKK lehinde açıklamalar yaptı.
Irak’taki manzara, görüldüğü üzere, karmaşık ve karışık. Tüm gerginliklere rağmen, Bafel Talabani hariç, Irak’taki tüm aktörlerin Türkiye ile uzlaşı içinde olduğu konu PKK’nın Irak’tan çıkarılması. Türkiye’nin askerî operasyonlarına düşük profilli tepki gösteren Iraklı siyasi aktörler PKK ile DAEŞ’in farkının olmadığını anlamış halde. İki terör örgütü de nihayetinde Irak’ı bölmek istiyor.
Iraklıların farkında olduğu ikinci husus kendi iç sorunlarında Türkiye’nin yapıcı rolünün bağdaşık olması. Amerikalılar veya İranlılar gibi Irak’a yönelik habis bir niyeti olmayan Türkiye, Barzani yönetimi, Sünni aşiretler ve Şii grupların uzlaşısında katalizör olabilir. Bu denklemde yer almak istemeyen Bafel Talabani’nin KYB’si ise PKK ile birlikte saha dışına itilme riskiyle karşı karşıya.
Türkiye’nin terörizmle mücadele alanında Irak merkezi hükûmeti ve Kürt Bölgesel Yönetimi ile başlatacağı açılım, dolayısıyla, Irak siyasi dengelerine olumlu katkı sunabilecek nitelikte.
Türkiye’nin PKK odaklı talepleriyse aslında çok basit: PKK’nın Irak’ta hareket serbestisinin sonlandırılması, iki ülkenin hudut güvenliğinin müşterek çabalarla güçlendirilmesi ve Irak Silahlı Kuvvetleriyle Peşmergelerin PKK ile mücadelede kapasitesinin artırılması. Sonuçta da PKK’nın “yok” edilmesi.