İran Dışişleri Bakanı Türkiye’de: Ankara, Tahran’a karşı elini güçlendiriyor mu?
Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e saldırmasıyla başlayan Gazze savaşı bir yılını geride bıraktı. Son aylarda İsrail ile Lübnan’daki Hizbullah arasında çatışmalar da kızıştı. İran’ın İsrail’e saldırısı ve İsrail’in karşılık vereceğini açıklamasıyla bölgesel savaş riski yeniden arttı.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Washington’dan VOA Muhabiri Dilge TİMOÇİN’in haberine göre, Hamas’in siyasi lideri İsmail Haniye’nin Tahran’da, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın Beyrut’ta ve son olarak Hamas lideri Yahya Sinvar’ın 17 Ekim Perşembe günü Gazze’de öldürülmesi ise iki örgütü de destekleyen İran’a darbe oldu.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, sosyal medya plattformu X’te bir taziye mesajı yayınladı. Arakçi, “Yahya Sinvar savaş alanında sonuna kadar cesurca mücadele etti. Son resminde güzel bir şekilde tasvir edilen kaderi, Filistinli olsun olmasın bölgedeki direniş savaşçıları için caydırıcı değil, ilham kaynağıdır. Biz ve dünyanın dört bir yanındaki sayısız kişi, Filistin halkının özgürlüğü için verdiği özverili mücadeleyi selamlıyoruz” dedi.
İşte bu ortamda Arakçi, Türkiye’yi ziyaret ediyor. Arakçi, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın evsahipliğinde Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov, Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan ve Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un da katıldığı Güney Kafkasya Bölgesel İşbirliği Platformu Toplantısı için İstanbul’da.
Ziyaretle ilgili açıklama İran Dışişleri Bakanlığı’ndan birkaç gün önce gelmiş ve Arakçi’nin ziyaretinin “soykırım, vahşet ve saldırganlığı sona erdirmek için” Tahran’ın bölge ülkelerine diplomatik erişiminin bir parçası olduğu bildirilmişti.
Nüfusunun çoğunluğu Sünni Müslüman olan Türkiye’nin sürekli değişen bu dinamikler arasında oynadığı bölgesel rol dikkatle takip ediliyor. Hamas’a desteği nedeniyle Filistin politikası konusunda İsrail’le sürekli gerilim yaşasa da Ankara, Şii Hizbullah ve İran’ın da doğrudan yanında yer almıyor. Zira uzmanlara göre Hizbullah’ın gücünün azalması, Türkiye’nin Ortadoğu siyasetinin yararına olabilir.
Washington’daki düşüne kuruluşlarından Ortadoğu Enstitüsü’nün Türkiye Programı Direktörü Gönül Tol, İsrail’in İran liderliğindeki direniş eksenini zayıflattığına dikkati çekiyor. VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Tol, “Bu eksen İsrail tarafından ne kadar çok darbe alırsa Türkiye için o kadar çok fırsat doğacak” dedi.
İran’ın da imajının zayıfladığının farkında olduğunu kaydeden Gönül Tol’a göre Dışişleri Bakanı Arakçi’nin Türkiye dışında Ürdün ve Mısır’ı da kapsayan ziyareti, “eli kolu bağlı görünmek istemeyen Tahran’ın mekik diplomasisini” göstermeyi amaçlıyor.
Çatışmasız rekabet
İsrail’le gerilimleri benzetilse de Türkiye ve İran’ın bu ülke ile ilişkileri çok farklı. Türkiye, İsrail’i tanıyan ilk Müslüman nüfuslu ülke ve 1949’dan beri İsrail ile diplomatik ilişkilere sahip. İran da Türkiye’nin ardından İsrail’i tanımıştı ancak 1979 İslam Devrimi’nden bu yana diplomatik ilişkiler kesilmiş durumda.
Türkler ve İranlılar tarih boyunca uzun savaşlara girse de üstünlük sağlayamadıkları gibi birbirlerini zayıflatmaları bölgeye dış tehditleri arttırdığından 1639 Kasr-ı Şirin anlaşmasıyla sınırların belirlenmesinden bu yana doğrudan çatışmadılar.
Ancak Washington Enstitüsü Türkiye Masası Direktörü Soner Çağaptay’a göre bu, Türkiye ve İran’ın tarihi olarak iki ciddi rakip olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Rekabet alanları Suriye ve Irak
VOA Türkçe’ye konuşan Çağaptay, “Son on yılda iki ülke arasındaki güç dengesi İran’ın lehine değişti. İran, Irak’ta önemli bir nüfuza sahip ve Türkiye’yi bu ülkenin kuzeyine, Türk etkisinin Sünni Araplar ve Barzani’nin Kürt Demokratik Partisi ile sınırlı olduğu bir bölgeye itti. İran da temelde tüm Suriye’de nüfuz kurarak Türk nüfuzunu yine kuzeye itti” dedi.
Beşar Esat ve rakipleri arasındaki iç savaş 2011’den bu yana Türkiye’nin güney sınırını istikrarsızlaştırdı ve milyonlarca mülteciyi topraklarına itmiş durumda. Ankara’ya göre, bu durumda Esat yönetimine destek veren İran ve Hizbullah’ın da sorumluluğu var.
Türkiye ile İran arasında bir başka ana fay hattı da Irak. ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesi bir güç boşluğu yaratmıştı. Türkiye, Irak’ın Sünni ve Türkmen topluluklarını destekleyerek Şii İran’ın hakimiyetini dengelemeye çalışıyor. Irak’ın komşusu İran, Türkiye’nin askeri harekatlarını Devrim Muhafızları ve Şii milislerin Kuzey Irak ve sınır bölgelerindeki operasyon alanları için bir tehdit olarak görüyor. Bölgesel yönetimde Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Ankara’ya yakın. Kürdistan Yurtseverler Birliği ise İran’la dirsek temasında.
Ortadoğu Enstitüsü’nden Gönül Tol’a göre İran-Türkiye rekabetinin en şiddetli olduğu yerler bu iki ülke ve “İsrail’in İran’ın direniş blokunu zayıflatmasının yanısıra ABD güçlerinin de Irak ve Suriye’den çekilmesi Türkiye’nin lehine olabilir.”
Ancak Tol, Irak’ta ABD güçlerinin çekilmesiyle KDP’nin bir güç boşluğu tehdidine karşı İran’a yakınlaşmaya çalıştığına ve bunun da Tahran’ın nüfuzuna karşı Türkiye’yi merkezi Bağdat hükümeti ile daha yakın ilişkiler geliştirmeye ittiğine dikkati çekti.
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, geçen ay Erbil’de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani ve KDP Başkanı Mesud Barzani ile biraraya gelmişti. Neçirvan Barzani de geçen Mayıs ayında Tahran’ı ziyaret etmişti.
Barzani iki gün önce de Ankara’daydı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi.
Erdoğan da geçen Nisan ayında 12 yıl sonra ilk defa geniş bir heyetle Bağdat’a gitmiş, Basra Körfezi’nden Türkiye’ye kadar ulaşacak kara ve demir yolları ağını kapsayan Kalkınma Yolu projesi için Irak Başbakanı Muhammed El Sudani ile imzaları atmış, ardından Erbil’e geçmişti.
Washington Enstitüsü’nden Çağaptay’a göre, Ankara şu anda Irak’ta Kalkınma Yolu aracılığıyla “Bereketli Hilal” olarak bilinen bölgede nüfuzunu yeniden dengelemek istiyor.
Çağaptay, “Ankara, Bağdat’takiler dahil Iraklı elitleri İran silahlarına karşı para harcayarak kendi yörüngesine çekmeye uğraşıyor. Suriye’de ise Ankara’nın Esat rejimi ile anlaşarak çatışmayı sonlandırmaya ama aynı zamanda İran ile de bir tür ‘modus Vivendi’ (söze dayalı anlaşma) kurmaya çalıştığını düşünüyorum” dedi.
Peki Türkiye, İsrail ve İran arasındaki gerilimi ve olası askeri tırmanışı nasıl değerlendiriyor?
Bölgesel rekabetler bir yana NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip olan Türkiye, İsrail gibi ABD’nin de yakın bir müttefiki ve İran’ın nükleer bir güç olmasının engellenmesi konusunda birçok ülke ile fikir birliği içinde.
“Ankara’nın olayları patlamış mısırın siyasi eşdeğeri bir keyifle izleyeceğini söyleyebilirim” diyen Soner Çağaptay, İran ve İsrail’in birbirlerini askeri olarak zayıflatmasından Ankara’nın mutsuz olmayacağının altını çizdi.
Gönül Tol da Gazze Savaşı ve ateşkes için arabuluculuk sürecinden dışlanan Türkiye’nin, Hizbullah ve İran’ın bulunduğu denklemde yeni bir rol arayışında olduğuna dikkati çekti.
Çağaptay bu konuda ise “Ankara’nın görüşüne göre Türkiye’nin Hamas’la görüşmesi daha iyi. Zira İran’ın görüşmesi daha radikal bir Hamas anlamına geliyor” diye konuştu.
Geçen Ağustos ayında ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Jeff Flake, Washington’un, Türkiye ve İran’la ilişkisi olan diğer müttefiklerinden Ortadoğu’daki gerilimi azaltması için İran’ı ikna etmelerini istediğini açıklamıştı.
İsrail ile Hamas arasında ABD ve Katar’la birlikte arabulucu konumundaki ülkelerden Mısır’ın Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi’nin Eylül ayında Ankara’yı ziyaret etmesi de yine Türkiye’nin bölgede oynayabileceği rolü gündeme getirmişti.