SARI, Bölgesel ve küresel dinamiklerin etkisinin göz önüne alındığında Suudi Arabistan ile İran arasındaki ilişkilerin yumuşamasının, gerilimin azaltılması için elverişli bir zemin oluşturarak bölge genelinde olumlu etkiler yarattığını belirterek, Suudi Arabistan-İran normalleşmesinin, Mısır’ın Tahran ile ilişkilerini düzeltme kararına Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinden gelebilecek muhalefeti de azalttığına dikkat çekti.
Kahire’nin, Suudi Arabistan ile İran arasındaki normalleşmeyi olumlu karşılamış olsa da bu değişimin İran’ın bölgedeki çeşitli tutumları üzerindeki etkilerini dikkatlice değerlendirdiğini dile getiren (ORSAM) Araştırmacı İsmail SARI, “Abdülfettahes-Sisi’nin 2013 yılında darbeyle iktidarı ele geçirmesinden bu yana Kahire ile Tahran arasındaki ilişkiler nispeten soğuk olsa da iki ülke arasında derin bir kriz yaşanmamıştır. Son aylarda ortaya çıkan olumlu atmosfer; Ağustos 2021’de Bağdat’ta düzenlenen uluslararası bir konferansta Abdülfettah es-Sisi ile İran Dışişleri Bakanı arasında gerçekleşen görüşmeler, Kasım 2022’de Mısır İstihbarat Bakanı ile İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı arasında yapılan toplantılar ve iki ülkenin istihbarat teşkilatları arasındaki etkileşimler de dâhil olmak üzere son üç yılda gerçekleşen temasların bir sonucu” olduğunu ifade etti.
Kasım 2023’te İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin Riyad’da İslam İşbirliği Teşkilatına (İİT) üye devlet başkanlarının Gazze’deki durumla ilgili olağanüstü toplantısında bir araya gelmesinin iki ülke arasındaki normalleşme müzakerelerinin geldiği nokta açısından önemli olduğunu hatırlatan SARI, Bu gelişmeler nihayetinde Umman ve Irak’ın ara buluculuğuyla hızlandığını ve ayrıca eklemek gerekir ki 2021 yılından bu yana devam eden Türkiye-Mısır kademeli normalleşme sürecinin bir sonucu olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Şubat 2024 tarihinde Kahire’ye gerçekleştirdiği ziyaretin, İran-Mısır normalleşmesi ve tarafların denge arayışı için de motive edici bir faktör olduğunun altını çizdi.
Araştırmacı İsmail SARI, “Mısır açısından özellikle Gazze’deki saldırılar, Sudan’daki iç çatışmalar ve Libya’daki istikrarsızlık gibi faktörler bu normalleşme sürecini hızlandırmıştır. Mısır için diğer önemli endişeler arasında Etiyopya’nın Nil Nehri üzerindeki Rönesans Barajı’ndan kaynaklanan su güvenliğine yönelik tehditler yer almaktadır” dedi.
Küresel ölçekte, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı ve Çin’in Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da artan etkisinin bölgesel gelişmeler üzerinde önemli bir etkiye sahip olup, Mısır ve İran’ı normalleşmeye her zamankinden daha fazla yaklaştırdığına vurgu yapan SARI, Her iki ülkenin de Rusya ve Çin ile güçlü diplomatik, ekonomik ve stratejik ilişkilerin bulunduğunu ve bu ilişkilerin her iki taraf için önemli siyasi ve ekonomik faydalar sağladığını belirtti.
“Ayrıca her iki ülke de kendi bölgesel ajandalarını ilerletmek için ABD ve Çin arasındaki rekabeti kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır” diyen Araştırmacı SARI, şöyle devam etti:
“Mısır, Moskova ile olan bağlarını güçlendirirken İran ise ABD yaptırımlarının etkisini hafifletmek ve izolasyondan kaçınmak amacıyla Moskova ve Pekin ile ilişkilerini geliştirmektedir. Ayrıca en kalabalık Arap ülkesi olan Mısır; Rusya ve Ukrayna’dan buğday ithalatına büyük ölçüde bağımlı olduğu ve komşularının çoğu gibi küresel petrol fiyatlarındaki artıştan faydalanamadığı için Ukrayna’daki kriz nedeniyle ciddi zorluklarla karşı karşıyadır. İran ve Mısır arasındaki normalleşme süreci taraflar arasındaki tüm farklılıkların giderilmesini veya ortadan kaldırılmasını gerektirmemektedir; bunun yerine, ikili ve bölgesel ortak çıkarların gözetildiği pragmatik bir iş birliğini ifade etmektedir. Güvenlik alanında; Mısır, Babülmendep Boğazı boyunca Husi saldırılarının önlenmesi ve Kızıldeniz’de, özellikle de Mısır için hayati bir döviz geliri kaynağı olan Süveyş Kanalı’nda seyrüsefer güvenliğinin sağlanması hususunda İran’dan yardım talep etmektedir. İran için ise Mısır, Arap dünyası ile ilişkilerini geliştirmek için bir fırsat sunmaktadır. Ayrıca İran’ın Mısır ile olan ilişkilerini güçlendirerek Süveyş Kanalı’nın kullanımı ve Mısır’a ihracatın artırılması gibi bölgesel ekonomik ve ticari ilişkilerini genişletme potansiyeli bulunmaktadır. Bu durum, İran’ın bölgesel pazarlarla olan ticaretini artırarak uluslararası yaptırımlara karşı direncini artırmayı hedefleyen ekonomi stratejisiyle (direniş ekonomisi) uyumludur”. (devam edecek- Normalleşmenin Önündeki Zorluklar)
Gazeteci* Ataner YÜCE, TRT