Karadeniz’de delirdiler. Akdeniz’de çıldıracaklar.
TÜHA HABER : * Yüz yıl önce onlar güçlendi biz çöktük. Şimdi onlar çöküyor biz güçleniyoruz. * Güney’de, Batı’da ordular toplayanlar! İntihar edercesine çılgınlaşan milletiz biz.
Yeni Şafak Gazetesi Yazarı İbrahim KARAGÜL,”Türkiye’nin iç siyasi eğilimleri, coğrafyamızın siyasi eğilimleri, küresel ölçekte siyasi eğilimler, toplumsal mobilizasyonlar büyük fırtınalara, büyük sevinçlere, büyük zaferlere veya büyük hezimetlere göre şekillenecek” diyor.
Gerçekle kurgunun iç içe geçtiği, birbirinden ayırılamaz hale geldiği yeni dünyada, toplumların yaşanacak şok dalgalarına göre pozisyon alacağına dikkat çeken İbrahim KARAGÜL, geleceğin dünyasını bu şok dalgaların inşa edeceğini ve bugün bizlerin aslında geleceğin dünyasında yaşamaya çoktan başladığımızın altını çiziyor.
Artık ‘Amerikan rüyası’ yok. ‘Avrupalı olma’ rüyası yok.
İbrahim KARAGÜL, “2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa merkezli siyasi dil, ABD merkezli kaba, abartılı propaganda dili hükmünü bitirdi. Artık kimsenin “Amerikan rüyası” gibi bir hayali yok. Artık kimsenin Avrupa ortak değerleri diye bir inancı yok” ifadesini kullanıyor.
“Yeryüzünün her coğrafyasında kitleler için ABD’de yaşama, “Avrupalı” gibi olma çok fazla anlam ifade etmiyor diyen yazar KARAGÜL, “O “özenti dönemi” kapandı. O beklenti kalmadı. Batı için 21. yüzyılın en büyük kaybı bu oldu. Çünkü güç, zenginlik, insan kaynağı, yaşam konforu, teknoloji, sermaye Batı’nın tekelinden çıktı. Başka alanlara, ülkelere, bölgelere yayıldı. Yeni çekim alanları oluştu” diyor.
Batı, güç tekellerini her anlamda elinden kaçırdı. Batı medeniyeti üstün değil!
İbrahim KARAGÜL, “Milletler, kültürler “Batı medeniyeti üstündür”, “Batı’nın gücü ve yaşam şekli üstündür”, “Batı hakimdir” ezberinden kurtuldu. Kendilerine Batı’nın üstünlüğüne göre değer atfetme lüksünden kurtuldu.
Çok ciddi güç, zenginlik ve yaşam alanlarının oluştuğunun altını çizen KARAGÜL, ekonomik ve siyasi sistemlerin sağladığı güç tekeli Batı’nın elinden aslında çoktan çıktığını belirtiyor.
İbrahim KARAGÜL, “Artık özgürlük ve demokrasi üzerinden, çok kültürlülük üzerinden bir dünya kurulmuyor. Güç ve kaynaklar üzerinde amansız bir hesaplaşma var. Devletlerin de, toplumların da hareket motivasyonlarını sadece bu belirliyor” diyor.
Yeni Şafak Gazetesi Yazarı İbrahim KARAGÜL, yazısına şöyle devam ediyor:
“Yükselen ülkeler, gerileyen ülkeler.
İnsanlık, hiç bu kadar hıza tanık olmadı. Zihnin sınırları hiç bu kadar zorlanmadı. Bilginin sınırları hiç bu kadar genişlemedi. Teknoloji hiç bu kadar aklın sınırlarını zorlamadı.
Güç, medeniyet, kültür, coğrafya ve vatan algısı, milletlerin iddiaları işte bu yeni durumlara göre yeniden tanımlanacak.
Böyle olunca da bazı milletler, toplumlar ülkeler olağanüstü bir güç sıçraması yaşarken, sınırsız güçlü ve zengin görülen birçok ülke şaşırtıcı bir şekilde sahneden çekilecek.
Bu yüzlerce yıldır tanık olmadığımız bir değişim olacak.
Büyük iddialar ve büyük hesaplaşmalar dışında hiç bir seçeneğimiz yok.
Türkiye bugün böyle bir fırtınanın içinde. İyi tarafı da, kötü tarafı da bu olağanüstülükle ilişkili. Bütün sınırlardan, coğrafyanın tamamından köşeye sıkıştırılmak istenmesi, içeriden zayıflatma çabaları bununla bağlantılı.
Büyük iddialar ve büyük hesaplaşmalar dışında bir seçeneğimiz yok. Bu iddialara sahip olduğumuz için, böyle bir siyasi genetiğimiz olduğu için her yönden saldırıya uğruyoruz.
Dışarıda birbiriyle düşman ülkeler Türkiye’ye karşı birleşiyor. İçeride asla aynı ortamda olmayacak siyasi çevreler tek çatı altında toplanıyor. Ama olmuyor, durduramıyorlar. Kontrol altına alamıyorlar. Eskisi gibi diz çöktüremiyorlar.
Çünkü, Türkiye yüzlerce yıllık coğrafya algısıyla, binlerce yıllık devlet aklıyla, küresel güç haritasındaki değişimin en dinamik duruşuyla hareket ediyor. Sadece haklı olmanın yetmediği gerçeğiyle, olağanüstü bir güç sıçramasına yatırım yapıyor.
Karadeniz’de delirdiler. Akdeniz’de çıldıracaklar!
Şimdi Karadeniz’de doğalgaz bulduk. Bu daha başlangıç. Ardı ardına büyük zenginliklerin kapısı aralanacak. Çok daha büyük kaynaklar açıklanacak. Delirdiler!
Akdeniz’de de enerji kaynakları açıklandığında daha da çıldıracaklar.
Şimdi bütün “yağmacılar” bu bölgelere akmaya başladı. Yüz yıl sonra bir kez daha Türkiye’ye saldırıya geçtiler. Onu kuşatmaya, coğrafyasında yalnızlaştırmaya, hareketsiz bırakmaya dönük ittifaklar kurmaya başladılar. Hepsi Türkiye’ye saldırmaya başladı.
Fransa geldi, ABD geldi, Avrupa ülkeleri geldi, BAE geldi, Yunanistan geldi, bazı Arap ülkeleri geldi, İsrail geldi. Hepsi Türkiye’nin etrafında konuşlanıyor şimdi.
Türkiye’nin bu büyük coğrafya mücadelesinde bazı Arap ülkelerinin düşmanca tutumları milletimizin hafızasından asla silinmeyecek.
O gün kimler Abdülhamid’e karşıysa bugün aynı damar Erdoğan’a karşı duruyor.
Abdülhamid döneminde de petrole sahip olmak istedik. Sınırlarımızda nerede ne var, biliyorduk. İmparatorluğu parçaladılar. Coğrafyayı mahvettiler. Petrol kaynaklarını aralarında paylaştılar.
Bunun için haritalar çizdiler, bazılarına ülkeler verdiler, zorba yönetimler oluşturdular. Bazılarının etnik duygularını provoke ettiler. 20. yüz yıl boyunca bütün bu devletleri sömürgeleştirdiler. Zoraki iktidar verip kaynaklarını talan ettiler.
Osmanlı’ya karşı içeridekileri de harekete geçirdiler. O gün kimler Abdülhamid’e karşı durmuşsa bugün Erdoğan’a da onlar karşı duruyor. Kimler onu yalnız bırakmışsa bugün aynı siyasi gelenekten gelenler de Erdoğan’ı yalnız bırakıyor. O zaman ihanet edenler bugün de ihanet ediyor.
Osmanlı’yı vuranlar Türkiye’yi vuruyor.
O gün Osmanlı’yı zayıf düşürenler bugün Türkiye’yi zayıf düşürecek arayışlara giriyor, ortaklıklar kuruyor. Ve bunlar aslında Türkiye’ye ihanet ediyor.
Bugün ülkemizi zayıf düşürecek, her girişim, her söylem, her siyasi arayış, Erdoğan’ı devirmeye dönük her çaba, her siyasi kişi ve çevre onlarla bağlantılıdır. Onların içerideki ‘truva atı’dır.
Yüz yıl önce onlar güçlendi biz çöktük. Şimdi onlar çöküyor biz güçleniyoruz.
Ama yüz yıl önce çöken bir imparatorluktuk. Bugün yükselen bir gücüz. Yüz yıl önce onlar güçleniyor, biz zayıflıyorduk. Bugün onlar zayıflıyor, biz güçleniyoruz. 21. yüzyıl için, Türkiye için yaptıkları en büyük hesap hatası bu olacak.
İnsanlık tarihi çatışmalar tarihidir. Barışın tarihi olmamıştır. Böyle bir hesaplaşmada çatışma yaşanacaksa yaşanacaktır. Güç çoğu zaman çatışma ile inşa edilir. Bu hep böyle olmuştur.
Güney’de, Batı’da ordular toplanıyor. Türkiye’ye saldırırsanız Akdeniz taşar.
Güney’imizde ve Batı’mızda toplanan ordular, donanmalar, ülkeler.. Fransız’ı, Amerika’sı, İsrail’i, Arab’ı, Yunan’ı ya da o ittifaklara, cephelere kimler katılıyorsa…
Bu milletin genlerine saldırmayın… Bu ülkenin siyasi aklına saldırmayın. Onu karşınıza almayın. Binlerce yıllık tarihe, yüzlerce yıllık coğrafyaya bakın.
Siz saldırdıkça, kuşattıkça, tehdit ettikçe ne olacağını göreceksiniz. İntihar edercesine çılgınlaşabilen bir milletiz biz. Bu fırtınayı karşınıza almayın.
Unutmayın, bu ülkeye saldırırsanız Akdeniz taşar…
Yaparız diyorsak yaparız. Karşımıza çıkmak isteyen varsa buyursun gelsin…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Malazgirt’ten dünyaya verdiği mesajlarla bitireyim:
“Sahte kabadayılığa sabrımız kalmadı. Tarihin hiçbir döneminde zalime boyun eğmedik ve milletimize boyunduruk vuramadılar. Bizans’ın mirası Osmanlı’ya geçmiştir.
Türkiye, Akdeniz’de de Ege Denizi’nde de Karadeniz’de de hakkı olanı alacaktır.
Türkiye’nin artık sabrı sınanacak, kararlılığı, imkanları ve cesareti test edilecek bir ülke olmadığını herkesin görmesini istiyoruz. Yaparız diyorsak yaparız ve bedelini öderiz. Karşımıza çıkmak isteyen varsa buyursun gelsin. Yoksa çekilsinler önümüzden.”
[TÜHA Haber Ajansı, 29 Ağustos 2020]