Karataş Gölü ve çevresinde insan faaliyetleri tarım ve balıkçılık
Karataş Gölü ve çevresinde insan faaliyetleri tarım ve balıkçılık
Hidropolitik Akademi Merkezi Başkanı Dursun YILDIZ, Karataş Gölü çevresindeki tehditlerin başında su rejimine yapılan müdahaleler geldiğini belirterek, Göl çevresine yapılan seddeler ile Karataş Gölü bir baraj gölüne dönüştürülmüş ve doğal yapısını kaybettiğini, ayrıca alanın kuzeyinde bulunan Bademli Barajı’nın göldeki su rejimini nasıl etkilediğinin bilinmediğini dile getirdi.
Dursun YILDIZ, “Bozçay’ın sularının Karamanlı Barajı’nda tutulması, gölün ancak yarısının dolabilmesine ve göl alanının yaklaşık 600 hektara düşmesine neden olmuştur. Buna artan sıcaklık ve kuraklık riski eklendiğinde gölün tamamen yağışlara hassas bir yapıya kavuşacağı görülmektedir. Alandaki bir diğer tehdit tarımdan dönen suların neden olduğu kirliliktir. Yörede hatırı sayılır derecede yaz kuraklığının varlığıyla birlikte, ekonominin tarımhayvancılık temelli olması, Karataş Gölü’nün sularının kullanımını zorunlu kılmıştır. Bunların dışında göl çevresinde tarımsal sulamada kullanılan çok sayıda sondaj kuyusunun varlığından söz edilebilir” dedi.
Bunlardan bazılarının DSİ tarafından açılmış kuyular olduğu varsayarsak bunlar dışında açılan kuyuların direk göle olmasa da gölün beslenmesinde yeraltı sularının önemli bir yer teşkil ettiğini söyleyebiliriz ve bu noktada kuyuların varlığı dikkat çekicidir” diyen YILDIZ, bu raporda Harita Çiz Yardım Et dersi boyunca Karataş Gölü’nün alansal değişimine neden olan tüm sorunların kök nedenler halinde verildiğini dile getirdi.
Karataş Gölü’nün alansal değişimine neden olan sorunların kök nedenleri
Dursun YILDIZ, Doğa Derneği tarafından 2006 yılında hazırlığı tamamlanan “Türkiye’nin Önemli Doğal Alanları” kitabında Karataş Gölü’ne yönelik koruma çalışmaları kapsamında “Karataş Gölü’nde kış aylarında kuş gözlem toplulukları tarafından düzenli olarak kış ortası su kuşu sayımları gerçekleştirildiğini ve alanın kış aylarındaki su kuşu barındırma kapasitesinin ise düzeli olarak ölçüldüğünü ifade etti.
Ancak alanın korunmasına yönelik bir çalışmanın bulunmadığına işaret eden YILDIZ, bu durumun ise su alanı giderek küçülen ve B sınıfı sulan alan niteliğindeki
bu gölün korunması için gerekli önlemlerin halen alınmadığını gösterdiğini belirtti.
Dursun YILDIZ, Karataş Gölü’nün, yarı kurak bir bölgede yer almasının yanı sıra, özellikle kullanıma yönelik yetersiz planlama ve yanlış yöntemlerden kaynaklanan, başta kuruma olmak üzere birçok sorunla karşı karşıya olduğunu dile getirerek, gerekli tedbirler alınmazsa gölü kaybetmek bile söz konusu olabileceğinin altını çizdi.
Burdur Gölü Söğüt Dağı ile Sulu dere Yayla dağ kütleleri arasında kuzeydoğu-güneybatı
doğrultusunda uzanan oluk şeklindeki tektonik çöküntünün sularla dolması ile oluşmuştur.
Gölün batı kesimi boyunca uzanan fay hattı nedeniyle bu kısımda kıyı çizgisi çok dardır. Bu
dar bölgelerde göl birden derinleşir. Gölün güney ve kuzeyinde ise alüvyonların birikmesi ile
sazlarla kaplı ve delta oluşumu başlamıştır. Kapalı bir havzada yer alan gölün akıntısı yoktur
ve gölün suları buharlaşma ile transfer olmaktadır (Doğa Derneği, 2006). Göl suyu oldukça
tuzlu ve arsenikli (Doğa Derneği, 2006) olup ülkemizin en derin göllerinden birisidir. Derinlik
bazı bölgelerde 100 metreyi bulur. Göl su seviyesinin son yıllardaki aşırı düşüşüne gölü
besleyen dere ve çaylar üzerinde yapılan barajlar ve son yıllardaki bölgede yaşanan aşırı
kuraklığın neden olduğu sanılmaktadır. Göl üzerinde yapılan araştırmalara göre besin
maddeleri yönünden çok zengin olmadığı belirtilmektedir. Buna karşılık gölün yüze yakın kuş
türüne ve yaklaşık olarak 300 bine yakın su kuşuna ve özellikle Dünyada nesli tükenmekte olan
“dikkuyruk” ördeklerinin %70’ine ev sahipliği yapmaktadır. Endemik kuş türlerinin barınma
alanı olan Burdur Gölü uluslararası öneme sahip bir sulak alandır. 85 kuş türü yaşar (Burdur İl
Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2021).
Burdur Gölü kuşlar için hem üreme hem de kışlama döneminde son derece önemli bir sulak
alandır. Gölde üreyen kuş türleri arasında nesli küresel ölçekte tehlike altında olan dikkuyruk
(Oxyura leucocephala) bulunmaktadır. Göl yakın geçmişe kadar dikkuyruğun dünya nüfusunun
yüzde 70’inin kışladığı bir alan durumundayken son yıllarda türün sayısı oldukça düşmüştür.
Çamurcun (Anas crecca), fiyu (Anas penelope), elmabaş patka (Aythya ferina), küçük kuğu
(Cygnus columbianus), sakarmeke (Fulica atra), macarördeği (Netta rufina) ve kara boyunlu
19
batağan (Podiceps nigricolis) türleri kış mevsimini alanda geçiriyorken, kır incirkuşu (Anthus
campestris), kocagöz (Burchinus oedicnemus), kızıl şahin (Buteo rufinus), leylek (Cicconia
cicconia), ak pelikan (Pelecanus onocrotalus), flamingo (Phoenicopterus roseus), kaşıkçı
(Platalea leucorodia), ve mahmuzlu kızkuşu (Vanellus spinosus) da alanda üreyen kuş
türlerindendir. Burdur Gölü ve gölü besleyen akarsular, ayrıca, içsu balıkları açısından
zengindir. Bölgeye endemik Burdur dişlisazancığı Aphanius anatoliae sureyanus, Cobitis
(Bicanestrinia) turcica, Cobitis turcica ve Pseudophoxinus meandri içsu balık türleri bulunur.
Nesli bölgesel ölçekte tehlike altına bulunan karagözlü mavi kelebek (Glaucopsyche alexis)
alandaki diğer önemli türlerdendir (Eken vd., 2006).
Burdur Gölü, göl aynasında yüksek yapılı su bitkileri yok denecek kadar azdır, gölün
çevresindeki nemli alanlarda, tuzcul su bitkileri yer almaktadır. Burdur Gölü’nün yakınındaki
Soğanlı Sazlığı, göl çevresindeki dere ve çaylarda tatlı su bitkileri ve tuzcul su bitkileri
bulunmaktadır (T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı, 2013).
Göl, yağışlar, mevsimlik ve sürekli akarsular ile beslenmektedir. Eren Çayı (Bozçay), Kravgaz,
Kuma, Çerçin ve Lengüme dereleri ve Büğdüz Çayı, gölü besleyen akarsular olup bu
akarsuların debileri düşüktür ve yazın kurumaktadırlar. Su seviyesi yağışlara göre değişiklik
göstermektedir. Göl çevresinin büyük bir kısmını göl yüzeyi, bozkırlar, meşe toplulukları,
sazlık alanlar, tuzlu bataklıklar ve tarım alanları oluşturur. Burdur Gölü ve çevresinde ağırlıklı
olarak tarım yapılmaktadır. Buğday ve arpa başlıca tarım ürünleridir. Ayrıca şeker pancarı, gül
ve anason yetiştiriciliği de yapılmaktadır. Meyvecilik bir diğer tarımsal aktivitedir (Doğa
Derneği, 2006).
Burdur Gölü ve çevresinde hayvancılık da giderek artmıştır. Mesela 2007 yılında 128 bin
civarında olan büyükbaş hayvan sayısı 2017 yılında 211 bin’e yükselmiştir. Verilerden yola
20
çıkarak, hayvancılık sektöründe yıllara büyük ölçüde artış gözlemlenmiştir. Hayvan
atıklarından kaynaklanan kirliliğin, hayvancılık faaliyetleriyle birlikte artış gösterdiği de gayet
açık bir şekilde gözlemlenmektedir (Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü,
2020).
Burdur ve Batı Akdeniz Havzalarında Yeraltı Sularının Miktar ve Kalite Özelliklerinin Ortaya
Konması ve Değerlendirilmesi Projesi kapsamında, Burdur Havzası’nda 27 adet yeraltı suyu
kütlesi belirlenmiştir. Yeraltı suyunun miktar üzerindeki baskıları derecelendirmek amacıyla,
yeraltı suyu kütlesindeki toplam çekim miktarı ile kütlenin toplam beslenim miktarı
karşılaştırılmaktadır. Proje kapsamında Burdur Havzası için emniyetli verim değeri %80 olarak
kabul edilmiştir. Dolayısıyla, yeraltı sularının miktar bakımından durumu belirlenirken de etki
analizlerinin yeterli olamaması nedeniyle her bir yeraltı suyu kütlesindeki çekim ve beslenim
miktarlarının oranının %80’i geçip geçmediği kontrol edilmiştir. Kütle bazında hesaplanan bu
oranların %80’den fazla olduğu kütleler miktar bakımından “zayıf durumda” olarak
tanımlanırken; bu oranın %80 ve daha az olduğu kütleler ise miktar bakımından “iyi durumda”
olarak tanımlanmıştır. Sonuç olarak, havzada toplam yeraltı suyu çekim değeri 422,75 hm3
/yıl;
toplam beslenim değeri ise 46,14 hm3
/yıl olarak tespit edilmiştir. Yeraltı suyu kütlesindeki
çekim ve beslenim miktarlarının oranı karşılaştırıldığında 5 kütle “miktar bakımından iyi
durumda” iken, 22 kütle ise “miktar bakımından zayıf durumda” olarak tanımlanmıştır (Tarım
ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, 2020).Gölün 1960-2003 yılları arasında göl seviyesi ölçümleri DSİ 18. Bölge Müdürlüğü tarafından
yapılmıştır. Ölçüm süresince en yüksek göl seviyesi ortalama 857.12 m ile 1970 yılında
gerçekleşmiştir. Göl alanında 1990 yılından itibaren 1996 yılına kadar oldukça hızlı bir
azalmanın olduğu gözlenmiştir. 1988 yılında başlayan kurak dönemin 1995 yılına kadar devam
21
ettiği gözlenmektedir. Bu değerlendirmelere göre, göl alanında 1990 yılından itibaren
gerçekleşen bu çarpıcı azalmanın, bölgede 1988 yılında başlayan kurak dönem ve buharlaşma
miktarındaki artış ile doğrudan ilişkili olduğu tespit edilmiştir. 1995 yılından itibaren Burdur
Gölü Havzası’nda yağışlı döneme geçilmesiyle göl alanı ve seviyesindeki azalma trendi
yavaşlamasına rağmen, 1994 yılından itibaren gölü besleyen hemen hemen bütün dereler
üzerine baraj ve göletlerin yapılmasıyla birlikte göl seviyesindeki azalma ölçüm yılları boyunca
devam etmiştir Bu raporda, ayrıca, Harita Çiz Yardım Et dersi boyunca Burdur Gölü’nün alansal değişimine
neden olan tüm sorunlar kök nedenler halinde Şekil 14’te verilmektedir.Burdur Gölü geleceği bakımından da belirsizliklere sahiptir. Burdur Havzası Kuraklık Yönetim
Planında yer alan projeksiyon sonuçlarına göre, toplam yağışların referans döneme (1971-2000)
göre azalma eğiliminde olduğu görülmekte olup, havzanın gelecek dönemlerde referans
döneme göre %10-%25 oranında daha az yağış alacağı periyotlar öngörülmektedir (SYGM,
2018).
Geçmişte Burdur Gölü’nün kurtarılmasına yönelik bazı koruma eylemleri göze çarpmaktadır.
Burdur Belediyesi tarafından gerçekleştirilen Burdur Dikkuyruk Şenliği bunlardan biridir.
Bunun yanı sıra Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü Sulakalanlar Şubesi tarafından yerel
yönetimler ile birlikte Burdur Gölü Yönetim Planlaması çalışmaları da bu eylemler arasında
yer almaktadır (Doğa Derneği, 2006). Günümüzde ise bu eylemlerin devamlılığının olup
olmadığı ve yenilikçi eylemlerin varlığı kesinlikle ortaya konmalıdır.
[TÜHA Haber Ajansı, 10 Ekim 2021]