Kaybolan değerlerimiz ve insanlık
Tüm insanlığın ortak duygusu olarak yaşatılan insanlığa mal olmuş değerler vardır.
Bu değerler evrensel değerler olarak ifade edilmekte ve korunması yolunda değişik kültürel etkinlikler düzenlenmektedir. Bir insan yaratılışı nedeniyle diğer insanların sahip olduğu özellikleri kendi bünyesinde yaşatır.
Sevme, sevilme, saygı, adalet, eşitlik ve hoşgörülü olma, vicdanının sesini dinleme gibi değerler ortak evrensel değerler arasında yer alır.
Dilleri, renkleri, yaşam yerleri farklı farklıda olsa insanlar arası ilişkiler benzer özellikler gösterir.
İnsan olarak acı ve tatlı olaylara karşı, insanlığın aynı tepkiyi vermesini arzu ederiz, ancak bu olaylar beklediğimiz şekilde tecelli etmez. Olayların beklentilerin dışında gerçekleşmesi, ortak tepki verilmemesi insani değerlerin kaybolmasına ve sonuçta insanlığın yara almasına neden olabiliyor.
Özellikle savaş, terör ve benzeri olayların yaşandığı durumlarda ortak insani duygular savruluyor ve insanlık dışı davranışlar ortaya çıkabiliyor.
Tarihin kaydettiği savaş, terör ve katliam gibi olayların içinde yaşayan insanlar bambaşka bir çehreye bürünmekte, insan olmanın gerektirdiği ortak değerler devre dışı kalarak adeta yok olmasına sessiz ve duyarsız kalınmaktadır.
İnsanların birbirleriyle kardeşçe davranmasını, düşmanca tavırlardan uzak kalmasını iyiliğin hakim olup kötülükten kaçınılmasını buyuran Cenabı Allah, peygamberler vasıtasıyla insanlığa yapılan tebliğlerde de ortak değerlerin yaşatılması amaçlanmıştır.
Savaş, terör ve benzeri olaylar acımasızdır ama İslam dini ve diğer ilahi dinlerde de bu tür olaylarda insan olarak takınılması gereken insani tavır belirlenmiş olup, insani değerlerin dikkate alınması hususu özellikle vurgulanmıştır.
İnsanı ‘insan, yapan değerlerin yaşatılması esas olması gerekirken, insani değerleri hiçe sayan davranış ve uygulamalar; insan hakları evrensel beyannamesi ile ülkelerin anayasalarında ifadesini bulan kriterlere de ters düşmektedir.
Kendi kültürel tarihimizde Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Veli, Hacı Bektaş-i Veli ve diğer kanaat önderlerinin insani değerleri yaşaması ve yaşatması, günümüze de örnek olması gereken değerleri yaşatma adına dikkate alınması zorunlu bir husustur.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu olan UNESCO’nun Mevlana’nın 800. ncü Doğum yıldönümü olan 2007 yılını ‘ Mevlana’yı Anma Yılı, ilan etmesi insanlığın ortak değerlere karşı gösterdiği hassasiyetin bir sonucudur.
Aynı şekilde içinde bulunduğumuz 2021 yılı, Türk dili ve kültürünün önemli temsilcilerinden olan kanaat önderlerimiz arasında yer alan halk ozanı Yunus Emre’nin vefatının 700ncü yıldönümü olması nedeniyle UNESCO tarafından anma ve kutlama yıldönümü arasında yer aldı.
Mevlana ve Yunus Emre gibi kanaat önderlerimizi asırlar ötesine taşıyan düşünceleri; insanlığa olan doğa sevgisi, hoşgörü, kardeşlik ve barış gibi kavramlarla tüm insanlığa seslenmelerinden kaynaklanıyordu.
Günümüzde insanlık bu değerleri bütün canlılığı ile yaşatması gerekirken acının ve göz yaşının hakim olduğu olayların yaşanmaya devam etmesi, değerler aşınmasının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Savaşlar, terörist faaliyetler, katliamlar insanlığın sahip çıkması gereken evrensel değerlere darbe vurmaktadır.
Özellikle etnik ayrımcılık, dinsel inançlardaki farklılık, görüş ayrılığı; insan hak ve hürriyetlerinden uzaklaşma ile birlikte ortak insani değerlerde aşınmaya neden olmaktadır.
Yüzbinlerce insanın göç yollarında yaşamını kaybetmesi, kin ve intikam duygusu ile işlenen cinayet ve katliamlar; insanlığın ortak değerlerden uzak, sevgi ve hoşgörüsüz bir yaklaşıma esir düşmesinin bir sonucudur.
Yunus Emre’nin asırlar önce ifade ettiği, ‘Gelin tanış olalım/ işi kolay kılalım/ sevelim sevilelim/ dünya kimseye kalmaz., sözü bir yaşam felsefesi olarak düşünülüp yaşatılabilse insanlık bunca acıları çekmeyebilirdi.
Sevgi, saygı, merhamet ve hoşgörü gibi değerler insanın ruhunda var olan yaşatılması gereken değerlerdir.
Şayet bu değerler yaşatılmaz ise evrensel değerler içinde yer alan eşitlik ve adaletin tesis edilmesi hedefine ulaşmak mümkün olmaz.
Aşınan değerlerin önüne geçmek, kaybolan değerleri bütün canlılığı ile yaşatmakla mümkün olabilir.
İnsani değerleri bireysel olarak yaşama ve yaşatma konusunda her birimize önemli sorumluluklar düşmektedir.
Bu sorumluluğu yerine getirme amacıyla örnek insani davranışlarımızı geliştirebilir, Mevlana, Yunus, Hacı Bayram-ı Veli, Hacı Bektaş-ı Veli ve diğer kanaat önderlerimizde örneği olan yaşam felsefesini kendimize düstur edinebiliriz.
Atıf ÖZGEN
(*) İDD Kurucu ve Yönetim Kurulu Üyesi
e mail: ozgenatif@gmail.com
[TÜHA Haber Ajansı, 28 Kasım 2021]