Kazakistan’ın alfabe stratejisi Türk dünyasını nasıl etkileyecek?
TÜHA HABER / 1940’tan beri Kiril alfabesi kullanan Kazakistan, Türk bilim insanlarının da katkılarıyla hazırlanan yeni Latin alfabesini tanıttı. Peki alfabe nasıl oluşturuldu ve atılan bu adım Türk dünyası için nasıl bir öneme sahip? Detaylar haberimizde.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) döneminde, Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri henüz bağımsız birer ülke değildi.
SSCB döneminde, Türk boylarının Kiril alfabesine geçiş süreci başlatıldı ve Ruslar, her bir Türk boyuna farklı Kiril alfabesi oluşturdu.
Ancak bu alfabe; dil, edebiyat, ticaret, ekonomi gibi alanlarda Türk dünyasının iletişimini aksattı.
Kazakistan 1940’tan beri Kiril alfabesi kullanıyor
Türk cumhuriyetleri içinde en büyük yüz ölçümüne sahip olan ve 1991 yılında bağımsızlığını kazanan Kazakistan, 1940’tan beri Kiril alfabesini kullanıyordu.
2017’de kademeli olarak Latin alfabesine geçme kararı aldı, ancak düzenlenen alfabe eleştirilere maruz kaldı.
Eleştirilerin ardından Kazak bilim insanları, Türkiye’deki bilim insanlarına alfabe konusunu danıştı.
“Bir ses-bir harf”
Türk bilim insanları “bir ses bir harf” önerisinde bulundu ve 28 Ocak 2021’de, Kazakistan’da yeni alfabe tanıtıldı.
“Bir ses-bir harf” ilkesine göre hazırlanan Kazakistan’ın yeni alfabesinde 9 ünlü, toplam 31 temel harf var.
“Türk dünyasındaki alfabe birliği, stratejik bir hamledir”
Türk dünyasındaki alfabe birliğinin stratejik bir hamle olduğunu vurgulayan, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Akar, Kazakistan’ın alfabe değişikliği sürecini TRT Haber’e değerlendirdi.
Akar, “Kazakistan’ın Kiril’den Latin alfabesine geçişini sadece harf değişikliği olarak düşünmemek gerekir. Bu geçiş, Türk dünyasının ekonomik, kültürel ve siyasi entegrasyonunun ilk adımlarından biridir. Dolayısıyla Kazakistan’ın alfabe değişikliği, Türk dünyası açısından stratejik bir öneme sahiptir” dedi.
“Alfabe farklılığı psikolojik bir duvar oluşturuyor”
Akar, alfabeyi öğretmeden dil öğretimine geçmenin zaman kazandırdığını söyleyerek şunları söyledi:
“Latin alfabesine geçiş ile birlikte, dil öğretiminde alfabe sorunu ortadan kalkıyor. Alfabe arada olduğu zaman psikolojik bir duvar oluşuyor. Önce alfabeyi çözeceksiniz, yazıp Latin harflerine dönüştüreceksiniz, ardından da dili anlayacaksınız.”
“Hedef sokaktaki insan”
Ali Akar, “Bu alanda çalışan bilim insanları, öğrenciler elbette Kiril alfabesini biliyor. Hedef, sokaktaki insandır. Türkiye’de 83 milyon içinde kaç kişi Kiril alfabesini biliyor? O coğrafyaya ticaret yapan, eğitim iş birlikleri yapan insanlar var” diyerek, Türkiye ve Kazakistan arasında ticaret yapan insanların, karşılıklı olarak alfabeyi anlaması gerektiğini vurguladı.
Kazakistan’ın Orta Asya’daki coğrafi ve siyasi ağırlığı çok önemli
Akar, Kazakistan’ın kültürel bir hamlesinin, Özbekleri, Kırgızları, Türkmenleri etkileyeceğini ve dolayısıyla bu hamlenin Türk birliği yolunda çok önemli bir yol olacağını söyledi.
[Grafik: TRT Haber]
Kazakistan’daki kültürel ögelerin önemine de vurgu yapan Ali Akar, “Kazakistan’a gidip, kültürel ögelere baktığınız zaman, eski Türkleri, Göktürkleri, Bilge Kağan’ı, Kül Tigin’i görüyorsunuz. Paraların üzerine eski Türk simgelerini işliyorlar. Dolayısıyla kendilerini eski Türk kağanlığının devamı olarak görüyorlar” dedi.
“Temel hareket noktamız fonetik alfabe: Her sese bir harf”
Kazakistan’da alfabe alanında çalışan bilim insanları, Türkiye’deki akademisyenlerle iletişime geçti.
Alfabedeki temel noktanın “fonetik” bir alfabe olması gerektiğini, bunun da her sese bir harfin karşılık gelmesi durumu olduğunu vurgulayan Ali Akar, Kazak Kiril’inde her sesin bir harfle karşılanmadığını, Rusçadan alınan kelimeler için de ayrı harflerin konulduğunu söyledi.
[Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Akar]
Akar, “Kazakçada, “tş, şç” gibi harfler var. Bir harf iki sesi karşılıyor fakat Türkçede bunun karşılığı yok. “ya” ve “yo” ile başlayan harfler de var ama böyle bir ses yok Türkçede. Bu durum dünya fonoloji bilimi bakımından sağlıklı değil” dedi.
“Türkiye, Türk dünyasının lokomotifidir”
Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını kazandıkları zaman, tanıyan ilk ülkenin Türkiye olduğunu hatırlatan Akar, “Türkiye, Türk dünyası içerisinde ekonomik, siyasi ve gelişmişlik olarak en ileri seviyededir. Biz her bakımdan birikimimizle, askeri, siyasi ve ekonomik gücümüzle onlara önder olmamız gerekiyor.
Biz kardeşiz; Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kıbrıs, Azerbaycan ile Türkiye Türk’ünü ayırt etmiyoruz. Bizim Osmanlı İmparatorluğu’ndan gelen bir kucaklayıcılığımız var. Bu bizim kültürümüzde yer alıyor. Herkes hemfikirdir ki Türkiye, Türk dünyasının lokomotifidir, önderidir, başıdır“ dedi.
[TÜHA Haber Ajansı, 05 Şubat 2021]