Kazanılamayacak savaşlar
Her savaşa kazanmak için girilir. Ancak bazen savaşlar girenlerin kazanamayacağı bir hâle gelir. Yıllar içinde kazansanız bile öyle bir bedel ödersiniz ki, kazanmanın bir anlamı kalmaz. Bu durumu Almanların efsane komutanı Büyük Frederick çok iyi ifade eder.
Prof. Dr. Hasan B. YALÇIN & İstanbul Ticaret Üniversitesi
Bu durumu Almanların efsane komutanı Büyük Frederick çok iyi ifade eder. Yedi Yıl Savaşları’nda büyük zaferler kazanmıştır; fakat ödedikleri bedel nedeniyle daha fazla zafer kazanacak hâllerinin kalmadığını söylemiştir. Ve aslında Frederick, ağır maliyetli askeri zaferlerini siyasi frenle birleştirebildiği için başarılı olmuştur. Askeri zaferleri kazanmaya devam etseydi sonu Hitler gibi olurdu.
Modern zamanlardan en çarpıcı örnek de Birinci Dünya Savaşı’dır ve çok daha derin sonuçlar üretmiştir. Taraflar bu savaşa kısa süreceği ve kesin bir zaferle biteceği inancıyla başlamıştı. Askerler sevdikleriyle temmuz ayında vedalaşırken “Sonbahara döneriz” diyordu. Bu bir slogana dönüşmüştü. Ama öyle olmadı.
Dört yıl boyunca bitmek tükenmek bilmeyen siper savaşları yapıldı. Savaş bir tüketme mücadelesine dönüştü. Ordular siperlere çakılı kaldı. Her saldırı denemesi dört yıl boyunca başarısız olmasına rağmen devletler karşı cepheyi bir gün yarma umuduyla çaresizce ve hayalperestçe saldırmaya devam ettiler. Dört yıl boyunca kimse daha fazla saldırı yapmanın anlamsız olduğunu öğrenemedi. Ancak savaş bittikten sonra bu tür değerlendirmeler yapılmaya başlandı.
Savaşan devletlerin tüm kaynakları cephe için harcandı ve sonunda ekonomik olarak savaşı yürütemeyecek hâle gelen taraf, siyasi ve askeri olarak da pes etmek zorunda kaldı. İtilaf devletleri kazanmış gibi görünür; ama aslında onlar da tükenmiştir. Devasa sömürge imparatorlukları çökmenin eşiğine gelmiştir. İngiltere ve Fransa öyle bir savaş kazandı ki, bir daha belini doğrultamadı.
Ukrayna Savaşı da benzer biçimde bir tüketme savaşına dönüştü. Rusya zaten ilerleyemez hâle gelmişti. Doğuda elde ettiği bölgeleri korumaya odaklandı. Artık savunmada. Bu sefer de Ukrayna karşı taarruza geçti. Görülüyor ki onlar da bir adım ileri gidemiyor. Konuya dair tonlarca değerlendirme yapılabilir; ama kısaca söyleyeyim: Savaş sahası son teknolojik gelişmeler sayesinde sürekli gözlemlenebilir hâle geldiğinde bu savaşta artık sürprizler üretmek imkânsıza yakındır. Sürprizin olmadığı yerde de zafer olmaz.
Ancak yine taraflar ders almaktan çok uzak. Ukrayna eline geçen cephaneyi karşı tarafa sıkmaya devam ediyor. Rusya da karşı tarafın enerjisini tüketmek ve Batı içinde yarılmaya neden olacak alanlar bulmaya çalışıyor. Polonya sınırına Wagner’i kaydırıyor. Afrika’da darbeleri destekliyor. Ama işte hep böyle olur. Taraflar zafer getirmese de birbirinin canını yakmakla uğraşır hâle gelir. Yeni çekişme alanları da yeni enerji kaybı demektir.
Savaşın siyasi hedefleri unutulur. Kayıkçı kavgası sürer gider. Halbuki savaş General Clausewitz’in ifadesiyle siyasi bir hedef olmadığı müddetçe savaş vahşet ve katliamdan ibarettir. Ukrayna’da da iş bu noktaya geldi dayandı.
Bu tür savaşların tek galibi, bu tür savaşlara girmeyenlerdir. O nedenle de Türkiye’nin şu anda sahip olduğu konum paha biçilmez bir avantajdır. İleride kıymetini daha iyi anlayacağız