Kentsel dönüşüm mü kentsel dövüşüm mü?
Milat Gazetesi Yazarı ve Dr. Mimar Gülay Kurt, ‘Kentsel dönüşüm mü kentsel dövüşüm mü?’ başlıklı köşe yazısında, Ülkemizde yaşanan 6 Şubat 2023 tarihli son deprem olan ve 11 ili etkileyen Kahramanmaraş Depreminin yıkıcı etkisi, son yüzyılın felaketi olarak beklenmedik bir şekilde tarihe geçtiğine dikkat çekti.
Dr. Mimar Gülay Kurt, maalesef çok büyük bir alanı kapsayan ve şiddeti çok fazla olan bu depreme bir kez daha hazırlıklı olmadığımızı gösterdiğinin altını çizdi ve “Deprem neden oldu, niye oldu, neden bu kadar yıkıcı oldu sorularının havada uçuştuğu deprem sonrası yaşanan kriz anında sormamız gereken asıl soru “şimdi ne yapacağız” sorusudur kanımca” dedi.
Sokakta kalan vatandaşın hızlıca ev sahibi olması ve normal hayatlarına dönmeleri için gereken ne ise yapılmaya başlandığını hatırlatan Dr. Gülay Kurt, Ama bunun yanı sıra deprem sonrası akla gelen ilk konulardan birinin ise Kentsel Dönüşüm projeleri olduğunu ve yaşanan son deprem akabinde, neden kentsel dönüşüm projeleri uygulanmadı, kim engelledi sorularının da sorulmaya başlandığının altını çizdi.
“…Ve acı bir gerçek olarak görüldü ki kensel dönüşüm projelerini uygulamamak için vatandaş, belediye, sivil toplum kuruluşları, sanatçılar, bürokratlar işbirliği ile ellerinden gelen herşeyi yapmışlar” diyen Dr. Kurt. Söz konusu projelerin iptal edilmesi ile deprem fay hattında ikamet eden, depreme dayanıksız riskli yapılarda oturan herkesin depreme hazırlıksız yakalandığını ve sonuçta da binlerce ölümün yaşandığını açıkladı.
Dr. Mimar Gülay Kurt şunları dile getirdi:
“Halbuki Kentsel Dönüşüm projelerinin uygulanması için Hükümet bas bas bağırmış, Cumhurbaşkanı her konuşmasında kentsel dönüşüm için vatandaşın işbirliği çok önemli demiş ama özellikle belediyeler bunu dikkate almamış. Vatandaş desen zaten, proje uygulaması için gereken bir yıllık süre bazında evini terketmeye yanaşmayan bir tavır içinde olduğu üzere işine gelmiş.
Bilinçsiz vatandaş ve bilinçli Kentsel Dönüşüm karşıtları birleşince tüm projeler iptal edilmiş. Eğer o projeler uygulansaydı, deprem bölgesinde yaşayan insanlar sağlam evlerde oturacaklardı.
Her ne kadar estetik olarak eleştirilse de mühendislik açısından son derece sağlam ve son teknoloji ile yapılan TOKİ evleri yaşanan depremde sağlam kalmış yıkılmamıştır. Bu durum TOKİ’ nin deprem karşısında verdiği imtihanı olumlu yapmıştır.”
“Kentsel Dönüşüm projelerini bir “Kentsel Dövüşüm” Projelerine çeviren Mimarlar Odası ve diğer sivil toplum kuruluşlarından ise bu süreçte ses çıkmadığı gibi “bugüne kadar niye depreme hazırlık yapmadınız, vatandaşı riskli binada niye oturttunuz, yapıları niye denetlemediniz” diyerek, alışılageldiği üzere yine hükümeti, devleti suçladı. Halbuki durum tam tersi idi” şeklinde köşesinde kaleme alan Dr. Mimar Gülay Kurt, “Deprem gerçeği hükümet tarafından sürekli vatandaşa hatırlatılmış, projeler yapılmış ama iş uygulamaya gelince elele verip iptal sürecini başlatan kişi ve kurumlar, bu suçu hiç üzerlerine almayarak konuşmaya devam ediyorlar!” dedi.
Depremde bu kadar kişinin ölümünden sorumlu olanların “Kentsel Dönüşüm” projelerinin iptalini sağlayanlar olduğuna vurgu yapan Dr. Kurt, bu kişi ve kurumların deprem için hiçbir önlem alınmasını sağlamadıkları gibi deprem için en iyi çözüm olan sağlam zeminde sağlam yapı olarak tasarlanan Kentsel Dönüşüm projelerinin “rant projeleri” olduğu konusunda yerel halkı ikna ederek projeleri engellediklerini ve ayrıca diğer deprem bölgelerine bakıldığında daha önceki depremlerde zarar gören vatandaşlara evlerini teslim eden TOKİ’nin yaptığı hizmetin görülmediğine dikkat çekti.
Milat Gazetesi Yazarı ve Dr. Mimar Gülay Kurt, Şimdi deprem bölgesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ilk kazma vurularak depreme uygun evler inşa edilmeye başlandığını belirterek, şunları şöyledi:
“Nihayet iptal süreci vs olmadan bir “Kentsel Dövüşüm” içine girmeden depremzedeler için sağlam evler yapılmaya başlanıyor. Artık karşı çıkan yok, TOKİ evlerine laf eden yok, bilakis vatandaş bir an önce evlerine taşınmak istiyor. Keşke projeler iptal edilmeseydi, bu evler daha önce yapılabilseydi ve bu kadar insan ölmeseydi. Umarım “çarşı her şeye karşı” zihniyetinin nelere mal olduğunu malum çevreler görmüş ve ders almışlardır”.