enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
00:45
00:34 Türkiye’nin Hedefte Olmasından Ne Anlamalıyız?
00:19 Dışişleri’nden katil İsrail’in saldırılarına tepki
00:18 Suriye’nin kuzeyinde 4 terörist etkisiz hale getirildi
00:17 Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler ve TSK Komuta Kademesi, Adana’da TEKNOFEST’i ziyaret etti
00:16 Lübnan’daki Türk vatandaşları için tahliye planı; ülkeden ayrılanların bir bölümü için ilk durak Mersin
00:15 Erdoğan: Daima mazlumların yanında, adaletin safında yer alacağız
00:15 Boris Johnson’dan Netanyahu iddiası: “Ziyaretinden sonra tuvaletimde dinleme cihazı bulundu”
00:14 Mersin’in küçük liman kasabası Taşucu Lübnan’dan kaçanlar için geçiş noktası oldu
00:13 ABD güçleri Ortadoğu’da nerelerde konuşlu?
00:13 Cumhurbaşkanı Erdoğan, “TEKNOFEST, bir gençlik destanıdır”
00:09 Adıyaman Meydan Projesi’nin 1. Etabı Başlıyor
00:08 AB, Çin üretimi elektrikli otomobillere ilave gümrük vergisi uygulama planını kabul etti
00:08 DEM Parti, Bahçeli’nin tokalaşmasını “stratejik hamle” olarak yorumladı
00:07 Macaristan Başbakanı Orban: “AB, Çin ile ekonomik bir soğuk savaşa doğru sürükleniyor”
00:05 İran’ın dini lideri Hamaney, Lübnan’ı vuran İsrail’in İran’ı yenemeyeceğini söyledi
00:05 215 kişinin öldüğü Helene Kasırgası’nın ardından kayıpları arama çalışmaları ikinci haftasında
00:04 Kötü futbol gecesinin ardından bir yorum da 10Haber’den geldi!
00:02 Spor yazarları kötü geceyi yorumladı! “Futbola zaman ayrılamayan ligin aldatıcılığına yeniliyoruz”
00:01 Devlet Korumasındaki Kızlara Umut Olan Proje: ‘Geleceğe İşbaşı’
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Kıbrıs’ta Çözüme Dair Müzakerelerin Mevcut Durumu

Kıbrıs’ta Çözüme Dair Müzakerelerin Mevcut Durumu

Türkiye’nin ve KKTC’nin iki devletli çözüm yaklaşımı bağlamında bir müzakere sürecinin yakın zamanda başlamasının pek de mümkün olmadığı söylenebilir. Gerçekten de Kıbrıs sorununun geçmişi, yaşanan sürtüşmeler hatta çatışmalar ve geçmişin acı tecrübeleri, iki devletli çözümün federal bir yönetime göre avantajları olacağını hatta neredeyse kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.

Prof. Dr. Yücel Acer (@rektoracer) / X

Prof. Dr. Yücel ACAR & Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Kıbrıs sorununun çözümüne dair Ada’nın Türk ve Rum toplumları arasında 28 Haziran-7 Temmuz 2017 tarihleri arasında İsviçre’nin Crans-Montana kasabasında yüz yüze yapılan ve uzlaşmazlıkla sonuçlanan görüşmelerden bu yana yeni bir müzakere süreci başlatılamadı. Bu süreçte, federasyon temelli bir çözüme karşı olduğunu beyan eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı adayı Ersin Tatar, Ekim 2020’de KKTC Cumhurbaşkanı seçilmiş, Eylül 2021’de, New York’ta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Rum Kesimi lideri Anastasiades ile yaptığı görüşme sonrasında, “KKTC’nin egemen eşitliği ve uluslararası statüsü” dikkate alınmadıkça Kıbrıs’ın geleceğine ilişkin görüşmelerin başlamayacağını beyan etmiştir.

Müzakerelerin yeniden başlamasına ilişkin sürekli zemin yoklayan BM Genel Sekreteri Guterres, 5 Ocak 2024 tarihinde Kolombiya eski Dışişleri Bakanı Maria Angela Holguin Cuellar’ı 6 aylığına Kıbrıs özel temsilcisi olarak atayarak, görüşmelerin yeniden başlamasına dair resmi bir zemin yoklama süreci başlatmış oldu. Sürenin dolmasından kısa bir süre önce temsilcinin görev süresinin 3 ay daha uzatıldığı duyuruldu.[1] Özel temsilcinin süresinin dolmasına yakın bir süre kala, sürecin nasıl gittiğinin ele alınması önem arz etmektedir.

Kıbrıs Sorununun ve Müzakerelerin Kısa Tarihi

Lozan Barış Antlaşması’nın 24 Temmuz 1923’te imzalanmasıyla, İngiltere’nin, Kıbrıs üzerindeki fiili egemenliği, 15. madde ile hukuki bir dayanağa kavuşmuştur denebilir. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte, özellikle Kıbrıs Rum Toplumu içerisinde İngiltere’den ayrılma ve Yunanistan’la birleşme yönünde bir siyasi akıma güç kazandırılmıştır.

1954-55’te Yunanistan’ın Kıbrıs üzerindeki istemleri resmiyet kazandıkça ve İngiltere’nin de ada üzerindeki egemenliğinden vazgeçebileceği olasılığı yükseldikçe Türkiye, sorunla ilgilenmeye başlamış, özellikle de Kıbrıs Türk Toplumu’nun korunması ve diğer taleplerinin karşılanması üzerine odaklanmıştır. Türkiye o yıllarda Ada’nın gelecekteki statüsünün tartışılmaya başlanması ile Lozan Antlaşması’nın 15. ve 16. maddelerine dayanarak, gelecekteki statüsünün belirlenmesinde bir taraf olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmaya başlamıştır.

Özellikle o yıllarda, uluslararası sistemdeki bölgesel olayların müttefikler arasındaki iş birliği ve dayanışma çabalarını önemli kılması, ABD ve NATO’nun baskılarıyla, Türkiye ve Yunanistan ikili müzakerelere başlamışlar ve iki devletin başbakanları arasında 5-11 Şubat 1959’da Zürih’te yapılan görüşmelerde bağımsız bir “Kıbrıs Cumhuriyeti” kurulmasına karar verilerek, bu bağımsız devlet içinde Kıbrıs Türk Toplumu’nun hürriyet ve yaşama haklarını garanti altına alan anayasa esasları ile diğer ilgili ilkeler tespit edilmiştir. Bu anlaşmalar, 19 Şubat 1959’da Londra’da, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ile Kıbrıs Türk ve Rum toplumları temsilcileri tarafından imzalanmıştır.

Antlaşmalar neticesinde 1960’da, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasından kısa bir süre sonra, adada Rum toplumunun Türk toplumu üzerinde oluşturmaya başladığı baskılar ve anayasal haklardan yararlandırmama girişimleri, toplumlar arasında yeni gerginliklerin başlamasına neden olmuştur. 1963 ve 1964’te ise, adadaki toplumlar arası çatışmalar hızlanmış ve giderek Türk azınlığın yok edilmesi çabalarına dönüşmüştür.

1967’de Yunanistan’da askeri cuntanın iktidara gelmesiyle birlikte, Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs konusunda görüşmelere yeniden başlanmış, ancak bu görüşmeler başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Yunanistan’daki askeri cuntanın desteği ile harekete geçen EOKA örgütü ve Haziran 1974’te Makarios yönetimine karşı gerçekleştirmiş oldukları bir darbe sonrasında Türkiye, Enosis’in gerçekleşmesini önlemek için garantör devletlerle yapmış olduğu bir dizi görüşmeden sonra, 20 Temmuz 1974’de Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunmak durumunda kalmıştır.[2]

1974 sonrası Türk-Yunan ilişkilerinde Kıbrıs sorununa ilişkin olarak yapılan bütün görüşmeler sırasında Kıbrıs Türk Toplumu’nun temel yaklaşımı, iki toplumlu, iki kesimli, Türk ve Rum toplumunun eşit haklara sahip oldukları ve Türkiye’nin etkin garantisinin bulunduğu bir federasyonun kurulması yönünde olmuştur. Yunanistan ve Kıbrıs Rum toplumu ise görüşmeler sırasında Kıbrıs’ta Türklerin azınlık haklarının garanti altına alınmış olduğu bir üniter devletin kurulmasından yana politikalar izlemişlerdir.

30 Temmuz 1974 tarihli Cenevre Deklarasyonu’nda Kıbrıs’ta iki ayrı yönetimin bulunduğu ve anayasal meşruiyete dönüş için müzakerelere önem verilmesi gerektiği vurgulanmıştı.[3] 2 Ağustos 1975’te Viyana’da Denktaş ve Klerides arasında yapılan anlaşmayla BM gözetiminde nüfus mübadelesi gerçekleştirilmiş, 12 Şubat 1977’de Denktaş-Makarios arasında yapılan “Yüksek Düzeyde Antlaşma” (High Level Agreement) anlaşmasıyla iki toplumlu federal bir cumhuriyet kurulmasına karar verilmiş, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri 1984’te büyük bir değişikliğe giderek Kıbrıs sorununun çeşitli konularının tek tek değil bir bütün şeklinde çözümlenmesi için, Türk ve Rum yetkililerini Viyana’ya davet ederek Viyana Çalışma Noktaları (Working Points) belgelerini sunmuş, Çalışma Noktaları’ndan sonra Kıbrıs sorunu ayrılmaz bir bütün olarak ele alınmaya başlanmıştı.

Çözümün o dönem mümkün olamayacağının görülmesi ve Türk tarafının siyasi pozisyonun güçlendirilmesi maksadı ile Türk toplumu, 15 Kasım 1983’te, Kıbrıs Türk halkının “self-determinasyon” (kendi kaderini tayin etme) hakkına dayanarak ve siyasi eşitlik vurgulanarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ilan edilmiştir. Bu yola gidilirken federasyon tezi muhafaza edilmiş ve Rum tarafına barış ve çözüm çağrısında bulunulmuştur.

1990’da BM Genel Sekreteri Butros Gali “Fikirler Dizisi” (Set of Ideas) isimli gayrı resmi çerçeve taslağını taraflara ileterek, bütünlük üzerinde anlaşma sağlanmadan müstakil konuların tartışılamayacağını ifade etmiş, 100 maddelik Fikirler Dizisi’nin 91. maddesini Türk tarafı kabul etmiş lakin Rum tarafı Fikirler Dizisi’ni hiçbir şekilde müzakere etmeyeceğini bildirmiştir.

Bu bağlamda BM çerçevesinde yürütülmekte olan görüşmelerden bir sonuç almanın henüz mümkün olmadığı o yıllarda, Kıbrıs Rum Yönetimi, Ada’nın geleceğini AB şemsiyesi altında görmeye yönelik bir politika izlemeye başlamıştır. 3 Temmuz 1990’da Kıbrıs Rum Yönetimi, AB Konseyi’ne başvuruda bulunarak tam üyelik isteğini dile getirmiş. 1997’de yapılan yüz yüze görüşmeler ve GKRY’nin AB üyeliği süreci, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Annan Planı diye bilinen “Kıbrıs Sorununa Kapsamlı Çözüm Temeli” başlıklı belgenin sunulmasıyla devam etmiştir.

Kasım 2002’de BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından taraflara gönderilen “Kıbrıs’ta Kapsamlı Çözüm Anlaşmasının Temeli” başlıklı metin üzeninde yürütülen görüşmeler sonucunda kabul edilen Annan Planı, Nisan 2004’te adanın kuzey ve güneyinde yapılan referandumlarda, Türk tarafından yüzde 64,91 oranında kabul oyu karşısında Rumların yüzde 75,38 ret oyu sonucunda reddedilmiş oldu. Rumların tutumu nedeni ile ortaya çıkan bu çözümsüzlük durumunda her şeye rağmen Kıbrıs, bir bütün olarak 1 Mayıs 2004’te AB’ye tam üye olarak kabul edilmiştir.

5 Eylül 2007’de KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, GKRY lideri Tasos Papadopulos ve BMGS özel temsilcisi Micheal Möller bir araya gelmiş, Talat’ın kapsamlı çözüm teklifleri Papadopulos tarafından reddedilmiş, bu görüşmenin ardından 16 Ekim günü Talat, BM Genel Sekreterine Papadopulos’a atıfta bulunarak Güven Arttırıcı Önlem Paketi sunmuş, Kasım 2016 İsviçre Mont Pelerin ve Ocak 2017 İsviçre Cenevre’de gerçekleşen BM, AB ve Garantör ülkelerin katıldığı görüşmelerde yine Rum tarafının masadan kalkmasıyla Kıbrıs sorununa dair müzakereler sonuçsuz kalmıştır. (devam edecek)

[1] “BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Temsilciliği Görev Süresi Üç Ay Uzatıldı” ttps://cyprus-faq.com/tr/south/news/missiya-predstavitelnitsy-genseka-oon-na-kipre-prodlena-na-tri-mesyatsa/ (06.06.2024)

[2] “Kıbrıs Meselesinin Tarihçesi, BM Müzakerelerinin Başlangıcı” https://www.mfa.gov.tr/kibris-meselesinin-tarihcesi_-bm-muzakerelerinin-baslangici.tr.mfa

[3] “Crans-Montana’da gerçekleşen Kıbrıs görüşmeleri hk.” https://mfa.gov.ct.tr/tr/crans-montanada-gerceklesen-kibris-gorusmeleri-hk/ (7 Temmuz 2017)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.