Kırım ve Donbas krizi
TÜHA HABER / Sovyet Rusya tarafından 1954 yılında Ukrayna’ya devredilen Kırım, Ukraynalılar, Ruslar ve Kırım Tatar Türkleri’nin yaşadıkları bir coğrafya olup, Ukrayna toprakları içerisinde Rusça konuşanların çoğunlukta olduğu tek bölgeydi. Sovyet Rusya’nın kontrollü bir şeklide dağılması ile ayrılan bazı ülkeler NATO ve Avrupa Birliği (AB)’ne üye olmaya başlamışlardı. Bu süreçte Rus yanlısı Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in Kasım 2013’te AB ile “Ortaklık ve Serbest Ticaret Anlaşması” nı imzalamaması üzerine, AB yanlısı muhalefet Başkent Kiev’de protesto gösterileri başlatmıştı.
Cumhurbaşkanı Yanukoviç’in açıkladığı Rusya ile yakınlaşma kararı üzerine bütün Ukrayna geneline yayılan gösteriler çatışmalara dönüşmüş, nihayetinde Yanukoviç Şubat 2014’te Rusya’ya kaçmak zorunda kalmış ve Ukrayna yönetimi devrilmişti.
Yaşanan gelişmelerin ardından Rusya tarafından işgal edilen Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti’nde 16 Mart 2014 tarihinde yapılan referandumda %93 oranında Rusya’ya bağlanma kararı çıktığı ilan edilmiştir. Kırım Tatar Türkleri’nin boykot ettiği referandumu, uluslararası kamuoyu tanımadığını açıklamış olsa da referandum sonuçlarını baz alan Rusya, 18 Mart 2014’te Kırım Yarımadası’nı ilhak etmiştir.
Ukrayna, ilhakın ardından Rusya’nın kendi toprakları üzerinden kargo taşınmasını yasaklamıştı. Bu durumu aşmak isteyen Rusya, kara ve demiryolu ile Kırım’ı Rusya’ya bağlamak için 2015’te Kerç Boğazı’nda 19 km’lik karayolu ve demiryolu köprüleri inşaatlarına başlamıştır. Avrupa’nın en uzun köprüsünün otoyol kısmı 15 Mayıs 2018’de, demiryolu kısmı ise 23 Aralık 2019’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından hizmete açılmıştır.
Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ve Ukrayna’nın doğu bölgesinde yer alan Donbas Bölgesi’ndeki sözde bağımsızlığını ilan eden Rusya yanlısı ayrılıkçı isyancılara destek vermesi nedeniyle iki ülke arasında siyasi kriz ile birlikte, bölgede zaman zaman çatışmalar da yaşanmaktadır. Ukrayna 26 Mart 2021 tarihinde Rus askerlerinin Donbas Bölgesi’ne düzenlediği bir havan saldırısında 4 askerinin hayatını kaybettiğini açıklamıştır.
Çatışmaların yeniden yoğunlaştığı Donbas Bölgesi’nde 2014’ten itibaren devam eden olaylarda en az 13.000 kişinin hayatını kaybettiği[1] iddiaları önemlidir. Donbas’ta olayların şiddetlenmesi nedeniyle uluslararası kamuoyu dikkatlerini bölgeye yoğunlaştırırken, Kırım’ın ilhakının 7’nci yıl dönümü münasebetiyle ABD, İngiltere, Fransa, Kanada, Almanya, İtalya ve Japonya’dan oluşan G-7 ülkelerinin bir ortak açıklama ile “Kırım Özerk Cumhuriyeti ve Sivastopol kentinin Rusya tarafından geçici işgalini tüm kararlılığımızla kınıyoruz” dedikleri görülmektedir.
Bu arada unutulmaması gereken bir diğer husus ise Kırım’ın ilhakı nedeniyle AB ve ABD’nin Rusya’ya yaptırım uyguladığıdır. Son olarak Kırım Köprülerinin hizmete girmesinin ardından Kanada ve Avustralya da Rusya’ya yaptırım kararı almıştır.
***
Ukrayna Genelkurmay Başkanı Ruslan Komçak, 30 Mart 2021 günü yaptığı bir açıklamada Rusya’nın Ukrayna sınır hattındaki askeri güçlerini takviye ettiğini ve bunun ülkenin güvenliğine tehdit oluşturduğunu açıklamıştır. Bu açıklamadan 2 gün sonra NATO tarafından yapılan açıklamada da benzer şekilde “Ukrayna’nın doğusunda Rusya’nın askeri varlığını artırmasından dolayı endişe duyulduğu” dile getirilmiştir.
Ukrayna Genelkurmay Başkanı Ruslan Komçak’ı destekler mahiyette bir açıklama yapan ABD Savunma Bakanlığı Pentagon Basın Sözcüsü John Kirby “ABD hükümetinin Ukrayna ordusunun doğu sınırındaki Rus askeri hareketlerinden haberdar olduğunu” söylemiştir. Bu arada ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba ile ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley’in ise Rusya ve Ukrayna Genelkurmay Başkanları ile görüşmeler yapması dikkatli gözlerden kaçmamıştır. Zira ABD Dışişleri Bakanlığı “Ukrayna’nın doğusu ve Kırım’da Rusya’nın devam eden saldırganlığı karşısında Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne sarsılmaz bir şekilde destek verildiğini” açıklamıştır. Bu açıklamalar ve görüşmelerin hemen ardından 31 Mart 2021 günü, Biden yönetimi tarafından; “Ukrayna güçlerinin 2014’ten bu yana Rusya destekli ayrılıkçılarla savaştığı, Ukrayna’nın doğusundaki Rus saldırganlığının artmasından endişe duyduklarını” dile getirildiği[2] görülmüştür.
Ukrayna, NATO ve ABD’den art arda yapılan açıklamalara karşılık olarak Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov “NATO’nun Ukrayna’nın doğusuna asker göndermesi halinde güvenliği sağlamak üzere ek önlemler almaya mecbur kalacağını” belirtmiş ve devamında “Böyle bir senaryonun Rusya sınırlarına yakın bölgede gerginliğin artmasına yol açacağı aşikâr. Pek tabii, bu Rusya tarafının güvenliğini sağlamak için ek önlemler almasını gerektirir” diyerek Moskova’nın Ukrayna’yı “tehdit etmediğini” de özellikle vurguladığı görülmüştür.
NATO’dan yapılan açıklamaların ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un da “Ukrayna ordusunun önemli bir bölümünün Donbas’ta bir “sıcak çatışmanın” ne kadar tehlikeli olduğunu anlamış göründüğünü, ordunun ABD tarafından yönlendirilen Batılı devletlerce kışkırtılan politikacılar yoluyla provoke edilmemesini umduğunu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin uzun olmayan bir süre önce demişti; bu açıklama hâlâ geçerli, Donbas’ta yeni bir savaş başlatanlar, Ukrayna’yı mahvederler” sözleri[3] dikkat çekicidir.
Ukrayna, ABD ve NATO tarafının Rusya ile karşılıklı restleşmeleri yaşanırken Ukrayna’nın Donbas Temas Grubu Temsilcisi Aleksey Arestoviç’in, 26 ülkenin katılımıyla bir süredir devam etmekte olan NATO Defender Europe 2021 Tatbikatının “Rusya’ya karşı savaşa hazırlık amacıyla yapıldığını belirterek; “NATO’nun, ‘Avrupa’yı koru’ anlamına gelen Defender Europe 2021 adını taşıyan geniş kapsamlı tatbikatı başladı. Maksat, Baltık Denizi’nden Karadeniz’e olan bölgede, gelin açık açık konuşalım, Rusya’ya karşı savaş konusu işleniyor” ifadesini kullanması[4] dikkat çekicidir. Çünkü gergin olan tarafları daha da gerebilecek argümanlar içermektedir.
Bu açıklamanın ardından bir değerlendirme yapan Rusya Federasyonu Federal Meclisi (Yasama Organı) Alt Meclisi Duma Kırım Milletvekili Mihail Şeremet, “Ukrayna ve NATO’nun Kırım’a yönelik olası saldırı planlarının hüsranla sonuçlanacağını” belirtmesinin ardından; “Maskeler tamamen düştü. Böyle bir açıklamadan sonra Batı’da hiç kimse NATO’nun saldırgan doğasını inkâr edemeyecek. Ancak Rusya’ya karşı herhangi bir askeri adım atmadan önce, Büyük Vatanseverlik Savaşı’nın (İkinci Dünya Savaşı) tarihini okumalarını ve yeniden düşünmelerini tavsiye ederim. Bunun sonucu saldırgan için büyük bir talihsizlik olacak. Rusya’nın sadece sınırlara yaklaşan düşmanı değil, aynı zamanda komuta merkezlerini de imha edebilecek ‘süper hassas’ silahlara sahip olduğunu”[5] da sözlerine ekleyerek gelebilecek olası saldırılara karşı üstü kapalı tehditlerde bulunmuştur.
Sonuç Olarak;
Uluslararası hukuk açısından 7 yıldır Kırım’da işgalci olarak bulunan Rusya’nın Kırım’dan vazgeçmeye yanaşmayacağı belli olmuştur. Ancak Kırım sahasında Rusya’nın çözmesi beklenen bir dizi sorunlar olduğu bilinmektedir. Başta içme suyu sorunu olan Kırım’ın Rusya ile karasal bağlantısı bulunmamaktadır. Rusya, bağlantı sorununu Kırım Köprüleri ile çözmüş olsa da başta Ukrayna olmak üzere uluslararası kamuoyu Rusya’dan “Donbas üzerinden Kırım’a koridor açabileceği beklentisi ile yıllardır Ukrayna’ya bir askerî harekât beklenmektedir.” Ancak Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy’in Rusya’nın bölge ile ilgili tutum ve davranışları ile yaşanan askeri hareketliliği için “Rusya’nın yaptıkları bize psikolojik baskı uygulama gösterileridir” sözleri fiili saldırıdan ziyade psikolojik baskıların devam edeceği beklenmektedir şeklinde yorumlanabilir.
Biden’in Putin’e “katil” söylemi üzerinden bölgesel bir değerlendirme yapılmak gerekirse; Biden, eski Sovyet Rusya bağlısı Doğu Avrupa ülkelerinin saflarını belirlemeleri için bir sinyal yolladığı şeklinde de değerlendirilebilir. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un muhtemel bir savaş durumunda “Ukrayna yok olur” sözleri kışkırtıcı kabul edilebilir ama Putin’in ülkesindeki iç sorunları perdelemek amacıyla suni olarak Kırım’da bir kriz varmış gibi yaptığı anlaşılmaktadır. Zira Kırım konusu Rusya açısından kapanmıştır. Rusya’nın, Kırım konusunu tartışmaya bile açmaya yanaşmayacağı unutulmamalıdır.
ABD ve NATO kesiminden gelen söylemlerde bir yumuşama olmadığı sürece Rusya’nın Kırım konusunda diyalog çizgisine gelmesi beklenmemelidir. Zira Rusya’dan diyalog beklenirken ABD, NATO ve G-7 ülkelerinden Rusya’ya baskının arttırılacağı mesajları gelmeye devam etmektedir.
Gelişmeler genel olarak değerlendirildiğinde Kırım ve Donbas üzerinden yaşanan krizden muhtemel bir Rusya-Ukrayna savaşı pek gerçekçi görülmemektedir. Çünkü en başta Ukrayna bu savaşa istekli değildir. Ancak uluslararası kamuoyunun baskıları ile Kırım’ın Ukrayna’ya tekrar devrinin sağlanabilmesi amacıyla diplomasi kanallarını işletmeye çalıştığı ve her türlü argümanı ve ittifakı kullanmaya çalıştığı görülmektedir.
Son söz olarak; ABD, NATO ve Ukrayna’nın Rusya ile kriz yaşadığı bir dönemde bir taraftan da yeni dünya sisteminin inşa edildiği bir süreç yaşanmaktadır. Dolayısı ile 20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanan ve 09 Kasım 1936 tarihinde yürürlüğe giren “Montrö Boğazlar Sözleşmesi” nin ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktığı görülmektedir. Türkiye karar alıcı mekanizmaları, inşa sürecindeki yeniden dünya sistemi içerisinde Türkiye’nin iç ve dış politik hamlelerinde çok dikkatli olmalıdırlar. Zira inşa sürecindeki yeniden dünya sistemi içerisinde Türkiye’nin üçüncü kuvvete doğru evrilen konumunu tehlikeye atacak hatalara düşmemek için en ince ayrıntıları gözden kaçırmayacak şekilde hassas çalışmak zorunda olunduğu unutmamalıdır.
:
İsmail CİNGÖZ; Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.A. – BULTÜRK Ankara Temsilcisi. cingozismail01@gmail.com
[1] Hürriyet; “Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba, AGİT Dönem Başkanı ile Sınırlarındaki Rus Askeri Hareketliliğini Görüştü”, 03.04.2021.
[2] Robert BURNS; “ABD, Artan Rusya-Ukrayna Gerginliklerinden Duyduğu Endişeyi Dile Getirdi”, AP News, 01.04.2021.
[3] Deutsche Welle; “Rusya: NATO Ukrayna’ya Birlik Gönderirse Ek Önlem Alırız”, 02.04.2021.
[4] Sputnik News; “Ukrayna’dan ‘NATO ile Birlikte Rusya’ya Karşı Savaşa Hazırlanıyoruz’ İtirafı”, 03.04.2021.
[5] Sputnik News; “Rus Yetkililerden NATO’ya Uyarı: Rusya’ya Karşı Savaşların Nasıl Sonuçlandığını Hatırlarsınız”, 03.04.2021.
[TÜHA Haber Ajansı, 09 Nisan 2021]