Mimari Hamlesinden Kültür Hamlesine: Ankara Resim ve Heykel Müzesi
Resim ve Heykel Müzesinin birebir aslına uygun ve en kapsamlı restorasyonu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın direktifi ile Kültür Bakanlığı tarafından 2019’da başlatıldı. Cumhuriyetin ve modern Türkiye’nin inşasının şahitliğini yapan paha biçilmez tarihsel bir resim koleksiyonu da, aynı zamanda yorgun ve yaşlanmış bina ile beraber elden geçirildi. Binaya yangın, sel ve deprem gibi afetlerde devreye girecek son teknoloji ile elektronik depolama sistemi kuruldu, hatalı veya aslına uygun olmayan restorasyon öğeleri de kaldırılarak bina, bire bir özgün haline dönüştürülmeye çalışıldı.
Milli mücadele kazanılmış, Cumhuriyet ilan edilmiş ve genç cumhuriyet kendisini her anlamda tekrar inşa etme sürecine girmişti. Bir yanda savaşlarla yıpranmış memleketin acil çözüm bekleyen sorunları, bir yanda yeni bir ulus inşası ve dünya sahnesinde var olmanın, köklerini yeniden kurmanın ve yeşertmenin heyecanı vardı. Fabrika kurmak, okul yapmak kadar mühim bir mevzu da bu genç cumhuriyete bir kimlik kazandırmak, kültür ve sanat alanında atılımlar yapmaktı.
Önce, Ankara’nın Namazgah Tepesi’ne Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ile Etnografya Müzesi yapılır. Ardından aynı tepeye bir de Türk Ocağı yapılması planlanır. Yapılacak binanın projesi için bir yarışma açılır ve bu yarışmayı kazanan yine Etnografya Müzesi’nin mimarı Arif Hikmet Koyunoğlu’dur.
Bugün Resim ve Heykel Müzesi olarak bildiğimiz bina, Cumhurbaşkanı Atatürk’ün direktifleri ile 1930’da Türk Ocakları Merkez Binası olarak inşa edilir. Ankara’ya hakim bu tepede anlamlı iki bina böylece şehrin siluetine üstelik Cumhuriyetin Ulusal Mimari hamlesinin en önemli yapılarından biri olarak hayata geçmiş olur.
Atatürk’ün yabancı misafirlerini ağırladığı ve “buradan ayrılmayı istemiyorum” dediği geleneksel Türk evi motifleri ile tezyin edilmiş Türk Salonu, bugün hala birebir korunmuş olarak ziyaret edilebiliyor. Türk salonu, Türk evinin dış ve iç tezyinatlarının geleneksel motiflerinin bir özeti gibi, o dönemde tarihe bir gönderme yapsa da bugün kendisi kıymetli bir tarihin parçası olmuş durumda.
Bina, yabancı misafirlerin ağırlanması kadar toplantı ve kurultaylara da ev sahipliği yapıyor. 1933’teki meşhur Türk tarih kurultayı bu binada yapılıyor ve yine cumhuriyetin yeni misyonuna uygun olarak büyük salonunda opera eserleri sahneleniyor.
İlk Türk operası Özsoy, 1934’te bu binada sahneleniyor. Atatürk ve İnönü’nün opera izledikleri loca da bugüne kadar birebir aynı korunmuş olarak masa ve sandalyeleri ile üstelik bir de o anın fotoğrafı eşliğinde bizi tarihsel bir yolculuğa çıkarıyor. Şimdi yine aynı yerde 400 kişilik bir konser salonu hizmet verecek.
Binanın yolculuğu çok heybetli başlasa da bugüne uzanan yüz yıllık macerasında dönem dönem unutulduğu ve yalnız bırakıldığı olur.
1975’te Kültür Bakanlığı, Resim ve Heykel Müzesi olarak değerlendirmek üzere binayı devralır, Türk ocağı, yeni yüzü ile sanat merkezi olarak 1980’de hizmete girer. Yine konferanslar ve konserlerle Ankara’nın sanat hayatına önemli bir katkı gerçekleşmiş olur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesinin açılış töreninde konuşma yapmıştı.
(TCCB-Murat Çetinmühürdar/AA, 28 Aralık 2020)
Son Restorasyon
Ara ara gerçekleştirilen ve hatta bazıları hatalı restorasyon ve yenilemelere rağmen bina günümüze kadar hiç kapsamlı elden geçmemişti. Resim ve Heykel Müzesinin birebir aslına uygun ve en kapsamlı restorasyonu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın direktifi ile Kültür Bakanlığı tarafından 2019’da başlatıldı. Restorasyonda günümüzün en gelişmiş teknolojisi ile bu bir asır devirmiş olan bina titizlikle ve aslına uygun olarak restore edildi.
Resim Heykel Müzesi aynı zamanda paha biçilmez bir koleksiyona da ev sahipliği yapıyor. Cumhuriyetin ve modern Türkiye’nin inşasının şahitliğini yapan tarihsel bir resim koleksiyonu da aynı zamanda yorgun ve yaşlanmış bina ile beraber elden geçirildi.
Daha evvel profesyonel depolama tekniğinin olmadığı binaya ayrıca Kültür Bakanlığı son teknoloji ile yangın, sel ve deprem gibi afetlerde devreye girecek elektronik depolama sistemi de kurdu.
Aradan geçen sürede yapılan hatalı veya aslına uygun olmayan restorasyon öğeleri de kaldırılarak bina bire bir özgün haline dönüştürülmeye çalışıldı.
Mesela Türk Salonu’na daha sonra yapılan eklentiler, yapılan bakır çatının zamanla ömrünü doldurması sonucunda yerine konan kiremit çatı da son restorasyonda kaldırıldı ve aslına uygun olarak bakır kaplama çatı ile binanın özgün dokusu koruma altına alındı. Depreme dayanıklı hale getirilen binaya son teknoloji alarm ve kamera sistemleri kurulmuş durumda.
Müzede çağdaş Türk resim sanatının en nadide eserleri bulunuyor. Bu eserler artık çeşitli sergilerle ve gerekli restorasyonları gördükten sonra çağdaş müzeciliğin rafine küratörlük anlayışı ile sık sık sanatseverlerle buluşacak. Uzun zaman atıl bırakılmış olan envanter çalışması da, müzede kaç eser var, hangi döneme ait ve eser sahipleri ile beraber tüm detayları ile beraber dijital ortamda kayıt altına alındı.
Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nin içerisinden kare (Halil Sağırkaya/AA, 30 Aralık 2020)
Koleksiyon
Bugün, Kültür Bakanlığı bünyesindeki Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Türk resim sanatının en önemli koleksiyonlarından birini barındırıyor.
Resim ve Heykel Müzesinin binası için asırlık bina desek de aslında çağdaş Türk resim sanatı bir miktar daha eskiye, 19’uncu yüzyıla uzanıyor.
Osmanlı Devleti’nin son döneminde Batı tarzında resim hem sarayda hem de saray çevresindeki elitlerde oldukça yaygınlaşmıştı.
Koleksiyon, 19’uncu yüzyılın sonundan günümüze kadar Türkiye’de değişen sanat anlayışlarına ve belli başlı tarihsel süreçlere tanıklık etme olanağı sağlıyor. Bu eserlerde hem hane içi yaşantının hem de sokak yaşantısının resmedildiği eserlerden bugüne ulaşanlar Cumhuriyet tarihine uzanınca adeta yakın tarihin görsel kronolojisi izleniyor.
Müzenin koleksiyonunda bulunan Osman Hamdi Bey’den Şeker Ahmet Paşa’ya, İbrahim Çallı’dan Bedri Rahmi Eyüpoğlu’na resim sanatının önde gelen isimlerinin paha biçilemez eserleri, çeşitli sergilerle ziyaretçilerle buluşacak.
Osman Hamdi Bey’in “Silah Taciri”, V. Vereshchagin’in “Timur’un Mezarı Başında”, Zonaro’nun “Genç Kız Portresi”, Emel Cimcoz (Korutürk)’un “Türk Çocuğunun Atatürk’e Şükranı” gibi paha biçilmez eserler, koleksiyonun önemli parçaları arasında.
Türkiye’nin görsel sanatlar anlamında yüzyılı aşan tarihinin en önemli arşivlerinden biri olan Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nin koleksiyonu; 3 bin 632 adet eser; resim, heykel, seramik, özgün baskı, Türk süsleme sanatı ve fotoğrafla ziyaretçilerini bekliyor.
Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nin içerisinden kare (Halil Sağırkaya/AA, 30 Aralık 2020)
Gelecek Nesillere Bir Not
Devletlerin ve toplumların en güçlü yanları, tarihleri ile kurdukları köklü bağlardır. Bu bağları sağlam kurarak devamlı hale getirmek, gelecek kuşakların en temel vazifelerinden birisidir.
Topluma yeni eserler kazandırmak kadar var olan eserlerini korumak, yaşatmak toplumsal hafızanın devamlılığı ve nesiller arasında kurulacak aidiyet bağı için en temel koşullardan birisidir.
Atatürk’ün önderliğinde yürütülen Cumhuriyetin mimari hamlesinin en önemli eserlerinden birisinin bugün Erdoğan önderliğindeki kütüphaneler, opera salonları, orkestra binaları ile yürütülen kültür hamlesinin bir parçası olarak ele alınması gurur verici bir gelişmedir.
Nitekim son yıllarda cumhuriyet dönemindeki Osmanlıya küsüşün bir sonucu olarak atıl bırakılan mezarlıklardan tutun da külliyeler ve diğer mimari eserlere kadar pek çok kültürel zenginliğe sahip çıkılmış, buraların da onarımı, restorasyonu ve topluma kazandırılması gerçekleşmiştir.
Tarih, bütün veçheleri ile bizim tarihimizdir ve bu tarihin içinde bizler ve onlar gibi bir ayrıma gidemeyiz, gitmemeliyiz.
Bugüne ulaşmış bütün eserler bizler için kazanımdır ve toplumlar ancak köklerine sahip çıkarak bu kazanımlarını güçlendirebilirler.
Bu yazı, Türk Ocağı’nın inşa edildiği tarihten yüz sene sonra yazıldı, umulur ki yüzlerce sene sonra da gelecek kuşaklar, geleceği köklerinden aldıkları güç ile kuşatabilsinler ve kaybolmayan tarihin izlerini sürebilsinler.
[TÜHA Haber Ajansı, 18 Aralık 2021]