MİT’in casusluk operasyonları ne anlama geliyor?
ANKARA-TÜHA HABER / MİT’in başarılı casusluk operasyonları haberleri art arda geliyor. Peki, genelde ‘gizli’ yürütülen bu işler neden artık aleni? İç ve dış politikada bir araç olarak istihbarat örgütlerinin faaliyetlerinin kamuoyuna duyurulması ne anlama geliyor?
Milli İstihbarat Teşkilatı’nın son dönemlerde imza attığı işler kurum tarihinin belki de en hareketli sürecine işaret ediyor… Orta Asya ve Balkanlar’da FETÖ mensuplarına karşı nokta operasyonlar, Suriye gibi son derece karışık bir sahada örgüt yöneticilerini hedef alan başarılı eylemler ve Irak’ta ‘PKK’nın kalesi’ olarak kabul edilen yerlerde ortaya konan operasyonlar…
Ancak son dönemde MİT’in adını daha da sık duymamızı sağlayan bazı gelişmeler oldu. Yurt içinde yabancı istihbarat örgütlerinin çalışmalarına karşı süreci yöneten kurum art arda bir dizi operasyona imza attı.
[İstanbul ve Antalya’da gerçekleşen operasyonlarda 6 Rus casus yakalanmıştı.]
Rus ajanlar, İranlı pilot ve MOSSAD şebekesi
Kısaca bu olayları hatırlayacak olursak; MİT’in önce 6 Rus casusu deşifre ettiği, söz konusu isimlerin devletin kritik bilgilerinin ve ses getirecek eylemlerin peşinde olduğu duyuruldu.
Sonrasında İran Gizli Servisi’nin İranlı bir pilotu kaçırma girişimi MİT’in operasyonuyla boşa düştü. Son olarak da İsrail’in gizli servisi MOSSAD’a çalıştığı ortaya çıkarılan farklı uyruklardan 15 kişilik bir şebeke çökertildi.
Operasyonlar neden medyaya duyuruluyor?
Normal şartlarda istihbarat örgütlerinin ‘yazılı olmayan kural’ olarak kabul ettikleri bir yaklaşım var. Eğer başka bir ülkenin istihbarat elemanı deşifre edilecekse, bu sessiz bir şekilde karşı tarafa iletilerek konu faş edilmez. Sık yaşandığı zamanlarda nadiren medyada küçük ve çoğunlukla ‘doğrulanmamış’ haberlerle duyulur.
Ancak MİT’in imza attığı son işlerde süreç pek böyle işlememiş gibi duruyor. Hem casus faaliyetinde bulunanların ülkeleri net bir şekilde açıklandı hem de söz konusu casus şebekesinin işleyiş tarzına dair çok ilginç ve normalde medyayla paylaşılmayacak bilgiler ortaya çıktı.
Mersin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Kaan Kutlu Ataç, bu tür olayları yakından takip eden ve sürecin getirdiklerini ülkelerin politikaları üzerinden net okuyabilen isimlerden biri. Biz de Dr. Ataç’ın kapısını çaldık ve ‘İç ve dış politikada bir araç olarak istihbarat örgütlerinin faaliyetlerini kamuoyuna duyurması’ yaklaşımını konuştuk.
İşin en önemli kısımlarından biri ‘niyet okumak’
Dr. Ataç, konuya yabancı olanlar için genel bir çerçeve çizerek başlıyor anlatmaya… Bir istihbarat servisinin en önemli görevinin, hasım ya da hasım olması muhtemel servislerin niyetini okumak olduğuna dikkat çekiyor.
Niyetin ne olduğu ya da olabileceği yönündeki çalışma planının istihbarat servislerinin önemli fonksiyonlarından birisi olduğunu öğreniyoruz. Bir diğer kritik nokta ise hasım ya da hasım olması muhtemel yabancı servislerin faaliyetlerinin mümkün mertebe kontrol altında tutulması.
Karmaşık bir bürokratik yapı var
Burada önemli bir detay veriyor Dr. Kaan Kutlu Ataç ve “Kontrol altında tutma imkan ve kabiliyeti bu anlamda kilit kavram olarak ortaya çıkar” diyor.
Servisin ana faaliyet alanlarıyla ilgili bu niyet okumanın çok boyutlu, karmaşık bir istihbarat mantığı ve grift bir bürokratik yapı ihtiva ettiğini değinip, “Tüm bu süreçler sonunda elde edilen veriler siyasi otoriteye iletilir. İletilen değerlendirmeleri politika yapımı ve karar alma süreçlerinde kullanılır.” bilgisiyle yol haritasını anlatıyor.
[MİT, İranlı pilota yönelik kaçırma girişimini de başarısızlığa uğrattı.]
Kamuoyuna aktarmanın iki temel amacı var
Dr. Kaan Kutlu Ataç ile resmin genelinden biraz daha detaylara iniyoruz ve haberin başında da üzerinde durduğumuz ‘kamuoyuna duyurma’ noktasına geliyoruz…
“Servislerin rakiplerinin faaliyetlerinin kamuoyuna aktarılmasındaki nedenler her bir olayın kendine has özelliğiyle ilgili olsa da temelde iki amaç güder.” diyor Ataç ve devam ediyor:
“Birincisi, siyasi mülahazalarla hasma verilen cevaptır. Bu da özellikle örneğin genel olarak iki ülke arasındaki ilişkilerin siyasi, askeri, ekonomik boyutları göz önüne alınarak mevcut konjonktüre göre en üst perdeden bir cevap vermektir.
Mesela, Rus servislerinin Kremlin’e muhalif isimlerin Avrupa ve İngiltere’deki faaliyetleri olduğunu biliyoruz. Rusya tarafı bazen suikast düzenleme yöntemiyle de düşmanlarını elimine ediyor. Eğer İngiliz istihbaratı bu amaç için çalışan birini deşifre ediyor ve bunu tüm dünyaya ilan ediyorsa, bu süreci ‘Kremlin’e verilen en üst düzey cevap’ olarak değerlendirmek gerekir.”
[MOSSAD için çalıştığı ortaya çıkan 3 casusun fotoğrafı.]
İki ülke arasındaki ilişkinin bir göstergesi
Rusya ve İngiltere örneğinden devam ediyor Ataç… Anlattıklarına göre, Rus servis görevlilerinin faaliyetlerinin deşifre edilerek kamuoyuyla paylaşıldığı anda ilk yapılması gereken deşifre eden ülke ile Kremlin arasında anlık ilişkilerin mahiyetinin ne olduğuna bakmakmış…
“Böylece, örneğin İngiltere’nin Rusya ile ilişkilerinde anlık röntgen de çekilebilir.” görüşünü paylaşıyor Ataç ve deşifre sürecinin ikinci boyutuna geçiyor.
Hasımla ilgili farkındalık yaratılıyor
Bu tür operasyonlarda kamuoyuna yönelik paylaşımlar yapılmasının diğer boyutunu “Deşifre eden ülkenin hem iç hem de dış kamuoyunda hasımla ilgili bir farkındalık yaratılması” cümleleriyle özetliyor Ataç.
Böylece deşifre etme sürecinin hasımla mücadelede ne anlama geldiği de aktarılmış oluyormuş. Kaan Kutlu Ataç, bu noktada çok önemli bir noktaya işaret ediyor ve “Bir servisin deşifre faaliyeti siyasi otoritenin kendisini hem iç kamuoyunda hem de uluslararası sistemde nerede gördüğüne, deşifre sonrası da nerede konumlandırmak istediğine dair net bir mesaj taşır” diyor.
[Kimi uzmanlar, MİT’in son operasyonunu Cemal Kaşıkçı cinayetinden bu yana en önemli deşifre olarak kabul ediyor. Foto: AA]
Ankara’nın Tel Aviv’e bir mesajı var
Kaan Kutlu Ataç’a MOSSAD’a çalışan casusluk şebekesi olayını nasıl değerlendirdiğini soruyoruz:
“Servis faaliyetlerinin deşifresi eşyanın tabiatına uygun olarak genellikle aracısız, doğrudan ve çok net mesajlar içerdiği için önemlidir. Türk istihbarat servisinin son dönemlerde kamuoyu ile paylaştığı deşifre süreçlerini yukarıdaki ifadeler ışığında okumak gerekir.
Örneğin İsrail servisinin faaliyetlerinin ifşa edildiği yönündeki son haber bize Türkiye’nin hem iç kamuoyuna hem de dış kamuoyuna İsrail ile ilgili siyasi otoritenin tutum ve davranışlarının mantığını okumamızda önemli ipuçları veriyor. Ankara’nın Tel Aviv’e verdiği mesaj siyasi otoritenin özelde İsrail’e karşı politik tutumunun genelde ise Ortadoğu siyasetinde kendisini nerede konumlandırdığı ile ilgilidir. Ve tüm bunlar ucu açık yorumlara mahal bırakmayacak şekilde nettir. Bu anlamıyla hasımların faaliyetlerinin deşifresi istihbaratın dış politikada bir araç kullanılmasına da örnektir.”
Ketum olunması gereken konular
Dr. Ataç anlatmaya devam ediyor ve deşifrelerde dikkat çekici bir hususun da bahsi geçen olaylara konu olan servislerin çalışma yöntem ve usulleri hakkında akademik çalışmalar açısından kimi ipuçlarını da barındırdığını söylüyor.
Örneğin hasım servisin istihbarat toplama usul ve metodlarının bu anlamda önemli olduğunu söylüyor. Bu sözleri duyunca, MOSSAD operasyonundaki ‘ankesörlü telefon, canlı kurye kullanımı, verilen kayıp ilanları, kripto para ve kuyucumlar üzerinden yapılan ödemeler gibi detaylar aklımıza geliyor. Çünkü operasyona dair ilginç ve normal zamanda pek de paylaşılmayacak detaylar kamuoyuna duyuruldu. Bunun da bir mesaj olduğu görüşünü paylaşıyor Dr. Ataç.
Bu işlerin ‘karar vericiler’ üzerindeki etkisine dair sorusuyla haberin sonuna geliyoruz… “Deşifrelerin önemli özelliği söz konusu operasyonların en üst düzeydeki siyasi karar alıcının bizzat onayından geçmek zorunda olması” diyor Ataç ve bundan dolayı ülkenin siyasi tutumunun yanı sıra siyasi liderlik yapısının ikili ve çok taraflı dış politika anlayışına ışık tutması açısından da önemli olduğunun altını çiziyor.
[TÜHA Haber Ajansı, 23 Ekim 2021]