Muhammed İkbal ve Kapital
Belli bir eğitim görmüş Türk insanından epeyi bir bölümü Muhammed İkbal (1876-1938) adını duymuştur. Yine bunlardan bir bölümü Muhammed İkbal’i Pakistan’ın Mehmet Akif’i olarak bilir. İkbal de Akif gibi Pakistan’ın milli şairidir. Akif gibi inançlı, bilinçli, aydın bir Müslüman’dır. İkisi de aynı yıllarda yaşamıştır. Bu yazının konusu onun Marx’ın ünlü kitabı Kapital için söylediği, “Cebrailsiz kutsal kitap” sözüdür. Bu sözün, benim gibi başka birçok kimse için de sürpriz, vurucu, çarpıcı bir kavramsallaştırma olduğunda tereddüt yoktur. Ama İkbal bu sözü söylemiş ve savunmuş. Nedenini, niçinini elimizden geldiği kadar açıklamaya çalışalım.
Batı’nın bilim ve felsefe tarihinin en çok bilinen, tanınan eserlerinden biri Kapital’dir. Karl Marx’ın baş eseri olan Kapital, kendisiyle özdeşleşmiştir. Marx dendiğinde Kapital, Kapital dendiğinde de Marx akla gelir. Bir tespit de şudur: Bilim ve felsefe tarihinde üzerinde Kapital kadar tartışma, yorum ve analiz yapılan bir başka eser yoktur. Aynı şekilde fikir ve felsefe tarihinde Karl Marx kadar tartışılan; sevenleri tarafından göklere çıkarılan, karşıtları tarafından yerin dibine batırılan bir düşünce adamı da yoktur.
İster sevilsin, ister karşı olunsun, Marx’ın fikirlerinin hareket noktasının insanî ve ahlakî olduğunda şüphe yoktur. Marx, kendi döneminde üretim, emek, sermaye, mülkiyet, kâr, sömürü, artı değer gibi kavramlarla ilgili kapsamlı analizler ve yorumlar yapmış; bunlardan hareketle ekonomik ve toplumsal olayların ve gelişmelerin gelecekte nasıl şekilleneceği konusunda evrensel ölçekte kehanetlerde bulunmuştur. Marksistlerin büyük çoğunluğu itiraz etse de bu kehanetlerin çoğunda yanılmıştır. Ama bu yanılma onun iyi niyetini, başta ekonomi olmak üzere her alandaki sömürünün ne kadar büyük bir ahlaksızlık ve insan hakları ihlali olduğunu ilan edip buna karşı başkaldırışının haklılığını gölgelemez.
Marx’a önyargılı bakış
Marx, bir Avrupalı olduğu için Hıristiyan âleminde enine boyuna sınırsız şekilde tartışılmıştır. Bu tartışma eski canlılıkta olmasa bile bugün de devam etmektedir. Marx ve Kapital üzerine yüzlerce kitap yazılmıştır. İslam dünyasında ise Marx üzerinde hep sübjektif değerlendirmeler yapılmış, şahsına ve görüşlerine daima önyargıyla yaklaşılmıştır. Bozgunculukla, din düşmanlığıyla, toplumsal savaş körükleyiciliğiyle suçlanmıştır.
Onun felsefesini, toplumsal ve ekonomik analizlerini ve öngörülerini İslam idealleriyle karşılaştıran Müslüman düşünürlerin büyük çoğunluğu Marx’ı mahkûm eden sonuçlara ulaşmışlardır. Çok az sayıdaki Müslüman düşünür İslam’ın sömürü karşıtı, eşitlik ve adalet ilkeleriyle Marx’ın düşünceleri arasında bazı paralellikler, örtüşmeler keşfetmiştir. Bunlardan biri de Muhammed İkbal’dir. Onun Kapital için, “Cebrailsiz kutsal kitap” ifadesini kullanması, İslam dünyasından yapılmış en çarpıcı değerlendirmedir. Bu, Kapital gökten inmemiş, Allah tarafından gönderilmemiştir; ama sömürüye karşı açtığı savaşla, ezilenler namına yükselttiği isyanla, evrensel çaptaki adalet ve eşitlik talebiyle onlar gibi kutsaldır, demektir. Kapital, Batı dünyasında da çok sayıda hayranlığa, takdir ve tebcile konu olmuştur, ama orada bile ona bu yükseklikte bir paye veren olmamıştır.
İkbal’in Kapital için böyle bir söz söylemesi, onun ezilenlerin, sömürülenlerin İslami terminoloji ile müstaz’afların acısını ne kadar derinden hissettiğinin de bir kanıtıdır.
‘Din halkın afyonudur’
Kapital’e İkbal’inkine az çok benzer bir yaklaşım, İslam’ı kabul etmesiyle Avrupa entelektüel dünyasını şaşkına çeviren Marksist Fransız filozof Roger Garaudy tarafından ortaya konmuştur: Ben İslam’a bir elimde İncil, bir elimde Kapital’le geldim.
Marx, fikir ve felsefe tarihinde söylediği bazı sözler yüzünden çok fazla düşmanlıklara hedef olmuş insanlardan da biridir. Onun bu anlamdaki sözlerinden biri de ona bütün dinlerin inananlarının düşmanlıklarını kazandıran “Din halkın afyonudur” sözüdür. Bu söz, inananlar tarafından Marx’ın kastetmediği manada yani din karşıtlığı ve düşmanlığı olarak anlaşıldığı gibi Marksistlerin büyük çoğunluğu tarafından da dindarlarla aynı paralelde anlaşılmıştır. Bağlamından koparılan her söz, kastedilenden yüzde yüz farklı anlam ifade edebilir veya amacının tam tersi anlamda yorumlanabilir. “Din halkın afyonudur” sözü bunun göz alıcı örneğidir. Bu sözün yer aldığı metnin tamamı şöyledir:
“Dinsel sıkıntı hem gerçek sıkıntıların bir dışa vurumu hem de gerçek sıkıntılara karşı bir protestodur. Din, ruhsuz bir dünyanın ruhu olduğu gibi ıstırap içindeki yaratığın feryadı ve kalpsiz bir dünyanın kalbidir. Din halkın afyonudur.” (K. Marx, Hegelci Hukuk Felsefesinin Eleştirisi, Giriş).
Sömürüye isyan
Bu, din kurumu olmasa kapitalizmin para, kâr, çıkar uğruna yönelttiği zulümlere karşı insanlar dayanacak gücü, tahammülü, tevekkülü kendinde bulamazdı, demektir.
Onun şu sözü de bu metinde geçen anlayışı doğrular niteliktedir: “Burjuvazi; dinî şevki, tanrısal coşkunlukları bencil hesapların buzlu sularında boğdu.”
Bu ifadeler göstermektedir ki Marx’ın dine yaklaşımı, aydınlanmacı filozoflar gibi alerjik, saldırgan ve reddedici değil, anlama amaçlıdır. Ate bir insan olarak tanınan ve tarihsel materyalizmin en büyük teorisyenlerinden biri olan Marx için dinin aile, hukuk gibi bir üst yapı kurumu olduğuna şüphe yoktur. Ama her üst yapı kurumu gibi toplumsal bir realite olduğuna da şüphe yoktur.
Samimi ve bilinçli bir Müslüman olan Muhammed İkbal’in, Kapital’in insanlar arasındaki eşitsizliğe, adaletsizliğe, sömürüye isyan eden genel havasına bakarak Kur’an ve diğer kutsal kitaplarla bir paralellik kurduğu, ona o yüksek payeyi bu nedenle verdiği muhakkaktır.
İsmail ÖZCAN & Eğitimci Yazar
[TÜHA Haber Ajansı, 31 Ocak 2021]