Odak: Birinci Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan Zirvesi ve Türkmen Gazının Önemi
Avrupa’nın ve beraberinde dünyanın ciddi bir enerji krizi ile karşı karşıya olduğu bir dönemde gerçekleştirilen bu zirve Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşı ve tahıl koridoru anlaşmasında olduğu gibi ilgili tarafları bir araya getirme ve müzakere masasında birleştirme iradesini ortaya koyması açısından oldukça önemlidir.
Türkiye’nin saygın, bağımsız, tarafsız düşünce ve yayın kuruluşu olan SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, Araştırmacı -Yazar Büsra Zeynep ÖZDEMİR, SETA için kaleme kaldığı ‘Birinci Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan Zirvesi ve Türkmen Gazının Önemi‘ başlıklı yazısında, dünyanın ciddi bir enerji krizinden geçtiğine dikkat çekti.
TÜRKUAZ Uluslararası Haber Ajansı (TÜHA)’dan Ataner YÜCE’ye konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Araştırmacı Büsra Zeynep ÖZDEMİR, Rusya-Ukrayna savaşı’nın, Rusya’nın petrol, doğal gaz ve kömür alanlarında en büyük üretici ve ihracatçı ülkelerden biri olması nedeniyle enerji piyasalarını doğrudan etkilediğinin altını çizdi.
Çünkü Batılı devletlerin başı çektiği ülkeler Moskova yönetiminin başlattığı bu savaşı finanse etmemek adına çeşitli yaptırım kararları alarak uyguladığını açıklayan ÖZDEMİR, “Böylesi bir ortamda alternatif enerji tedarikçilerinin önemi hiç olmadığı kadar artarken gözler Hazar Denizi’ne kıyısı olan ülkelere de çevriliyor” dedi.
Azerbaycan ve Türkmenistan’ın önemli doğal gaz rezervlerine sahip ülkeler olduğuna dikkat çeken Büsra Zeynep ÖZDEMİR, şunları söyledi:
“Halihazırda Türkiye, Gürcistan, İran, Yunanistan, İtalya ve Bulgaristan’a doğal gaz ihraç eden Azerbaycan 2,5 trilyon metreküplük rezerviyle dünyanın en büyük 12. doğal gaz rezervine sahip ülkesi konumundadır. Türkmenistan ise dünyanın en büyük 4. doğal gaz rezervine sahip ülkesidir. 13,6 trilyon metreküplük rezerve sahip Türkmenistan yalnızca Rusya ve Çin’e doğal gaz ihraç ediyor (2021 verilerine göre sırasıyla 10,5 ve 31,5 milyar metreküp). 2021 sonunda imzalanan bir anlaşmayla 2022 itibarıyla İran’a yıllık 1,5-2 milyar metreküp doğal gaz ihraç edilmesine de karar verilmiştir”.
Azerbaycan’ın 2021’de 31,8 milyar metreküp doğal gaz üretirken 12,7 milyar metreküp (küçük bir kısmı ithal) doğal gaz tükettiğini ve 19,6 milyar metreküp de ihraç ettiğine vurgu yapan ÖZDEMİR, “Türkmenistan’ın ise 79,3 milyar metreküp doğal gaz üretirken 36,7 milyar metreküp gaz tüketmiş ve 42,1 milyar metreküp gaz ihraç etmiştir. Bahse konu miktarlar Rusya’nın üretim ve ihracat verileri ile kıyaslandığında görece az olsa da alternatif oluşturmaları açısından önem arz ediyor” dedi.
Azerbaycan en fazla doğal gaz ihracatını Türkiye’ye yaptığını hatırlatan SETA Araştırmacı Büsra Zeynep ÖZDEMİR, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı ve Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı’nın (TANAP) Azerbaycan’dan Türkiye’ye gaz taşıdığını ve Şah Deniz 2 Sahası’nda üretilen gaz TANAP aracılığıyla Türkiye pazarında tüketilmesinin yanı sıra Avrupa pazarına da ihraç edildiğini belirtti.
TANAP’ın parçası olan ve 16 milyar metreküp doğal gaz taşıma kapasitesine sahip Güney Gaz Koridoru’ndan 10 milyar metreküp Avrupa’ya ve 6 milyar metreküp de Türkiye’ye doğal gaz ihraç edildiğine işaret eden ÖZDEMİR, “Bununla birlikte hat henüz proje aşamasındayken kapasitenin 32 milyar metreküpe çıkarılması ve bunun 20 milyar metreküpünün Avrupa’ya ihraç edilmesi planlanmıştır. Avrupa’nın içinde bulunduğu enerji krizi nedeniyle geçtiğimiz aylarda kapasite artışının planlanandan önce gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. Böylece Avrupa daha fazla Azerbaycan gazı ithal edebilir duruma gelecektir. Ancak mevcut durumda 10 milyar metreküp olan ihracatın 20 milyar metreküpe çıkarılmasının 2027’ye dek sürebileceği ifade ediliyor. Bu durum ise Avrupa için Türkmen gazı alternatifini yeniden ön plana çıkarıyor” şeklinde konuştu.
Büsra Zeynep ÖZDEMİR, Türkmen gazının bölgedeki en büyük tüketicilerden biri olan Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa piyasalarına ulaştırılmasının ise uzun süredir planlanan ancak hayata geçirilemeyen bir hedef olduğunu belirterek, “Hazar Denizi’nin statü sorununun bunun en temel nedenlerinden biri oldunuğu” söyledi.
Söz konusu sorunun İran ve Rusya’ya olası projelere karşı çıkmak için sağlam bir zemin oluşturduğunu hatırlatan ÖZDEMİR, ancak 2018’de imzalanan “Hazar Denizi’nin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme” sorunun çözümüne yönelik bazı yenilikler getirdiğini açıkladı.
Araştırmacı ÖZDEMİR, “Sözleşmedeki madde 8.1 “Deniz yatağı ve toprak altındaki kaynakların geliştirilmesine ilişkin bu devletlerin toprak altının işletilmesi ve diğer meşru ekonomik faaliyetlere ilişkin egemen haklarını kullanmalarını sağlamak üzere, uluslararası hukukun genel kabul görmüş ilkeleri ve normları dikkate alınarak, Hazar Denizi’nin deniz tabanının ve toprak altının sektörlerle sınırlandırılması, kıyıları karşı karşıya ve yan yana olan devletler arasında anlaşma ile gerçekleştirilecektir” hükmünü içeriyor. Yani kendi aralarında anlaşan kıyıdaş ülkeler deniz tabanındaki kaynakları çıkarma ve işletme hakkına sahip olmuştur” dedi.
Sözleşmenin doğrudan boru hatlarıyla ilgili 14. maddesi tarafların deniz altına kablo ve boru hatları döşeyebileceğini, ancak bunun çevresel standartlara uygun olması gerektiğini belirttiğini ifade eden Büsra Zeynep ÖZDEMİR, Bahse konu standartlar kıyıdaş devletlerin taraf oldukları uluslararası anlaşmalar ve Hazar Denizi’nin Deniz Çevresinin Korunması Çerçeve Sözleşmesi uyarınca belirlendiğini ve bu durumun diğer kıyıdaş ülkelere çevresel gerekçeleri öne sürerek olası projelere itiraz etme hakkı verdiği düşünülürken sözleşmenin imzalandığı Ağustos 2018’den bu yana henüz bir projenin gündeme getirilmemesinin ise soru işaretlerine neden olduğuna dikkat çekti.
***
Büşra Zeynep Özdemir
[TÜHA Haber Ajansı, 31 Aralık 2022]